Perşembe, Mart 28, 2024

Demirtaş bize ne anlatıyor?

Demirtaş HDPye, muhalefetin kendilerine yakınlaşmasının, HDP’nin muhalefete yakınlaşmasının yolunun partinin Türkiyeye açılması olduğunu söylemektedir.

Selahattin Demirtaş’ı bugün artık sadece HDP’nin eski Eş Başkanı olarak anmak ona haksızlık olur. Demirtaş, özellikle cezaevinden yazdığı yazılar ve verdiği söyleşilerle, sadece Kürt siyasi hareketine değil, Türkiye siyaseti için önemli bir siyasi aktör ve özne.

O’nun her yazısı bu bağlamda siyaseten tartışılıyor, üzerine konuşuluyor. Nitekim HDP kongresinden sonra T24 için kaleme aldığı yazı da öyle. Geçen hafta ben o yazının önemine değinen bir yazı kalem anlamıştım.

Bu yazıda onu sürdüreceğim. Demirtaş o yazısında sadece muhalefetteki altılı masayı değil HDP’ye de eleştirel çağrılarda bulunmuştu.

Ne demişti Demirtaş yazısında, hatırlayalım; “Bugünkü koşullarda Altılı Masa ile HDP merkezli muhalefet arasında kurumsal bir iş birliği pek olası görünmüyor. … Burada yegane sorumlu elbette Altılı Masa değildir. HDP’nin de eksikliği ve sorumluluğu vardır. Önce iğneyi kendimize batırmadan, önümüze gelene çuvaldızı batırmanın kimseye bir yararı yok.

HDP’nin yaşadığı mağduriyetler, siyasi kararlar alırken duygusal davranma gerekçesi olamaz. Türkiye’de değişim istiyorsak bunu kendimizden başlatma cesaretini göstermek zorundayız. Aksi halde, haklı olmamıza rağmen yeterince inandırıcı olamayız.

Kendi hassasiyetlerimize saygı beklediğimiz her yerde, başkalarının hassasiyetlerine gerekli saygıyı göstermek zorundayız.

Eğer diğer muhalefetten Kürt açılımı bekliyorsak biz de HDP olarak Türkiye açılımı yapmak zorundayız. Mağdur kimliğimizin bizi ezilmişlik veya öfke psikolojisine sokmasına izin vermeden, özgüvenle tüm Türkiye’yi kucaklamak zorundayız.”

Demirtaş bu satırlarla bir anlamda HDP’ye, muhalefetin kendilerine yakınlaşmasının, HDP’nin muhalefete yakınlaşmasının yolunun partinin Türkiye’ye açılması olduğunu söylemektedir.

7 HAZİRAN 2015 BAŞARISI

Ki, 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinden Figen Yüksekdağ ile birlikte Eş Başkanı olduğu HDP’nin yaptığı da buydu. HDP’nin o dönemde izlediği politikanın temeli “Türkiyelileşme” yani Türkiye’ye açılma, Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm önerileri sunma idi ve o seçimde HDP yüzde 13.1 oy alarak 80 milletvekili çıkarmış ve Meclis’in 3. büyük partisi olmuştu.

Ne yazık ki, 7 Haziran gecesi başlayan süreci ve sonunu hepimiz biliyoruz. Yaşanan karanlık süreçte siyaset bir bütün olarak zemin kaybetmiştir.

Kuşkusuz o sürecin en çok kaybedenlerden birisi de HDP ve onun Türkiyelileşme siyaseti olmuştur. HDP’nin 7 Haziran seçim başarısı, sadece devlet değil PKK tarafından da bir anlamda cezalandırılmıştı.

HDP’YE NEDEN SAHİP ÇIKMALI?

Bugün gelinen noktada siyasete büyük görev düşmektedir.

HDP’nin de verili durumu iyi değerlendirmesi bu noktada önemlidir.

Bildiğimiz üzere Cumhur İttifakı, HDP’nin kapatılmasını istiyor. Kapatma davasının geleceği öyle görünüyor ki, HDP seçmenlerinin oy tercihlerine daha doğrusu Cumhur İttifakı’nın beklentisine bağlı olacaktır. Kendilerine oy gelmeyeceğini bildiklerinden olsa gerek; Öcalan’ı devreye sokarak en azından belli bir yaş üstü HDP seçmeninin sandığa protesto etmesini sağlamak en büyük hedefleri.

Oy tercihinden bağımsız olarak HDP’nin kapatılması kuşkusuz, HDP ve Kürt siyaseti üzerinde PKK ve şiddet vesayetinin arması ile sonuçlanacağı açıktır.

HDP’nin siyasetin içinde olması, PKK ve şiddet vesayetine karşı çıkma anlamına gelecektir. Elbette bu, muhalefetin HDP’ye sahip çıkması kadar HDP’nin de muhalefete bir adım atması ve bu yakınlaşmanın aynı anda olması önemlidir.

İşte bu noktada Millet İttifakı’na büyük sorumluluk düşüyor. Bu sorumluluk, HDP’ye el uzatarak onu ne olursa olsun siyasi alanın içinde tutmak olmalıdır.

HDP’nin siyasetin içinde olması, siyasi alanın genişlemesi kadar, PKK ve şiddet vesayetine karşı çıkma anlamına gelecektir.

Elbette bu, muhalefetin HDP’ye sahip çıkması kadar HDP’nin de muhalefete bir adım atması ve bu yakınlaşmanın aynı anda olması önemlidir.

Demirtaş’ın bahsi geçen yazıda ifade etmeye çalıştığı tam da budur.

Demirtaş’ın; “Eğer diğer muhalefetten Kürt açılımı bekliyorsak biz de HDP olarak Türkiye açılımı yapmak zorundayız. Mağdur kimliğimizin bizi ezilmişlik veya öfke psikolojisine sokmasına izin vermeden, özgüvenle tüm Türkiye’yi kucaklamak zorundayız.” ifadeleri tam da bunu ifade etmektedir.

Umarız HDP, Demirtaş’ın çağrılarına gereken önemi verir.

***

YÜZDE 60’IN DIŞLANDIĞI BAYRAM MİLLİ OLAMAZ

15 Temmuz 2017 yılından bu yana Milli Bayram olarak kutlanıyor. Önceki gün AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bayram nedeniyle yaptığı konuşma bize bu bayramın Türkiye’nin değil AK Partililerin ve Cumhur İttifakı seçmenlerinin bayramı olduğunu gösterdi. Unutmayalım ki, toplumun yüzde 60’nın dışlandığı hiçbir bayram “Milli” olamaz.

Muhalefet partilerini dışlayan, onları ötekileştiren, PKK ile iş birliği yapıyorlar gibi gerçek olmayan suçlamaları başka türlü anlamak mümkün değil.

Erdoğan’ın da Bahçeli’nin de o gün yaptıkları konuşmalara yansıyan dil; bir bayram kutlanması, anması değil siyaseten rakiplerini düşman, hasım ilan eden siyaset dilidir.

Bu dil toplumu kucaklaştıran değil, duygusal olarak da zihni olarak da bölen bir dildir.

Dahası bu dil, bilinçli olarak tercih edilmekte ve bu dil ile seçimi kazanma umut edilmektedir.

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

1 Yorum

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI