Perşembe, Mart 28, 2024

Dış Politika ve muhalefet

Dış politika giderek kritik önem kazanıyor ve iç siyaseti etkiliyor. Millet İttifakı Türkiye dış politikası için ne düşünüyor, ne söylüyor, nasıl bir vizyona sahip ve nasıl hareket edecek? Seçimleri kazanırsa, Millet İttifakı Türkiye dış politikasını nasıl şekillendirecek ve konumlayacak?

 Türkiye’de seçimler üzerine yapılan çalışmaların gösterdiği gibi, dış politika seçmen davranışını ve seçim sonuçlarını çok fazla etkilemiyor.

Günlük yaşamda “aş, iş, cep” dediğimiz ve insanların yaşam standartlarını, mutluluklarını ve geleceğe güvenli bakmalarını belirleyen ekonomi bu alanda her zaman birinci belirleyici unsur çıkıyor.

18 Nisan 1999 seçimlerinde Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp Türkiyeye getirilmesi ve 1 Kasım 2015 seçimleri öncesi yaşanan terör saldırıları ekonominin yerine terör sorununu birinci unsur yapsa da, bu istisnai bir durum olarak ortaya çıkıyor ve uzun tarihsel dönem içinde ekonominin belirleyiciliği sabit kalıyor.

Bununla birlikte, seçimleri kazanmak için toplumun geniş kesimleri içinde “benim iktidarımda ülke daha iyi yönetilecektir” algısını inandırıcı olarak inşa edilmesi gerekliliği muhalefetin dış politika üzerine vizyon geliştirmesini ve konuşmasını da gerekli kılıyor.

Bu her zaman böyle ama büyük bir değişimin ve krizin yaşandığı içinden geçtiğimiz dönemdeyse ciddi bir gereklilik haline geliyor.

İki temel nedenle:

Birincisi, Rusya’nın bu yılın Şubat ayında başlayan Ukrayna’yı işgali, geçtiğimiz yedi ay içinde, bugüne kadar yapılan ve bazılarına da katıldığım yurt içi ve dışı akademik ve kamusal tartışmaların ve çalışmaların vurguladığı gibi, uluslararası sistemi ve dünya siyasetini üç boyutlu bir değişim ve kriz ortamına soktu.:

Geçtiğimiz yedi ay içinde, sadece; Ukrayna’da yaşanan ama “Büyük Güçler arası Rekabet ve Çatışma” olarak tanımlanan ve “kleer Savaş” ve “Üçüncü Dünya Şavaşı” risklerini barındıran bir “savaş” olgusundan konuşmuyoruz;

Aynı zamanda da, “Pax Amerikana”nın ve “II. Dünya Savaşı-sonrası Düzeni”nin, hatta Soğuk-Savaş sonrası Dönem”in bittiği, ama yeni düzenin ne olduğunu bilmediğimiz bir geçiş dönemini yaşıyoruz.  Amerika-Çin arasında gelişen “Soğuk Savaş 2.0”dan başka bir şeyi yeni olacak olan için söyleyemiyoruz.

Dahası, savaş ve değişim/kriz, “hiper küreselleşemenin bittiği”, ticaret savaşları, ekonomik milliyetçilik, kültür savaşları, gıda ve enerji krizi, işsizlik ve eşitsizlik sorunlarını içeren bir “yaşamsal (ontolojik) güvensizlik” sorunuyla birleşiyor.

(Savaş + Değişim/Kriz + Küreselleşmenin Zayıflaması) + (Radikal Muğlaklık/Belirsizlik +  Yaşamsal Güvensizlik) = Bugünün Dünyasının Doğası’nı şekillendiriyor.

Bu denklemden Türkiye dahil hiç bir ülke muaf değil.

İkincisi,  hem Ukrayna, hem Rusya ile coğrafi ve jeopolitik yakınlığa sahip; bu iki ülkeyle gıdadan ekonomiye, enerjiden savunmaya geniş bir yelpazede güçlü ilişkileri olan; savaşın gidişatını ve sonucu etkileyecek Karadeniz ve Boğazlar bağlantısı olan Türkiye, yukarıdaki denklemden en fazla etkilenecek ülkelerin başında geliyor.

Ukrayna savaşı, bu bağlamda, Türkiye’yi son dönemde yaşanan tüm olumsıuzluklara rağmen, hem Batı, hem de Batı-dışı dünya için tekrardan “kilit aktör-bölgesel güç” yapıyor.

Dış politika giderek kritik önem kazanıyor ve iç siyaseti etkiliyor.

Dahası, enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik, demokrasi, iklim alanlarında ciddi sorunlar yaşayan Cumhur İttifakı dış politikayı yaklaşan seçimler için stratejik önemde görüyor.

Bu nedenlerle, seçimlere ekonomi-demokrasi ekseninde hazırlanan Millet İttifakı’nın ve muhalefetin dış politika alanına da eğilmesi ve bu alan üzerine konuşması gerekiyor.

Millet İttifakı Türkiye dış politikası için ne düşünüyor, ne söylüyor, nasıl bir vizyona sahip ve nasıl hareket edecek?

Seçimleri kazanırsa, Millet İttifakı Türkiye dış politikasını nasıl şekillendirecek ve konumlayacak?

Bugüne kadar olan dış politikadan tümden bir kopma ve kırılma mı yaşanacak, yoksa belli alanlarda süreklilik olurken, belli alanlarda kopuş mu olacak?

Bu soruların yanıtını tam olarak bilmiyoruz.

Bu hafta,  Sezin Öney ve  Ünal Çeviköz,  bu konuda önemli yazılar yazdılar.  Öney, uluslararası sistemin değiştiğini ve Türkiyenin hem Batı hem de Batı-dışı dünyada aktif dış politika izlemesini; Çeviközde, Türkiyenin Avrupa Siyasi Topluluğu fikrini ciddiye alması gerektiğini önerdiler. İkisi de, güçlü dış politika için içerde demokratikleşmenin ve hukukun üstünlüğünün esas yapılması gerekenler olduğunu vurguladılar.

Dış politika alanında sessiz kalmak tercih ediliyor gibi.

Bu sorular ve yanıtları yurt dışında da merak ediliyor. Bu konularda çalışan bizlere sorulan soruların başında, seçimleri kazanırsa muhalefetin dış politikası ne olacak, sorusu oluyor.

Son iki hafta yaşanan üç önemli gelişme, Millet İttifakı’nın dış politika üzerine vizyon ve pozisyon geliştirmesinin faydalı ve gerekili olduğunu bir kere daha ortaya koyuyor: (a) Şangay İşbirliği Örgütü Zirvesi; (b) Birleşmiş Milletler Genel Kurulu; (c) Rusya’nın Ukrayna savaşında “geçici seferberlik” ve kendi işgalindeki ayrılıkçı bölgelerde de “Rusya’ya İlhak için Referandum” kararlarını alması.

Bu üç gelişme de, Türkiye’nin kilit aktör konumunun devam edeceğini ortaya koyuyor.

Bu gelişmelere, dördüncü gelişme olarak, (d) 6 Ekim’de yapılacak “Avrupa Siyasi Topluluğu” toplantısına Türkiye’nin davet edilmesini ekleyebiliriz.

Dört gelişmeyi de Cumhur İttifakı, seçimlere de eklemleyerek kullanıyor. Ki, bunlara, Suriye ve Kıbrıs meselelerini de eklemeliyiz.

Millet İttifakı, uluslararası sistem ve küresel ölçekte, savaş-değişim/kriz-yaşamsal güvensizlik ekseninde” hareket eden ve radikal muğlaklık/belirsizlik derecesi yüksek bugün doğasında Türkiyeyi iç de olduğu kadar dışta da nasıl konumlandıracağı ve yöneteceği; dış politikada hangi alanlarda (savaşın bitimi, tahıl koridoru örneğin) süreklilik, hangi alanlarda kırılma  yaşanacağı konularındaki düşüncelerini ve vizyonunu artık toplumla paylaşmalıdır.

Millet İttifakı artık dış politika alanındaki sessizliğini sonlandırmalı ve vizyonunun ortaya koymalıdır.

Politik Yol’da, bu hafta,  Sezin Öney ve  Ünal Çeviköz,  bu konuda önemli yazılar yazdılar.  Öney, uluslararası sistemin değiştiğini ve Türkiye’nin hem Batı hem de Batı-dışı dünyada aktif dış politika izlemesini; Çeviköz’de, Türkiye’nin Avrupa Siyasi Topluluğu fikrini ciddiye alması gerektiğini önerdiler. İkisi de, güçlü dış politika için içerde demokratikleşmenin ve hukukun üstünlüğünün esas yapılması gerekenler olduğunu vurguladılar.

Hem Öney’e hem de Çeviköz’e katılıyorum: Türkiye, hızla değişen, “eski”nin öldüğü, fakat “yeni”nin doğmadığı bir geçiş döneminde aktif ve çok taraflı bir dış politika izlemeli; bunu yaparken, içeride demokratikleşme, dışarıda barış, diplomasi ve kapsayıcı çok taraflılık içinde bir iç-dış politika dengesini yaratmalı; stratejik vizyon olarak da, Batı, AB ve NATO çapasını öncelemelidir.

Atatürk döneminden dersler alarak, ilkeli, yapıcı, barış-dostluğa önem veren ve itibarlı bir dış politika hareket tarzına sahip olmalıdır.

Millet İttifakı, bugünün ve yarının dünyasında, aktif, ilkeli, çok taraflı ve yapıcı dış politika vizyonunu yaşama geçirme de Cumhur İttifakı’ndan daha başarılı olabilir.

Dış politika yakın ve uzak geçmişle süreklilik ve kırılmaya dayanan bir devlet politikasıdır.

Millet İttifakı, uluslararası sistem ve küresel ölçekte, “savaş-değişim/kriz-yaşamsal güvensizlik ekseninde” hareket eden ve radikal muğlaklık/belirsizlik derecesi yüksek bugün doğasında Türkiye’yi iç de olduğu kadar dışta da nasıl konumlandıracağı ve yöneteceği; dış politikada hangi alanlarda (savaşın bitimi, tahıl koridoru örneğin) süreklilik, hangi alanlarda kırılma  yaşanacağı konularındaki düşüncelerini ve vizyonunu artık toplumla paylaşmalıdır.

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI