Cumartesi, Nisan 20, 2024

Erdoğan Saray’dan konuştu: Huzur istiyorsak, yönümüzü çatışmaların olduğu yerlere çevirmeliyiz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 4. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumuna katıldı. Konuşmasında bölgedeki gelişmelere de değinen Erdoğan “Huzur istiyorsak, barış istiyorsak yönümüzü sınırlarımızdan içeri değil, kriz ve çatışmaların olduğu yerlere çevirmeliyiz. Kendi güvenliğimizin komşularımızın emniyetinden geçtiğini unutmamalıyız” dedi.

Erdoğan, Türkiye’nin şu anda bulunduğu seviyeye çok kolay gelmediğine dikkati çekerek, şu görüşlere yer verdi:

“Biz uzun süre hizmetin önünü açmak yerine tıkayan, statükonun muhafızlığına soyunan bir anlayışla mücadele ettik. Demokles’in kılıcı gibi seçilmişlerin üzerinde sürekli baskı kuran, elindeki kamu gücünü, siyaseti hizaya sokma aracı haline getiren bir zihniyetle çarpışarak ülkemize hizmet etmeye çalıştık. Ülkenin ve vatandaşın menfaatine olacak birçok proje, hizmet ve eser maalesef sistem içine özel yerleştirilmiş vesayet odakları tarafından sabote edildi. Kamuda etkinliği ve verimliliği artıracak, şeffaflığı, hesap verilebilirliği, denetimi güçlendirecek adımlar, çeşitli bahanelerle engellenmek istendi. Hukuk, anayasa ve yasalar yenilikçi, uzlaşmacı ve objektif bir anlayışla değil, tamamen statükocu ve ideolojik bir bakış açısıyla yorumlandı. Türkiye’nin bugün geldiği noktadan geriye doğru baktığımızda bu anlattıklarımız yıllar önce yaşanmış uzak hadiseler gibi görünüyor olabilir. Ancak bu yaşadıklarımız meçhul bir tarihin, uzak geçmişin değil, sadece 3-5 yıl öncesinin olaylarıdır. Emin olun biz dik durmasaydık, elimizi değil, gövdemizi taşın altına koymasaydık bu ülkede yapılanların onda birini dahi gerçekleştiremezdik.”

“VATANDAŞI ÖNCELEYEN SİSTEME GEÇİLDİ”

Türkiye’nin son 14 yılda devletin maslahatını, vatandaşının menfaatlerini önüne koyan bir anlayıştan, “vatandaşı önceleyen” bir sisteme geçtiğine işaret eden Erdoğan, “Devleti namütenahi gören tasavvur terk edilmiş, devleti hukukla, vicdanla, uluslararası anlaşma ve kurallarla sınırlarlayan bir yapı tesis edilmiştir.” dedi.

Erdoğan, vatandaşın devletten korktuğu atmosferin yerine, tıpkı 15 Temmuz darbe teşebbüsünde olduğu gibi devletini canı pahasına sahiplendiği bir iklimin oluşturulduğuna değinerek, şunları kaydetti:

“Türkiye’de artık vatandaşına tepeden bakan, ceberut, mütekebbir bir yönetim anlayışı değil, vatandaşına hizmetkar olan bir anlayış vardır. Bir tek vatandaşımızın dahi devlet kapısından boynu bükük, kalbi kırık, haksızlığa uğradığı düşünceyle ayrılmasına gönlümüz razı olmaz. Biz kökeni, dini, mezhebi, dünya görüşü ve yaşam tarzı her ne olursa olsun, bu ülkenin her bir vatandaşının eşit olduğuna, eşit haklara sahip olduğuna inanıyor, bunun mücadelesini veriyoruz. Elbette hedeflediğimize tamamen ulaştığımız, her açıdan mükemmel bir yerde olduğumuz iddiasında değilim. Bunun uzun ve zahmetli bir süreç olduğunun farkındayız. Ama tüm sıkıntılara rağmen, hayata geçirdiğimiz reformaların bizi ideallerimize bir adım daha yaklaştırdığını biliyoruz. Nitekim, 15 Temmuz gecesi yaşananlar bu tespitlerimizin haklılığını tekrar ortaya koymuştur. Diğer tüm farklılıklarını bir kenara bırakarak 80 milyonun tamamı o gece devletine sahip çıkmıştır. 40 yıldır devlete sızan, ‘hizmet, eğitim’ diyerek milletin malını, rızkını, çocuklarını gasbeden bir çete, 80 milyonun direnişi sayesinde hezimete uğramıştır. O gece milletimiz tarihe nakşolan bir demokrasi destanını kanıyla, canıyla yazmıştır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ’nün devlet kurumlarından tasfiyesine yönelik kararlı adımlar attıklarını, tüm zorluğuna rağmen bu süreci hukuk içinde sürdüreceklerini belirtti.

Aynı şekilde örgütün devlete ve toplumsal yapıya verdiği tahribatın izlerini temizlemeye çalıştıklarını anlatan Erdoğan, “Bunun yanında, puslu havada avlanmaktan hoşlanan tüm umudunu krize ve kaosa bağlamış eski Türkiye artıklarının oyunlarıyla da uğraşıyoruz. İnşallah FETÖ’nün ve vesayet odaklarının kalıntılarının tamamen tasfiye edilmesiyle, Türkiye’nin yolu ve bahtı daha da açılacaktır. ” diye konuştu.

“İNSANLIK VİCDANINDA ÇOK BÜYÜK YARALAR AÇACAKTIR”

Öncelikle önemli bir noktanın tespitinin iyi yapılması gerektiğini bildiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Her ne kadar göç ve mülteciler konusu, devletlerin ve uluslararası örgütlerin gündeminde üst sıralarda yer alıyor olsa da meselenin daha çok güvenlik ekseninde tartışıldığını görüyoruz. Ne yazık ki sorunun insani, toplumsal, hukuki ve vicdani boyutu yeteri kadar gündeme getirilmiyor. Kuşkusuz yaşanan terör saldırılarının ciddi etkisi bulunuyor. Batı’daki belli odaklar, bilhassa ırkçı gruplar, mülteciler ile terör olayları arasında bir paralellik kurmaya çalışıyor. Mülteci ve göç konusunun sadece güvenlik parantezinde değerlendirilmesi, insanlık vicdanında çok büyük yaralar açacaktır. Öncelikle bu sorunu ortaya çıkaran insanları evlerini, yurtlarını, sevdiklerini terk etmeye zorlayan saikleri ortaya koymamız şarttır. Ortada mücbir sebep yokken hiç kimse derme çatma botlarla kendini, ailesini, gözünden sakındığı evlatlarını azgın dalgaların arasına atmaz.

Sahil Güvenlik Komutanlığımız, son 2 yılda 130 bin göçmeni denizlerde boğulmaktan kurtarıp, ülkemize getirmiştir. Yaşanan onca trajediye rağmen milyonlarca insan, bu tehlikeyi göze alıyorsa ortada üzerinde durulup düşünülmesi gereken ciddi bir sorun var demektir. Şu anda Suriye ve Iraklı olarak 3 milyon mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz, onlara ev sahipliği yapıyoruz. Şu ana kadar yaptığımız harcama, 26 milyar doları bulmuştur. Ne yazık ki ne AB ne BM Mülteciler Konseyi verdiği sözde durmuştur. Verseler de vermeseler de biz, silahlardan, varil bombalarından kaçan bu insanları evimizde misafir etmeye devam edeceğiz. Bunu insani bir görev telakki ediyoruz. Onlar, bombalardan kaçarken onlara Batı tel örgülerle kapısını kaparken aynı şeyi biz yapamayız. Buna ne vicdani ne İslami ne insani hiç bir anlayış bize yer vermez. Aylan bebekleri ölüme götüren nedenlerin tespitini yapmadan bu meselenin çözümü için yapılacakları da doğru bir şekilde tayin edemeyiz.”

“DEAŞ İLE MÜCADELE VEREN BİZİZ”

Türkiye’nin 140’ı aşkın ülkede icra ettiği insani ve kalkınma yardımlarıyla “dünyanın en cömert ülkesi” payesine sahip olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:

“Şu hususu da üzülerek belirtmek istiyorum, Türkiye’nin çabalarının 10’da biri maalesef gelişmiş ülkeler tarafından gösterilmemiştir. Her fırsatta ülkemize demokrasi ayarı çeken, hukuk dersi veren ülkeler, Suriye ve Irak gibi bölgelerde en temel insan hakkının ihlal edilmesine niye sessiz kalmıştır? Uluslararası toplum ve kuruluşlar ne yazık ki insani krizlerin çözümünde başarılı bir imtihan verememiştir. Ülkemizin yıllardır ısrarla dile getirdiği terörden arındırılmış güvenli bölge teklifi duymazdan gelinmiştir. İkili yaptığımız görüşmede hep bana söyledikleri ‘Gayet güzel bir teklif’. ‘Hadi o zaman adımı atalım’ dediğimde, ne yazık ki hep unutturulma politikası güdülmüştür. YPG ve PYD’ye silah desteği yapanlar ne yazık ki bu güçlerdir. Hepsinin elimizde belgeleri var.”

Erdoğan, DEAŞ’a silah desteğini verenlerin de bu güçler olduğunu vurgulayarak, “DEAŞ’la mücadeleyi veren biziz ama Batı, ‘Türkiye DEAŞ’a destek veriyor’ diyor. DEAŞ’la mücadeleyi veren biziz şu anda, Suriye’de bizler şehitler verdik, Özgür Suriye Ordusu şehitler verdi ama Suriye’de 3 bini aşkın DEAŞ’lıyı da öldürdük. Buna devam edeceğiz. Çünkü bunlar bizim için tehdit oluşturuyor.” değerlendirmesini yaptı.

“YÖNÜMÜZÜ KRİZ VE ÇATIŞMALARIN OLDUĞU YERE ÇEVİRMELİYİZ”

Erdoğan, küreselleşen, giderek büyük bir köye dönüşen dünyada hiç kimsenin diğerinin sorununa bigane kalamayacağını dile getirerek, acının renginin olmadığını söyledi.

Sorunların görmezden gelinerek çözülemeyeceğine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Huzur istiyorsak, barış istiyorsak yönümüzü sınırlarımızdan içeri değil, kriz ve çatışmaların olduğu yerlere çevirmeliyiz. Kendi güvenliğimizin komşularımızın emniyetinden geçtiğini unutmamalıyız. Son yıllarda yaşadığımız acı hadiseler, Halep, Bağdat, Musul yanarken Antep, Brüksel ve Berlin’in huzur içinde olamayacağını göstermiştir. Öyleyse yapılması gerekenler bellidir. Akdeniz’in on binlerce mültecinin bedenini yutan büyük bir kabristana dönüşmesini engelleyecek çözümler ortadadır. Biz fedakarlık yapılmadan, yükler paylaşılmadan, kurulan kanlı sömürü düzeni değiştirilmeden mülteci ve göç sorununun üstesinden gelinemeyeceğini söylüyoruz. Ekonomik çıkarlar adına çatışmaların körüklendiği, etnik, dini ve mezhebi gerilimlerin tırmandırıldığı politikaların, yaşanan sorunların çaresi olmadığını ifade ediyoruz.”

Toplantıya TBMM Başkanı Vekili Ahmet Aydın, bazı bakanlar ve farklı ülkelerden ombudsmanlar katıldı. Şeyma İsmail isimli Halepli bir çocuk, Arif Nihat Asya’nın “Bayrak” şiirini okudu.

Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Başkanı Vekili Aydın ve Başbakan Binali Yıldırım’ın da katılımıyla aile fotoğrafı çektirildi. Programın başında, KDK tarafından hazırlanan Türkiye’deki mültecileri konu alan video da gösterildi.

 

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER