Oğuz Murat Aci’nin öldüğü kazayla ilgili dosyada müşteki olarak bulunan eşi Şükriye Aci, Timur Cihantimur ve annesi Eylem Tok hakkındaki şikâyetinden vazgeçmesinin ardından “100 milyon gibi bir süreç yok. Ben sadece tazminat boyutunda biz dün zaten bir şey yaptık. Düne kadarki olan süreçte de ben işte Hacı Bey'le normalde devam ediyordum" diye konuştu.
Oğuz Murat Aci’nin yaşamını yitirdiği kazayla ilgili dosyada müşteki olarak bulunan eşi Şükriye Aci ve kazada yaralanan 4 müşteki Timur Cihantimur ve Eylem Tok hakkındaki şikayetinden vazgeçtiğine dair bir dilekçe sundu. Avukatının sunduğu dilekçede, Şükriye Aci'nin bu olaydan kaynaklı maddi ve manevi zararının, Timur Cihantimur'un babası Bülent Cihantimur tarafından karşılandığı belirtildi.
Şikayetini geri çekmesinin ardından avukatı aracılığıyla açıklama yapan Şükriye Aci, hakkında yapılan yorumlarla ilgili yasal yollara başvuracağını duyurdu.
CNN Türk'e konuşan Şükriye Aci, kendisine 100 milyon lira ödendiği iddiaları hakkında şunları söyledi:
* 100 milyon gibi bir süreç yok. Ben sadece tazminat boyutunda biz dün zaten bir şey yaptık. Düne kadarki olan süreçte de ben işte Hacı Bey'le normalde devam ediyordum.
* Fark edince kendime avukat aramaya başladım o süreçte. Ve avukat bulduğumda da onu azlettim. Çünkü benim arkamdan bir para alınacaktı. Ben almayacağım. Oğlum almayacak ama benim adım geçecek. Bu şekilde olacaktı ve ben bu şekilde olmasını istemedim. Avukatımı tuttum ve hiçbir zaman "biz yola uzlaşmaya gidelim" diye başlamadık.
'Ailenin evinde ikimiz görüştük, bana böyle söylediler'
Şükriye Aci, şu şekilde konuştu:
* Eşimin ailesi tarafından bambaşka bir iddia ortaya atıldı. Çünkü aylar öncesinde 100 bin TL gibi bir miktarı kendileri konuşmuştu zaten.
* Süreci zaten kendileri yönetti bugüne kadar. İlk etapta, olayın en başından itibaren küçük bir çocuğu olduğu için onunla ilgilenmek durumunda kaldım. Maalesef kayınpederime güvenerek, onun arkadaşı olan avukatın yürüteceğini düşünerek her şeyi ona bırakmıştım. Bırakmaktan ziyade onlar beni muhatap almadı da diyebilirim. 6 ay boyunca herhangi bir bilgi verilmedi hukuki anlamda. Tamamen süreci kendileri yönetmek istediler çünkü kafalarında belli bir plan vardı.
* 6 ayın sonunda avukatları benimle ilk konuşmayı yaptığında 50-55 milyon gibi tekliflerin olduğunu, o teklifleri reddettiklerini, daha büyük rakamlar istediklerini söyledi. "Yeni bir teklif gelirse mutlaka düşün, fevri hareket ediyorsun, oğlunun geleceğini düşünmek zorundasın" şeklinde söylemleri oldu. Ailenin evinde ikimiz görüştük, bana böyle söylediler.
* Bana o zaman avukatları Hacı Bey 50-55 milyon gibi bir rakamdan bahsetti. Ben o gün bir cevap vermedim çünkü bir şeylerin ters gittiğini anlamaya başlamıştım. Sonrasında kendisinin ofisine gittim. Başka şeyler de duymuştum. Bu paranın kendi aralarında pay edildiği, benim oğlumun ve benim bu paya dahil edilmediğimizi öğrendiğim için öncelikle bunu düzeltmeye çalıştım. Aslında eşimin ailesini karşıma almak istemiyordum o süreçte.
'Dava yüzde 90 benim ve oğlumun davası'
* Ve ben ofisine gittiğimde avukatlarının ortağı Burak Bey ofisteydi. Benim Hacı Bey'le olan görüşmemde Burak Bey benim hiçbir şeyden haberim olmadığını fark ediyor. Bunun üzerine bana ulaşıyor, diyor ki: "Şükriye Hanım, oturtmamız gereken bir şeyler var. Sizin haberiniz hiçbir şeyden yokmuş. Ama bu olay böyle değil." Bu süreçte biz de diyoruz ki: "Nasıl yapalım, ne yapalım?" Ben karşıma almak istemiyorum. Çünkü kolay insanlar değiller. Ve ben diyorum ki: "Bir şekilde biz Hacı Bey'le bu işi çözeceğiz ve bilmeli ki o benim avukatım. Benim onda vekalettim var ve benim bilgim dışında hiçbir şey yapamaz." Bunu düzeltmeye çalışırken biz bir yandan da Burak Bey ortağını uyarıyor. Çünkü dava yüzde 90 benim ve oğlumun davası.
* Ailesinde tabii ki söz hakkı var ama yüksek oranda bizim davamız olan bir şeyde benim hiçbir dahilim olmaması Burak Bey'i de rahatsız ediyor. Çünkü onda da vekalettim var aynı şekilde ve zan altında kalıyor ortağının yaptığı şeylerden dolayı. Dolayısıyla diyor ki, "Yanlış yapıyorsun, kadına söylememiz lazım." Ve kendisinin ithamları da: "Sen karışma, onlara ben hesap veriyorum, beni ilgilendirmiyor. Parayı aldıktan sonra artık birbirlerini mi yerler? Nasıl bölüşürlerse bölüşsünler." şeklinde oluyor.
'Her şeyi onlar yapıyormuş gibi bir algı yaratıldı'
* 100 milyon gibi bir süreç yok. Ben sadece tazminat boyutunda biz dün zaten bir şey yaptık. Düne kadarki olan süreçte de ben işte Hacı Bey'le normalde devam ediyordum.
* Fark edince kendime avukat aramaya başladım o süreçte. Ve avukat bulduğumda da onu azlettim. Çünkü benim arkamdan bir para alınacaktı. Ben almayacağım. Oğlum almayacak ama benim adım geçecek. Bu şekilde olacaktı ve ben bu şekilde olmasını istemedim. Avukatımı tuttum ve hiçbir zaman "biz yola uzlaşmaya gidelim" diye başlamadık.
* Benim avukatım dosya girdiği andan itibaren, dosyada sadece kendi avukatlarının bir adet dilekçesi olduğu, o da olayın en başında savcılığa sunulan bir dilekçe dahi olmadığını öğreniyorum. Ama televizyonlara çıkıp çok koşturuyorlar. Her şeyi onlar yapıyormuş gibi bir algı yaratıldı. Ben televizyonlara çıkmadım. Onlar istediği zaman röportaj verdim. İstemediklerinde ben röportaj vermedim. Çünkü algı başlamıştı yaratılmaya, aslında baştan planlanan bir şeydi ve ben bunları o an anlayamadım.
'100 milyon lira değil, onların, eşimin ailesinin onlardan istediği para'
* Şikayetimi şöyle geri çektim: Biz yola uzlaşmak için çıkmadık. Avukatım olayın en başından itibaren savcılığa kendi avukatlarının yapmadığı şeyi yaptı ve bir sürü savcılığa dilekçe verdi. Bir sürü talepte bulundu. Ve bu talepler üzerine karşı taraf bir sıkışınca ister istemez bizimle iletişime geçmek istedi. Ama bu yeni bir şey değil. Bizimle uzun zamandır iletişime geçmek istiyorlardı. Avukatım aracılığıyla sürekli bunu yapmak istediler ama biz devam ettik.
* Ama bir noktada artık ben eşimin ailesinden o kadar çok şey gördüm ve yaşadım ki bu süreçte. Kendi evimi bıraktım, ailemin evine gittim. Onlar sürekli bir şeyler yapmaya devam ettiler ve ben artık bunlara katlanmak zorunda hissetmedim kendimi. İleride olası bir tazminat davası, maddi veya manevi açamayacağıma dair şu an biz uzlaştık. 100 milyon lira değil. Onların, eşimin ailesinin onlardan istediği para. Ben böyle bir para pazarlığına girmedim.
* Ben protokol gereği içeriği paylaşamıyorum ama bu bahsettikleri rakamlar çok uçuk rakamlar. Kayınpederlerimizin almayı hedeflediği, hayal ettiği...
Ne olmuştu?
1 Mart 2024’te arızalanan ATV'yi yol kenarına çeken bir gruba otomobil çarpmıştı. Yaralanan 5 kişiden Oğuz Murat Aci hayatını kaybetmişti. Kazaya neden olan 17 yaşındaki ehliyetsiz sürücü Timur Cihantimur'un annesi Eylem Tok, oğlunu önce Mısır'a, ardından da ABD'ye kaçırmıştı.
Yürütülen soruşturma kapsamında Timur Cihantimur ve anne Eylem Tok’un yurtdışına kaçmasını sağladığı iddiasıyla Bülent Cihantimur’un şirket çalışanı olan Ayşe Ceren Saltoğlu bir süre tutuklu kalmıştı.
Şüphelilerin iadesi için geçici tutuklama talep evrakı, Adalet Bakanlığınca ABD yetkili makamlarına iletilmiş, Florida federal mahkemenin kararı üzerine Cihantimur ve Tok, 14 Haziran'da Boston'da polis tarafından yakalanmıştı.
18 Haziran'da mahkemeye çıkarılan anne oğulun tutukluluk hallerinin devamına karar verilmişti.
Türkiye, şüphelilerin iadesi için geçici tutuklama talep evrakını ABD’ye iletmiş, Cihantimur ve Tok yakalanmıştı. 11 Şubat’taysa Türkiye’ye iadelerine karar verilmişti.
Kazada ölen Oğuz Murat Aci’nin eşi, anne ve oğlu hakkındaki şikayetinden vazgeçmiş,
Mahkemeye verilen dilekçede “Şükriye Aci’nin bu olaydan kaynaklı maddi ve manevi zararı, kazaya sebep olan suça sürüklenen çocuk Timur Cihantimur’un babası Bülent Cihantimur tarafından karşılanmıştır” ifadeleri yer almıştı.