Dünya üretkenliği ve verimliliği nasıl artırırız teknolojiyi bu amaca giden yolda nasıl kullanırız ve prosesleri nasıl geliştirerek zenginleşiriz hakkında kafa yorup çalışırken bizlerin hâlâ bu problemlerle uğraşıyor olması gerçekten üzücü.

Başlığa baktığınızda bu satırlarda sizlere aslında DeepMind’ın kurucusu Mustafa Süleyman’ın bu yıl çıkan ve keyifle okumaya başladığım kitabı ile ilgili düşüncelerimi aktarmayı çok isterdim ama güncellenen verilere baktıkça, üstelik global ekonominin ve finans piyasalarının durumunu gördükçe, baş etmek zorunda kalacağımız büyük bir problemle ilgili bilgi vermek ve nasıl çözülebileceği ile ilgili alternatifleri tartışmak için bu satırları yazmaya koyuldum.

Mustafa Süleyman Suriye asıllı bir taksi şoförü ile İngiliz hemşire bir çiftin oğlu olarak dünyaya gelmiş. Oxford Üniversitesinde okurken 19 yaşında üniversiteden ayrılarak Müslüman Gençlik Hattı’nın kurulmasına yardımcı olmuş ve bu organizasyon İngiltere’de türünün en büyük destek hizmetlerinden biri hâline geldikten sonra kendisi Londra belediye başkanı Ken Livingstone’nun insan hakları konusunda politika görevlisi olarak çalışmış. Bu kariyeri vasıtası ile bir danışmanlık şirketi kurduktan sonra 2010 yılında iki ortağı ile birlikte bir Yapay Zekâ şirketi olan DeepMind’ı kurarak önemli başarılara imza atıyor ve 2020 yılında şirketini Google’a satıyor.

Kitap Daron Acemoğlu’nun “Power and Progress” kitabında belirttiği konulara vurgu yaparak bizleri Yapay Zeka ile nasıl bir geleceğin beklediğini, hayatımızın nasıl etkileneceğini, mevcut ekonomik sistemlerle gelir adaletsizliğinin daha da nasıl artacağını tartışıyor ve ileriye dönük ufuk açıyor.

Hemen hemen tüm ülkelerde enflasyon, büyüme, göç, iklim değişikliği, gelir adaletsizliği gibi konular yoğun olarak tartışılıyor. Batı dünyası da bunlardan bağışık değil. Tek bir farkla, geniş kesimlerin farklı görüşleri, farklı istekleri demokratik, akılcı ve bilimin ışık tuttuğu bir platformda tartışılıyor.

Batı, “Bilginin Gücü” zihniyeti ve nesilden nesle aktarılan bilgi birikimi ile sorunlarına çare bulmaya çalışıyor. Bilgi ve bilgili el üstünde tutuluyor. Disiplinler arası yöntemlerin kullanılışı birçok sorunun farklı açılardan ele alınarak çözümün etkin sürekli ve sürdürülebilir kılınmasını sağlamaya yönelik kullanılıyor.

Geçtiğimiz hafta Hazine ve Maliye Bakanlığı sitesinde açıklanan borçluluk rakamlarına ve bunların detaylarına bakarken aşağıdaki grafik gözüme çarptı ve yine düşüncelere daldım.

İç borç için yapılan ana para borçlanması ve bunun karşılığında 2026 yılına kadar yapılan projeksiyonlarla ödenecek faiz tutarlarını görünce aklıma siyasi söylemler, bu siyasi söylemlerin peşine takılarak aksiyon alan bürokratlar, daha da önemlisi zihniyet olarak tüm sorumluların bilimden ne kadar uzaklaştıkları geldi.

Büyükler zararın neresinden dönülse kârdır derler. Bu söylem doğrudur da ama konu makroekonomik dengelerin bozulması ve bunların tamirinin zaman alması olunca gelecek nesilleri ne kadar büyük zorlukların beklediğini düşünmeden edemiyorum.

Önce aşağıdaki grafiklere bir bakıp sonra gözlerinizi kapatıp bir düşünmenizi isteyeceğim. Türkiye sabit faizli 5 yıl ve 10 yıl borçlanmalarında faizlerin geldiği seviyeleri gösteren bu iki grafiğe baktıktan sonra faiz harcamaları konusunda ne düşünüyorsunuz?

ü

Türkiye 5 yıl Hazine Tahvili Faizleri

Kaynak: Bloomberg

ü

Ben gerek enflasyonu gerek yüksek faiz seviyelerini gördükçe Türkiye’nin kısır döngü içinde yeni bir yoksullaşma döngüsü içinde bulunduğunu düşünüyor ve gelecek nesillere önemli bir problem devredeceğimizi görüyorum.

ü

Türkiye 10 yıl TL cinsi Hazine Tahvili Faizleri

Kaynak: Bloomberg

Ben gerek enflasyonu gerek yüksek faiz seviyelerini gördükçe Türkiye’nin kısır döngü içinde yeni bir yoksullaşma döngüsü içinde bulunduğunu düşünüyor ve gelecek nesillere önemli bir problem devredeceğimizi görüyorum.

Sorunun bir başka boyutu da dış borçlanmadaki faiz ödemeleridir. Türkiye’nin dışa bağlı ekonomisi, cari açığın yıllardır kalıcı olarak çözülememesi, Merkez Bankası rezervlerinin çarçur edilmesi ile ekonomideki kırılganlık riskini artırmış, bunun sonucu olarak da yapılan dış borçlanma ile gereksiz bir faiz ödemesi ile Türkiye’yi karşı karşıya bırakmıştır.

Kaynak: Hazine Maliye Bakanlığı

Dünya üretkenliği ve verimliliği nasıl artırırız teknolojiyi bu amaca giden yolda nasıl kullanırız ve prosesleri nasıl geliştirerek zenginleşiriz hakkında kafa yorup çalışırken bizlerin hâlâ bu problemlerle uğraşıyor olması gerçekten üzücü. Daha üzücü olanı ise bu resmi görerek gelecekten ümidini kesen katma değerli insanların gelecek planlarını Türkiye’de yapmamaları.

Politik ideolojiyi ve tek bir kişinin söyleminden çok ortak aklı kullanarak bilgiye, bilgili insana ve kolektif düşünceye odaklanmak çözüm için atılacak en büyük adım olacaktır.

Sonuç olarak dünya Yapay Zekâ ve teknolojinin gelen dalgasını tartışırken bizlerin üzerine gelen dalga makro ekonomik dengesizlikler nedeniyle yoksullaşma olacak. Politik ideolojiyi ve tek bir kişinin söyleminden çok ortak aklı kullanarak bilgiye, bilgili insana ve kolektif düşünceye odaklanmak çözüm için atılacak en büyük adım olacaktır.

Editör: Ömer Gencal