Perşembe, Nisan 25, 2024

Demirtaş: Dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve ‘Kahvaltıya geldik’ derdim

Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş,”Ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve “Kahvaltıya geldik” derdim.” dedi.

4 Kasım 2016’dan bu yana Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Ruşen Çakır’ın kendisine ilettiği soruları cevapladı.

Öncelikle koronavirüs gerekçe gösterilerek kızlarınızla görüştürülmemenizi sormak istiyorum. Ne hissettiniz?

Demirtaş: Tüm hapishanelerde tam bir insanlık dramı yaşanıyor. Ölümden işkenceye, tecritten sağlık sorunlarına kadar oldukça ciddi sorunlar varken benim, çocuklarımın ikisini birlikte göremiyor oluşumu ciddi bir mesele haline getirmem doğru olmaz. Ancak eşim ve kızlarım, hakeza tüm ailem tutsak yakını olduklarından, haklı olarak bu ayırımcı uygulamaları dile getiriyorlar.

Evet, kızlarımı çok çok özlüyorum ancak bu vicdansızlıklar, hukuksuzluklar mücadele azmimi artırıyor

Benden çok kızlarıma, ailemin geri kalanına yönelik bir haksızlık yapılıyor. Ama bu da bana özgü uygulama değil, tüm mahpuslara aynısı yapılıyor. Evet, kızlarımı çok çok özlüyorum ancak bu vicdansızlıklar, hukuksuzluklar mücadele azmimi artırıyor. Dışarısı bir tür açık hava işkencehanesine dönmüşken bize düşen şey şikayet etmek değil, daha kararlı ve cesurca mücadele etmektir.

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” yazınızla sosyal medyadan yaptığınız “İttifak modeli” önerisinin yeterince ve hak ettiği ölçüde tartışılmadığı kanısındayım. Katılır mısınız? Size yansıyan kadarıyla tartışmalardan memnun musunuz?

Demirtaş: Bir tartışma zemini sunmak için kaleme aldığım metinler, bir iki günde tartışılıp tüketilecek konular değil. O nedenle bu başlıklar daha uzun süre tartışılacaktır. Tüm siyasi aktörlerin yazdıklarımı dikkatle okuduğunu biliyorum. Amacım bu konuları kendi ismim etrafında tartıştırmak değil, gündeme dahil edebilmektir. Bu nedenle, yazılarımın amacına ulaştığı düşüncesindeyim.

Kaldı ki, bu minvaldeki tartışmalar daha yeni başladı ve giderek yoğunlaşıyor. Benimki, sadece bu tartışmalara doğrultu kazandırmak ve çerçeve sunmaktı. Bunun da gerçekleştiği kanaatindeyim.

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” yazınız geleceğe yönelik. “İttifak modeli” önerisi ise bugüne ait. Bugün ve geleceği aynı anda tasarlamanın zorlukları neler?

Demirtaş: Geleceği konuşacaksak bugünden başlamak, yani öncelikle bugünü planlamak dışında bir seçenek yoktur bence. Yarınlarımız için bugünü örgütlemek, sözümüzü ve eylemimizi bugünden icra etmek zorundayız. Aksi durumda geleceğe dair umutlarımız tatlı hayallerin ötesine geçemez.

Seçim kazanmanın tek başına demokrasiyi getirmeyeceğini anlatmaya çalışıyorum

Demokratik bir topluma ulaşabilmenin ilk adımları bunu kimlerle, hangi yöntemlerle, hangi ilkelerle yapacağımızı belirleyip hayata geçirmektir. Yani demokrasi ittifakı olarak sunduğum tartışma taslağı, gelecekte bir demokrasi kurmanın ön koşuludur, olmazsa olmazıdır. Benim sözünü ettiğim ittifak ve mücadele birliği kurulmadan da seçim kazanılabilir belki ama demokrasi kazanılamaz. Ben seçim kazanmanın tek başına demokrasiyi getirmeyeceğini anlatmaya çalışıyorum. Seçimi, hangi ilkeler ve amaçlar etrafında yürüttüğünüz mücadeleyle kazandığınız da önemlidir.

İktidarın kaybettiğini, fakat kendiliğinden gideceğini beklemenin de yanlış olduğunu söylüyorsunuz. Doğru olan tam olarak ve mümkünse özetle nedir?

Demirtaş: Bu sorunuzu, tam da az önce anlatmaya çalıştığım meseleyle bağlantılı olarak yanıtlamak isterim. Her iktidarın bir ömrü vardır. Zamanla yıpranırlar ve halkın desteğini kaybederek iktidardan düşerler. Bu durum AKP için de geçerlidir. Ama önemli olan, AKP’nin siyasi miadını doldurmasını beklemek, bu zaman içinde de zulümlere ve tahribatlara seyirci kalmak yerine, demokrasi mücadelesini büyüterek iktidar değişimini zorlamaktır. Yani sandıktan sadece AKP’nin yerine herhangi bir iktidar çıkarmak yerine, olabilecek en demokratik seçeneği çıkarabilmektir, asıl başarı.

14 bin karakterlik T24 yazınızda 19 kez “parlamenter” kelimesi geçerken, Kürt sorunuyla ilgili doğrudan herhangi bir ifade ve “Kürt” kelimesi hiç yer almıyor. Bu bilinçli bir tercih miydi?

Demirtaş: Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisi doğrudan Kürt sorununun çözümüne dair bir rapor ya da yol haritası değil ki. Tüm sorunların ve elbette Kürt sorununun da demokrasi içinde çözümüne imkan sunacak bir “devlet yönetimi modeli” önerisidir. Dolayısıyla bu eleştirileri çok da anlamlandıramadım.

Ben Kürt bir siyasetçiyim diye veya Kürt sorununun çözümünü en çok benim de içinde bulunduğum siyasi çizgi dillendiriyor diye yazıp konuştuğum her şeyde ille de Kürt sözcüğü geçmek zorunda mı? Kürt demem gerektiğinde bunu yazmaktan da söylemekten de çekinecek değilim herhalde. Bu bir utanç olurdu. Bununla birlikte, ayırımsız herkes için yararlı olacağına inandığım bir öneriye de sırf “Kürt” kelimesi geçsin diye “Kürt” yazacak da değilim.

Kürt halkının dil, kültür, yönetim, ekonomik tüm sorunları hem Türkiye’nin genel demokrasi sorununun bir parçasıdır hem de devletin resmi politikalarında köklü bir değişim gerektiğinden, siyasal bir sorundur. Demokrasinin gelişmesi siyasal sorunların çözümünü kolaylaştırır. Mesele budur.

İzleme imkanınız olmadığını biliyorum ama belki mealen size iletmişlerdir: Medyascope’ta iki metninizi değerlendirdiğim bir yayında sizin “ne?” sorusunu cevaplarken “nasıl?” sorusunu aynı netlikle cevaplamadığınızı ileri sürdüm. Örneğin demokrasi cephesinin muhtemel bileşenleri arasındaki geçmişten gelen sorunların nasıl aşılır?

Demirtaş: Ben, hapishanedeki siyasetçi bir rehine olarak dışarıya bir tartışma metni sundum sadece. Bunu eksiğiyle, gediğiyle tartışıp geliştirmek, hayata geçirmek dışarıdakilerin işidir. Ben buradan kimse adına karar da veremem pratik siyasete müdahale de edemem. Bunun için pozisyonum da imkanım da yok. Dolayısıyla “nasıl” sorusunun pratikteki cevabını dışarıdaki siyasetçiler bulacak. Ben elimden gelen desteği sunarak kolaylaştırıcı olabilirim ancak.

Ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve “Kahvaltıya geldik” derdim

Örneğin, siyasi amaçla bir araya gelmeden önce tüm liderler, sırf aile ziyareti kapsamında ve insani ilişki çerçevesinde, bir kahvaltı için herhangi bir liderin evinde buluşarak birbirlerini daha yakından tanımaya, daha iyi anlamaya gayret edebilirler. Mesela ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve “Kahvaltıya geldik” derdim.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER