Perşembe, Nisan 18, 2024

Garp cephesinde yeni bir şey var: Almanya’da siyasal paradigmalar dönüşürken

Almanya, siyasette ve ekonomide bir dev olmakla birlikte, askeri olarak kağıttan kaplan olarak tanımlanabilecek haldeydi ve Almanya’nın kendini askeri olarak savunabilecek olup olmadığı bile tartışmalı bir konuydu.

Son birkaç haftada yaşanan gelişmelere bakılırsa, Ukrayna’nın Rusya tarafından işgal edilmesinden en çok etkilenen üçüncü ülkelerin başında Almanya geliyor. Almanya’nın II. Dünya Savaşı’ndan sonraki süreçte geleneksel hale gelmiş minimalize edilmiş savunma ve silahlanma harcaması paradigması, kaderin cilvesi olsa gerek, sosyal demokrat – Yeşil – liberal koalisyonunun ilk aylarında ve çok kısa bir zaman diliminde kökten değişmeye başladı ve Almanya, kapsamlı bir silahlanma ve ordu modernizasyonu sürecine girdi. 2022 bütçesine bir defaya mahsus olarak eklenen 100 milyar Euro tutarındaki askeri harcama kalemi, bu köklü değişimin ilk ve en güçlü sinyali.

İki Almanya’nın birleşmesinin ardından Avrupa Birliği’nin ve genel olarak Avrupa siyasetinin taşıyıcı gücü olmaya soyunan Almanya, bu iddiasını politik ve ekonomik düzlemde pekiştirecek adımları atarken, post-Sovyet dönemde bu rolünü destekleyecek savunma ve silahlanma politikalarına mesafeli durmaktan imtina etmedi. Savaş döneminin yarattığı militarist travmalar ve tarihsel olarak Almanya’nın silahlanmasının her seferinde yarattığı olumsuz sonuçlar, Alman siyasal eliti için silahlanma başlığını bir tabu haline getirdi. Siyasal spektrumun farklı noktalarındaki partiler, bu konuda aşağı yukarı benzeri bir pozisyonu paylaştı.

Almanya’da ordunun modernize edilmesi gerektiğine dönük tartışmalar, özellikle son yıllarda sıkça gündeme geliyordu. Sözgelimi 2018 yılında yayımlanan Savunma Bakanlığı raporu, orduda uçabilir durumdaki uçak sayısının çok az olduğu (sözgelimi Eurofighter tipi 128 savaş uçağından sadece 39’u kullanılabilir durumda) ve genel olarak büyük bir teçhizat eksikliği olduğu, ayrıca 20 bin civarında kadronun boş olması nedeniyle subay açığı olduğu vurgulanmıştı. O dönem Savunma Bakanı olarak görev yapan Ursula von der Leyen, “Tam yenilenme için yaklaşık 200 milyar Euro tutarında bir kaynağa ve uzun bir zamana ihtiyacımız var” demişti. Bu bağlamda Almanya, siyasette ve ekonomide bir dev olmakla birlikte, askeri olarak kağıttan kaplan olarak tanımlanabilecek haldeydi ve Almanya’nın kendini askeri olarak savunabilecek olup olmadığı bile tartışmalı bir konuydu.

Çiçeği burnunda Başbakan Olaf Scholz’un açıkladığı plana göre Almanya, önümüzdeki yıldan itibaren kademeli olarak savunma harcamalarını yıllık GSYİH’nın %2’sine ve sonraki yıllarda da bunun biraz daha üzerine çıkaracak. Bunun anlamı, siyasi ve ekonomik olarak etkin bir güç olan Almanya’nın, askeri olarak da daha etkin hale geleceği ve dünya siyasetinde askeri olarak daha görünür olmayı tercih edeceği. Elbette şimdilik bunun nasıl ve hangi şartlarda gerçekleşeceği bir muamma.

Almanya’da, 1945 sonrasının en kapsamlı ve pahalı silahlanma, ordu modernizasyonu ve yeni savunma politikası planlarını, ortaya çıkış temellerinde antimilitarizmin olduğu Yeşiller, savunma harcamalarının arttırılması konusuna en başından beri çekimser yaklaşan sosyal demokratlar ve kamu harcamalarının kısılması konusunda sert söylemlere sahip olan FDP yürütecek. Şüphesiz bu durum, üç partinin yıllardır dillendirdiği savunma politikaları paradigmalarını da derinden etkileyecek ve koalisyon ortağı partiler, yıllardır savundukları pek çok politikadan geri adım atmak zorunda kalacak.

Öte yandan Almanya’nın kapsamlı bir silahlanma ve askeri modernizasyon sürecine girmesi ve değişen güvenlik öncelikleri nedeniyle NATO’da yeniden etkin bir güç haline gelmesi, Macron’un sıkça dillendirdiği Avrupa Ordusu tartışmalarını da gölgede bırakacağa benziyor. Rusya’nın Soğuk Savaş dönemini andıran bir tehdit olarak belirmesi, kıta Avrupa’sında ABD’nin dahil olmadığı bir güvenlik piramidinin tek başına bir anlam ifade etmeyeceğini gösterdi. Almanya’nın değişen savunma ve dış güvenlik politikaları, NATO içerisinde de artık işlerin salt ABD’ye havale edilmediği ve Almanya’nın da önemli bir aktör olarak rol oynayacağı yeni bir sürece işaret ediyor.

Önümüzdeki süreç, Almanya’nın güvenlik politikası paradigmalarının dönüşmesine daha yoğun şekilde şahit olacağımız çok boyutlu bir denklemi ifade ediyor. Bunun dünya siyasetine nasıl yansıyacağını ise zaman gösterecek.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI