Perşembe, Mart 28, 2024

Ekonomik Kurtuluş Savaşı

Aslında bu tabir; 1950’li yılların ekonomi bunalımına karşı Adnan Menderes tarafından ‘’İktisadi Milli Mücadele’’ şeklinde de daha önce kullanılmıştı. 1950’de 22.3 milyon dolarlık dış ticaret açığı, liberal politikaların da etkisiyle 1952’de 193 milyon dolara ulaşmıştı.

Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik tabloyla alakalı değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada “Ekonomik Kurtuluş Savaşı” ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında “Ülkemizi eskiden hep yaptıkları gibi denklemin dışına itmek isteyenlerin, kur, faiz fiyat artışları üzerinden oynadıkları oyunu görüyoruz. Biz aynı oyunu vesayetle mücadelede gördük. Sabrettik ve başardık. Biz aynı oyunu terör örgütleriyle mücadelede gördük. Karşı atağımızı yaptık başardık. Bu ekonomik kurtuluş savaşından da milletimizi zaferle çıkaracağız. Ülkemizde önceliğimiz olan istihdamın yolunun yatırımdan, büyümeden geçtiğinden kimsenin şüphesi olmasın.” şeklindeki ifadelere yer verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomiyle ilgili yaptığı bu değerlendirme, esasında Türkiye’nin siyasal hayatında kullanılan yeni bir tabir değildir. Aslında bu tabir; 1950’li yılların ekonomi bunalımına karşı Adnan Menderes tarafından ‘’İktisadi Milli Mücadele’’ şeklinde de daha önce kullanılmıştı.

REZERVLERİN 3’TE 1’Sİ TÜKENİNCE MERKEZ BANKASI…

1950’li yıllar, hayat standartlarıyla birlikte tüketim ve gelir dağılışı alanlarında toplumda bilinçlilik halinin hayat kazandığı bir dönemdir. Lakin 1950-1960 yıllar arasının bilhassa ikinci evresi, gelir paylaşımında ciddi farkların ortaya çıktığı ve bundan tezahür eden sıkıntıların sosyo-politik problemlere dönüştüğü bir dönem olmuştur. 1950 yılında 22.3 milyon dolar olan dış ticaret açığı, liberal politikaların da etkisiyle 1952 yılında 193 milyon dolara varmıştır. Bunun üzerine rezervlerin üçte birinin tükenmesi nedeniyle Merkez Bankası’nda serbest bırakılan altın satışları durdurulmuştur. 1953 yılına gelindiğinde ise ithalatta liberal eğilime son verilmiş ve ihracat artırılmaya çalışılmıştır. 1953 yılında 396.1 milyon dolar ile zirveyi gören ihracat, Kore konjonktürünün sona ermesiyle 1960’lı yıllar sonrasına değin tekrar aynı seviyeye ulaşamamıştır. Buna karşın kredi tabanlı ithalat ve dış yardımlar, 1955 yılı sonuna kadar ithalatı canlı tutmuştur.

1955-1957 yılları arasında, ürün kıtlığının sebep olduğu fiyat artışları yılda %20’lere kadar çıkarken 1958 yılında TL’nin Dolar karşısındaki değeri, 2.80 TL-1 dolardan 9 TL-1 dolara kadar düşürülmüş ve 1959-1961 yılları arasında ihracat, 320-350 milyon dolar arasında çakılı kalmıştır. Serbest piyasa ekonomisinde ise dışardan alınan kısa vadeli ticari borçların faizleri ödenememiş yeni borçların da alınamamasıyla piyasaya günlük müdahaleler yapılmıştır. İstikrarsız kararlar,  kâr haddinin devlet tarafından belirlenmesi, enflasyon sebebiyle yükselen fiyatların polis müdahalesiyle engellenmeye çalışılması, döviz tahsis ve dağıtımı adına yürütülen plansız devlet müdahaleciliğini yaygınlaştırmıştır.

TÜRKİYE BORÇLARINI ÖDEYEMEZ HALE GELMİŞTİ

Özel teşebbüsü destekleyip KİT’lerin özel sektöre devredilmesini savunarak iktidar olan DP döneminde, KİT’lerin payı 1950 yılında sanayi üretiminin % 37’sini oluştururken 1960 yılında % 48’e yükselmiştir. Kamu yatırımlarının total yatırımlardaki payı ise % 38’den % 50’ye çıkmış devletin özel sektör üzerindeki kontrolü, İkinci Dünya Harbi günlerini aratacak seviyeye ulaşmıştır. Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşanmış Türkiye; borçlarını ödeyemez, ilaç ve hammadde ihtiyaçlarını karşılayacak dövizi ya da dış krediyi bulamaz konuma gelmiştir. 1950’li yılların başında ortaya çıkan fırsat ortamı, maalesef ki geri tepilmiştir. O dönemler iktisadi hayatın başat aktörü olan tarımdaki hızlı ve plansız makineleşme ve bundan doğan kırsallardaki işsizlik, Türk ekonomisi üzerinde uzun yıllar süren bir ağırlık mahiyetine sahip olarak bilinçsiz kentleşme neticesini doğurmuştur.

Adnan Menderes ekonomideki bu kötü gidişata bir çözüm üretmeye çalışırken aslında birçok merkez sağ iktidarın kullandığı bir retoriğe başvurarak tarihe atıfta bulunmuş ve ekonomik mücadeleye kutsiyet kazandıran bir popülist savunma mekanizması geliştirmiştir: İktisadi Milli Mücadele…

Toplumu, realiteye dayandırarak kazanma ihtimalini kaybeden birçok sağ tandanslı iktidar, siyasal söylemini usavurumcu düşünceden uzaklaştırarak daha ziyade psikolojik bir zemine dayandırmakta ve böylelikle sürrealist ve geçmişi parlatan bir zırhı kendisine kalkan edinmektedir. Bu zırhı giyinen iktidarlar, geç kalmış kapitalistleşmenin ve hızlı cereyan eden modernizasyonun etkisiyle içtimai ve muhayyel yurtsuzlaşmaya uğrayan; fakirleşerek altlarındaki maddî tabanı süratle kaybeden toplumun güç istemini sembolize eden baskın bir ideolojik kimlik taşımaktadır. Yığınların kapitalizme, küresel kuvvet dengeleri ve modernizasyonun patolojileri içerisinde üretmiş olduğu sav; reddetme ve eklemlenme üzerine kuruludur. Bu ideoloji, mayasında milliyetçilikten dini simgelere, kapitalizm öncesi ilkelerin kutsallaştırılmasından oportünist bir toplum yaklaşımına, anti-kozmopolit eğilimlerden idealize edilmiş arkaik bir anlayışın karakterize edildiği septik bir evren düzenine değin birçok klişe unsuru içeren ve moderniteye karşı özellikle Türk Sağı’nın moment kazandırdığı siyasal bir çizgiyi oluşturmaktadır.

Bu tandans, geçmişiyle gurur duyarak geleceğin inşasında geçmişten referans almayı ivme edinen kitlenin, ruhsal koşullarını okşamayı icra edinmektedir. Bilhassa modernizasyon ve kapitalizmin gelişim sürecinde karşılaştığı tepkisellik bakımından dinsel imgelemeyi ve tarihi hikâyeyi kendisine bir direnç mekanizması yapan bu anlayış, esasında din ya da köklere, iktidar istemi aşılayarak uluslararası boyutta yayılan kapitalizmin bir yayılım prosesidir. Dolayısıyla sağ iktidarlar adına takip edilecek model psikanalitikten ziyade, geçmişte kazanılan savaş ve kahramanlıklar gibi tarihsellik içermekte ve kontrol edilecek olan kitlenin güç istemi, yalnızca duygusal olarak tezahür eden bu suretle eklemlenmektedir. Ancak su götürmez bir gerçek vardır ki o da; ekonomi, duygusal imgeleme üzerine inşa edilemez.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI