Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı ve göl uzmanı Dr. Erol Kesici, göl yüzeyinde son 10 yılda 84 kilometrekare su kaybı yaşanan Eğirdir Gölü’nün tabandan bağlı olduğu Beyşehir Gölü’nün yüzeyinde ise son 20 yılda 112 kilometrekare su kaybı yaşandığını ve ortalama derinliğin 26 metreden 5,5 metreye düştüğünü açıkladı. Dr. Kesici, Eğirdir ve Beyşehir’in, vahşi tarımsal sulama yüzünden tamamen kuruyan Aral Gölü’nün kaderini yaşadığını söyledi.
Dr. Erol Kesici, bölgede oluşan obrukların, Meke Gölü’nün kuruması ve Beyşehir Gölü’ndeki aşırı su kaybının temel nedeninin, yer altı sularının kuyular aracılığıyla çekilmesi olduğunu söyledi. Göllerin yer altı sularından ve kaynaklardan beslenemediğini vurgulayan Dr. Kesici, “Ayrıca göller biliminde temel bir ilke olan, eğer bir doğal gölün su seviyesi giderek azalırsa artan en büyük doğal olay buharlaşmadır. Yani göllerimizin derinliği ne kadar yüksekse buharlaşma o kadar az olur. Bir zamanlar 650 kilometrekare göl yüzeyine sahip Beyşehir Gölü’nün şu an az 112 kilometrekaresi kurumuş. Çekilme nedeniyle gölün bazı kesimlerinin bataklık haline geldiğini gösteren kayıtlar mevcuttur. Üzücü olan tarafı ise kuruyan alanlar işgal ediliyor ve pancar üretimi yapılıyor” dedi.
Dünyanın en büyük göllerinden biriyken kuruyan Aral Gölü’nün başına gelenlerin Eğirdir ve Beyşehir göllerinin de başına geldiğine dikkat çeken Dr. Kesici, “Beyşehir ve Eğirdir’den 15 kat daha büyük olan Aral Gölü de 60’lı yıllarda ülkemizde olduğu gibi ilkel ve bilim dışı tarımsal su alımları sonucunda neredeyse tamamen kurumuş durumda. Ülkemizin en büyük iki doğal gölü Eğirdir ve Beyşehir de kuruma tehlikesiyle karşı karşıya. Aral Gölü’nün kuruma nedeni ise tarımsal amaçlı aşırı sulama. Eğirdir- Beyşehir göllerinin kurumaya başlamasının da nedeni tarımsal amaçlı aşırı sulama” diye konuştu.
Aral Gölü’nün etrafındaki pamuk üretimi ve aşırı su tüketimiyle yok olduğuna dikkati çeken Dr. Kesici, Eğirdir’in elma, Beyşehir’in ise pancar üretimleri için, gölün su akışını kontrol altına alan regülatör, gölleri besleyen çok sayıda dere ve çaylar üzerine gölet, HES yapımı ve pompajla aşırı su alımları sonucu beslenemediğini söyledi. Bu nedenlerle de su bütçelerinin her yıl aşırı oranda açık verdiğini belirten Dr. Kesici, “Aral Gölü’nde benzer şeyler yaşandı. Aşı su kaybı nedeniyle bir süre sonra alınan tedbirler işe yaramadı. Neticede Aral Gölü yok bugünkü haline geldi” dedi.
“Aral Gölü’nde olduğu gibi doğal kaynakların geri dönüşümü 100 yılda mümkün değildir. Tıpkı Dipsiz Göl’de de olduğu gibi. Artık aynı Amik, Avlan, Meke, Akşehir gibi kuruyan/kurutulan diğer doğal göllerimiz gibi Dipsiz Göl de Türkiye’mizin coğrafyasında yer almamaktadır. Buralara dünyanın suyunu taşısanız bile artık birer su birikintisidir. Çünkü bu doğal gölleri göl yapan sadece su değil içerisinde yaşayan canlılardır. Yıllarca adeta demlenerek, mücadele ederek oluşturmuş olduğu doğal ekolojik, hidrolojik dengesidir. Yaşanmış bu felaketlerden, dersler alarak göllerimizi korumalıyız.”