Perşembe, Nisan 25, 2024

Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen: Tabuta son çivi başkanlık

Eski AİHM yargıcı, eski CHP’li ve Barış İçin Demokrasi hareketinin öncüsü Rıza Türmen, AKP’nin Sünni değerlere dayanan, neoliberalizmi acımasızca uygulayan, otoriter bir Türkiye yaratmak istediğini söyleyerek “Bu projede tabuta çakılan son çivi başkanlık” dedi.

İnsan hakları açısından mevcut durumu ve başkanlık teklifini değerlendiren Türmen, Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş’a konuştu. Röportajın ilgili kısmı şu şekilde:

-Sizi aktivist olmaya götüren, (bu aktivist tanımını kabul ediyor musunuz bilmiyorum ama) bir süreç var. AKP’nin hangi değer sistemi Türkiye’deki bu iklimi yarattı? Yani sizce AKP nasıl bir parti? Bir dönem muhafazakâr demokratız diyorlardı. Başkanlık hedefini de bunun içine katarak bir değerlendirme yapabilir misiniz?

AKP’nin bir Türkiye projesi var. Yeni bir Türkiye kurmak istiyor. Bir sosyal mühendislik projesi var. Sosyal mühendislik projesini gerçekleştirmek istiyor.

– Nasıl bir Türkiye istiyor peki?

AB’ye girmek isteyen Türkiye değil, AB’nin değer sisteminden farklı bir Türkiye. Daha çok Sünni İslami değerlerine dayanan, neo-liberalizmi en acımasız şekilde uygulayan, doğayı yok eden, çevreye aldırış etmeyen, her şeyi kâr amaçlı gören, rant olarak gören bir anlayışla otoriter bir Türkiye istiyor. Ve homojen toplum yaratmak istiyor.

– Homojen bir toplum yaratacaksa, Alevileri, laikleri, solcuları, Kürtleri ne yapacak?

Türkiye’nin demokratikleşmesinin birçok koşulu var ama birinci koşulu Türkiye’nin homojen bir toplum olmadığını kabul etmek. Türkiye heterojen bir toplum, Türkiye’de Alevi vardır, Türkiye’de Sünni vardır, Türkiye’de Kürt vardır, Türkiye’de Laz vardır, Ermeni’si, Yahudi’si, Rum’u vardır. Laiki vardır, inananı vardır, inanmayanı vardır, LGBT’si vardır. Bunlara yol açan bir toplum değil AKP’nin projesi. Bunlar dışlanacak, Ya Sünni Müslüman bir Türk olacaksın ya da bu toplumda dışlanıp öteki olacaksın.

– Başkanlık bunu mu hedefliyor?

Bu projenin tabuta çakılan son çivi başkanlık aslında galiba. En son aşaması başkanlık. Otoriterlik bakımından, bütün bu projenin özelliklerini hayata geçirebilmek bakımından… Çünkü bu başkanlık teklifi ile başkan tek başına her istediğini yapabilecek bir konuma getiriliyor. Önünde hiçbir engel olmayacak. Demokrasi için Birlikten çıktı bu sorunuz. Burada bizim, benim en büyük endişemiz böyle bir gidişin önünde hiçbir engel yok Türkiye’de. Meclis içi muhalefet yok çünkü orada siyasi yapma imkânı ortadan kalktı. Mecliste siyaset yapamayınca Meclis dışı siyaset yapmak lazım. Önüne birtakım engeller koymak lazım. Açık denizde gider gibi AKP pupa yelken gidiyor.

 – İnsan hakları bakımından kıyas gereksiz durabilir ama siz son en azından 30-40 yıllık insan hakları sicilini çok yakından biliyorsunuz. Vardığımız nokta nedir?

Elimde iki tane rapor. Bunlar yeni çıktı. Bir tanesi Human Rights Watch, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporu, öbürü de Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nun. İkisinde de Türkiye’deki medyanın hali anlatılıyor. Bu İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporu epeyce hacimli bir rapor. Hükümet medyaya nasıl baskı yapıyor? 5 yoldan yapıyor. Bir tanesi ceza hukukunu kullanarak, devlete karşı suçlar, Cumhurbaşkanına hakaret, terörizm gibi suçlarla gazetecileri, olmayan suçlarla yargılayıp içeri atıyor. İkincisi, gazetecilere fiziksel saldırılar yapılıyor. Ahmet Hakan ve Hürriyet gazetesine yapılanlar, Güneydoğu’da yapılanlar, Cumhuriyet’te Can Dündar’a suikast girişimi… Üçüncüsü, hükümetin müdahalesi. Bu nasıl oluyor? Gazetecilerin kovulmasını sağlamak, gazete haberlerine müdahale etmek, gazete başlıklarına, başyazılarına ve yazılarına müdahale etmek. Dördüncüsü kayyum atamak. Ve bunların sonuncusu da mali bakımdan cezalar vererek, televizyon – radyo istasyonlarını kapatmak. Rapor bunları yazıyor. 146 gazeteci içerde, 169 medya organı kapatılmış durumda. Vahim bir tablo. Türkiye hiç bu kadar kötü olmamıştı medya bakımından, basın özgürlüğü bakamından. Toplantı özgürlüğü bakımından baktığınızda, sokağa çıkıyorsanız, hükümeti destekleyen bir gösteri yapmayacaksanız, başınız belaya girer. 3 kişi burada toplansa hükümeti eleştiren bir slogan atsa, hemen üzerinize ya su sıkılır ya copla saldırılır. İçeri götürülürsünüz, gözaltına alınırsınız. Bütün özgürlüklerde böyle bir sınırlama görüyorsunuz. Burada OHAL’den sonra bu iş çok ciddiye bindi. 100 bin kişi işinden atıldı. Üstelik ne mahkeme kararı var o konuda, ne savunmaları alındı, tamamen keyfi bir şekilde. Öyle midir, değil midir, buna kim karar veriyor? Hiçbir hukuki güvence olmadan 100 bin kişi işten atılıyor. 30-40 bin kişi tutuklanmış durumda. Tutuklananlar niye tutuklandılar, niye tutuksuz yargılanmıyorlar hiç belli değil.

Röportajın tamamını okumak için tıklayınız

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER