Cumartesi, Nisan 20, 2024

Erdoğan Toprak 28 maddede Orta Vadeli Program’ı değerlendirdi

CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, açıklanan Orta Vadeli Program’ı PolitikYol’a değerlendirdi.

Açıklanan Orta Vadeli Program ve gelen zamlar aslında nasıl bir ülkede yaşadığımızı ve nasıl bir ülkede yaşayacağımızı ortaya koymaktadır. AKP’nin bugün elinde kalan tek enstrüman sayılarla oynamaktır.

OVP rakamlarla oynayıp masa başında bir program üretmekten öte bir anlam taşımamaktadır. AKP’nin izlediği politikalarla ülkemiz hem içeride hem de dışarıda büyük krizlerin içindedir. OVP bu krizleri kapatmaya dönük bir algı operasyonudur. Ne ekonomik ne de siyasi olarak hiçbir tutarlılığı bulunmayan bu programın ülkemizin mevcut krizlerine çözüm üretmesi mümkün değildir. Özellikle yapılan zamlar da dikkate alındığında aslında ülkeyi yönetemeyen bir partinin en tipik davranışlarıyla karşılaşmaktayız. OVP’nin içinin boş olduğunu son yapılan zamlar ortaya koymuştur. Sadece zam yaparak, vatandaştan sürekli vergi alarak büyümeyi öngören başka bir siyasi akıl demokrasi tarihinde yoktur.

28 Maddede OVP’nin ne olduğunu ve tutarsızlıklarını bütün yurttaşlarımızın bilgisine sunuyorum.

2017 hedeflerinin revize edildiği, 2018’den 2020’ye kadar olan dönem içinde hedef ve öngörülerin yer aldığı Orta Vadeli Plan (OVP) Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Kalkınma Bakanı ve Maliye Bakanı Naci Ağbal tarafından açıklandı.

OVP ile birlikte Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan ve kapsamlı vergi artışları öngören 132 maddelik Torba Yasa da TBMM’ye sevk edildi.

  1. TÜİK geçtiğimiz yılın Aralık ayında Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) hesap sistemini değiştirdi. Bu değişikliğe paralel olarak da geriye dönük büyüme hızları revize edildi. 2012-2015 dönemi için ortalama yıllık büyüme eski hesap yöntemi ile yüzde 3,3 iken, yeni hesaplama yöntemiyle bu oranın yüzde 6,1 olarak gerçekleştiği açıklandı.
  2. Yeni hesapla geçmiş dört yılda, neredeyse iki katı düzeydeki büyüme hızı performansının ekonomi yönetimi tarafından nasıl farkına varılamadığı sorusunun yanıtı açıkta kaldı. Önceki OVP’lerde yıllık büyüme hızı hedefi hep yüzde 5 olarak ilan edilmesine karşın tutturulamadı.
  3. Yeni açıklanan OVP’de ise yeni hesap yöntemiyle 2017 yılsonu büyüme hızı yüzde 5,5 olarak öngörülürken, 2018, 2019 ve 2020 yıllarında da hedeflenen büyüme hızı yıllık yüzde 5,5.
  4. Ancak hedeflenen yüzde 5,5’luk büyüme hızına karşı kişi başına düşen milli gelir 2016 yılında yüzde 3,2 büyümeyle 10 bin 883 dolar olan kişi başına gelir tutarının altında kalacak ve 10 bin 579 dolar olacak.

Diğer deyişle, hükümetin kendisi de, geçen yıla göre daha yüksek büyüme sağlanacağını ancak kur artışları ve TL’nin değer kaybı çerçevesinde dolar bazında kişi başına 304 dolar fakirleşileceğini kabul ediyor.

  1. 2018-2020 döneminde yıllık büyüme yüzde 5,5 hedeflenmesine karşın, kişi başına düşen milli gelirin 2018’de 11 bin 409 dolar, 2019’da 12 bin 100 dolar, 2020’de 13 bin 24 dolar olması hedefleniyor. Daha önce ilan edilen 2023 hedeflerinde 2023’te kişi başı gelirin 25 bin dolar olması öngörülmüştü. 2018-2020 döneminde üç yılda 1615 dolar ancak artacak olan kişi başı milli gelirin 2020-2023 arası üç yılda 12 bin dolar birden nasıl artacağının yanıtı yok.
  2. Daha önceki OVP’lerde hemen her yıl yüzde 5 olarak öngörülüp her seferinde büyük sapmalar gösteren enflasyon hedefi için yeni OVP’de de aynı şeyi söylemek mümkün. OVP’de halen yüzde 10’un üzerinde seyreden enflasyonun bu yılsonunda yüzde 9,5, 2018’de yüzde 7, 2019’da yüzde 6, 2020’de yüzde 5 olması öngörülüyor. Aynı dönemde halen yüzde 17-18 düzeyindeki gıda enflasyonunun yüzde 5’e düşeceği varsayılıyor. Şu ana kadar gıda fiyatlarını kontrol konusunda hükümet başarılı olamadı. OVP döneminde bunun nasıl başarılacağının yanıtı yok.
  3. Yeni OVP’de istihdamın artırılacağı vaat ediliyor. Ancak buna rağmen 2017 sonunda işsizliğin yüzde 5,5 büyümeye rağmen yüzde 10,8 olarak hedeflenmesi, hükümetin kendisinin de bu hedefe ve büyümeye inanmadığını gösteriyor.
  4. Kaldı ki, 2018-2020 döneminde yine her yıl yüzde 5,5 büyüme hedeflenmesine karşılık, işsizliğin 2018’de yüzde 10,5 olacağı yani yine çift hanede ve büyümenin iki katına yakın gerçekleşmesi öngörülüyor. İşsizlik 2019’da yüzde 9,9, 2020’de ise yüzde 9,6 olarak öngörülmüş. Diğer deyişle kesintisiz yüzde 5,5 büyüme hedeflenmesine karşılık önümüzdeki üç yılda işsizlikte beklenen düşüş yüzde 1 bile değil, üzerinde!
  5. İşsizliğin azaltılmasına dayanak gösterilen çözümlerden birisi eğitim kalitesinin ve verimliliği yükseltilmesi. Bunun için öngörülenler ise eğitimde tekli sisteme geçiş, dijital eğitime ağırlık verilmesi, özel okulların teşviki ve özel okulların eğitim sistemi içindeki oranının yükseltilmesi. Yani hükümet eğitimi de özel sektöre havale ederek, kalite ve verimlilik artışı sağlamayı umut ediyor. Tabii özel okullaşmanın artırılmasının nasıl sağlanacağı ya da FETÖ benzeri örneklerdeki gibi, özel okullar, yurtların bu kez hangi gruplara, kurumlara, vakıflara havale edileceği sorusunun sorulması gerekiyor.
  6. Eğitimde kalitenin yükseltilmesi için OVP’de önerilen diğer formül, öğretmen ve eğitim idarecilerinin kalitesinin yükseltilmesi, öğretmen yetiştiren kurumların yeniden yapılandırılması. Bunun için de ÖĞRETMEN AKADEMİSİ kurulması öngörülüyor. Öğretmen akademisinin amaç ve eğitim içeriği net değil. Bir yandan askeri eğitim kurumları lağvedilirken, şimdi öğretmen yetiştirmek için özel bir akademi kurulmasının gündeme alınması dikkat çekici!
  7. OVP’de asıl dikkat çeken ve birbiriyle çelişen, birbirini tekzip eden hedefler, tüketim harcamaları ve yatırımlar konusunda dikkat çekiyor. OVP’de teşvik harcamaları ve aktarılan kaynakların kamuda mali dengeleri olumsuz etkilediği vurgulanarak 2018-2020 döneminde kamu tüketim harcamalarının kısılması, buna karşılık özel tüketim harcamalarının ise yüzde 4 ve üzerinde artması öngörülüyor. Plan hedeflerine göre, kamu tüketim harcamaları 2017’de yüzde 2,7, 2018’de yüzde 3,5, 2019’da yüzde 2, 2020’de yüzde 1,8 olacak.
  8. Özel Tüketim harcamalarındaki artışın ise 2017’de yüzde 4,6, 2018’de yüzde 4, 2019’da yüzde 4,6, 2020’de yüzde 4,5 olması öngörülüyor. Şu ana kadar büyümenin temelinde yatan en temel etkenlerden birisi kamu ve özel tüketim harcamalarındaki artıştı. Şimdi devletin küçülmesi, harcamalarını kısması hedefleniyor.
  9. 2019 seçimlerinin öncesinde, 2018 yılında kamu tüketiminin 2017’nin de üzerinde ve yüzde 3,5 artmasının öngörülmesi dikkat çekici. Buna karşılık 2019’da yüzde 2 ve 2020’de kamu harcamalarının yüzde 2’nin de altına düşmesi hedeflenmiş. O zaman yüzde 5,5’luk büyüme ağırlıkla özel tüketim harcamaları ve aşağıda aktardığımız gibi özel yatırımlardaki artışa dayanacak demektir. Tek başına özel tüketim harcamalarının büyümeye böylesine katkı vermesi güç!
  10. Diğer yandan yatırımlarla ilgili hedeflerde de diğer hedeflerle tutarsızlık söz konusu. 2017’de kamu yatırımlarında yüzde 4,7 artış hedeflenirken, 2018’de kamu yatırımlarında yarı yarıya düşüş yaşanması ve yüzde 2,7’ye inmesi öngörülüyor. 2019’da kamu yatırımlarındaki artış yüzde 0,7’ye, 2020’de ise EKSİ yüzde 1,8’e gerileyecek. Yani kamu önümüzdeki süreçte yatırımdan çekilecek.
  11. Buna karşılık özel sektör yatırımlarında ise 2017’de yüzde 4,8, 2018’de yüzde 6, 2019’da yüzde 6,7 ve 2020’de yüzde 7 artış hedefleniyor. İşte izaha muhtaç tablo bu! Devlet yatırımlardan ve harcamalardan çekilirken, özel sektörün ve özel tüketim harcamalarının katlanarak artıp, bu boşluğu dolduracağı varsayılıyor. Ne var ki; bu yıl ilk ve ikinci çeyrekte yüzde 5’in üzerine çıkan büyüme hızına karşın, özel sektör yatırımları özellikle makine-teçhizat yatırımları, eksi yüzde 12’ye geriledi. Son 1,5 yıldan bu yana özel sektörün yatırımları geriliyor.
  12. Özel sektör, yüz milyarlarca dolara ulaşan döviz borçları, yüksekliğinden yakınılan kredi faizleri, OHAL rejimi ortamı, orta ve uzun vadede önünü görememesi, iç ve dış siyasi gerginlikler, yargıdaki sıkıntılı tablo vb. nedenlerle yatırım yapmaktan kaçınıyor. O zaman ne olacak da özel sektör birden bire bu OVP döneminde, önümüzdeki yıldan itibaren yüzde 6’dan başlayıp yüzde 7’ye kadar tırmanan, yatırım patlaması yapacak? Büyümenin lokomotifi özel sektör olacak deniliyor da OVP’de bunu destekleyen herhangi bir unsur yok.
  13. Kamu yatırım ve tüketim harcamalarında fren yapacaksa, bu yıl 16 Nisan öncesinde akıtılan yüz milyarlarca liralık kaynakla ancak yüzde 4,7 artması öngörülen özel tüketim harcamalarının 2018’de yüzde 4’e indikten sonra, 2019’da tekrar yüzde 4,6’ya çıkması nasıl sağlanacak? Kaldı ki OVP’de yüzde 2020’de yüzde 5’e indirilmesi hedeflenen enflasyondan taviz verilmeyeceği, sıkı para politikasının ödünsüz sürdürüleceği vurgulanıyor. Bunun anlamı tüketime akabilecek kaynakların kısılacağı, yüksek faiz ve sıkı para politikasının sürdürüleceği. O zaman özel tüketim ve yatırım harcamaları nasıl artacak, hatta patlama yapacak. Bu soru da OVP’de yanıtsız.
  14. O zaman OVP’de sıralanan çözümlere bakıldığında geriye net ihracat artışı, verimlilik artışı, AR-GE artışı vb. çözümleri kalıyor. Eğitimde kalitenin asıl artacağına yönelik bir bulgu yok. Verimlilik artışının nasıl sağlanacağı da öyle… AR-GE yatırımlarının artırılmasıyla, Katma Değeri Yüksek ürün imalatı ve ihracatının artırılacağına vurgu yapılsa da bu yatırımların nasıl artırılacağı belirsiz. Çünkü teşvik ve destekler kısılıyor. Kamunun tüketim ve yatırımları kısılıyor. Sıkı para politikası ödünsüz sürdürülüyor. O zaman “büyük artış” sağlanacağı belirlenen katma değerli, yüksek teknolojili, AR-GE’li yatırımlar, verimlilik artışı vb. nasıl sağlanacak?
  15. İhracat konusuna gelince; OVP döneminde ihracatın net artış sağlayarak büyümeye katkı vereceği belirtiliyor. Bu çerçevede ihracatın bu yıl 156, 2018’de 169, 2019’da 182 ve 2020’de 195 milyar dolar olması hedefleniyor. Tabii burada 2020’den 2023’e üç yıl kalırken, 2023’teki 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin nasıl tutturulacağı, 2018’den 2020’ye üç yılda ancak 39 milyar dolar artması hedeflenen ihracatın, 2020’den 2023’e nasıl birden 305 milyar dolar birden artış mucizesi göstereceği sorgulanmaya muhtaç…
  16. Büyümeye net katkı vereceği belirtilen ihracatta asıl sorun kurlar ve ithalat ile ilgili hedeflerde. OVP’ye göre dolar kuru bu yılı 3,58 TL ortalama ile tamamlayacak. Yıllık ortalama kur 2018’de 3,73, 2019’da 3,92, 2020’de 4,02 TL olacak. 2017’de yüzde 18,5 artacağı varsayılan ortalama dolar kuru, gelecek yıl yüzde 4,2, 2019’da yüzde 5, 2020’de ise sadece yüzde 2,7 artacak. Enflasyon hedeflerinin altında hatta yarısı düzeyinde bir kur artışı öngörülüyor. Dolayısıyla önümüzdeki üç yıl OVP’ye göre TL değerlenecek. Üstelik TL’nin değer kazanması ABD Merkez Bankası FED’in faizleri artırdığı, piyasalardan dolar çekmeye başladığı bir dönemde gerçekleşecek! 2018-2020 OVP’si önümüzdeki üç yıl boyunca kur artışlarının düşük ve enflasyonun altında olacağı, TL’nin dolar ve diğer dövizlere karşı değerleneceği varsayımı üzerine oturtulmuş. Ancak bunun nasıl sağlanacağını içermiyor. Bunun için;

*Ya Türkiye’ye bir anda olağanüstü boyutta ve tutarlarda, oluk oluk sıcak para akması gerekiyor.

*Ya da bir sabah kalktığımızda, OHAL’in kalktığını, demokratikleşme konusunda TBMM’ye 100-150 maddelik bir Torba Yasası’nın sevk edildiğini, AB ile ilişkilerimizin düzeldiğini ve dört-beş faslın birden açılıp, müzakerelerin hızlandırıldığını,

Cezaevlerinde haksız ve gereksiz tutulanların tahliye edildiğini,

Tüm komşularla ilişkilerimizin normalleştiğini,

Hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı konusundaki tüm kaygıların ortadan kalktığını ve adalete güvenin zirveye çıktığını, bu sayede Türkiye’nin “kırılgan beşli” kategorisinden ayrıldığını, yabancı yatırımcıların da bu gelişmeler üzerine, Türkiye’ye güven patlaması yaşayarak, milyarlarca dolarlık yeni yatırım için kuyruğa girdiğini görmemiz gerekiyor.

OVP’deki asıl olağanüstü olan öngörü ise, TL’nin değerlenmesine rağmen ihracatın, ithalattan daha hızlı artacak olması. Hem de üç yıl üst üste ihracatın net artışı ithalattan yüksek olacak. Bugüne kadar bu konuda bilinen en temel ekonomik ilke, ulusal para değer kazandıkça ihraç ürünlerinizin pahalandığı ve ihracatın düştüğü, ulusal para değerlendiği için ithal ürünlerin daha ucuza geldiği ve dolayısıyla da ucuzladığı ve arttığı yönündeydi.

Yeni OVP, büyük bir iddia ile bu ekonomik gerçeğin, 2018-2020 döneminde bilinenlerin aksine, tersine işleyeceğini varsayıyor. TL’nin değerlenmesi ihracat LEHİNE, ithalatın ise ALEYHİNE olacak!

İhracat önümüzdeki her yıl ortalama yüzde 7,5 artarken, ithalattaki artış yüzde7 dolayında kalacak.

Yatırımlarda ve büyümede artış öngörülürken, ithalat artış hızı daha düşük olacak. Şayet ithalat daha yavaş artacaksa, yatırım mallarının nasıl ithal edileceği ve yatırımların nasıl böylesine büyük artış göstererek, büyümeye yüzde 5,5 katkı vereceği sorusunun yanıtı OVP’de yok! Yukarıda değindiğimiz gibi, ithalat ihracattan daha yavaş artarken, sıkı para politikası uygulanırken, bunun için faizler yüksek tutulurken, özel sektör yatırımları yüzde 6-7 düzeyinde artış gösterecek! Makine-teçhizat yatırımı bile yapmayan özel sektörün, gerileyen ithalata rağmen, bu yatırım patlamasını nasıl gerçekleştireceğinin açıklaması OVP’de bulunmuyor.

  1. Gerek makro ekonomik hedefleri gerekse para, döviz ve diğer hedefleri kendi içinde tutarsız olan OVP’nin öngörülerinin gerçekleşmesi, hedeflerin tutması önceki diğer OVP’ler gibi söz konusu değil. Sadece yıllardır OVP’lerde yer alan ortalama dolar kuru ve enflasyon hedeflerinin bile bugüne kadar nasıl sapma gösterdiği, yıl içinde defalarca revize edildiği hatırlandığında, 2018-2020 OVP’sinin de akıbeti aynı olacak.
  2. OVP’nin açıklandığı gün TBMM’ye sevk edilen ve 3 geçici 129 esas maddeden oluşan 132 maddelik Torba Yasa. Torba yasa tasarısında 13 ayrı vergi kanunu (Gelir, Kurumlar, ÖTV, ÖİV, MTV, Veraset ve İntikal, Gayrimenkul Sermaye İratları, Stopaj vs.) ilgilendiren 30 değişiklik maddesi yer alıyor. Bunun yanı sıra Hazine Yasası, Fonlar Yasası, Bütçe Yasası, Kamu Maliyesi ile ilgili değişiklikler de Torba Yasa’da düzenleniyor.

En önemlisi Hazine borçlanma yetkisiyle ilgili değişiklik. 77. Maddede yer alan düzenleme ile 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Hazine’ye 37 milyar TL tutarında ilave borçlanma yetkisi veriliyor. 2017 bütçe yasasında bu tutar 52 milyar TL idi ve şimdi 89 milyar TL’ye çıkartılıyor. 76. Maddede ise Hazineden Fonlara yapılacak aktarmalarla ilgili düzenleme getiriliyor.

  1. OVP ve 132 maddelik “ayrıntılı” Torba Yasa Tasarısı’nın eş zamanlı olarak sevk edilmesi, bu yasa değişikliklerinin çok önceden hazırlanıp tasarlandığını gösteriyor. 16 Nisan referandumu öncesinde bol keseden dağıtılan 207 milyar TL tutarındaki Hazine Garantili, KGF ve KOSGEB kefaletli faizsiz ya da düşük faizli krediler, kaynaklar, vergi ve KDV indirimleri, istihdam seferberliği ile vazgeçilen Gelir vergisi ve SGK gelirleri, beyaz eşya, mobilya, konut ve yatlarda yapılan ve süresi 30 Eylül’de dolan KDV-ÖTV muafiyetleri bütçeyi ve hazine kaynaklarını sıfırladı. Bütçe açığı katlandı. Hazine borçlanmaya hız vermek zorunda kaldı.

Hazine yüksek miktarlarda borç almaya başlayınca, faizler yükseldi. Hazine 2017 borçlanma limitlerini tüketti. Son olarak açıklanan EkimAralık dönemi üç aylık borçlanma programına göre 29,4 milyar TL daha borçlanma yapılacak. Torba Yasa ile buna ilave 37 milyar TL daha borçlanma imkânı getiriliyor.

  1. Dolayısıyla gelinen noktada borçlanma ve vergi artışlarıyla kaynak yaratılmaya, devletin çarkları döndürülmeye çalışılacak. Otomotiv, iletişim, cep telefonları, internet, kira gelirleri, ücretlilerin gelirleri, şans oyunları kazançları, gazozdan kolalı ve enerji içeceklerine varana kadar alınan vergilerde artışa gidiliyor. Maliye Bakanının açıklamasına göre vergi düzenlemeleriyle 2018’de 28 milyar lira ilave gelir elde edilmesi hedefleniyor. Bunun 8 milyar liralık kısmı savunma giderlerine katkı olarak ayrılacak. Bir yandan terör, sınırlarımızdaki savaşlar vb. gerekçelerle savunma giderleri artışı gerekçe gösterilerek vergi artışlarına itiraz ve tepkiler bertaraf edilmeye, eleştiriler “milli, askeri ve ülkenin beka sorunu vb. gerekçelerle” geri çevrilmeye çalışılıyor.
  2. Motorlu Taşıtlar Vergisi artışları model ve motor hacmine göre, aracın fiyatına ve lüks sınıf derecesine göre yüzde 40-60 arasında artıyor. Bu durumda ihracatın ve büyümenin lokomotiflerinden birisi olan otomotiv sektöründe satışların hızla kesilmesi, durgunluğa girilmesi durumunda yüzde 5,5 büyüme hedefinin nasıl gerçekleşeceği sorusunu sorulması gerekiyor. İlave olarak gelir vergisi artışlarıyla ücretlilerin harcanabilir gelirlerinde yıllık 3 bin TL’ye kadar düşüş olacak. Gayrimenkul sahiplerinin kira gelirlerinde kesintiler artırılacak. Harcanabilir gelirler azalacağı için de “özel tüketim artışı ile büyümenin destekleneceği” yönündeki OVP öngörüsü dayanaksız kalacak.
  3. Bankacılık sektörüne getirilen 2 puanlık ilave vergi artışının maliyete, yani faizlere yansıtılması kaçınılmaz. Bu durumda faizler daha da artacak, Hazinenin borçlanma, şirketlerin kredi maliyetleri yükselecek. 2018 için öngörülen yüzde 5,5 büyüme hedefi zora gireceği gibi, vergi artışlarının fiyat ve ürünlere zam olarak yansıtılması enflasyonu yukarı çekecek. Dar gelirlileri yoksullaştıracak. Hedefler büyük ölçüde sapmaya uğrayacak. En geç üç-dört ay içinde OVP hedeflerinde “revizyon” zorunlu hale gelecek.
  4. OVP ve Torba yasalarının içerdiği öngörüler, hedefler, yasa değişiklikleri makro ekonomik hedefler, maliye ve vergi düzenlemeleriyle, 2018 yılında kamu maliyesinin toparlanmasına çalışılarak, 2019’da yapılacak üç seçimde kullanılması planlanan devlet imkânları ve yeni harcamalar için kaynak stoklanması yoluna gidilecek.
  5. Ancak her koşulda 2018’in 2017’den daha ağır ekonomik şartlarda geçeceğini ve tüm hedeflerin sapmaya uğrayacağını söylemek yanlış olmaz. Torba Yasa ile getirilmek istenen Hazine’den fonlara kaynak aktarma olanağının görünürdeki amacı savunma giderlerindeki artışın finansmanı olarak sunulsa da, asıl amaç Kamu Özel Sektör İşbirliği (KÖİ) olarak adlandırılan büyük tutarlı projelere, şehir hastanelerine, Putin’in uyarısıyla Akkuyu Nükleer Santralı, Türk Akımı projelerine, Kanal İstanbul yatırımına ve üstlenici şirketlerle müteahhitlere Hazine üzerinden garanti ve kaynak aktarımı. Tüm bunlar ekonominin çöküşünü hızlandıracağı gibi, Hazine’nin üstlendiği kredi ve borç garantisi yüklerini daha da ağırlaştırarak, ülkeyi ve hepimizi gelecek on yıllara yönelik olarak ağır maliyetler, bedeller ödemek zorunda bırakacak.

 

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER