Perşembe, Mart 28, 2024

CHP’li Gamze İlgezdi yazdı | Kaza da kader de değil: C-i-n-a-y-e-t

Dün, 28 Nisan Dünya İşçi Sağlığı ve Güvenliği Günü’ydü. Türkiye’nin her anlamda sınıfta kaldığı bir günü, utanç içinde karşıladık.

Çünkü burası;iş kazasını mutlak, emekçi ölümünü fıtrat olarak görenlerin ülkesi…

Çünkü burası; vurdumduymazlığı kader, sorumsuzluğu kısmet olarak kabul eden yöneticilerin ülkesi

Tablo dünyanın her yerinde aynı diyebilirsiniz. “Sanayi Toplumu’na geçiş ile birlikte emeğin sömürüsü hız kazandı, Türkiye’de geri kalamazdı” diyebilirsiniz.

Haklı da olabilirsiniz, ancak, söz konusu işçi sağlığı ve güvenliği olunca, ortaya konan emekçilerin hayatıysa, Türkiye artık istisna olmalı.

Artık, yaşam hakkını göz ardı eden, ölümü mutlak kader olarak gösteren o kara alınyazısını, o uğursuz kaideyi bozmak zorundayız!

Evet, emeğin sömürüsü her yerde var ancak Türkiye’de misliyle var! Vurdumduymazlıkla gelen, kural tanımazlıkla perçinlenen, cezasızlıkla ödüllendirilen işçi ölümlerinin ülkesinde yaşamak istemiyoruz.

İşçi sağlığı yerine iş verimini, işçi güvenliği yerine iş hızını dayatan politikaların pençesinde kıvranan milyonlarca emekçi varsa;iş kazaları, meslek hastalıkları ve işçi ölümleri salgın gibi yayılıyorsa, her gün karşılaştığımız kazalar, kazalar sonucunda yaşanan ölümler sadece “istatistik” olarak yer alıyorsa, “böyle gelmiş, böyle gitmez” demenin zamanı artık gelmiştir.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre; sadece geçtiğimiz 1970 işçi hayatını kaybetti. En az 1970 çocuk belki öksüz, belki yetim kaldı. 1970 hanenin umut ışığı söndü.Neşesi kayboldu, sesi soluğu kesildi.

Tablo 2017’de de değişmedi. 2017 yılının ilk 3 ayında iş cinayetlerinde hayatını kaybeden emekçi sayısı şimdiden 441’e ulaştı.

2002-2016 yılları arasında en az 20 bin işçinin hayatını kaybettiğini düşündüğümüzde tablo bütün acımasızlığıyla ortaya çıkıyor.

İş kazası denildiğinde sadece ölümler geliyor aklımıza. Oysa ölümler kadar, eksik kalan hayatlar da var bu ülkede.

Dört sene önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın açıkladığı resmi verilere göre 2002-2013 yılları arasında iş kazası geçiren toplam sigortalı sayısı1 milyon 921 bin kişiyi işaret ediyordu.

Başhekim onaylı “İş göremezlikraporu alan emekçi sayısı ise 15 milyon 519 bin 496 idi.

Ölenler kadar, engelli hale gelenler, iş göremez duruma düşen milyonlar var bu ülkede. Sosyal devlet adı altında sadaka kültürüne muhtaç edilen, “biat et rahat et” denilerek, değerlerine yabancılaştırılan yüzbinler yaşıyor aramızda.

Ve bu rakamlar ne yazık ki henüz güncellenmiş değil. Sorularımıza, bilgi edinme taleplerimize,Hükümetçe cevap verilmiyor.Hal böyle olunca sadece işçi ölümleri, iş kazaları değil, insanlık “kadük” oluyor.

Ve daha da acı olanı, istatistik olarak gördüğümüz bu sayılar yalnızca kayıt altına alınan sigortalıların başından geçen kazaları gösteriyor.

Güvencesiz işçi havuzunda mağdur edilen yüzbinler düşünüldüğünde, tablo içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Bakın, gelişmekte olan, ancak, genç işsizliğinin yüzde 20’leri aştığı ülkemizde, çalışma şartlarından ve iş güvenliğinden önce işin maddi getirisi geliyor.

Vergi ve sigorta yükünün ardına sığınan işverenler, ulufe gibi dağıtılan vergi aflarıyla, kaçak işçi çalıştırmaya adeta teşvik ediliyorlar.

Hal böyle olunca, emeğinin gücüyle, alın terinin hakkıyla kıt kanaat geçinmeye çalışan milyonlar, geçimini temin edecek iş buldukları zaman, doğal olarak işçi güvenliğini ve kendi sağlıklarını değil, akşam eve götürecekleri bir somun ekmeği düşünüyorlar.

Kabul edelim ki, Türkiye sanayisiyle değil, kas gücüne dayanan ve taşeron sisteminin üzerinden yükselmeye çalışan bir ekonomi.

Bu durum da, özellikle maden ve inşaat işçiliği gibi çalışma şartlarının ağır olduğu sektörlerde işçi güvenliğinin yerine, iş bitirme hızının öne çıkmasına neden oluyor.

Bu sektörlerde istihdam edilenlerin çaresizliği de sadece yüzlerinden değil, her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan ölüm haberlerinden okunuyor.

Türkiye’de işverenin, iş sağlığı ve güvenliği maliyetlerine katlanmak yerine,yani önlem almak yerine “işçi ölürse, tazminat öderim” mantığı öne çıkıyor.

Çok yakın zamanda İstanbul’un göbeğinde, bir inşaatta asansörün zemine çakılması sonucu 10 işçinin hayatını kaybettiği, cinayet gibi kaza, bu tablonun en somut göstergesidir.

Eğer ki, kasten adam öldürme suçunu işleyenlerin yargılandığı bu davadan takipsizlik kararı çıkıyorsa, madalyonun öteki yüzü çok daha acımazsız, çok daha korkunç.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER