Kadınlar kırılgan değil, dirençli gruplar. Bu duruma deprem bölgesinde bir kez daha şahit oldum. Kadınların her şeye rağmen yılmadan, bıkmadan ve usanmadan ayakta kalma çabasını gördüm. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Seda Yurtcanlı Duymaz’ın yürütücülüğünü yaptığı TÜBİTAK 1001 Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı kapsamında yürütülen “Olası İstanbul Depreminin Çevresel Zorunlu Göç Senaryosu ve Yönetimi” başlıklı projenin ek etabı olarak deprem bölgesinde saha çalışmaları yürütülüyor. Projenin ekip üyelerinden Dr. Seda Yurtcanlı Duymaz, Ayşecan Hazal Ak Yıldırım, Emel Karadeniz ve Ayşe Kaşıkırık’ın katılımı ile deprem bölgesindeki illerden Hatay, Kahramanmaraş ve Adana’da nüfus hareketliliği üzerine çadır kentlerde veya konteyner kentlerde kalan yurttaşlarla derinlemesine görüşmeler yapıldı.

ü

YAŞANILANLAR UNUTULACAK KADAR ESKİ Mİ?

Şüphesiz yaşanılanlar unutulacak kadar eski değil! Deprem sırasında ve sonrasında yaşanılanlar ile toparlanma sürecindeki eksilikler hiçbir zaman unutulmayacak. Depremin üzerinden beş ay geçmesine rağmen yaşanılanlar dün gibi taze. İnsanların konuşurken acıları yüzlerinden okunuyor, kelimeleri boğazlarına düğümleniyor, gözleri doluyor. Kahramanmaraş ve Hatay’da bir yandan enkaz kaldırma ve yıkım çalışmaları sürerken bir yandan da konteyner kentlerin ve TOKİ konutlarının inşası devam ediyor. Yapılacak çok şey var, umarım toparlanma süreci hızlanır.

Diğer taraftan umut var, hep var. Hayattaysak umut var demektir. İnsanlar bir umutla ayağa kalkmaya, hayata tutunmaya, her şeye rağmen yaşamaya ve gündelik hayatlarına devam etmeye çalışıyor.

DEPREMDE KADIN OLMAK NEDEN ZOR?

Kuşkusuz deprem herkesin yaşamını derinden etkiliyor; varsıl-yoksul, kadın-erkek, genç-yaşlı, çocuk-yetişkin, kent-köy farkı tanımıyor. Bir diğer ifadeyle, insanlar eşitsizlikte eşitleniyor. Öte yandan, depremin etkileri kadınlar ve kız çocukları için daha yıkıcı oluyor. Aslında toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri depremin yıkıcılığını daha da derinleştiriyor ve felaketin yükünü kadınların omuzlarına yüklüyor. Artan bakım emeği yükü (çocukların, hastaların, engellilerin ve yaşlıların bakımı), maddi imkanların sınırlılığı ve çaresizliğin had safhada olması gibi bir dizi olumsuz etkenden dolayı kadınların gündelik yaşamı çok zor! Aynı zamanda, kadınların üzerinde doğum baskısı da var. Kriz dönemlerinde artan üreme psikolojisi kadınların hâlihazırda zor olan yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyor.

Konteynerde üç kuşak bir arada (toplam 9 kişi) kalıyoruz. Yaşlıların ve çocukların sorumluluğu benim üzerimde. Her şeyi idare etmek ve herkesi düşünmek zorundayım. Ne diyelim buna şükür (Kahramanmaraş’ta depremzede bir kadın). DEPREMDE KADINLAR NEYE İHTİYAÇ DUYUYOR?

Saha çalışmaları sırasında afetlerde kadınlara ve kız çocuklarına özel ihtiyaçların (hijyen kitlerine erişim, güvenli doğum ve doğum sonrası bakıma erişim, güvenli ve temiz tuvalet/banyo/barınma alanları vb.) karşılanmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım.

Yurtta kalmayı hiç düşünmedim, çok kalabalıktı. Çok şükür evlatlarıma bir şey olmadı. En büyük duam buydu. Başkalarının üzerinde konaklamak, depremden daha çok yordu beni. Herkes kendi evini arıyor, kendi düzenini arıyor. Kimseye yük olmak istemem, özgür olmak isterim (Adana’da depremzede bir kadın).
Deprem bölgesinde kadınlar dayanışmayı ilmek ilmek örerek büyütüyor. Kadınlar dayanışmayla yaralarını sarıyor ve iyileşiyor. Nitekim, kadınlar depremde de birlikte güçlü. En nihayetinde, kadınlar her zaman ve her yerde birlikte güçlü.

Aslında depremin yükü kadınların omuzlarında. Evde engelli, hasta veya yaşlı varsa sorumluluğu kadına yükleniyor. Kadınlar çocuklarının eğitimini, güvenliğini, barınmasını, temel ihtiyaç malzemelerine erişimini sürekli düşünüyor. Diğer bir ifadeyle, kadınlar A’dan Z’ye her şeyi düşünmek zorunda kalıyor!

Psikolojik sorunlar ve hastalık sebebiyle 1 yıldır çalışmıyorum. Annem çocuk bakıcılığı ve temizlik işlerine (gündelikçi olarak) gidiyor. Geçimimizi böyle sağlıyoruz (Adana’da depremzede bir erkek). DEPREMDE DE KADINLAR BİRLİKTE GÜÇLÜ!

Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV)’ın Hatay Serinyol’daki mor konteynerını inceledim. Hijyen ürünlerinden temizlik malzemelerine, kişisel bakımdan psikolojik desteğe kadar kadınların ihtiyaç duyabileceği her şey var burada.

İşin özeti, deprem bölgesinde kadınlar dayanışmayı ilmek ilmek örerek büyütüyor. Kadınlar dayanışmayla yaralarını sarıyor ve iyileşiyor. Nitekim, kadınlar depremde de birlikte güçlü. En nihayetinde, kadınlar her zaman ve her yerde birlikte güçlü.

SON SÖZLER: ÖNCE YOLDAŞ, SONRA YOL

Kadınlar kırılgan değil, dirençli gruplar. Bu duruma deprem bölgesinde bir kez daha şahit oldum. Kadınların her şeye rağmen yılmadan, bıkmadan ve usanmadan ayakta kalma çabasını gördüm.

Kadın dayanışmasının her sorunun üstesinden gelebilecek güçte olduğuna inanıyorum.

Ümitsizliğe kapılmak, yılmak ve yorulmak yok. Yaraları dayanışmayla ile hep birlikte saracağız.Önce yoldaş, sonra yol” diyor şair. Yoldaşımız güzelse yolumuz da güzelleşiyor.

Yolumuz her daim “bilim”, yoldaşımız “dayanışma” olsun.

ü

Editör: Ayşe Kaşıkırık