Cumartesi, Nisan 20, 2024

Cumhuriyet Davası | Tahliye yine yok, duruşma 9 Mart’a ertelendi

Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Vakfı Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, muhabir Ahmet Şık ve muhasebe çalışanı Emre İper’in tutuklu yargılandığı davanın 5. duruşması bugün görüldü. Mahkeme ara kararında tutuklu Cumhuriyetçilerin tutukluluk halinin devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma 9 Mart’ta Silivri’de görülecek. 

Bugünkü duruşmaya Ahmet Şık’ın savunmasına “siyasi” olduğu gerekçesiyle izin verilmemesi damga vurdu. Mahkeme salonundan çıkarılması talep edilince Şık, “Gün gelecek siz yargılanacaksınız, unutmayın bunu. Umarım siz kendiniz gibi bir mahkemede yargılanmazsınız” dedi. Ahmet Şık’ın savunmasının engellenmesinin ardından Murat Sabuncu ile Akın Atalay da savunma yapmaktan vazgeçti. Duruşmada ifade veren tanık Doğan Satmış, tutuklu Cumhuriyetçilerin yıllarca FETÖ’ye karşı mücadele ettiğini vurguladı.

Duruşma’da öne çıkan gelişmeler şöyle:

17.45 – Kararın açıklanmasının ardından Çağlayan Adliyesi önünde basın açıklaması yapıldı. Burada konuşan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu “Ahmet Şık’ın savunma hakkı çok açık bir şekilde engellendi. Bir süre sonra da duruşma salonundan çıkarıldı. Sanıksız bir duruşma ve kısıtlı avukatlarla götürülen bir tablo var. Burada hepimize çok özel görev düşüyor. Hukukçuların adalete sahip çıkması gerekiyor. Bizler avukatlar olarak bu ülkenin hafızasıyız. Birçok siyasetçiyi geride bıraktık, onlar gittiler” dedi.

“TEK BİR GAZETECİ TUTUKLU KALMAYANA KADAR MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”

Ardından söz alan gazeteci Ertuğrul Mavioğlu ise “Görülen o ki Mart ayına atılan bu Cumhuriyet duruşması sanıksız olarak görülecek. Çünkü büyük ihtimal tek tip kıyafet uygulamalarını getirecekler. Ziyaretçi yasakları verecekler. Tek bir gazeteci tutuklu kalmayana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Yenilmeyeceğiz buna eminiz” diye konuştu.

17.30 – Mahkeme heyeti tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına ve bir sonraki duruşmanın 9 Mart 2018 saat 10:00 Silivri’de yapılmasına karar verdi. Mahkeme kararında, her bir hakimin ret sebepleri ile ilgili görüşünü sunmasına ve 28. Ağır Ceza’ya gönderilmesine, güvenlik nedeniyle duruşmanın Silivri’de yapılmasına ve 3 avukat sınırlaması getirilmesini hükmetti.

16.55 – Ara karar birazdan açıklanacak. Duruşma salonuna sadece avukatlar alınıyor.

16.17 – Duruşmaya yarım saat ara verildi. Aradan sonra karar açıklanacak.

16.00 – Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu: Dün tutuklulukta 15. aya girdim. Bir savunma hazırlamıştım, okumak istiyordum ama Ahmet Şık savunmasını yapamadığı için doğal olarak ben de yapmayacağım. Ahmet aşağıda tek başına. Ben de onun yanına inmek istiyorum. Bugün oğlumun doğum günüydü. Oğlum 21 yaşında. Yurtdışında hukuk okudu. Ve bugün salona alınmadı Sayın Başkan.

15.50 – Av. Duygun Yarsuvat: Beş celsede toplanan deliller bize gösterdi ki tutukluluğa gerekçe gösterilen hususlar doğru değildir. Somut delillere göre tüzük değiştirildi deniyor. Hangi somut delil? Somut bir durum kalmadı. ‘Dinlenmeyen sanıklar’ dediniz, herkes kendi hareketlerinden sorumludur. Biri yurtdışından gelmediyse onun sorumluluğunu burada yargılayanlara yükleyemeyiz. Akın Atalay yurtdışından gelip teslim olmuştur, kaçma şüphesi yoktur. Tutuklama bir tedbir değildir. Hürriyeti kısıtlamaktır. Suç işlendiğine dair bir şüphe olacak, kaçma ya da delilleri karatma şüphesi olacaktır. Delilleri topladık. Ne delil karatma, ne kaçma şüphesi var. Deniyor ki ‘örgüt üyesi olmamakla birlikte’ bunu kalkıp herkese yapıştırabilirsiniz. Ahmet Şık neden yargılanıyor? Örgüt üyesi olmamakla birlikte FETÖ’cü örgüte yardım. Ahmet Şık FETÖ kumpasından içerideydi. Bir gerçek var ki, değiştiremeyiz: Bu siyasi bir davadır ve bu siyasi dava devam edecektir. Hukuk tarihi içindeki yerini siyasi davalar arasında alacaktır. Bakalım 5 sene sonra neler söylenecek. Tutuklu yargılanmalarına sebep yok. Tutuksuz yargılanmalarına karar verilmesi uygun olur. Eğer siz vermezseniz AİH böyle bir karar verecek, en azından o karardan önce siz verin. Hiç değilse yüzümüzün akıyla buradan ayrılalım.

15.45 – Mahkeme savcısı, firari sanıklar Can Dündar ve İlhan Tanır’ın yakalamasının infazının beklenmesi, adli kontrol talebi olanların adli kontrollerin devamı ile tutuklu sanıkların bir önceki ara karardaki koşullar ortadan kalkmadığı için tutukluluk haline devam edilmesi talebinde bulundu.

Mahkeme heyeti, reddi hakim talebinin usule uygun olduğunu ve acil işler dışında işlem yapmayacağını beyan etti. Mahkeme Başkanı “Reddi hakim” kararırının daha sonra değerlendirileceğini söyledi.

15.40 – Aranın ardından duruşmaya devam edildi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Orkun Dağ: Anlaşılıyor ki Kayahan’ın şarkısı gibi bizimki kırık dökük bir aşk hikâyesi. CMK 28 uyarınca değerlendirme yapmak ya da red talebinin geri çevirilmesi gibi bir durum söz konusu değildir.

15.30 – Avukatlar, Ahmet Şık’ın savunma hakkının kısıtlanması ve başından beri soruşturma tarafsızlığına gölge düşürüldüğü gerekçesiyle reddi hakim talebinde bulundu. Duruşmaya 10 dakika ara verildi.

15.10 – Av Bahri Belen: İlkiz’in talebinin reddine ilişkin gerekçenizle ilgili değerlendirme yapmak istiyorum. Şık burada, duruşmadan çıkarılma öncesinde bağırmadı, çağırmadı, münasebetsizlik ve terbiyesizlik yapmadı, hakaret etmedi. Ama buna karşın devletin Yargıtay başkanının, mahkemelerin durumuyla ilgili ve medyayla ilgili konuştu. Açılan dava gazetecilerin ve özellikle ülkenin en eski ve köklü gazetesi Cumhuriyet’in, bugüne kadar laikliği, demokrasiyi, özgürlüğü ve cumhuriyeti savunmuş. Bu davada Ahmet Şık’ın yandaş medya diye tabir ettiği medya etkili oldu. Yayınları dayanak olarak iddianameye kondu. İddianamenin dayanağı yine bu taraflı medya ise, o medyayla ilgili bugün Ahmet Şık, yarın diğer sanıklar, diğer gün biz müdafiiler buna bir şey diyemeyecek miyiz? Adil yargıyı etkileyen medyayla ilgili hiçbir şey diyemeyecek miyiz? AKP iktidarının gazeteleri ya da başka gazeteler Cumhuriyet gazetesini, haberlerini eleştirebilir. Buna diyebileceğimiz hiçbir şey yok. O zaman bugün Şık, yarın diğer müvekillerimiz, ertesi gün de biz bu medyanın söylediklerini, kimliklerini tartışacağız. Ahmet Şık’ın bu tehlikelerin olduğu ortamda adil yargılama isteme hakkı yok mu? Bu dosyada hem CMK’daki düzenleme hem de bağlı olduğumuz bu uluslarüstü düzenlemelere soruşturma başında uyuldu mu? Uyulmadı. Dava açıldı, savcılar buna uydu mu? Uymadı. Her seferinde duruşmadan bir gün önce soruşturmadan elini çekmiş ve bir ilgisi ve yetkisi kalmayan bir savcı tarafında belgeler sunuldu ve mahkemeniz de bu belgeleri dikkate aldı. Bunlar mahkeme konusunda ve mahkemenin kolektif muhakemesi için önemli olan iddianame açısından ciddi endişeler yarattı. Gerek yargıçlar, gerekse savcılar açısından bu görevi yapmalarından kaynaklanan masumiyet ve dokunulmazlık onların cübbelerine verilmiş bir imtiyaz değil. Cüppemle ilgili verilen dokunulmazlık benimle ilgili değil, temsil ettiğim kişinin hakkıyla ilgili bir dokunulmazlık. Masumiyet karinesi başta olmak üzere dokunulmazlıklar sizin imtiyazınız değil, vereceğiniz kararlar açısından adaletin korunması için verilmiş müdahaleler.

Belen, mahkeme heyetinin mahkemeden çekilmesini, aksi durumda reddi hakim talebiminde bulunacağını söyledi.

15.00 – Av. Fikret İlkiz: Ahmet Şık 12.01’de başladı, 12.07’de sona erdi. ‘AKP ve siyasal iktidarı’ dediği sırada ve bu davanın siyasi dava olduğunu söyledikten sonra susturuldu. Önceden sizle konuştuk. Pazarlık yaptık. “Savunma sınırlarını aşmayın” dediniz. Biz de “Savunma yapılsın, suç teşkil eden varsa savcılığa iletin” dedik. Tıpkı daha önce de olduğu gibi. Bu davanın siyasi dava olduğunu tüm duruşmalarda, oturumlarda söyledik. Bu bizim görüşümüz. İddianameye bağlı olarak söylediğimiz sözlerdir. Savunma olarak UYAP dışında da duruşmaya 1-2 gün kalmadan bazı kararları öğrenmemiz gerekiyorsa öğreniriz. Ne zaman yargıyla, medyayla ilgili bir görüşü söylese, AKP ve siyasal iktidar deyince durdurdunuz. Zaman kazanmak açısından beyanda mutabıktık. Ama şimdi CMK 203-204 diyorsunuz. Davranışları itibariyla. Ama davranışlarda, sözünü kesmenizde, duruşmadaki tavrında yargılamayı engelleyecek bir durum yoktur.

14.50 – Duruşma yeniden başladı. Başkan Dağ: Ahmet Şık bundan sonra bu yargılama salonunda olmayacak. CMK 203-204 uyarınca bariz bir şekilde yargılamanın düzenini bozdu. Buna devam edeceğine şüphemiz yok. Ahmet Şık’ın protest bir adam olduğunu herkes biliyor, biz de biliyoruz. Burayı forumcu arkadaşlarıyla slogan atılan bir yer haline getirilmesi doğru değildir. Doğruları mümkün olduğu kadar yakalayıp bu yargılamayı sonuçlandırmayı tecelli ediyoruz.

Mahkeme Başkanı Orkun Dağ, daha sonra kendisini düzelterek “Ahmet Şık bu celsede olmayacak dedim” dedi.

14.00 – Duruşmaya avukat kısıtlaması getirildi. Her sanık için 3 avukat mahkeme salonuna girebilecek. Sarı basın kartı olmayan gazeteciler ile sanık yakınları da mahkeme salonuna alınmıyor.

12.15 – Mahkeme Başkanı Dağ’ın “Sözünü kesiyorum Ahmet Şık” demesi üzerine bir izleyici “Sen değil siz demeniz gerekir o sizin oğlunuz değil” diyerek müdahale etti. Başkan izleyiciyi salondan attırdı.

Ahmet Şık’ın savunmasına “siyasi” olduğu gerekçesiyle Mahkeme Başkanı Dağ tarafından izin verilmedi ve Şık’ın salondan çıkartılması istendi.

Ahmet Şık bunun üzerine davanın siyasi bir dava olduğunun altını çizerek, “Umarım siz kendiniz gibi bir mahkemede yargılanmazsınız” dedi.

Salonda “Ahmet çıkacak yine yazacak sloganları” atılması üzerine heyet duruşma salonunu terk etti.

Duruşmaya saat 14.00’a kadar ara verildi.

12.15 – Mahkeme Başkanı Dağ’ın “Sözünü kesiyorum Ahmet Şık” demesi üzerine bir izleyici “Sen değil siz demeniz gerekir o sizin oğlunuz değil” diyerek müdahale etti. Başkan izleyiciyi salondan attırdı.

Ahmet Şık’ın savunmasına “siyasi” olduğu gerekçesiyle Mahkeme Başkanı Dağ tarafından izin verilmedi ve Şık’ın salondan çıkartılması istendi.

Ahmet Şık bunun üzerine davanın siyasi bir dava olduğunun altını çizerek, “Umarım siz kendiniz gibi bir mahkemede yargılanmazsınız” dedi.

Salonda “Ahmet çıkacak yine yazacak sloganları” atılması üzerine heyet duruşma salonunu terk etti.

Duruşmaya saat 14.00’a kadar ara verildi.

12.12 – Ahmet Şık: Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’in yeni adli yılın açılışı vesilesiyle yaptığı konuşmadaki verilere göre ülke nüfusunun yüzde 8’i şüpheli durumda. Bu çok yüksek bir oran. Ama Yargıtay Başkanı Cirit’in yaptığı basit hesap hatasını düzeltmek gerekiyor. 0-15 yaş grubunda yer alanlarla akıl hastaları vb isnat yeteneği bulunmayan insanların oranı yaklaşık yüzde 25. Bir yüzde 10 da bedensel engelli ya da yatalak ve fiziken suç işleyemeyecek durumdaki insanlar var. Eğer, Yargıtay Başkanı’nın ifade ettiği gibi yaklaşık 7 milyon şüpheli varsa bu oransal olarak ülke nüfusunun yüzde 15’inin devlet nezdinde şüpheli görüldüğü anlamına gelir. Başka bir deyişle sokaktaki her 7 kişiden biri şüpheli. Karşımıza çıkan tablo şöyle: Çoğulculuğa değil çoğunlukçuluğa sırtını dayayarak memleketin kendinden olmayanlarına değişik biçimlerde ve düzeyde terörist muamelesi yapan bir iktidar var. Terörist muamelesini akıl almaz suçlamalara dönüştüren iktidar güdümünde bir yargı var.

12.10 – Mahkeme Başkanı ara verilmesini istedi ancak Ahmet Şık “Ben beyanda bulunmak istiyorum, ondan duruşmanın devam etmesini istiyorum” dedi. Talep kabul edildi.

Ahmet Şık söz aldı ve görüntülü olarak sunum yapmaya başladı. Av. Fikret İlkiz heyete “Burada söylenecek bazı sözlerin sizle alakalı olmadığını önceden belirtmek istiyoruz” dedi.

12.05 – Mahkeme Başkanı Dağ: Saat 14.00-14.30 gibi Leyla Tavşanoğlu ve Mehmet Faraç tanıklık yapacaklarını iletti. Sonra iddia makamı mütalasını verecek.

12.00 – Başkan Dağ, MİT TIR’ları haberi toplantısıyla ilgili “Bununla ilgili beyanlarınızı da reddediyor musunuz?” sorusunu yöneltti.

Satmış: Hayır

Av Belen: Toplantıda Akın bey de vardı dediniz. ‘Tutuklanırsınız” lafını Akın bey mi söyledi

Satmış: Evet

Av Belen: Buna rağmen gazeteciler bile bile mi yayın yaptı?

Satmış: Bu zaten toplantının konusudur. Biz gazetecinin tutuklanacağını bile bile yayın yapması tartışılan bir konu.

Av Belen: Buna rağmen gazeteciler bile bile mi yayın yaptı?

Satmış: Bu zaten toplantının konusudur. Biz gazetecinin tutuklanacağını bile bile yayın yapması tartışılan bir konu.

Savcı: Gazete yönetiminde, vakfın yönetiminde biri yayınlanmadan önce ya da sonra serzenişte bulunması gazeteciyi etkiler mi?

Satmış: Ertesi gün gazeteler çıkınca yüzbinlerce kişi okuyor. Yayından sonra olanlar gazete içinde de konuşulur. Etkisi olmaz.

Savcı: Akın bey yayın toplantısına katılıyor muydu?

Satmış: Hayır

Üye hakimin sorusu üzerine Satmış “Biz çalışırken gazetelerde yayın yönetmeni 1, yardımcı 2 numaraydı. Sonra haber müdürleri vardı. Akın bey, Aydın beyin yayın yönetmen yardımcısı üstünde etkili olmasını istedi. Ayrılan arkadaşlar bana başlarına Aydın beyin getirilmesini istendiğini söyledi.

Kim onlar sorusu üzerine Satmış, “Ayrılan ekip gazete içinde konuşan söylentileri aktardılar” dedi.

11.55 – Mahkeme Başkanı Dağ ara verileceğini söyleyince Ahmet Şık, “Ben beyanda bulunmak istiyorum, duruşmanın devam etmesini istiyorum” diyerek itiraz etti.

Dağ: Biz duruşma gereksiz yere uzamasın diye demiştik. Şık: Ben de o nedenle söylüyorum Duruşmaya devam ediliyor.

11.35 – Başkan Dağ: Röportajdaki sözlerin size ait olmadığını söylediler. Cezai girişimde bulundunuz mu?

Satmış: O yayının yapıldığı gün Twitter’den o sözlerin bana ait olmadığını yazmıştım. Ama tekzip yoluna gitmedim, çünkü gazeteci olarak 1 gazeteyi tekzip etmek bana uygun olmazdı.

Mahkeme savcısı: Röportajınızda MİT TIR’ları haberi var. “Bunu yayınlarsanız tutuklarlar” demiş bazı hukukçular. Kim onlar? Satmış: Akın bey, Bülent bey vardı. Savcı: Akın bey de mi toplantıdaydı?

Satmış: Evet

Av. Tora Pekin: 16 ay görev yaptığınızı söylediniz. Başlangıcını ve sonunu söyler misiniz?”

Satmış: 2015 Şubat – Haziran 2016’da bıraktım. Köşemin adı “son dakika” idi sanırım. Tek bir köşe yazdım, haftada bir yazdım. Duvar Yazıları’nı bir müddet anonim yazdık. Anonim yazılanlar genelde bir kişinin üstüne kalır, bir süre ben devam ettim. Köşede ismim yazmıyordu. Bir haftalık müddet için yazdı sonra yeniden çıkardık.

Av Tora Pekin: Hem bazı gazetelerin sözlerini çarpıttıını söylediniz, hem Twitter’da yaptığınız bir açıklama var. “Söyleşi algı yaratmak için dönüştürülüp kullanıldı” dediniz. Size mal edilen açıklamalar sizin mi?

Satmış: Konuştuğum kişi 30 yıllık arkadaşımdı. Sohbet olarak gerçekleşti. Anlamını aşan sözler olabilir ama benim sözlerimdi. Mustafa Balbay’ın ayrılması bizim bulunduğumuz döneme rastladı. Vakıf seçimlerini medyaya yansıdığı kadar biliyorum. Balbay benim de içinde bulunduğum yazıişlerini suçladı. Yazıdaki “ele geçirme” sözünü vakfın yönetimindeki denge değişikliğini anlatmak için söyledim.

Av Pekin: Akın Atalay 15 Temmuz’dan bir hafta önce bizim ekibi tasfiye etti” demişsiniz. Sizin ekibiniz kimdir?

Satmış: Dündar geldiğinde gazeteye geldim. 10-11 kişiydik. Sözü edilen dönemde gazeteden ayrıldım. Kastım odur.

Av Pekin: “Siz Atalay’ın darbe girişimini bildiği imasında bulunuyorsunuz.

Satmış: Öyle mi? Öyle bir şey demedim. Biz Atalay ile yayın konusunda bir iki olay yaşadık ama bunlar hep gazetecilik faaliyetiyle ilgili şeyler.

Av Pekin: Gazete içi eleştiri ötesinde talimat söz konusu mu? Satmış: Hayır Av Pekin: “O dönemde [Haziran 2016] sizin dışınızda başka birinin işine son verildi mi?

Satmış: Hayır

Av Pekin: Bu ekibin kendi istediği şekilde yayın yapmayacağını biliyordu” demişsiniz. Atalay’ın istediği yayın neydi?

Satmış: Onu bilemem. Benden sonra 10 arkadaş istifa etti. Akın bey yönetimin değişmesini, Aydın Engin’in daha etkili olmasını istiyordu.

Av Pekin: Akın Atalay’ın isteklerine ilişkin somut bir görgünüz var mı? Satmış: Benim yok, istifalar bu şekilde yorumlanmıştı.

Av Pekin: Ne gerekçeyle sözleşmeniz feshedildi?

Satmış: Yazılı gerekçe yoktu. Akın bey bir iki yazımdan şikayet etti. Bir de yurtdışı Türk Milli Takımı maçına şirket davetiyle katılmıştım, ondan dedi. Halbuki o geziye gazeteden 4-5 kişi daha gitmişti. İsimlerini hatırlamıyorum.

11.30 – Doğan Satmış: Röportajım bazı gazetelere yanış yansıdı. Ben bu arkadaşların FETÖ bağlantılı olduğunu söylemedim, buna inanmıyorum da. Bu arkadaşlar yıllarca FETÖ’ye karşı mücadele etmiştir. O sözler bana ait değil. Gazeteciliğin bu şekilde ağır cezalarda yargılanması dışarıya yansıması açısından da olumsuzdur. Bunu 35 yıllık gazeteci ve gazeteci meslek örgütlerinde yer aldığım için size aktarmak görevi bilinciyle geldim.

11.20 – Av Fikret İlkiz: Zorla getirmeye yönelik bir kararınız var. Burada anladığımız, demek ki tanık Mehmet Faraç size gelerek hakkında verilmiş olan zorla getirilme iptalini beyan etmiş. Çünkü tezkerenizin dışında zorla getirilme kararının neden kaldırıldığı konusunda UYAP’ta herhangi bir dilekçe, belge, başvuru göremedim.

Mahkeme Başkanı Orkun Dağ: Katip arkadaşlarımız, sadece bu dosya için değil başkaları için de, tanıkları defaatle telefonla arıyoruz. Arandığında Mehmet Faraç bugün itibariyle geleceğini, dersinden ötürü belli 1 saatte hazır olacağını ama zorla getirme kararının zorluk yaratacağını söylemiş.

11.15 – Av. Ayhan Erdoğan: Sürecin hukuka uygun yürütülmediğini defalarca dile getirdik. Tüm ara kararlarda da rücu talebinde bulunduk. Çünkü mahkemenin ceza mahkemesi olamayacağını belirttik. Bugünkü tanık çağrılma usulünün de adil yargılamaya aykırı olduğu zabıtlara geçirsin isteriz. Aleyhte beyanda bulunan birinin, Doğan Satmış hakkında burada tarafsız beyanda bulunamayacağını, bu durumun da adil olmadığını kayıtlara geçirmek istiyoruz.

11.10 – Av Bahri Belen: Başka yargılamalarda da ‘yargılamayı uzatma’ gerekçesiyle taleplerin kabul edilmediğini bildiğimiz için taleplerde bulunmadık. Ama daha sonra taleplerimizi dile getireceğiz.

11.00 – Duruşma başladı. Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, “Eksiklerimiz var. Bilirkişi raporları istemiştim emlak raporu geldi. Talep ettiğimiz tanıkların hepsi hazır olacak. Dijital materyaller konusunda 3 ayrı müzekkere yazdık ama inceleme yapılmadı. Dijital materyallerin bazılarının şifreleri bozuk, bazılarının yok denildi. Kemal Aydoğdu için yazılan müzekkereye cevap yok. Mahkememizin geldiği aşamada delil durumu budur. Ayrıca bir talep yoksa hazır olan tanık Doğan Satmış’ın beyanıyla devam etmek istiyoruz” dedi.

10.55 – Mahkeme salonunun kapıları açıldı. İzleyiciler içeri alındı.

9.30: Gazeteciler, milletvekilleri, avukatlar, sivil toplum kuruluşları gazetecilere destek olamak için Çağlayan Adliyesi önüne geldi.

Duruşma öncesi öncesi yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

Bugün ve yarın görülecek olan duruşmalarda gazete çalışanlarının özgürlüklerine kavuşacaklarına inanıyoruz, inanmak istiyoruz. Bildiğiniz gibi yeni KHK’lerde OHAL ile ilgisi olmayan düzenlemeler yapılıdı. Her ikisi de adeta bir torba yasa hükmünde.

İki vahim düzenleme var. Birincisi terör olaylarına müdahale eden sivillere yargı muafiyeti getirildi. Diğeri ise tek tip kıyafet uygulaması. Tek tip tulum giyme zorunluluğu getirildi. Geçmişte örneklerini gördük. Tek tip uygulaması insanlık onuruna aykırıdır.

Adalet Nöbeti adına Mehmet Durakoğlu “Gazeteci dostlarımızın ve meslektaşlarımızın özgürlüğüne kavuşmasını istiyoruz” dedi.

Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi, 23 Aralık Cumartesi günü Kadıköy’de bir araya gelerek, tutuklu gazeteciler için tahliye talebini yineleyerek Çağlayan’daki duruşmaya katılım çağrısı yaptı.

Cumhuriyet’in haberine göre, mahkeme heyetinden üye hâkim Halit İçdemir, 31 Ekim’deki 4. duruşmada tutukluluğa devam kararına şerh koymuştu. İçdemir, muhalefet şerhinde, Atalay, Sabuncu ve Şık’ın sabit ikametgâh sahibi olmaları, delil karartma ihtimallerinin bulunmayışı, tutuklulukta geçirdikleri süre, tanıkların büyük ölçüde dinlenmiş olması, delillerin toplanmış olması gerekçeleriyle tahliye edilmeleri yönünde görüş bildirmişti. Heyet, ayrıca 2 celsedir çağrıldığı halde duruşmaya gelmeyen tanık Mehmet Faraç ile birlikte Leyla Tavşanoğlu ve Doğan Satmış’ın tanık olarak dinlenmeleri için zorla getirme kararı çıkarmıştı. Mahkeme, savcılıktan ve savunma tarafından soruşturmanın genişletilmesi talebi olmadığı takdirde esas hakkındaki mütalaanın istenilmesine de hükmetmişti.

ByLock kullanıcısı olma suçlaması yöneltilen Emre İper’in telefonunda adli bilişim uzmanları Tuncay Beşikçi ve Koray Peksayar inceleme yapmış ve telefona ByLock yüklenmediği tespitinde bulunmuşlardı. Ancak heyet, bu raporları dikkate almayarak mahkemece atanan bilirkişinin raporunun dosyaya gelmesinin beklenmesine karar vermişti. Adli bilişim mühendisi Beşikçi, daha önce Poyrazköy, Balyoz ve Oda TV gibi sonradan kumpas olduğu kabul edilen davalar kapsamında da bilirkişi raporu düzenlemiş, bu rapor beraat kararına dayanak olmuştu. 31 Ekim’deki son duruşmada tanık olarak dinlenen Beşikçi, İper’in telefonundaki Freezy isimli müzik programının içine geliştiricileri tarafından ByLock ağına yönlendirme kodu konulduğunu söylemişti. Beşikçi, namaz vakitlerine ilişkin “Namaz Vakitler TR” isimli programda da bu yönlendirmenin olduğuna dikkat çekerek, “Bu programları kullanan bir anda terör örgütü üyesi oluyor. Bu kodu yazan kişi daha önce FETÖ okullarında okumuş, bilim olimpiyatlarına katılmış, 17-25 Aralık sonrasında istifa edip yurtdışına kaçmış. Bunların şefi çok bilinen bir FETÖ firarisi. Hepsinin ismini savcılığa sundum” demişti. Beşikçi, duruşmada gerçek ByLock kullanıcılarının tespiti ile ilgili de yol göstererek, “Gerçek ByLock kullanıcıları heveslenmesin. Yapılacak tek şey ByLock’tan önce Mor Beyin kaydı olup olmadığının tespit edilmesi. Hepsi aynı şekilde yönlendirilmiş. Gerçek ByLock kullanıcıları bu şekilde ayrıştırılabilir” ifadelerini kullanmıştı.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER