Bu tartışmanın benzerlerinin ilerleyen zamanlarda da sık sık yaşanacağını düşünüyorum, zira yorum yapmayan, habere sıfat eklemeyen muhabirle yorum yapması istenen vitrin yüzü arasındaki geçişkenlik iyice flulaştı.Canlı yayın zor bir iş, “şehvet-i kelam” yanıbaşınızda sizi yanıltmak için beklerken ağzınızdan kaçacak küçücük bir söz başınıza bela olabilir, bir ömür üstünüzden atamayacağınız sonuçlara yol açabilir. Gelgelelim, bence esas sorun gazetecilik ağacının gövdesine en değersiz muameleyi gösterip çeşitli dalların her birine gazeteci demek. O gövde hiç şüphesiz kamuoyunun haber alma hakkını savunan muhabirlerdir. Teknolojik gelişmeler sonucunda habere ulaşmak diye bir mesele kalmadığından o haberleri yorumlayanlar görece daha değerli bir konuma yükseldiler, rağbet gördüler. Üstüne bir de televizyon geldi, onlar da gazeteci. Şimdi sosyal medya da işin içinde. Hani Fatih Portakal anahaberde muhabirine bağlanıp çeşitli konularda bilgi alıyor ya, işte o insan gazeteci. Ama Fatih Portakal kendini orada görmüyor çünkü o televizyoncu, o haberi yorumlama özgürlüğüne sahip. Dahası, bu kendisinden istenen, talep edilen bir şey. O zaman Portakal bir anda gazeteci kimliğinden sıyrılıp yorumcu oluyor ve bir parti başkanının o koltukta kalmaması için mücadele edeceğini söyleyebiliyor. Sonra, yeniden gazeteciliğe dönüp haberin peşinde koşmaya başlıyor. Bu tartışmanın benzerlerinin ilerleyen zamanlarda da sık sık yaşanacağını düşünüyorum, zira yorum yapmayan, habere sıfat eklemeyen muhabirle yorum yapması istenen vitrin yüzü arasındaki geçişkenlik iyice flulaştı. Fatih Portakal, yorumcu olarak konuşuyorsa kullandığı ifadeler pek tabii ki eleştiri sınırları içinde yer alır ama anahaberi sunarken sanki biraz daha gazeteci olması bekleniyor. İyi bir izleyicisi olarak benim beklentim de o yönde. Olgun Bey’le bir akrabalığı var mı bilmiyorum ama nasıl oluyorsa, hayatımın çeşitli dönemlerinde, hiç yüz yüze gelmediğim, soyadı Portakal olan insanlar karşıma çıkıyor. Kaderin de bazı matrak oyunları var işte.
Gazeteciliğin sınırı
Bilgehan Uçak
Geçen gün, Fatih Portakal’ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında söylediği sözleri sevimsiz buldum, yok “pişkinlik” yok “elimden geleni yapacağım” vs, bir anda karşımızda “gazeteciliğin sınırları” diye yepyeni bir tartışma çıktı.
Çocukluğumdan beri evde dilden dile anlatılan matrak bir hikaye vardır.
Benim anne tarafım Makedon göçmenidir, Üsküp yakınlarındaki Kratova adlı bir köyden çıkıp gelmişler.
Gelince de evvela Aydın’a yerleşmişler.
O yüzden anne tarafımın bir bölümü Aydın ve İzmir’de yaşar.
İşte Aydın’da, galiba bizim komşu olan, camlarında koca koca portakal resimlerinin yer aldığı söylenen Portakal Eczanesi’nin sahibinin adının Olgun olması, döner döner anlatılır.
Eczacı Olgun Portakal Bey hiç bilmez ama bizim evde adı mutlaka anılır.
Belki bu yüzden, belki bambaşka bir sebebi vardır, Portakal soyadı bende hep çocukluğumun o şekerli günlerini çağrıştırır.
Sözcü TV’de anahaberin başına Fatih Portakal geçtiğinden beri, eğer o akşam evdeysem, haberleri ondan dinliyorum.
Ayrıca, sabah 11 sularında yoldaysam, diyelim araba kullanıyorsam veya yürüyüşe çıktıysam, en olmadı hiçbir şey yapmak istemediğim yorgun bir ânın ortasındaysam, bu kez de Youtube’da izliyorum onu.
Dolayısıyla, haftada en az birkaç gün, Fatih Portakal’dan öğreniyorum ülkede neler olup bittiğini.
Fatih Portakal’ın “ekran elektriği” yüksek, haber sunarkenki rahatlığı izleyene de geçiyor.
Geçen gün, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında söylediği sözleri sevimsiz buldum, yok “pişkinlik” yok “elimden geleni yapacağım” vs, bir anda karşımızda “gazeteciliğin sınırları” diye yepyeni bir tartışma çıktı.
Maalesef, ülkede artık her şey en kısa şekilde ifade edildiği için gene neyin ne olduğu tartışılamadı.
Portakal’a kin kusup “gazeteci misin sen?” diyenlerle “oh, hak etti, içimizin yağları eridi,” diyenler kendi cephelerinden alkışları topladılar.
Oysa hayat, “ya o, ya bu” denklemine sığmayacak kadar çapraşık ve çetrefildir.
Dediğim gibi, ben Fatih Portakal’ın iyi bir anahaber yöneticisi ve sunucusu olduğunu düşünüyorum, haberleri ondan dinlemeyi tercih ediyorum.
Ama Kılıçdaroğlu’na yönelttiği bu söylemini de yanlış buluyorum.
İyi de, bir gazetecinin eleştiri hakkı nerede sona erer?
Ya da Portakal’ın sözlerini eleştiri sınırları içinde görebilir miyiz?
Eğer Akit’e gazete diyor ve o dili benimsiyorsanız, Fatih Portakal’ın yaptığı haydi haydi eleştiri sınırlarının içindedir.
Ben o dili benimsemeyenlerdenim, Portakal’ın benimsediğine de inanmıyorum.
Yorumlar
Popüler Haberler
İddia: Dekanın eşi için adrese teslim kadro ilanı açıldı
Anadolu Sigorta'dan 'küfürlü mesaj' açıklaması: Siber saldırıya uğradık
Üniversitenin salonu MHP'nin rozet törenine tahsis edildi: Rektör de katıldı
Ehliyette yaş sınırı düşürüldü
Tavanı dökülen Yıldız Teknik Üniversitesi'nin kütüphanesine AK Partililerin ortağı başlamış, tanıdık isim bitirmiş
HTŞ Hama'yı Şam yönetiminden aldı, Esad'dan açıklama geldi