Cuma, Mart 29, 2024

‘Dönüşüm için kadınların partilerde örgütlü bir tavır içerisinde olması lazım’’

HDP Kadın Meclisi sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Politikyol’a konuştu: HDP kadın partisidir. Eşit temsiliyete en yakın seçilme oranını yakalamak için bir düzenleme yapılıyor. Bazı yerlerde 1. sıraya kadınları koyarak bunu sağlayacağız.

Önceki yazımda mecliste yer alan siyasi partiler içerisinde tüzüğünde resmen cinsiyet kotası olan üç partiden biri olan ve aralık ayında meclise sunduğu, siyasette kadın temsilinin artırılması için kadın örgütlerinin önerileriyle hazırlanan ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk imzacısı olduğu cinsiyet kotası yasa teklifiyle gündeme gelen Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kollarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka ile söyleşi yapmış ve partisinin kadın adaylar hakkındaki tutumunu sormuştum.

Bu yazıda ise parti tüzüğünde cinsiyet kotası ibaresi yer alan diğer iki partiden biri olan ve eşbaşkanlık sistemi, parti içerisindeki karar organlarında kadınların yüzde 50 oranında yer aldığı ve siyasetteki eşit temsil konusunda en olumlu imajı çizen Halkların Demokratik Partisi Kadın Meclisi sözcüsü Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ile konuştum. Başaran siyasette kadın aday olmayı ‘’ Maalesef dünyanın tümünde olduğu gibi erkek egemen rejimler seçimleri de yasaları da kendi politik perspektiflerine göre hazırlamış ve bu yönde bir sonuç çıkartmak için de mevcut durumu değiştirmemek için ellerinden geleni yapıyorlar’’ diyerek tanımladı.

Öncelikle Türkiye belki de en zor seçimlerinden birine hazırlanıyor. HDP bu seçimde kadın adayları desteklemek için nasıl bir kampanya yürütmeye hazırlanıyor?

–              Türkiye siyasetinde kadın olmak ve kadın aday olmak çok zor. Maalesef dünyanın tümünde olduğu gibi erkek egemen rejimler seçimleri de yasaları da kendi politik perspektiflerine göre hazırlamış ve bu yönde bir sonuç çıkartmak için de mevcut durumu değiştirmemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Biz HDP olarak kendimizi kurulduğumuz ilk günden beri ve tabii ki geleneğini taşıdığımız partilerin ya da fikirlerin, hareketlerin toplamında kadın öncülüğünü ve mücadelesini esas alan bir partiyiz. HDP kadın partisidir. Bu açıdan partimizin içerisindeki var olan kadın yapılanmamız özgür, özerk olarak kendini örgütleyen; sözcüsü olan, kendi kararlarını alan ve kendi programını yürüten, en nihayetinde kararları bütünen parti kararı olarak kabul edilen bir Kadın Meclisimiz var. Seçimlerde de kadın özgün kongre ya da seçim komisyonu kuruluyor ve bunlar sadece kadınlardan oluşuyor. Yine karma komisyon içerisinde de eşit temsiliyet gözetiyoruz. Adaylar belirlenirken de politik perspektifimize, yürüttüğümüz siyasete denk düşecek şekilde hem bir seçim kampanyası hem aday belirleme stratejisi yürütüyoruz.

Milletvekilliği seçiminde hedefimiz %50, buna yaklaşan bir perspektifle seçim çalışmaları yapıyoruz. Tartışmalar yürütülüyor ve toplamda da mutlaka ya eşit temsiliyeti sağlayacak ya da eşit temsiliyete en yakın seçilme oranını yakalamak için de bir düzenleme yapılıyor. Mesela bazı yerlerde birinci sıraya kadınları koyarak bunu sağlıyoruz. Ya da seçilecek yerlerde kadınları göstererek bu eşit temsiliyet iddiamızı sağlamaya çalışıyoruz. Partimizde gerçekten kadınların siyasete katılımı tabii ki diğer partilere göre çok ileride. Özellikle hem yürüttüğümüz eşit temsiliyetli perspektifimiz, özgün özerk örgütlülüğümüz, kadına yönelik şiddet ya da herhangi bir cinsiyetçi yaklaşım sergileyenlerin partimizde yer almasına yönelik engeller olması ve bunun tüzükte işlenmiş olması partimize kadın katılımını artıran bir süreci yürütüyor.  Kadınların siyasete katılımını her açıdan destekleyen bir yaklaşıma sahibiz. İçimizde her meslekten, her ekonomik gruptan kadının da olduğunu söylemek lazım. Bizim partimiz bildiğiniz gibi bir ittifak ve bileşenli bir parti. Sosyalist kadınlardan Kürt hareketindeki kadınlara, feminist kadınlara bu dengeyi de sağlayacak bir yaklaşımla hem aday belirlemelerimizi hem de kadınların siyasete katılımını öngörüyoruz. Bu nedenle seçim dönemlerinde kadın adaylardan adaylık başvurusunda herhangi bir ücret alınmıyor. Teşvik eden bir yerden yaklaşıyoruz.

Mecliste yer alan diğer siyasi partiler toplumsal cinsiyet ve kadınlar hakkında parti tüzükleri ve programlarında birçok uygulama vaat ederken fiiliyatta dediklerini uygulamıyor. Sizin partiniz ise uygulama ve söylemleriyle bu konuda tutarlı davranan tek parti siz diğer partilerin bu çelişkisini nasıl yorumluyorsunuz?

Partimizin sadece sözüne değil eylemine de yansıyan bir kadın özgürlük perspektifi söz konusu. Bunu sağlamak tabii ki çok kolay değil. Bin yıllardır var olan bir zihniyet, neredeyse kemikleşmiş bir sistem var. Bunun içerisinde bir dönüşüm yaratma iddiamız var. Sadece siyasi parti içerisinde yer alan kadınlar değil, hem Kürt kadın hem Türkiye’deki kadın mücadelesiyle ortak mücadelede yer alıyor olmamız, onların mücadelesinden güç alıyor olmamız aslında parti içerisinde bizi güçlendiren bir süreç. Siyasi partilerde bir dönüşümün yaratılabilmesi için öncelikle kadınların partiler içinde daha örgütlü bir tavır içerisinde olması ve bu erkek egemen zihniyete karşı kolektif bir mücadele yürütmesi lazım. Aksi takdirde biz tıpkı bütün rejimlerde olduğu gibi partilerin içerisinde var olan erkeklerin de bu sistemden, bu anlayıştan alabildiğince etkilendiğinin ve onların da var olan iktidar tanımını, alanlarını çok kolay bir şekilde kadınlara bırakmayacağının farkındayız. Sözle bir dönüşüm yaratmanın imkânsız olduğunu, eğer gerçekten samimilerse önce tüzüklerinden başlayarak eşit temsiliyeti, eşbaşkanlık sistemini uygulayarak bir dönüşüm yaratacaklarını bilmeleri lazım.

Eğer gerçekten samimilerse önce tüzüklerinden başlayarak eşit temsiliyeti, eşbaşkanlık sistemini uygulayarak bir dönüşüm yaratacaklarını bilmeleri lazım.

Aksi takdirde tıpkı birçok alanda olduğu gibi kadının emeğini sömüren ama bir taraftan da kadını fikrini, siyasetin, bakış açısını görmeyen bir siyaset üretmek demektir. Belki bir dönem açısından bazı kesimler ve partilere kazanç sağlasa bile en nihayetinde artık kadınların olanla yetinmediği, artık kotanın yetersiz ve tartışmaya açık olmadığı bir süreçten geçtiğimizi ve kadınların nasıl ki yaşamın yarısı, toplumun yarısı iseler karar mekanizmalarında da siyasetin içerisinde de sözün pratiği olarak kararın da yarısını teşkil etmesi gerektiği konusunda çok kararlılar. O yüzden biz HDP olarak vazgeçmiyoruz. Bütün partilerin bu samimiyetle meseleye yaklaşması lazım. Kadınların özgürleşmediği, kadın siyasetinin geliştiği hiçbir siyaset demokratik bir siyaset olamaz. En nihayetinde egemenlik en keskin olarak kendini gösterdiği merkezlerden biridir kadın erkek ilişkileri. Bu egemenlik ilişkilerinde, altlık-üstlük ve ezen-ezilen ilişkisine itiraz etmedikçe demokratik bir gelecek ortaya koymak imkânsızdır.

TİP milletvekili Sera Kadıgil geçtiğimiz günlerde katıldığı bir programda TBMM’yi ”zengin, yaşlı erkek patronlar” kulübüne benzetti siz bu benzetmeye katılıyor musunuz? Meclisin görünmeyen kısmında kadın siyasetçiler nasıl faaliyet gösteriyor?

–              Sadece Türkiye açısından değil, dünyanın tümüne baktığımızda sağ popülist iktidarların bu süreçte öne çıktığını görüyorsunuz. Bu Türkiye açısından da yeni bir süreç değildi. Sonuçta erkek egemenliği, kadına yönelik şiddet, kadının neredeyse kırım noktasına gelmiş bu saldırılarla yüz yüze kalması çok tarihsel ve derin bir mesele. Bugün aslında mecliste de bunun yansımasını görüyoruz. Siyaset yapmaya kalburüstü bir kesime, erkeklere bırakılmış bir alan gibi yaklaşıldığını sürekli görüyoruz. Türkiye’de de bunun yansımasını görüyoruz. Nasıl ki eril toplumsal düzen içerisinde var olan “kadınların yeri evdir ve kadınlar belli işleri yapabilir” algı yaratılıyorsa siyaset de aslında kadınların yapamadığı erkeklerin işi olarak görülen bir alan.

Kadınlar nasıl ki yaşamın yarısı, toplumun yarısı iseler karar mekanizmalarında da siyasetin içerisinde de sözün pratiği olarak kararın da yarısını teşkil etmesi gerektiği konusunda çok kararlılar.

Tam da bu nedenle belli bir ekonomik seviyedeki erkeklerin kendilerini ifade ettiği bir alan olarak görülüyor. Meclis de tam da böyle bir alan. Belki bizim partimizin, kadın mücadelemizin yarattığı dönüşümle mecliste belli bir çoğunlukta kadın sayısı niceliksel olarak elde edilmişse de henüz %20’yi bulmamış bir durumda. Düşünün ki toplumun yarısıyken siyasetin içerisinde karar organlarında her zaman arka plana atılan bir kesim kadınlar. Tam da bu nedenle Türkiye’deki siyasetin çıkmazlarının bir nedeni de budur. Çünkü erkek egemen iktidarlar kendi egemenliklerini tahkim etmek için her türlü pervasızlığa da girişiyor. Ama bir taraftan da bunu dönüştürmeye çalışan bir kadın fikrinin olduğunu da görmek lazım. Tam bu kadın aklını örgütlemeye çalışıyoruz biz. Yani görünürde değil aslında sadece. Siyaset en üstten en alta, yerel yönetimlerden muhtarlıklara, Meclise neredeyse tümü erkeklerin işgal ettiği alanlar. Yine bürokrasinin, kamu kurumlarının, yargının ve medyanın durumu da farklı da değil. Özellikle AKP-MHP ittifakının siyasetini daha da keskinleştirdiği, kutuplaştırdığı bir süreçte kadınlar çok özel bir şekilde siyaset alanının dışına itilip erkek egemen bu fikrin ön planda olmasını sağladığı bir alan ortaya çıkartıldı.

Türkiye’de eril bir siyaset kültürü olduğunu düşünüyor musunuz? Türkiye’de yerel siyasette kadın temsili sizin partiniz dışında yok denecek kadar az bunun sebebi merkezi yönetimin yerel üzerindeki güçlü vesayet etkisi mi?

Bugün dünyadaki siyasetçilere baktığınızda karakterlerinin, duruşlarının, yaklaşımlarının, siyaset biçimlerinin birbirinden çok farklı olmadığını görüyorsunuz. Hep daha çok sağ popülist erkek egemen zihniyetle hareket eden bir siyaset dizaynı var. Bu sadece merkezi siyasette değil aslında yerel siyasette daha da gelişkin bir durum. Özellikle yerel yönetimler, belediyeler bu iktidarlaşmanın en keskin olduğu alanlardan biri. İnsanların belediye başkanlarına “Reis” dediği, kapısının önünden geçemedikleri, belediye başkanına ulaşmanın zor olduğu, neredeyse imkansız olduğu bir süreçten bizim eşbaşkanlık sistemi, kadın belediyeciliği anlayışıyla bir toplumsal dönüşüm de başlattı. Kadınlar sadece merkezi siyasette değil, yerel siyasette de; şehrinde, mahallesinde, sokağında da söz sahibi olup kadının ihtiyaçlarına göre bir siyaset üretebilir. Çünkü kadınların olmadığı yerde daha çok iktidarlaşmanın olduğunu, daha fazla bürokrasinin geliştirildiğini, toplumsal ihtiyaçlarını değil bireysel ihtiyaçlarına göre bir siyaset ördüğünü hep beraber şahitliğini yapıyoruz. Neredeyse şehirlerin tümü erkeklerin ve erkek egemen anlayışın ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiş durumda. Bir kadının mahallesinde, sokağında nasıl bir ihtiyacının olduğu; çocukların, gençlerin, toplumun nasıl bir ihtiyacının olduğundan çok siyasi parti ve kişilerin, belli grupların ihtiyaçlarına göre dizayn edildiği bir siyaset daha en yerelden söz konusu. Bir de sokaklardaki kaldırımdaki döşenen taşlardan şehirleşmenin kendisine kadar kadının varlığını yok sayan bir dizayn ortaya çıkmış durumda. Tam bu nedenle biz en yerelden aslında kadınların siyasetin ve yönetimin içinde yer alması gerektiğini savunuyoruz.

HDP kadın meclisi diğer partilerin aksine bir partiye bağlı kadın kolları olarak değil aktif bir sivil toplum kuruluşu gibi çalışıyor. Meclisin nasıl bir çalışma prensibi ve düzeni var?

Belediyelerimizde eşbaşkanlık sistemini uyguladık ve biz eşbaşkanlık sistemini uygularken sadece iki kişinin koltuk paylaşımı, iktidarı paylaşımı değil; aslında iktidarı dağıtma, demokratikleştirme, toplumsallaştırma iddiasıyla yola çıktık. Bütün yerel yönetimlerimizde mutlaka büyükşehirlerde daire başkanlıkları, şehirlerde kadın müdürlükleri kurduk. Kadın destek merkezlerinden kadın atölyelerine, kadınların meslek edinebileceği atölyelere kadar kadınların ihtiyaçlarını gören bir yaklaşımla hizmetler ürettik. Bunun en yerelden, topluma en dokunabilen yönetim mekanizmasında bir toplumsal dönüşüm, bir farkındalık da yaratıldı. Eskiden insanlar belediyenin kapısından içeri giremezken, belediyeler insanların evlerinin içine girdi ve onların ihtiyaçlarına göre bir siyaset ve bir yönetim tarzı sergiledi. Özellikle imzalanan toplu sözleşmelerde bir madde de eşine şiddet uygulayanların maaşının ondan alınarak eşine verilmesidir. Aslında kadına yönelik şiddet, cinsiyetçi yaklaşımlara karşı önleyici düzenlemeler de getirildi. Tüm bunlar aslında kadının siyasette ve yönetimde yer almasının ne kadar önemli ve kıymetli olduğunu gösteriyor. Tabii ki kadınların yönetimde ve siyasetin içinde yer alması erkek egemen zihniyetin varlığıyla yürütülen siyasetin önünde de bir engel oluyor. Düşünün ki kadınların demokratik perspektifi, toplumsal yaklaşımları, kolektif çalışma yaklaşımları iktidarların faşist ve tekçi rejimlerinin önünde çok büyük bir engel olarak görüldü ve bu nedenle de belediyelerimize kayyım atandı. Şu anda yerel yönetimlerde kadınlar neredeyse yok denebilecek kadar az. Yine kadına yönelik faaliyet ve hizmet yürüten belediyelerinin sayısının ne kadar az olduğunu hep beraber görüyoruz. Şehirlerin tümü sistemin kendisini devam ettirmesi üzerine dizayn edilmiş gibi devam ettiriliyor.

Geçtiğimiz aylarda CHP grubu meclise eşit temsil için cinsiyet kotası yasa tasarısı sundu CHP grubu bu tasarıyı sunmadan önce HDP kadın meclisinden de görüş ve destek aldı mı?

Eşit temsiliyet konusunda tabii ki siyasi partiler bir yasa tasarısı verebilir. Biz daha önce büyük çabalarımızla Siyasi Partiler Kanunu’nda değişiklik yaparak genel başkanlıkta eşbaşkanlık sistemini kabul ettirdik. Şu anda bu resmi ve yasla bir kazanım haline geldi. Biz parti olarak tabii ki yasal değişiklikleri çok kıymetli buluyoruz. Ama fiili olarak da kendi partimizdeki tüzük değişiklikleriyle de birçok dönüşüm yaratabileceğimize inanıyoruz. Yani kendi partimiz içerisinde tüzük değişikliği ile başarılabilecek şeyleri sadece bir yasa değişikliğine bağlamak bizce bekleme halini yaratıyor ve erteletiyor. Onun için bu ertelemeci yaklaşımdan ziyade “Yasal bir düzenleme olduğunda uygularız”dan ziyade aslında bütün siyasi partiler kendi tüzüklerinde bu değişikliği yapabilirler. Tabii ki yasal düzenlemenin bunu desteklemesi ve güvence altına alması için de önümüzdeki süreçlerde daha yoğun ortaklaşma kurularak kolektif bir çaba sarfedilebilir. Biz her dönemde zaten eşit temsiliyet için kanun teklifleri veriyoruz ama bunu beklemeden, bu meseleyi ertelemeden de kendi partimiz içerisinde bunu zaten uyguluyoruz.

2020 yılında Tunceli’de kaybolan üniversite öğrencisi Gülistan Doku’nun ailesi dün meclise gelerek önce sizi sonra da diğer partileri ziyaret etti. Özellikle kadınlarla ilgili gündemlerde diğer muhalefet partileriyle ortak çalışma altında birleşmeyi düşünür müsünüz?

Biz defalarca hem meclis kürsüsünde hem de yaptığımız etkinliklerde ifade ettik. Gülistan Doku yıllardır kayıp. Gülistan Doku aslında çok büyük bir kentte kaybolmadı. Dersim gibi her tarafın MOBESE kayıtlarıyla izlendiği, herkesin herkesi tanıdığı, bir şekilde temas ettiği bir kentte yıllardır bir genç kadın kayıp. Biz biliyoruz ki aslında Kürdistan şehirlerinde insanlar kaybolmaz, kaybettirilir. Gülistan’ın kaybettirildiği günden bugüne ailesi, kadınlar ısrarlı bir şekilde Gülistan Doku nerede sorusunu soruyorlar. Maalesef bugüne kadar ikna edici bir araştırma olduğunu söylemek mümkün değil. Bu aslında iktidarın, devletin kadına yönelik yürüttüğü politikaların da bir parçası. Bu kadınların, iktidarın kışkırtmasıyla yürüttüğü politikalarla, ürettiği söylemlerle her gün yüz yüze olduğunu biliyoruz. Bu kadınlar erkekler tarafından katlediliyorlar ve yine bu da iktidarın yarattığı atmosferden, cezasızlık politikasından, kadına yönelik şiddeti meşrulaştırma çabaları olarak mekanizmaların işletilmemesinden kaynaklı bir durum.

Gülistan Doku da aslında iktidarın kadına yönelik, Kürt kadına yönelik yürüttüğü özel savaş politikalarının da bir parçası. Nasıl ki İpek Er bir uzman çavuş tarafından tecavüze maruz bırakılıp günlerce alıkonulup ölüme sürüklendiyse, Gülistan Doku da Dersim gibi bir kentte kaybettirilerek aslında bütün Kürt kadınlarına, Kürt kadın mücadelesine bir mesaj verilmek isteniyor. Bundan da geri adım atmasını, kadınların yaşamlarına devam ederken iktidarın politikalarına göre makul ve makbul bir sınırda kalmasını sağlamaya çalışıyor ama biz defalarca ifade ettiğimiz gibi bir defa daha ifade ediyoruz: Kadın mücadelesi, kadınların özgürlük mücadelesi bu tür yönelimlerle bertaraf edilemeyecek, geri adım atılmayacak.

Yine kadın yoksulluğu ile ilgili birkaç şey söylemekte fayda var. Bugün Türkiye’de iktidarın, devletin yürüttüğü savaş ve rant politikaları nedeniyle bir ekonomik girdabın içerisinde olduğumuz hepimizin malumu. Ekonomik krizin en büyük faturasının kadınlara çıkartıldığını da biliyoruz. Biz geçen yıl 10 Şubat’ta uzun erimli bir kampanya yürüttük. “Kadın Yoksulluğuna Hayır, Kadınlar İçin Adalet” kampanyasını yürüttük. Birçok kesimden kadınla bir araya geldik. Sanatçısından Romanına, Ermeni’sinden Süryani’sine, tarlada çalışanından tekstilde çalışanına, ev emekçisi kadınlardan mevsimlik tarım işçisi kadınlara kadar birçok kadınla görüştük ve orada aslında problem kadınların güvencesiz işlerde ucuz işgücü olarak görülmesi. Pandemi döneminde bunun daha da arttığını ve devletin özel bir politikası olarak bunu arttırdığını ifade ettiler. Çünkü ekonomik olarak zayıflayan kadın erkeğe ve devlete daha çok bağımlı hale getiriliyor. Böylece yönetmenin daha kolay olacağını düşünüyor iktidar. Tam da bu nedenle bırakın kadınlara istihdam sağlanmasını, aslında kadınların istihdamının önüne bir engel olan bir iktidara karşıyız. Nafaka hakkının tartışıldığı bir süreçten geçiyoruz hep beraber. Kadının evlilik içerisindeki emeğiyle katkıda bulunduğu ekonomik varlıkları erkeğe mal varlığı olarak gören, kadının bu açıdan hakkını elde etmesinin önünde bir engel olarak duran bir yaklaşımla yaklaşıyor. Biz bu açıdan aslında tüm kadınların bir araya gelip kadın yoksulluğuna karşı birlikte mücadele vermesi gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda da çok çalışmamız oldu, önümüzdeki günlerde de çalışmalarımız devam edecek.

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI