Emperyal İngiltere etkisi
Politikyol
Ankara’nın dış politikasında belirgin bir İngiliz etkisi olduğu nicedir konuşuluyordu ama artık resmen elimizle dokunabileceğimiz bir noktaya geldi denilebilir. Plastik atıkların ithalinden, İngiltere’nin hala dikkatle takip ettiği Afganistan’a asker göndermeye kadar her adımda nedense bazılarının iddia ettiği gibi “Washington’cu” ya da “Avrasyacı” bir çizgi değil basbayağı Londra ve MI6 Merkezli bir evrilme görünüyor.
Eh hadi bazı örneklerle açalım.
Mevcut iktidarın genç kuşağının neredeyse “staj” yeri şu anda Londra. Malum yayın organlarında, gençlik kollarında hatta bazı iç kabinelerinde görev yapmış kimi ararsanız ya Londra’da bir “devlet veya parti” görevinde ya da “iş kurdum, girişimcilik yapıyorum” diyor. Oradaki Türk diasporasını izlemek, raporlamak, varsa (ya da kaldıysa) İstanbul sermayesini yakın takibe almak asli iş. Zaman zaman Bridgerton seti gibi romantik instagram fotoğrafları ile meseleyi yumuşatmak ve her uluslararası tartışmada “ABD böyle hain, Rusya şöyle çirkef ama İngiltere bizi Kıbrıs meselesinde de pislik AB’ye karşı da her konuda destekliyor” diye atıp tutmak serbest. İngiliz Sterlininin 10 lirayı geçtiği ortamda bu genç girişimciler nasıl para kazanıyorlar, ya da Türkiye’de hangi sponsorlarla çalışıyorlar tabii merak konusu. Türkiye’deki bazı şirketlerin oradaki PR işlerini takip, AB müktesebatı dışına çıkarılan bir yığın işi takip etmek de portföye dahil. Burada elbette kanun dışı bir durum yok da değirmenin suyu nasıl böyle gürül gürül akıyor ilginç tabii. Bu işin insan kaynağı kısmı.
Ama mesela yabancı askerler, ABD Dışişleri raporlarına giren “çocuk yaşta savaşçılar” konusunun pirinin herhalde İngiltere olduğunu bilmeyen yoktur. Birinci Dünya Savaşı öncesi başlayan, Emperyal İngiltere’nin Nepal’den Virgin Adalarına kadar yönettiği her sömürgesinden adam toplayıp savaştırdığı, oradan oraya gönderilen insanların adlarını bile bilmedikleri coğrafyalarda paralı asker, Kraliçe’nin askeri haline getirildiğinin hikayesi binlerce kitap ve filmin bile konusu oldu. En bilinenini not edip geçelim: The English Patient. Ankara’ya bu akılları kim veriyor merak ediyor insan.
Bu bizimkiler tarafı. Pekçok dikkatli analiste göre 15 Temmuz sonrası Erdoğan’ın tek güvendiği batılı ülke Birleşik Krallık ve o ne isterse o olabiliyor Ankara’da. Mesela çöp ithalatı yasaklansın diyenler en fazla iki ay dayanabildi. “Biz dönüşüm yapıyoruz, yüksek teknolojik recycling ile plastik (!) üretiyoruz” diyenler geri geldiler.
Ama aynı İngiltere bir şekilde Türkiye’nin Paris İklim Anlaşmasını imzalaması için de bastırıyor. Geçtiğimiz haftalarda görüştüğüm önemli bir İngiliz diplomat, “Türkiye bu imzayı atarsa, Türk iş dünyası için çok önemli insiyatif ve teşvikleri devreye sokacağız” diye konuştu. Türkiye’nin Karadeniz’deki doğalgaz ve petrol sondajı girişimlerini İngiltere’nin pek sevmediğini, iklim değişikliği açısından sıkıntılı şeyler olduğunu kibarca iletti.
“Kıbrıs için de birşeyler yapabileceğimizi düşünüyoruz” diye ekledi. AB kararları ve açıklamalarının artık kendilerini bağlamadığını belirtti ve “Kıbrıs bizim için önemli. Türkiye’yi de denklemde tutacak ne yapabiliriz bakıyoruz” dedi.
Bu İngiltere’nin tercihi olmayabilir ama Türkiye’nin Afganistan’da soyunduğu rol de Londra’ya ve oradaki gölge varlığına hizmet ediyor. İngiliz kraliyet ailesinin iki prensinin de Afganistan’da üniformalı görev yaptığını düşünürseniz, bölgenin Birleşik Krallık, Hindistan ve Orta Asya açısından önemi daha belirginleşir.
Ankara’da birileri nedense yeni Hindistan olmak istiyor. Her açıdan. Ve bu iyi bir şey değil.
SEE BREEZE 2021’İN ARDINDAN
Karadeniz’de 30 küsür ülkenin birlikte yürüttüğü, İsrail’den Pakistan’a kadar NATO üyesi de olmayan pekçok ülkenin katıldığı Sea Breeze 2021 Tatbikatı tamamlandı. Ukrayna’ya destek niteliğindeki tatbikatın ardından yapılan brifingde ABD Deniz Kuvvetleri’nden Albay Stuart Bauman, Binbaşı John D. John ve en son Afganistan’da görev yapan Yarbay Mastin Robeson basını bilgilendirdi. Karadeniz’in NATO için önemli bir alan olduğuna dikkat çeken yetkililer “Rusya ile iki kez direkt iletişim kuruldu. Bölgedeki her tatbikatta Montreaux Anlaşması ile bağlıyız” dediler. Karadeniz’e en büyük sınırı olan ülkelerden Türkiye’nin ise katılımı sınırlı kaldı.
Yorumlar