Küresel Amaçlar’dan beşincisi olan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” sağlanmadan mavi sürdürülebilirliğin sağlanması, balıkçı kadınların güçlenmesi ve insani gelişmenin sağlanması, daha adil ve kapsayıcı toplumların inşası mümkün değildir.
Öyle bir dernek düşünün ki kuruluş amacı “kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu bir balıkçılık sektörü” inşa etmek olsun?
Kadın Balıkçılar Derneği insanın doğayla uyumlu olduğu, adil bir toplum için çalışıyor. Balıkçılık sektöründe toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması amacıyla savunuculuk yapıyor, ekosistemi merkeze alan anlayışla ilgili farkındalık yaratıyor, doğaya ve insana değer yaratan yenilikçi çalışmalar yürütüyor, kadınları toplumsal/ekonomik/mesleki açılardan güçlendirmeyi ve denizel ekonomiyi sürdürülebilir kılmayı amaçlıyor [1].
Kadın Balıkçılar Derneği’nin 20-22 Ocak (2023) tarihlerinde İzmir’de düzenlediği “Daha Güçlü Kadın Balıkçılar için Savunuculuk ve Lobicilik” eğitiminde, Türkiye’nin farklı illerinden kadın balıkçı, akademisyen, biyolog, siyaset bilimi, su ürünleri, ekosistem ve planlama uzmanı ile bir araya geldim. Bu eğitim sırasında kadın balıkçıların yaşadıkları hak ihlallerini, ayrımcılıkları ve eşitsizlikleri ilk ağızdan dinleme ve öğrenme fırsatı buldum.
BİLİYOR MUYDUNUZ: TÜRKİYE’DE HER 30 BALIKÇIDAN EN AZ BİRİ KADIN BALIKÇI!
Balıkçılık toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yoğun olarak yaşandığı, erkek egemen yapının derinden hissedildiği sektörlerin başında geliyor. Bu eşitsiz ekosistemde kadın balıkçıların yaşadığı yaygın sorunlar [1];
- Kadın balıkçılar, tekne sahibi olmadıkları için resmi kayıtlarda görünmüyor ve balıkçılık kooperatiflerine ortak olamıyorlar. Dolayısıyla, kadın balıkçıların denizdeki emekleri fark edilmiyor ve kayıt altına alınamıyorlar.
- Kadın balıkçılar örgütlenemiyor ya da kooperatifte temsil edilmiyor, karar mekanizmalarında yer alamıyor. Sonuç olarak, kadın balıkçıların balıkçılık sektörü politikalarına varlıkları ve kararları yansımıyor.
- Çoğu zaman en düşük pozisyonlarda çalışıyor ve bu pozisyonlarda, düşük ücretli ve/ya gayri resmi, geçici ve/ya yarı zamanlı çalışıyorlar.
- Sermaye, kredi ya da eğitim fırsatları gibi ekonomik iyileşme için hayati önem taşıyan kaynaklara erişmek için hala mücadele ediyorlar.
- Kadınları yerel bölgelerine mecbur kılan ve geleneksel erkek etkinliklerine katılmalarını engelleyen sosyal normlar da kadınların işlerini yapmalarını daha da zorlaşıyor. Hane halkı ve çocuk bakımı sorumlulukları kadın balıkçıları eve bağlayıp, geçim olanaklarını çeşitlendirme ve iyileştirme olasılıklarını sınırlandırarak kısıtlıyor.
- Balıkçı ailelerde, sosyal güvence önceliği erkeklere verildiği için kadın balıkçılar sosyal güvencelerden yararlanamıyorlar.
Şekil 1: Mavi Sürdürülebilirlik için Toplumsal Cinsiyet Eşitliği
SUDAKİ YAŞAM HAYATİ ÖNEME SAHİP!
Kimsenin geride kalmadığı, sürdürülebilir, eşit, adil ve kapsayıcı bir dünyanın anahtarı olan 17 ‘Küresel Amaçlar’dan 14.cüsü “Sudaki Yaşam” ile ilgilidir. “Sudaki Yaşam” tek hücreli organizmalardan mavi balinaya kadar çok sayıda canlıya ev sahipliği yaptığı için kritik önemdedir. Sudaki yaşamın korunması sadece denizdeki canlılar için değil kadınlar için de oldukça önemlidir.
- Denizlerin korunması iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına ve böylece insanların gelirlerinin artmasına, dolayısıyla yoksullukla mücadeleye katkı sunar.
- Kadınların ailenin devamlılığı gibi görünen küçük işletmelerde daha fazla istihdam imkânı bulmaları nedeniyle toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına da güç katar.
Şekil 2. Sudaki Yaşam (Amaç 14)’ün Hedefleri [2]
Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye’de balıkçılık önemli bir geçim kaynağı. Öte yandan tarımdan sanayiye, hizmet sektöründen karma sektöre kadar çoğu sektörde olduğu gibi balıkçılık sektöründe de kadının adı yok! Kadınlar kayıt dışı istihdam ediliyor, bir diğer deyişle çoğunlukla “ücretsiz aile işçisi” olarak çalışıyor. Resmi kaydı olan kadınlar ise imkanlar, fırsatlar, haklar veya ücretler bakımından eşit koşullarda değiller.
Balıkçılık sektöründe karar alma mekanizmalarındaki kadın sayısı bir elin parmağını geçmiyor. Kadınların talepleri, beklentileri ve gereksinimleri yönetim kademelerinde yeteri kadar konuşulmuyor.
Balıkçılık sektöründe karar alma mekanizmalarındaki kadın sayısı bir elin parmağını geçmiyor. Kadınların talepleri, beklentileri ve gereksinimleri yönetim kademelerinde yeteri kadar konuşulmuyor. Diğer bir deyişle, eril tahakküm balıkçılık sektörünü de işgal etmiş durumda. Bu arka plan doğrultusunda, balıkçılık sektörünün sorunlarının çözümünde toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı kritik öneme sahip!
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ OLMADAN ASLA!
Kadınların neredeyse her sektörde yaşadığı ikincil durum; eşit işe eşit ücret alamama, güvenceli istihdam koşullarından mahrum kalma, insan onuruna yakışır bir iş veya çalışma ortamına sahip olamama gibi hak ihlalleri, ayrımcılıklar ve eşitsizlikler balıkçılık sektöründe de derinden hissediliyor.
Sonuç olarak, Küresel Amaçlar’dan beşincisi olan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” sağlanmadan mavi sürdürülebilirliğin sağlanması, balıkçı kadınların güçlenmesi ve insani gelişmenin sağlanması, daha adil ve kapsayıcı toplumların inşası mümkün değildir.
En nihayetinde, su olmadan hayat olmaz. Dolayısıyla balıkçı kadınlar güçlenirse denizler güçlenir, denizler güçlenirse ekosistem güçlenir.
Kaynakça
[1]Kadın Balıkçılar Derneğ, “Varoluş Nedenimiz”, https://kadinbalikcilardernegi.org/varolus-nedenimiz/.
[2] Kadın Balıkçılar Derneği, “Türkiye’de Kadın Balıkçılar”, https://kadinbalikcilardernegi.org/turkiyede-kadin-balikcilar/.
[3] Küresel Amaçlar, “Sudaki Yaşam”, https://www.kureselamaclar.org/amaclar/sudaki-yasam/.