Eğer Türkiye’de iktidar değişseydi daha mutmain mi olacaktık? Giderek yalnızlaşan buna rağmen hayatından hiçbir ödün vermeyen şişkin benliklerimiz bir günde huzura kavuşacak mıydı gerçekten? Pek sanmıyorum.   Her seçim öncesi bir umut yeşeriyor içimizde, muhalefetin kazanacağına dair. 2023 genel seçimleri de böyle bir seçimdi. Ben sonuçları şaibeli bulanlardanım. Ama siyaseten desteklenen parti temsilcileri sandıklara yeterince sahip çıkmayınca itiraz hakkımız da elimizden alınmış oldu hâliyle… Dünya başımıza yıkıldı sandık. Oysa hayat devam ediyor. Yine biz, kendi kaderimizle baş başa kaldık. Ben seçim sonrası siyasetle bağını koparanlardanım. APOLİTİKLİĞE ÖVGÜ Bizim kuşak, apolitik olmakla suçlanır hep. Romantik ideallerin peşinde hayatımızı heba etmediğimiz, hapiste çürümediğimiz önyargısıyla fikirlerimiz, eylemlerimiz, başarılarımız fazla önemsenmez. Tüm bu yaşananlara kuşak çatışması denilebilir elbette. Ancak ailelerimizle aramızda olan fark sadece yaşla sınırlı kalmıyor ne yazık ki. Onların sağladığı zemin eskisi kadar sağlam değil. Ülkede sosyolojik anlamda sağlıklı değerlendirme pek duyamıyoruz. Olanı biteni soğuk savaş kodlarıyla yorumlama alışkanlığımız sürüyor. Oysaki soğuk savaş çoktan sona erdi. Siyasetin halkın kontrolünde olmadığını görmek buna karşın demokrasi varmış gibi konuşmaya zorlanmak, iktidarlara global alanda meşruiyet kazandırmaktan başka işe yaramıyor. Dolayısıyla siyasi aktörleri yorumlamanın faydasız olduğunu düşünüyorum. ÇOKLU FAY HATLARI Hepimizi ilgilendiren daha öncelikli konular var. Toplumsal barışın her geçen gün daha da bozulması gibi örneğin. Ekonomik dengelerin sarsılması da bu fay hatlarına tuz biber ekiyor. Peki huzurumuzun kaçmasında tek etken siyaset mi? Siyaset, medyanın sandığı kadar halkın gündeminde değil. Belki biraz ekonomi umurumuzda… Ama zamlarla ilgili hayıflanmamız da konuşmalarımızda önemli bir yer tutmuyor, bir meseleye dönüşmüyor. Kötü şartlara hemen alışıyoruz. Diyelim ki seçimi Millet İttifakı kazandı. Mahalle kültürü yeniden mi yeşerecekti? Ya da hukuksuzluk ve rant ekonomisi bir anda düzelecek miydi? Zihnimde birçok cevapsız soru, dönüp duruyor…
Muhalefet liderleri yerel seçimlerde nasıl bir strateji izleyecek? Seçim yenilgisi karşısında 6’lı masanın yol haritası ne?  Vallahi de kimse bununla ilgilenmiyor. Hepimiz dört duvarın içinde varoluşsal krizlerimizle baş başa kalıyoruz.
GÜNÜ KURTARMAK… Hiçbir çaresi yok gibi içinde yaşadığımız cehennemin. İktidar değişimi, birbirimize olan güven duygusunu inşa edebilecek miydi sanki? Duygusal boşluklarımızı doldurmaya yetiyor mu siyaset? Konuşup duruyoruz masalarda. Belki bir dost sohbetinde, belki de bir meyhanede memleketi her gün kurtarıyoruz. Eve döndüğümüzde yine yalnızız. Öylesine yaşıyoruz. Geriye dönüp baktığımızda sadece günü kurtarmışız. Anlamsız, geleceksiz, sevgisiz, öfkeli ve nefret dolu bir gün daha. Eğer Türkiye’de iktidar değişseydi daha mutmain mi olacaktık? Giderek yalnızlaşan buna rağmen hayatından hiçbir ödün vermeyen şişkin benliklerimiz bir günde huzura kavuşacak mıydı gerçekten? Pek sanmıyorum. UMUTSUZLUĞA DİRENİŞ Muhalefet liderleri yerel seçimlerde nasıl bir strateji izleyecek? Seçim yenilgisi karşısında 6’lı masanın yol haritası ne?  Vallahi de kimse bununla ilgilenmiyor. Hepimiz dört duvarın içinde varoluşsal krizlerimizle baş başa kalıyoruz. Ruhumuz huzursuz. Anlam arayışımız sonuçsuz kalmış. Sevgisizlik bir norm olmuş ve en yakınlar bile birbirine güvenmiyor. Toplum olarak ruh hâlimizin özetini üçüncü sayfa haberlerindeki vahşetin oranında görebiliriz. Belki tek veri bu haberler değildir ancak bir bakış açısı sunabilir. Suçların artmasında cezasızlığın önemli bir payı var elbette peki ya kültürel olarak sevgisizliğin kutsandığı bir dünyada adalet tesis edilebilir mi?  Tüm bu sorular ve daha nicesi umutsuzluğa sürüklüyor beni… Olumsuzluklara rağmen masamda Fethi Naci’nin ‘İnsan Tükenmez’ adlı kitabı bana göz kırpıyor. Edebiyat, umutsuzluğa direniş için bana cesaret veriyor.