Salı, Nisan 16, 2024

Fütursuzluğa karşı güçlü duruş vakti

Seçimler olabilene kadar daha neler neler göreceğiz…Türkiye siyaseti, İmamoğlu kararının da ortaya koyduğu üzere, rayından çıkmış son sürat tren gibi. Nerede, nasıl duracak; durana kadar nerelere çarpacak meçhul…

Ekrem İmamoğlu’na siyasette “kırmızı kart” göstermeyi amaçlayan davada aldığı ceza, nasıl bir seçim sürecine girdiğimizin göstergesi. “Siyasetin alanının daraltılması”, AK Parti’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinden beri hep dozunu daha da arttırarak kullandığı bir strateji. Elbette, daha öncesi de var…

Ancak; AK Parti çizgisinde bile, fütursuz bir adım, İmamoğlu’na verilen hapis cezası…Kısa dönemde, elbette iktidarın işine yarayacak sonuçlar doğurabilir. Zaten de cezanın kamuoyunda yarattığı ilk şok atlatıldıktan sonra bu yöndeki yorumlar artmaya başladı.

Altılı Masa içinde, “kim cumhurbaşkanı adayı olacak” tartışmalarının yaşandığı izlenimi doğması; özellikle Meral Akşener-Kemal Kılıçdaroğlu kutuplaşması algısı yaratılması, iktidarın hanesine yazanlardan.

Öte yanda, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağustos sonuna kadar, Altılı Masa’nın başlıca koordinatörü ve denge unsuru olarak sivrilmesi söz konusuydu. Bu da tamamen Altılı Masa toplantıları ve sürecinin getirdiği “doğal biçimde” cumhurbaşkanlığı adaylığının destek bulmasına neden oldu.  Kamuoyu araştırmaları da Kılıçdaroğlu’nun adaylığına desteğin en çok Altılı Masa toplantılarının ivme kazandığı dönemde; Ağustos 2022’nin sonuna kadar arttığını gösteriyor.

Sonra; sonbaharla beraber, Kılıçdaroğlu’nun adeta kendi kampanyasını adım adım geliştirdiği bir döneme girdik. ABD, İngiltere ve son olarak da Almanya gezileri başta olmak üzere; aralık başındaki “İkinci Yüzyıl Vizyonu”nun sunulduğu ve baş danışman namzetleri olan “A Takımı’nın” tanıtımı gibi gerçekleştirilen toplantı, Kılıçdaroğlu’nun kampanyasının temel adımları gibiydi.

Ne yazık ki, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ilişkin sorgulamalar da dış gezilerle başladı. Her gezinin, tam da ana muhalefet liderinin Türkiye’de olması gereken kritik tarihlere denk getirilmesi başta olmak üzere, çok ciddi organizasyon, iletişim ve algı yönetimi hataları yapıldı. ABD gezisi sırasında, tam CHP’nin kendisinin “başörtü teklifi” tartışması ve “sansür yasalarından biri daha” olan “dezenformasyon kanun teklifinin” TBMM’de oylanması söz konusuydu. İngiltere ziyaret sırasında, “yeni anayasa” hamlesi için iktidarın HDP’yi de kapsayan parti ziyaretleri başlamıştı. Ve tabii, Almanya gezisi de İmamoğlu’nun duruşması ile çakıştı.

Daha 7 ay önce, Canan Kaftancıoğlu’nun siyasi yasağı onanmış ve kendisi Silivri Cezaevi’ne girip çıkmışken; her ne olursa olsun, Türkiye’nin en büyük şehrinin partili belediye başkanının yargılandığı davanın karar duruşmasına gitmemek, CHP lideri açısından kabul edilemez bir hata.

Ve bu hata da İmamoğlu hakkında olumlu olumsuz farklı düşünceleri olanlarda, “güçlü ve siyasi sinerji yaratan aday” ihtiyaç ve arzusunu ortaya çıkardı ve/veya depreştirdi.

AK PARTİ ÇİZGİSİNDE BİLE FÜTURSUZ KARAR

İmamoğlu hakkında çıkan hapis kararı, üst yargıdan dönsün dönmesin; AK Parti açısından, kendi çizgisine baktığımızda bile “fütursuz bir karar”. Çünkü, bu kararla AK Parti, artık kendisinin siyaset alanı olmadığını, politika yaparak destek kazanıp iktidar olamayacağını tamamen kabullenmiş oluyor. Bu da parti liderliğinin, her ne olursa olsun iktidardaki günlerinin sayılı olduğunu ne kadar derinden hissettiğinin bir itirafı.

Elbette; İstanbul’un kaybedilmesi kabullenilemiyor, hazmedilemiyor; elbette, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin geniş imkanları kayyum atanması yoluyla, seçimlerden önce geri alınmaya çalışılıyor…

Yine de tüm bunlar; AK Parti’ye iktidarda kaç gün, kaç ay-hadi kaç yıl daha kazandırabilir?

Buna karşılık, İmamoğlu kararı ve davaya duyulan tepkinin Saraçhane’de, ötesinde yarattığı ortaya çıkarttığı depremvari enerji de toplumun Türkiye’de seçimlerin öyle “sakin sakin” kazanılmayacağının bilincinde olduğunu ortaya koyuyor.

Her yaştan insanın; hatta sokağa çıkması hayati tehlike uyandırabilecek 101 yaşındaki aile dostumuz Profesör Nermin Abadan Unat gibi isimlerin bile akın akın İmamoğlu’na destek vermeye gitmesi, toplumdaki “sessiz sinerji”nin göstergesi.

Aday; her kim olacaksa, tüm Altılı Masa’nın ve aday olmayan diğerlerinin de gücünü arkasına almak zorunda. Gerçekten güçlü bir aday olmak ve heyecan yaratmak zorunda…Saraçhane’de ve onun ötesinde Türkiye’de, Türkiye dışındaki T.C. kökenlilerde ve hatta yurtdışındaki siyasi çevrelerde ortaya çıkan sinerjinin heyecanını seçimlere kadar canlı tutmak mecburiyetinde.

Güçlü bir rüzgâr yaratamayan aday, şu veya bu tuzağa düşebilir: en başta, özellikle genç seçmenlerden sandığa gitmeyenlerin oranı kendisine ciddi çelme takabilir.

İmamoğlu kararı ve davaya duyulan tepkinin Saraçhane’de, ötesinde yarattığı ortaya çıkarttığı depremvari enerji de toplumun Türkiye’de seçimlerin öyle “sakin sakin” kazanılmayacağının bilincinde olduğunu ortaya koyuyor.

Her halükârda, hep en baştan söylediğim gibi; “Marvel’ın süperkahramanları” gibi, bir tek değil, muhalefetteki tüm liderler, ön plana çıkan politikacıların “başrollerde” olduğu bir senaryoya ihtiyaç var.

Daha neler göreceğiz…

Seçimler olabilene kadar daha neler neler göreceğiz…Türkiye siyaseti, İmamoğlu kararının da ortaya koyduğu üzere, rayından çıkmış son sürat tren gibi. Nerede, nasıl duracak; durana kadar nerelere çarpacak meçhul…

Saraçhane’de olanlar toplumun geniş kesiminde yankı buldu; ama daha bu yazı kaleme alınırken de HDP Eş Başkanı Mithat Sancar’ın da arasında bulunduğu partililer, Kadıköy’ün orta yerinde güvenlik güçlerinin ablukasına alınmıştı.

Seçimlere yaklaştıkça, tüm muhalefet kendisini benzer bir abluka altında bulacak. İşte o yüzden, tam bir takım oyununa, güçlü ve beraber olmaya her zamankinden fazla ihtiyaçları var.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI