İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun bugün iki farklı soruşturmada verdiği ifadelerin tam metni ortaya çıktı.
İmamoğlu, bugün (31 Ocak Cuma) İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkında yaptığı açıklamalar ve bilirkişi Satılmış B. ile ilgili sözleri gerekçesiyle Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde ifade verdi.
İmamoğlu saat 10.20 itibarıyla ifade vermeye başladı. İmamoğlu'nun ifade işlemleri saat 11.40'da sona erdi.
İmamoğlu'nun Akın Gürlek'e ilişkin sözleri sebebiyle "Terörle Mücadele Eden Kimseleri Hedef Göstermek ve Tehdit Etmek" suçlamasıyla ifade verdi.
İmamoğlu'nun savcılıktaki ifadesi ortaya çıktı. İmamoğlu, ifade özgürlüğü vurgusu yaparak suçlamaları reddetti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a göndermede bulunan İmamoğlu, "Asıl tehdit 'Turpun büyüğü heybede' diyerek yargıya doğrudan müdahale edenler tarafından yapılmakta" dedi.
Ekrem İmamoğlu ifadesinde "Bak, Başsavcı, sana söylüyorum' şeklinde devam eden konuşma içeriğinde, kimsenin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek söylem ve hitap içerisinde bulunmadım. Kimsenin kendisi veya yakınlarına zarar verebileceğinden bahisle bir söz sarf etmedim ve aynı şekilde herhangi bir kimseyi hedef haline getirebilecek bir durum içerisinde yer almadım" dedi.
'Burada da tekrar ediyorum'
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ifadesinde, "Üzerime isnat olunan suçlamaları anladım. Malum, 20 Ocak 2025 tarihinde yapmış olduğum bir paneldeki konuşmada sarf ettiğim söylemlere dair re’sen soruşturma açıldığını öğrendim. Konuya ilişkin beyanımın aynen şu şekilde geçmesini istiyorum: Bugün burada bulunmamın, hukukun değil talimatların egemen olduğu bir düzenden kaynaklandığını düşünmekteyim. Şöyle ki; ben ‘Hak yemem ama hakkımı da yedirmem’ diyerek seçilmiş bir kişiyim ve sözümün eriyim. İsnat edilen suçla bağlantılı olarak dediğim şeyler belli, burada da tekrar ediyorum: ‘Biz, senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın. Senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın. Söküp atacağız ki senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim. Bizim derdimiz bu. Biz, hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işleyeceği bir gelecek için gece gündüz çalışıyoruz. Çocuklarımız da gelecek kuşaklar da adaletin sıcaklığıyla huzur ve güven içinde uyuyabilsinler diye, resmi davet yazısıyla ifade vermeye pekala davet edilebilecek olan CHP Gençlik Kolları Genel Başkanımızın kapısına gün doğmadan çok sayıda polisle gidilmesini eleştirirken, bir abi - bir baba şefkatiyle sarf ettiğim sözlerimi tehdit olarak görmek, bağımsız yargıyı ve gerçek adaleti tehdit olarak görmek demektir" dedi.
İmamoğlu'nun ifadesinin devamı şöyle:
* Kanaatimce, benim bu sözlerimden ancak yargı üzerindeki hakimiyetini kaybetmekten korkanlar tehdit algılayabilir. Benim sözlerimde tehdit ve hedef göstermek yoktur. Benim yaptığım ifade özgürlüğüdür ve ifade özgürlüğü anayasal bir haktır. İfade özgürlüğü, adli makamlara ve onların işleyişine yönelik eleştirileri de kapsar. Demokratik düzenin bir gereği olarak uğradığımız haksızlıkları milletimizle paylaşmak, yaşanan usulsüzlükleri eleştirmek ve bu uygulamaların “hukuka güvene" zarar verdiğini dile getirmek ne zamandan beri tehdit sayılmıştır? Ülkenin en büyük partisinin bir belediye başkanı olarak, iktidara geldiğimizde kurulacak düzende “Hukuka güven olacak, yargıya güven olacak, yargı bağımsız ve tarafsız olacak, kötü ve intikamcı zihniyete son verilecek, ülkeye adalet gelecek ve kimse sabah erkenden inzibat marifetiyle derdest edilip götürülmeyecek" demek ne zamandan beri tehdit sayılmaktadır? Bence asıl tehdit, ‘Turpun büyüğü heybede’ diyerek yargıya doğrudan müdahale edenler tarafından yapılmaktadır.
* Yine bence, ‘Turpun büyüğü heybede’ diyerek hedef gösterenler, bu sözleriyle bir yandan da yargı mensuplarının bağımsız ve tarafsız çalışamayacaklarını deşifre etmektedirler. "Yargı üzerindeki tüm baskıları kaldıracağız, asla yargıya talimat vermeyeceğiz, baskı uygulamayacağız" sözünü veren bir yöneticiyi tehdit olarak gören akıl, milleti tehdit olarak görüyor demektir. Çünkü bağımsız yargı millet adına karar verir. Bağımsız yargı da milli iradenin bir parçasıdır. Türkiye, liyakatli savcıların ve hakimlerin onurlu ülkesidir. Bu ülke, hırsızların, yolsuzların, yetim hakkını yiyenlerin karşısına dikilen, milletin öz evladı olan hukukçulardan yanadır. Yine onlar, bizim iktidarımızda bağımsız olarak çalışabileceklerdir ve ‘Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun’ diyebileceklerdir.
'Şeref ve saygınlığı zedeleyecek söylem içerisinde bulunmadım'
* Bence, yargıyı siyasi çıkarlar için araç haline getirenler günü gelecek, hukuk önünde gerçek bir muhasebeye tabi tutulacaktır. Bu bizim sözümüzdür. Bu, yine belirttiğim gibi, halkın adalet talebinin karşılığıdır. Yargıyı araçsallaştıran siyasiler, er meydanına çıkıp mertçe yarışmak yerine böyle yollara başvurmaktan vazgeçmelidir. Herkes kendini milletin ferasetine teslim etsin. Çünkü millet büyüktür! Şu da unutulmasın: Hiçbir baskı, hiçbir tehdit, halkın adalet mücadelesini durduramayacaktır. Bu düzen, güçlü bir hukuk devleti olma yönündeki mücadelemizle arzu ettiğimiz hedefe ulaşacaktır. Bu yöndeki inancımız tamdır. Aynı zamanda, hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işlemesini sağlamak için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz. Bizim saikimiz, bu milletin evlatlarını şafak operasyonlarıyla gözaltına alanlar ve her muhalif sesi hukuksuz bir biçimde mahkum edenlerin yaptıkları adaletsizliğin zerresini bile göremeyecekleri bir ortam tesis etmektir.
* Bu israf ve yağma düzeni yalnızca hukuku değil, emekçinin ekmeğini, gençlerin umudunu, milyonların alın terini de çaldığını düşünüyoruz. Bu düzen, depremde, yangında zorda kalan insanlarımızın canını aldı. Biz buna asla teslim olmayacağız. Bu büyük millet, adaletin yeniden tesis edildiği günleri mutlaka görecektir. Ve hakkımda açılan, bence siyasi olan bu soruşturmanın cevabını millet sandıkta verecektir. Yüce milletime arz ederim. Soruşturma konusu olan ve ‘Bak, Başsavcı, sana söylüyorum’ şeklinde devam eden konuşma içeriğinde, kimsenin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek söylem ve hitap içerisinde bulunmadım. Kimsenin kendisi veya yakınlarına zarar verebileceğinden bahisle bir söz sarf etmedim ve aynı şekilde herhangi bir kimseyi hedef haline getirebilecek bir durum içerisinde yer almadım. Böyle bir hareket ve eylem içerisinde bulunmam mümkün değildir. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum.
'Yaşanan gerçekleri tek tek dile getirdiğimi düşünüyorum'
İmamoğlu bilirkişi suçuyla ilgili verdiği ifade de, “Üzerime isnat olunan suçlamaları anladım. 27 Ocak 2025 günü düzenlenen basın toplantısındaki konuşma metnime dair yöneltilen hususlara ilişkin beyanlarımın aynen şu şekilde zapta geçmesini istiyorum: İş bu soruşturmaya konu basın açıklamam nedeniyle savcılık 15 dakika sonra alelacele bir açıklama yapmıştır. Yine savcılığın bu şekilde reaksiyon göstermesini insan düşünmeden edemiyor. Kamuoyunda kadın cinayetlerinde, çocuk istismarlarında, yolsuzluklarda veya haksızlığa uğramış mazlumların davalarında da savcılık tarafından aynı reaksiyon gösterilebilseydi, bence milletin adalete olan güveni bu kadar sarsılmazdı. Ama tarafımın muhatap olduğu bazı konuların diğerlerinden daha acil sayıldığını düşünmekteyim.Bence eleştiriye tahammülü olmayan düzen içerisinde en temel haklarımız bile tehdit olarak algılanmaktadır. Tarafıma haksız isnatlar yöneltildiğini, siyasi saiklerle yapılan soruşturmalarla yıldırılmaya çalışıldığımı yaşamaktayım. Ben, basın açıklamamda milletin iradesiyle seçilmiş bir kişi olarak hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkesine olan bağlılığımla yaşanan gerçekleri tek tek dile getirdiğimi düşünmekteyim. Şartları oluştuğunda bir bilirkişinin tarafsızlığını sorgulamak da demokratik toplum düzenine uygun bir hak olup, adaletin tecellisi için bir zorunluluktur” şeklinde konuştu.
‘Çoktan sunulmuş raporlarla herhangi bir kişiyi etkilemiş olmam düşünülemez'
İmamoğlu ifadesinin devamında, şunları söyledi:
* Yine kamuoyunun doğru bilgiye erişmesi ve adaletin şeffaflıkla işlemesi için belirttiğim hususların olmazsa olmaz olduğunu biliyorum. Ancak soruşturmaya dayanak konu nazara alındığında, bu eleştiri niteliğindeki açıklamam nedeniyle soruşturmaya maruz bırakıldım. Savcılığınızın aksine bunun bir suç değil, adalet ve demokrasinin gereği olduğunu düşünmekteyim. Soruşturma konusu olayda, yargı görevi yapan bilirkişiyi hukuka ve gerçeğe aykırı bir rapor hazırlaması için baskı kurulması ve tehdit edilmesi özel kastıyla hareket edilmesi gerekmektedir. Benim ilgili konuşmamda zaten ilgili makamlara çoktan sunulmuş olan raporlarla herhangi bir kişiyi etkilemiş olmam düşünülemez.
* Bu nedenle yönelttiğim beyanımın herhangi bir suç niteliği taşımadığını düşünüyorum. Bence asıl suç olduğunu düşündüğümüz husus, gerçeğe aykırı rapor ve mütalaa düzenlenmesidir. Bir bilirkişiyle ilgili olarak kanaatimce aklın ve bilimin sınırlarını zorlayan bir duruma dikkat çekmiş olmam ve bunun bir tesadüf olmadığını sorgulamam, bir düşünce açıklamasından ibarettir. Kaldı ki adını zikretmiş olduğum şahıs, kamu görevi yapması gerekirken gerçeğe aykırı mütalaada bulunmuştur ve bu kişinin yaratmış olduğu adalet sorununa müdahale edilmesini talep etmemin doğal olduğunu düşünüyorum. Adil yargılanma hakkı, her vatandaşımızın sahip olduğu anayasal bir haktır. Benim çabam, ülkede birliğin ve kardeşliğin korunması çabasıdır. Yine söylediğim söylemlerle de vatandaşın hakkını, hukukunu, can ve mal güvenliğini sağlama çabam bulunmaktadır.
* Bu bahisle, ben herhangi bir yargı görevi yapan kişiyi etkilemeye teşebbüs etmedim. Tespit ettiğimiz aykırılıklara ilişkin hususları basın toplantısında şeffaflık ve hesap verilebilirlik açısından dile getirdim. Kaldı ki ilgili toplantı içeriğinde bunu Sayın Adalet Bakanından ve milletimden talep ettim” dedi. İmamoğlu, “Belirttiğim dosyalardaki ibraz olunan ve adı geçen bilirkişi tarafından hazırlanan bilirkişi raporlarının tamamı, avukatlarımdan öğrendiğim kadarıyla hazırlık aşamasında, yani soruşturma aşamasında dosya arasına celp edilmiştir. Anılan dosyalar halihazırda açıktır.
* Yukarıda izah ettiğim hususlar doğrultusunda, üzerime isnat olunan suçlamayı kabul etmiyorum. Herhangi bir suç işlediğimi düşünmüyorum. Anayasal haklarım doğrultusunda şeffaflık ve hesap verilebilirlik adına bir basın açıklaması yaptım. Adını zikrettiğim bilirkişi tarafından belirtilen raporlar dosya arasına sunulmuştur. Bu nedenle herhangi bir kimseyi veya adil yargılanmayı etkilemeye teşebbüs etmem söz konusu değildir. Benimle uğraştığını düşündüğüm bu düzeni teşhir etmeyi boynumun borcu saymaktayım. Bu yönde mücadeleme devam etmek konusunda kararlıyım. Bu mücadelemi de milletimizin iradesine teslim ediyorum. Yüce milletime arz ederim.
Ne olmuştu?
İmamoğlu'na yaptığı konuşmalar nedeniyle son 11 günde iki ayrı soruşturma açılmıştı.
Söz konusu soruşturmalarla ilgili başsavcılığın İmamoğlu'na ifade vermesi için çağrı kağıdı gönderdiği ve avukatının arandığı belirtildi.
İmamoğlu'na 20 Ocak Pazartesi “Ülke Politikaları Vakfı Modern Hukuk ve Yargının Siyasallaşması" adlı bir panelde konuştuğu sırada 'tehdit ve terörle mücadelede görev olan kişileri hedef göstermek'ten soruşturma başlatılmıştı.
Burada İmamoğlu İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkında şu sözleri kullandı:
* Bak başsavcı sana söylüyorum. Sana hiçbir faydamız olmaz senin zihnin çürümüş de... Biz var ya senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Bunu unutma. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın, senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın. Senin zihniyetinin içinden geçen yol ve yöntemleri bu memleketin her ortamından söküp atacağız ki senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim. Bizim derdimiz bu.
Bu sözleri söylemesinden dakikalar sonra panel sırasında İmamoğlu'na soruşturma geldi.
27 Ocak'ta ise bir soruşturma daha açıldı. İmamoğlu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat'ın tutuklanması üzerine yaptığı "Turpun büyüğü heybede" açıklamalarına referansla Pazartesi günü sabah saatlerinde "Turpun Büyüğü" başlıklı bir basın toplantısı düüzenlenmiş ve bir bilirkişiden söz etmişti.
İmamoğlu İBB, Esenyurt ve Beşiktaş belediyeleri ile kendisi hakkında yürütülen bazı soruşturmalarda bir bilirkişiye işaret etmişti.
Bilirkişiye yönelik açıklamaları sonrası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İmamoğlu'yla ilgili "bir kısım soruşturmalarda görevli bilirkişinin hedef gösterilmek suretiyle yargı görevi yapanın etkilemeye teşebbüs edilmesi" iddiasıyla soruşturma başlattı.
İmamoğlu, hakkında başlatılan iki ayrı soruşturma kapsamında ifade vermek üzere İstanbul Adliyesi’ne geldi. İmamoğlu'nun ifadesini alacak savcının, ifade zamanına saatler kala değiştirildiği öğrenildi. İmamoğlu'nun ifade verme işlemi saat 10.20 itibarıyla başladı ve 11.40 itibarıyla sona erdi. Öte yandan İmamoğlu'na destek için on binlerce kişi adliye önünde toplandı. Polis, toplanan kalabalığa biber gazı ve copla müdahale etti.