Göreli Artık Nüfus ve Çağdaş Kapitalizmin Krizleri
Nick Bernards ve Susanne Soederberg
Geçtiğimiz on yılda Marx’ın göreli artık nüfus kavramından yararlanılan çalışmalarda çarpıcı bir artış oldu. Göreli artık nüfus; çalışma yaşı aralığındaki artık nüfusun, sermayenin belirli bir zaman ve mekândaki ücretli emek ihtiyacına oranı olarak tanımlanır. Marx’ın bu konudaki yazılarına yönelik ilginin canlanması son yıllarda yoğunlaşan güvencesizlikle ilişkilidir. Küresel kapitalizm 1970’lerden bu yana kurumsal gücün merkezileşmesi ve servetin yoğunlaşması ile karakterize edildi. Geçtiğimiz birkaç on yılda küresel üretim radikal bir şekilde yeniden yapılandırıldı: sermaye maliyet ve riskleri sürekli olarak çevre ülkelerdeki işçilere yükledi ve ücretleri genellikle emeğin yeniden üretim maliyetlerinin altına düşürdü. Tüm bu dinamikler iklim çöküşünü şiddetlendirdi ve hızlandırdı. Derinleşen iklim krizinin yaşamı ve geçim kaynaklarını kapsayan maliyetleri hâlihazırda güvencesiz işçiler ve ağırlıklı olarak küresel Güney’deki tarım nüfusu tarafından orantısız bir şekilde üstleniliyor ve bu maliyetler yerinden edilme ve mülksüzleştirme pratiklerini yoğunlaştırıyor.
Geoforum’un geçtiğimiz günlerde yayınlanan özel sayısında göreli artık nüfus kavramına yönelik canlanan ilginin envanterini çıkarmaya ve kavramın kullanımı konusunda bazı yeni patikalar oluşturmaya çalıştık. Konuya dair önceki araştırmalar değerli ampirik ve analitik kavrayışlar ortaya koymuş olsa da bugün göreli artık nüfusun daha bütünsel, ancak aynı zamanda daha fazla çeşitlilik barındıran bir kavramsallaştırmasına ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz.
“Ayrılma” kavramının ötesine geçmek
Göreli artık nüfusa dair mevcut tartışmalarda hâkim konumda olan “ayrılma” metaforlarını kısmen yetersiz buluyoruz. Tania Li’nin tohumsal müdahale kavramlaştırması kalkınmayı “tarımdan sanayiye, kırdan kente ve köylüden girişimci çiftçiye veya ücretli işçiye” doğru bir hareket süreci olarak ele alan teleolojik “geçiş” anlatılarının tersine, mülksüzleştirmenin göreli artık nüfusun emeğine olan ihtiyaçla zorunlu veya doğrudan bir bağlantısı olmadığını savunuyor. Li ve diğer yazarlar bu “ayrılmaların” bugün Marx’ın öngörmediği bir biçimde kalıcı hale geldiğini ifade ediyorlar: “Kabaca söylemek gerekirse göreli artık nüfusun bir kısmının ölmesi halinde kâr oranı aynı kalacak ve bu durumdan etkilenen ülkelerde GSYİH artacaktır”. Kalkınmaya ilgili aşırı basitleştirilmiş “geçiş” anlatılarına yönelik eleştirel sorgulama gereklidir; ancak yine de sorunu bu şekilde ortaya koymanın önemli sınırlılıklar barındırdığını düşünüyoruz.
İlk olarak, “ayrılmış” nüfusa ne olduğuna odaklanmak, “ayrılmanın” veri kabul edilmesine kapı açabilir. Ayrıca herhangi bir verili nüfusun kapitalist birikimle “ilişkisi” formel ücretli emekle başlamaz ve bununla sona ermez. Emek sömürüsünün düzensiz ve özgür olmayan biçimleri küresel kapitalizmin sürekli bir niteliğidir. Ve temel hayatta kalma araçları metalaştırıldığı durumda işsizler de Marx’ın “ikincil” ya da dolaylı sömürü dediği şeye tabidir –örneğin borçlar ve kiralar yoluyla–.
Geoforum’un bu özel sayısında, kapitalizm koşullarında göreli artık nüfus oluşumuna yönelik temel eğilimin farklı zaman ve mekânlarda nasıl tezahür ettiğini ve göreli artık nüfusun Marx’ın ifadesiyle “varoluş biçimlerinin” daha geniş sermaye birikimi çevrimleriyle nasıl etkileşime girdiğini ele alıyoruz. Marx’ın, göreli artık nüfusun oluşumunun hem kapitalist birikim tarzının gerekli bir ürünü hem de gelecekteki sermaye birikimi açısından hayati bir kaldıraç olduğu konusundaki ısrarının araştırma için verimli bir hareket noktası olduğunu düşünüyoruz.
Göreli artık nüfusun coğrafyaları ve zamansallıkları
Marx’ın analizinde göreli artık nüfus; kapitalist üretim ve birikimin mekânsal ve teknolojik yeniden yapılanma kalıplarının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu, göreli artık nüfusun üretimini ve yeniden üretimini kapitalist mekân üretiminde daha doğru bir şekilde konumlandırmak için ayrılma metaforlarının ötesine geçilmesi gerektiği anlamına gelir.
Bu özel sayıda yazarlar, artık nüfus üretimi ile kentsel (Lama Tawakkol’un Kahire üzerine yazıları) ve kırsal (Nick Bernards’ın Senegal üzerine; Marcus Taylor ve Suhas Bhasme’nin Güney Hindistan’daki Katarnaka üzerine) mekânın yeniden yapılandırılması arasındaki bağlantılara işaret ediyor. Artık nüfusun yaratılması ve sürdürülmesi çoğu durumda artık emeğin yaratıldığı yerler ile bunun değerlenebileceği yerler arasında belirli türde hareketlilikler yaratmakla ilgilidir. Lucia Pradella ile Rosanna Cillo’nun çalışması, Afrikalı işçilerin Libya üzerinden İtalyan tarımına geçişini kolaylaştıran ve gözaltı araçları, ulaşım ve işe alım bağlantılarından oluşan ulus ötesi bir yapının ortaya çıkışını belgeliyor. Vanessa Banta ile Geraldine Pratt, benzer şekilde, Filipinli göçmen işçilerin uluslararası alanda mobil hale getirildiği, ancak aynı zamanda hem evde hem de Dubai’de “artığa” dönüştürüldüğü karmaşık bağlantıların altını çiziyor.
Göreli artık nüfus, sömürü ve yeniden üretim
Kapitalizmde sömürü yalnızca ücretli emek dolayımıyla gerçekleşmez. Marx, Kapital’de (Cilt 1, Bölüm 25) göreli artık nüfus konutlarının bir birikim alanı olarak sürekli biçimde yeniden yapılandırıldığının altını çizer ve “sefalet madenlerinin Potosi madenlerinden çok daha fazla kârla ve çok daha az maliyetle konut spekülatörleri tarafından sömürüldüğünü” belirtir. Göreli artık nüfusa ilişkin olarak “ilksel” (birincil) ve “ikincil” sömürü biçimleri arasındaki kesişmelerin araştırılması burada özellikle önemli görünmektedir. Angela Wigger, konutun hem kâr elde etme alanı hem de artık nüfusun sermayeye daha fazla tabi kılınmasını sağlayan bir alan olarak işlev gördüğünü vurgular. Bir birikim alanı olarak konut inşası pratiğinin birbiriyle bağlantılı ve git gide derinleşen ikincil sömürü biçimleri aracılığıyla ve göreli artık nüfusun yaşam alanlarından kovulması yoluyla işlediğini ortaya koyar (Berlin, Dublin ve Viyana’yı kapsayan benzer bir analiz için Susanne Soederberg’in yeni kitabına bakın).
Sömürüye yönelik daha geniş bir kavrayış, direniş biçimleri üzerine de daha derinlikli düşünebilmeye olanak tanır. Göreli artık nüfus ile ikincil sömürü biçimlerinin derinleşmesi arasındaki bağlantıları anlamak, örneğin borçluların veya kolektif eylemde bulunan kiracıların yapısal bir gücü nasıl hayata geçirebilecekleri hakkında düşünmemizi sağlar. Benzer şekilde, ikincil sömürünün temeli –yani toplumsal yeniden üretimin metalaştırılması– direniş için de potansiyel bir temel teşkil eder. Hall, Kuzey Kanada’daki “karma ekonomi”nin ücretli emek sömürüsüne karşı fiili ve potansiyel direniş açısından nasıl bir temel oluşturduğunu açıkça ortaya koyar. Basitçe ifade etmek gerekirse hayatta kalma araçlarına piyasa dışı kanallardan erişebilen insanları “artık” ilan etmek daha zordur.
Bu özel sayıya yapılan bireysel ve kolektif katkılar Marx’ın göreli artık nüfus kategorisinin dünyamızı anlamlandırmak açısından hâlâ güçlü bir kavramsal araç sunduğunu gösteriyor. 2020’nin başından bu yana küresel kapitalizmin bir krizine daha tanık olmaktayız. İklim çöküşü hızla devam ederken COVID-19 çağdaş kapitalizmin çelişkilerini yoğunlaştırdı (ve muhtemelen bu çelişkilerden ortaya çıktı). Burada önerilen araştırma hattında ortaya konulan ilişkiler bugün özellikle önem taşımaktadır.
( https://www.ppesydney.net/relative-surplus-populations-and-the-crises-of-contemporary-capitalism/ adresinden Pelin Tuştaş tarafından çevirilmiştir.)
Yorumlar
Popüler Haberler

MHP’li Erzincan Belediyesi'nde köpek katliamı: Canlı canlı gömdüler!

Kabine kulisi: Yerlikaya gidici, yerine iki isim düşünülüyor

Grup toplantısı yapmamıştı: MHP'den Bahçeli'nin kalp rahatsızlığı iddiasına açıklama

Üniversitenin SOCAR ile işbirliğini eleştiren asistanın sözleşmesi yenilenmedi

Fatih Portakal ekranlara veda ediyor

Oyuncu Melisa Sözen'in oynadığı rol nedeniyle ifadesi alındı