Perşembe, Mart 28, 2024

Doğancan Özsel yazdı | En kritik hafta ve seçimin anahtarı

Seçimlerden önceki son birkaç gün normal şartlarda özel bir öneme sahip olmaz. Seçmenlerin çoğu o zamana kadar çoktan kararını vermiştir ve seçim kampanyaları artık biraz da kerhen yapılır. Ancak bu normal ülkelerde böyledir ve Türkiye’nin şu aralar normal bir ülke olmadığı hepimizin malumu.

Şu kalan birkaç gün bizim için seçimin en önemli zamanı. Oy oranları hem başkanlık için hem de meclis için kritik eşiklerde geziniyor. Belki mecliste muhalefetin 3/5’lik ezici çoğunluk sınırını zorlayacağı belki de %50’nin az bir farkla kaybedileceği bir seçim var önümüzde. Armağan Öztürk’ün Politikyol’daki bir yazısının başlığında dediği gibi, tam bir ‘dehşet dengesi’. İktidar partisi kadrolarının bu dengeyi lehlerine bozmak ve ayrıcalıklarını korumak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarına şüphe yok. Dengenin kendisi kadar bozulması çabaları da dehşetli olabilir.

Seçim kampanyasının başından itibaren siyasal amaçlı şiddet olaylarını izledik. Saadet Partililerin dövülmeleri, İyi Partililerin standlarına saldırılması, Cumhuriyet Halk Partili kitleleri provoke etmeye dönük hamleler… En son geçen hafta Suruç’ta yaşananlarla birlikte seçime kan da bulaştı. Bu hafta içi iklim daha da sertleşecektir. Çıplak şiddet yoluyla olmasa da karalama çabalarının, belden aşağı ithamların ve iftiraların gırla gideceği hepimizin malumu. Artık kamuoyuna açıklanması yasak olan son anket sonuçları iktidar partisi genel merkezine geldikçe, can havliyle hücum edeceklerdir muhalefet adaylarına.

İftira, manipülasyon, karalama ve siyasal şiddet… hepsi de son dönemeçte oldukça kullanışlı araçlar. Organizasyonu basit, uygulaması kolay, hızlı sonuç veriyor ve maliyeti sıfıra yakın. Bu nedenle muhalefet, 8 Temmuz’a kadar bu dalga ile tekrar tekrar karşılaşacak. Türlü iftiralar, karalama kampanyaları, sosyal medya yalanları bugüne kadar görülmemiş bir ölçekte servis edilecek. En son Suruç’un sorumlusunun Muharrem İnce olduğu bizzat içişleri bakanımızın ağzından ifade edilmedi mi?

Neyse ki bu karalama kampanyalarının çok etkili bir panzehiri var: hakikat. İletişim kanallarını doğru ve etkili kullanılır ve karalamaların karşısına gerçeklerle, iftiraların karşısına hakikatle çıkılırsa, bu kampanyalar boşa düşmekle kalmaz, iktidar partisinin oylarını daha da azaltır. Peki, ama nedir “hakikatin doğru kullanımı”? İftiraların gerçek olmadığını ispat etmek ve savunmacı bir tarzda iktidarın iddialarını yalanlamak değildir. Elbette bunların da yapılması gerekir. Ancak benim kastettiğim, bütün bu kampanyalar karşısında ısrarlı bir “hakikat söylemi” oluşturmak ve siyasal tartışmayı bu düzleme çekmek.

Dikkat ederseniz iktidar son dönemeçte konuyu seçmenlerin gündelik hayatlarındaki hakikatlerden uzaklaştırma çabasında. 30 yıl öncesinin belediyecilik sorunlarından, 50 yıl öncesinin ekonomi sorunlarına, 60 yıl öncesinin demokrasi tartışmalarına dönüyor Erdoğan. Bunları yapmadığı zamanlarda ise muhalif adayların kişiliklerini tartışmaya açıyor. Muharrem İnce’ye camide çekilmiş kaç fotoğrafı olduğunu veya çalışanlarına sigorta yaptırıp yaptırmadığını sorarak yürütüyor kampanyasını. Bunların hiçbirisi bu ülkede yaşayan insanların “hakiki” gündelik sorunları değil. Ancak seçmenlerin bunu daha net bir biçimde fark etmesi için birilerinin bu söylemler karşısında daha yüksek sesle, daha vurgulu bir biçimde hakikatlerden bahsetmesi gerekiyor. Erdoğan cami dediğinde onunla dindarlık yarışına girmek yerine işsizlikten, çalışanların sigortası dediğinde onunla ahlak tartışması yapmak yerine iş güvenliğinden ve işçi ölümlerinden bahsetmek, bunda inat ve ısrar etmek gerekiyor. Son dönemeçte iktidar bloğundan gelecek her türlü kişisel saldırıya karşılık ekonomiyi gündeme getirmek, sokakta hissedilen yoksulluğu konuşmak, eğitim gören çocukların geleceksizliğini ve işçi ölümlerini sorgulamak, iktidarı da ısrarla bu sorunlara karşı somut çözüm önerilerini sunmaya davet etmek gerekiyor.

Seçimlere bir haftadan az bir zaman kala, AKP’nin mütedeyyin seçmeninde partisini ve liderini sorgulama eğilimleri artık Abdülkadir Selvi köşelerinde yazılacak kadar ayyuka çıkmış durumda. Son dönemeçte tartışmanın adayların kişilik özellikleri değil ülkenin sorunları ve iktidara talip olan ekiplerin çözüm önerileri üzerine çekilmesi, bedava kek vaatlerinin absürtlüğünü iyice ifşa ederek bu sorgulamaların derinliğini daha da arttıracaktır. İktidar bu hakiki sorunlar tartışmayı ister kabul etsin ister reddetsin, kendi seçmen bloğunda bu tavrı mutlaka not edilecektir. Seçimlerden önceki dehşet dengesini seçim sonrasının neşe dalgasına dönüştürecek anahtar bu olabilir…

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER