Devleti yönetmeleri için halkın oylarıyla görevlendirilen AKP iktidarını ortak aklı oluşturmaya davet etmek hakkımız. Bu işin mazereti yok. Ortak Aklı amasız ve fakatsız oluşturacaksınız. Bugün öncelikli ihtiyacımız ortak akıl. Sonrasında ise soracağımız sorular çok.
Türkiye sadece kendi tarihinde değil, dünya tarihinde de izi kalacak büyük bir afetle karşı karşıya. Tam 110 bin kilometre karelik bir alan ve 15 milyon nüfusu etkileyen bir doğal afetten, depremden bahsediyoruz.
Depremler toplumların yaşamında karşılaşılabilecek ve en fazla karmaşa yaratabilecek doğal afetlerdir. Deprem sonrasında ortaya çıkacak krizleri tamamıyla engelleyebilecek bir yöntem bulunmamaktadır. İsmi üzerinde “doğal afet”. Bir doğal afeti, öncesinde kesin olarak bilebilmek ya da sonuçlarını tam olarak kestirebilmek şüphesiz olanak dışı.
Ama doğal afet deyip geçemeyiz, geçmemeliyiz. Kilit sözcük belli “ Hazırlıklı olmak!” Hazırlıklı olmamak kader planı değil, plansızlıktır. Umursamazlıktır.
Türkiye bir deprem ülkesi. Tarihsel öz geçmişimizde de büyük depremler var. Onların çoğu belleğimizde saklı, acılarıyla, yitip giden canlarımızla. Hala hatırlarımızda. Yakın tarihimizde 1999 yılında gerçekleşen Kocaeli merkezli büyük deprem ve bu depremin sonuçları bugün gibi hafızalarımızda.
O günden bugüne tam 24 yıl geçti. O günden bugüne teknoloji süper hızla gelişti. Akıllı telefonlar yaşamımızın ayrılmaz parçası oldu. Ve biz bugün hala aynı krizi, aynı kaotik ortami yaşıyorsak, birilerinin bu yaşananlardan sorumlu olduğu da bir gerçek. Kimse hamaset nutukları atmasın. Türkiye tam 21 yıldan beri aynı siyasi parti tarafından yönetiliyor. Bu ülkede yaşayan herkes için birilerine kızmak, öfkelenmek ve birilerinden hesap sormak bir haktır.
Konunun uzmanları ve bilim insanları olası büyük depremlere dair bölge bölge, şehir şehir sürekli uyarılarda bulunurken, ülkemizin büyük depremlere gebe olduğu öngörülerini açıklarken bugünü bugün yaşadıklarımızı “beklenmedik” ya da “kader planı” diye nitelendirmelerine izin vermeyiz.
Konunun uzmanları ülkemiz için büyük depremlerin kaçınılmaz olduğunu vurgularken, geleceğe dair, depremin sonuçlarını azaltabilmek adına, nelerin yapılmaması ya da nelerin yapılması konusunda da bilgi paylaşımında bulundular. Uyardılar.
Deprem bir doğal afet ve bir büyük kriz. Krizler belirsizliklerle doludur. Kriz olasılığını bütünüyle engelleyecek bir yöntem yoktur. Ancak önceden hazırlıklı olunarak krizin büyüklüğünü engelleyebilirsiniz. Krizin yönetiminde olması gereken, olmazsa olmaz ORTAK AKIL’dır.
Bugün yaşadıklarımız, mevcut eksikliklerin sorumluları belli. Ülkemizi 21 yıldır yöneten siyasi iktidara kızmakta, onlardan hesap vermelerini istemekte haklıyız.
Doğal afetler öngörülebilir, ancak zamanlama bilinemez. Yapılması gereken belli. Doğal afetlere ve onun yaratabileceği sonuçlara önceden hazırlıklı olmak zorundayız. Deprem sonrası ortaya çıkması olası durumlara karşı gerekli önlemleri eğer önceden almış olsaydık, bu kadar büyük yıkım olur muydu? Bu kadar büyük yıkım olmasa 20 bini aşkın insanımız (şu anki sayı) hayatını kaybeder miydi? Erken uyarı sistemleri geliştirilmemişse ya da çalışmıyorsa bunun sorumlusu mevcut siyasi iktidardır. Kader planı değildir.
Doğal afetin yani depremin ortaya çıktığı an krizdir. Zararı en aza indirebilmenin temel koşulu deprem sonrasının tüm olasılıklarını o ana dair ve sonrasına dair öngörerek krizin başarıyla yönetilmesidir. Hedef krizi en az hasarla atlatmak olmalıdır. Bunu yapabilmek için iyi bir organizasyon şeması ve bu şemanın kendi içinde koordinasyonunun başarılı olması gerekmektedir.
Deprem bir doğal afet ve bir büyük kriz. Krizler belirsizliklerle doludur. Kriz olasılığını bütünüyle engelleyecek bir yöntem yoktur. Ancak önceden hazırlıklı olunarak krizin büyüklüğünü engelleyebilirsiniz. Krizin yönetiminde olması gereken, olmazsa olmaz ORTAK AKIL’dır. Bu ORTAK AKIL içinde tüm siyasi partiler, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri olmazsa, onları görmezden gelirseniz yönetemezsiniz. İşte yaşadıklarımız tam da budur. Tam da bu aşamada krizi yönetebilecek, ortak aklı devreye alabilecek, toplumda “biz” olma kavramını oluşturabilecek iyi yöneticilere ihtiyacımız varken, ne yazık ki ben bilirimci anlayış, yine ortak aklı buluşturamadı.
Mevcut durum bir kriz. Kaotik bir ortam. Peki ama Devleti yöneten kişilerin esas görevi önceden alınan önlemlerle krizin yaratacağı kaotik durumu azaltmak değil midir?
Deprem sonrası ilk 4 gün enkaz altında kalanların kurtarılma aşamasıdır. Ne kadar iyi bir organizasyon şemanız varsa, ne kadar iyi bir koordinasyon varsa bu süreçte başarınız o denli büyük olacaktır. Aynı anda sağ kalanlar için barınma alanlarının oluşturulması, yaşamsal ihtiyaçların giderilmesi ve tüm bunlar için sürdürülebilirliğin sağlanması çok önemli. Deprem sonrasında 7. gündeyiz. Sorunlar bir çığ gibi önümüzde duruyor. İş çok. Sorumluluk büyük. Hamasete devam ederek hangi sorunu çözeceksiniz?
Devleti yönetmeleri için halkın oylarıyla görevlendirilen AKP iktidarını ortak aklı oluşturmaya davet etmek hakkımız. Bu işin mazereti yok. ORTAK AKLI amasız ve fakatsız oluşturacaksınız. Bugün öncelikli ihtiyacımız ORTAK AKIL.
Sonrasında ise soracağımız sorular çok.
Deprem için yüksek riskli bölgelerde yapı denetimlerinin neden olması gerektiği biçimde yapılmadığını daha sonra soracağız. Cevaplamalarını isteyeceğiz.
Yirmi yılı aşkın zamandan beri bizlerden, hepimizden toplanılan deprem vergilerinin çok büyük bir yekun oluşturduğunu biliyoruz. Bu soruyu da soracağız. Cevap vermek zorundalar.
Deprem sonrasında gözle görülür organizasyon ve koordinasyon eksikliğinin nedenlerini soracağız. Bir daha yaşamamak adına, yaşamamamız için cevaplamak zorundalar.
Sorularımız çok. Çok öfkeliyiz.
Ama gün birlik günü. Bunun bilincindeyiz. Önce yaraları birlikte saracağız. Önce iyileştireceğiz, iyileşeceğiz. ORTAK AKIL’la…
Güzel ülkeme bir kez daha geçmiş olsun…
