Çarşamba, Nisan 24, 2024

Gerçek bir uygarlık tasarımı: Laiklik

İkinci yüzyılında Cumhuriyet için sürdürülecek vitalist söylem şudur ki: Cumhuriyet demokrasiyle, demokrasi de laiklikle tamamlanır.

Öyküm ‘Nina Simone, Kuşlar ve Sırlar’ın epigrafı, Leyla Erbil’in çok etkili romanı Karanlığın Günü’ndendir: “Gerçek onu aradığımız için, onsuz olamayacağımız için, bütün yaratıcılığımız, insan olmamızın sırrı, haklıdan yana olmamızla, gerçekle mümkün olduğu için bağlıyız ona.”

Gerçeğin derinliğinin ve yüksek anlamının kıyısında zaman denizine bakalım. Ben küçük bir kız çocuğuyken ‘Türkiye’de Laiklik’ kitabını adıma imzalamasından bugün de duyduğum saygıya bitişik kıvançla kaydedeyim, değerli Özer Ozankaya’nın ifadesi şudur: “Türk Devrimi bir “uygarlık tasarımı”dır; omurgası da laikliktir.”

Bugün İranlılar rejime karşı ayakta! Yetkililer eylemleri bastırmaya çalışıyor! Mahsa Amini’nin ahlaki emniyet polisleri (Gaşt-e Erşad – İrşad Devriyesi) tarafından kıyafet yasasını ihlal gerekçesiyle tutuklandıktan sonra yaşamını yitirmesi başta Tahran olmak tüm kentlerde protesto ediliyor. Sokaklar ateş içinde! Tanıklara göre Tahran’ın merkezinde göstericiler ile emniyet kuvvetleri arasında çatışma var. Bölgedeki işletmeler grevde. Ülkenin merkezindeki İsfahan, Hazar Denizi kıyısındaki Reşt, Meşhed, Kerec’ten protesto haberleri var. Tüm bu olaylar sırasında laik Türkiye’den sesimizi İran’a duyurarak dedik ve diyoruz ki: İranlı kadınlar yanınızdayız!

Laiklik konusunun toplumun ve komşu toplumların gündeminde hep güncel bir yer tutmakta olmasının anlamı ve önemi büyüktür. Gerçekte güncelliğini sürdüren ve hep sürdürecek olan nedir? Mesele, işbölümü ilerlemiş, yapıları farklılaşmış; eşitlik, adil ve çağdaş nitelikleri haiz ulusal sanayi ve bilgi toplumu olma mücadelesidir. Her insanın birey vasfıyla kişilik ve hak sahibi olduğu, bu nedenle de insan haklarının tanınıp korunduğu, haysiyetli ve onurlu bir yaşam sürdürme gayesinin desteklenmesidir, bu desteğin kitleselleşmesidir.

Bilimsel düşünce, demokratik toplum anlayışı, bağımsız yargı ve vicdani cesaret; baskılara ve her çeşit tahakküme karşı olma zihniyetini içerir. Bu karşı duruş, dayanışmayla, fikri birlikle, eleştirel ölçülerle ilerler. Demokratik devletin temelindeki çoğulculuk; insan hak ve özgürlüklerinin amacı olan bireysel gelişimin sağlanmasını tasarlar. Temel toplumsal işlevleri yerine getiren eğitim, devlet ya da hükümet, ekonomik kurumlar, kamuoyu; birey haklarına saygı temelinde örgütlenirler, varlık nedenleri ve anlamları ile meşruluk esasları ise tümüyle insan haklarıdır.

Çağdaş ulusal toplumu oluşturan kent – sanayi koşullarının organik karakteri, bireyliğin varlığının kabulü, öncelenmesi ve gelişmesiyle serpilmiştir. Bu ortamda her birey, kendi tikel seçimlerine göre inanışta ve davranışta özgürdür. Böylelikle ortak bilincin kapsamı daralmakta, yasakların çiğnenmesine karşı duyulan küme hoşgörüsüzlüğü aşılmakta, kişisel yorumlama alanı genişlemektedir.

İnsan hakları bir bütün! Unutulmamalı ki baskıcı rejimlerin başvurdukları ilk usul, interneti ve cep telefonu hizmetini kesmek. Çünkü birlikten kuvvet, dayanışmadan özgürlük doğduğunu, İranlı kadın şair Furuğ’un şiirinde tekrar tekrar söylediği gibi “herkes biliyor.”

Laik devlette bireyler hak ve yükümlülüklerinin şuurunda oldukları gibi bu hakkı ileri sürme kanuni yollarını da özgürce kullanırlar. Doğası gereği birlikte yol alan sanayileşme ile demokratikleşmede kamusal yararın her gün yeniden ve yeniden tartışılabildiği, kurulabildiği örgütlü kamuoyu ortamı; değil engellenmek, bilakis teşvik edilmelidir.

Anayasa’da yer alan “… ayrım gözetilmeksizin, eşit haklara sahip yurttaş olabilmesinin, belirli aralıklarla seçim yapılabilmesinin, yani ulusal egemenlik ilkesinin” ancak laik ortamda gerçekleşebileceğinin, bu hususun da her tür baskıya karşı tutumdan geçtiğinin altını çizelim. Bütüncül demokrasi kültürünün oluşumuna etkin katkıda bulunma şansımız, Atatürk’ün liderliğindeki devrimin ve cumhuriyet kurumlarının baş niteliği olan özgürlük, laiklik ve insan hakları realitesine dayalı biçemdedir. Sömürgeciliği ve gericiliği önleyerek, baskılardan arınarak; bağımsızlıkla güvencelenen ekonomide, bilimde, sanatta ilerleme ereklerine varılabilir.

İnsan hakları bir bütün! Unutulmamalı ki baskıcı rejimlerin başvurdukları ilk usul, interneti ve cep telefonu hizmetini kesmek. Çünkü birlikten kuvvet, dayanışmadan özgürlük doğduğunu, İranlı kadın şair Furuğ’un şiirinde tekrar tekrar söylediği gibi “herkes biliyor.” İşte bu nedenle internetin ve iletişimin artık temel insan hakkı olduğu gerçeğini de hatırlatmakta fayda var. Somut durum, temel hak ve özgürlüklerin birbirinden kopmaz tabiatını bir kere daha gösteriyor. Laiklik bireyi değil, devleti sınırlar. Hukukun kaynağı insan aklı ve iradesi olacak, devlet de özgürlükçü ve hukukun üstünlüğüne dayalı sistemle yönetilecektir. Din ve vicdan özgürlüğü ile birlikte eleştirel düşünce çimentodur. İkinci yüzyılında Cumhuriyet için sürdürülecek vitalist söylem şudur ki: Cumhuriyet demokrasiyle, demokrasi de laiklikle tamamlanır.

Tam bu aşamada ekleyelim, gazeteci Christiane Amanpour, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin söyleşide başörtü takılması isteğini reddetti. Röportaj yapılmadı. Verilecek yanıt budur! Kadınların hiçbir dayatmaya mecbur olmadığını edim ve dil aracılığıyla dünyanın duymasını sağlamaktır.

Söze Leyla Erbil’le başladım, Tezer Özlü’nün Erbil’e mektubuyla tamamlayayım: “Zaten yazan insanın benim için en ilginç verileri mektuplarıdır.” Bu yazı da İranlı kadınlara laik Türkiye’den bir mektup olsun, özgürlük ve barış güvercininin kanadında bir ses ki en gerçek yankıdır bugüne ve geleceğe: Yanınızdayız! We stand with Iranian women!

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI