Cuma, Mart 29, 2024

Cumhurbaşkanı seçiminde 50+1 tartışması

Başkanın salt çoğunluğun altında bir oyla seçilmesi, üstelik partili kimliğinin olması, halkoyundan çıkan ve demokratik siyasi meşruluğa sahip iki kurumun çatışmasına yol açabilir.

Türkiye siyasetinin yoğun gündeminde hükümet sistemi tartışmaları çoğu muhalefet partisinin değişiklik taraftarı olmaları nedeniyle yerini korurken, iktidar partisine mensup eski ve mevcut bazı milletvekilleri Cumhurbaşkanının doğrudan seçiminde gerekli Anayasal çoğunluk olan 50+1 (salt çoğunluk) yöntemini tartışmaya açtılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da konuya bakışını Saadet Partisi genel başkanı Temel Karamollaoğlu ile Beştepe’de yaptığı görüşmede ifade ettiğini Karamollaoğlu açıkladı.

50+1’le ilgili tartışmayı ilk kez AKP eski milletvekili Faruk Çelik açmış, kısa bir süre önce bir kez daha bunun gerekçesini dillendirmişti. Çelik’e göre; “…Muhalefet, ittifak alanını genişletmeye, iktidar da mevcut durumunu korumaya çalışıyor. Bu oranın, başkanlık sisteminin algısına ters bir durum olduğunu düşünüyorum. Başkanlık sistemi partileri merkezde bütünleştirecekti ama olmadı. Şu anda 50+1’den dolayı nasıl bir pay alabilirim parlamentodaki partilerden beş parti çıktı. Nedeni bu sistem! Bu oran olmasaydı, başkanlık sistemiyle ilgili başka konuları tartışacaktık ve çok daha sağlıklı olacaktı. Bu durum, stres ortamı getiriyor…Oranı, sistemlerle karıştırmamak lazım. Ben diyorum ki: Oran, siyasetin rahatlaması için yeniden ele alınmalı. Kim gelirse olsun, başkan kim olursa olsun, mali disiplin, ekonomi konusu ne olacak…Oran meselesi sistemle ilgili değil. Bu konu çözülürse siyasi partiler rahatlayacak. İki blok var. Oy oranları var. Erişilebilir durumdalar. Yüzde 50+1 olmasa bu partilerin eriştiğini görüyoruz. O da alabilir bu da alabilir. Bu rahatlığı sağlayamazsınız, yüzde 0.5’luk partilere siyaseti mahkum ederseniz.[1]” .

Konuyla ilgili tartışmaya katılan bir diğer eski AKP’li siyasetçi Cemil Çiçek de yaptığı değerlendirmede 50+1’in ciddi problem çıkardığını şöyle gerekçelendirdi; “Anayasa toplantısında 50 +1’in hem bugün hem de gelecekte önemli sıkıntılara sebebiyet vereceğini ve Türkiye’yi bir kaosa sürükleyeceğini söyledim yine söylüyorum…Bu sözlerim iktidar ya da muhalefet yanlısı değil. Söylediğim cümleler gayet açık. 50 + 1 ciddi problem çıkarıyor. Gelecekte de çıkaracak…Çünkü, bir partinin desteğine ihtiyaç var. Diyelim ki, parlamenter sistem doğrudur. Ama Haziran 2023’teki seçim bugünkü sisteme göre yapılacak…Meclis’te 360 çoğunluk elde edilemedi. Parlamenter sistemi isteyenler 320’de kaldı. O zaman ne olacak? 5 yıl bu sistemle gidilecek! Bu sistem problem çıkarıyorsa, kaosa sebebiyet veriyorsa, ülkenin iyi yönetilmesini engelliyorsa… Bu sistemle Türkiye 5 sene bir belirsizliğe girmiş olacak.”[2]. Karamollaoğlu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı görüşmeyi açıklayıp, Erdoğan’ın “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık” dediğini aktararak “50+1” tartışmasına katılmış oldu[3].

Muhalefet kanadında CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yaptığı değerlendirmelerde 50+1 tartışmasının hiçbir tarafında olmayacaklarını ifade etmiştir; Biz bu sistemin hiçbir yerinde olmayız. Sorun yüzde 50+1 değil. Sorun sistem sorunu. Yüzde 30 verseniz ne olur? Yüzde 100 verseniz ne olur? Sistem çürüyen bir sistem. Yolsuzluklara yol açıyor. Bağımsız yargı yok. Yargıyı siyaset kurumu tayin ediyor. Savcılar korkudan görevlerini yapamıyorlar. Bu sistem yolsuzlukları besleyen bir sistem. …Bu sistemle ilgili gelen her şeye hayır deriz. Bunun dışında yeni sistem asla önermezler, yapamazlar. 50+1 rahatsızlığı nereden kaynaklanıyor? Erdoğan alamayacağı için. Sadece kendisi için özel yasal düzenleme istiyorsa o kişi ülkeyi yönetemez”[4].

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise aynı tartışmada muhatabın kendisi olmadığı şeklinde değerlendirme yapmayı tercih etmiştir[5].

Devlet Bahçeli’nin konuya ilişkin açıklaması dikkate alındığında, Cumhurbaşkanı seçimi için gerekli salt çoğunluğun değiştirilmesine karşı olduğu şu ifadeleriyle nettir; Cumhurbaşkanının iki turlu seçimle doğrudan halk tarafından ve yüzde 50+1 oyla seçilme kuralı anayasa değişikliği ile kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilince de bu değiştirilmemiştir. Bu konuyu tartışmaya açmak yönetim sistemini kötüleyecektir. Milli birlik ve bütünlük için bu güçlü yönü savunmak yerine yüzde 40 oranı dillendirmek iyi niyetli sayılamayacaktır[6]. Genel başkanların açıklamaları dikkate alındığında, 50+1’in değiştirilmesi için parlamentoda bir mutabakat olamayacağı, hatta önümüzdeki süreçte parlamentonun gündemine dahi gelmeyeceği anlaşılıyor. Buna rağmen, Cumhurbaşkanının seçimi için benimsenen salt çoğunluk yöntemini farklı perspektiflerden değerlendirmek gerekir.

CUMHURBAŞKANI SEÇİMİNDE SALT ÇOĞUNLUĞA GİDEN YOL VE HUKUKİ TEMELİ

1982 Anayasasında yapılan değişiklik ve Cumhurbaşkanı Seçim Kanununda seçilmek için gerekli olan oy sayısının salt çoğunluğa dayanması zorunluluğu, Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı görev süresinin sona ermesinin ardından yaşanan gelişmelerin sonucunda gerçekleştirilmiştir. Abdullah Gül’ün AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı olduğu 27 Nisan 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminin 1.turu gerçekleşmiş, oylama sonunda Gül geçerli 361 oyun 351’ini almıştır. Aynı gece TSK internet sitesine konan ve “27 Nisan e-muhtırası” olarak bilinen açıklamanın ardından, Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanlığı 1.turunda yapılan oylamayı 367 yeter sayısına ulaşılmadığı, “eylemli İçtüzük değişikliği” gerekçesiyle iptal etmiştir. Önce e-muhtıra, ardından Anayasa Mahkemesi kararının Parlamentonun Cumhurbaşkanı seçme iradesini yok sayan eylem ve kararlarına tepki olarak, 22.Dönem TBMM’de Anavatan Partisi ile varılan mutabakat sonucunda Cumhurbaşkanının salt çoğunluk ile halk tarafından seçilmesi, görev süresinin 5 yılla sınırlandırılması gibi düzenlemeleri içeren Anayasa değişikliği teklifi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmiş, Sezer’in kararıyla referanduma götürülen Anayasa değişiklikleri 21 Ekim 2007 tarihli referandumda seçmenin %69’luk desteğiyle kabul edilmiştir[7]. Cumhurbaşkanının halk oyu ile seçimini getiren düzenleme, 1982 Anayasası’nın Cumhurbaşkanını aşırı derecede güçlendiren yürütme yetkileriyle birlikte düşünüldüğünde, parlamenter sistemden köklü bir sapmaya yol açmıştır. Değişiklik, sistemi Cumhurbaşkanının var olan yetkileri yanında, seçilme yöntemi anlamında yarı-başkanlık sistemine yaklaştırsa da aslında o da değildi. Sivil ve askeri vesayet organlarının beğenmedikleri adayı parlamentonun Cumhurbaşkanını seçme iradesini elinden alma amaçlı müdahalesi hükümet sistemini A la Turka bir niteliğe büründürürken, Cumhurbaşkanının halk oyu ile seçilmesine yönelik düzenleme bu organın demokratik siyasal meşruiyetini güçlendirmiş oldu. 19/1/2012’de kabul edilen Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun ‘Seçim sistemi ve uygulanması şeklindeki 4. maddesinde ise (Değişik.25/4/2018-714074 md) seçim yöntemi şu şekilde düzenlenmiştir: (1) Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday,Cumhurbaşkanı seçilir. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci Pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir.(2) İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin herhangi bir nedenle seçime katılmaması hâlinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. Ancak ikame, geçici sonuçların ilânını takip eden gün saat 17.00’ye kadar yapılabilir. (3) Oylamalara tek adayla gidilmesi hâlinde, oylama referandum şeklinde yapılır. Geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilir. Oylamada, adayın geçerli oyların salt çoğunluğunu alamaması hâlinde seçim yenilenir ve kesin sonuçların ilânından sonra gelen kırkbeşinci günü takip eden ilk Pazar günü sadece Cumhurbaşkanı seçimi yapılır”[8]. Burada belirtilmesi gereken husus; Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin Anayasa değişikliği sürecinde Cumhurbaşkanının salt çoğunlukla seçilmesi konusunda özellikle AKP tarafında gerek Anayasa Komisyonu gerekse Meclis’te herhangi bir tartışma, farklı bir orana ilişkin öneri getirilmemiştir. Bu da doğaldır. Çünkü, değişiklik önerisi özellikle AKP tarafından gündeme getirilmiştir. Hal böyle olunca, bugün 50+1’e ilişkin tartışmalardaki temel saikte bu oranla önümüzdeki seçimde adaylarının seçilemeyeceği şeklindeki kanaatlerinin etkili olduğu anlaşılıyor.

BAŞKANLIK SİSTEMLERİNDE BAŞKANLAR HANGİ ÇOĞUNLUKLA SEÇİLİYOR?

Dünyadaki başkanlık sistemi uygulamaları dikkate alındığında, başkanın doğrudan halkoyu ve salt çoğunlukla seçilmesi ağırlıktadır. Başkanın salt çoğunlukla seçilmesinin temel nedeni, parlamentolar yerine sandıkta yarışan başkanların seçmenlerin geçerli oylarının yarısından 1 fazlasının desteğini almasını sağlayarak, başkanı toplumsal ve siyasal ayrışmanın değil, mümkün olduğunca birlik, bütünlüğün sembolü olarak sistemde konumlandırmaktır. Temel mantık; güçlü yetkilerle donatılmış başkanı yüksek bir çoğunlukla seçtirmek, böylece siyasal meşruiyet tartışmalarının dışında tutmaktadır. Bunun için getirilmiş bir diğer kurumsal garanti de başkanın tarafsızlığını sağlamaya yönelik olarak partili kimliğinin, seçildiği partiyle organik bağının olmamasıdır. Bu yöntemle, ağırlıklı olarak bir partinin adayı şeklinde seçilse de fiili olarak getirilen yasal, anayasal engelle seçim sonrası için bu siyasi kimliğin eritilmesi öngörülmüştür. Çünkü, partili kimliğini sürdürmenin başkanın elindeki güçlü yürütme yetkileri ve yönetme aygıtlarıyla birlikte toplumsal, siyasal ayrışma, kutuplaşmaların, kamu yönetiminde partizanlaşmanın tetikleyicisi olabileceği varsayılır.

Tam başkanlık sisteminin uygulandığı 42 ülkenin*10’unda (Komor Takımadaları, Honduras, Malavi, Meksika, Nikaragua, Panama, Paraguay, Filipinler, Venezuella, Zambiya) başkan basit çoğunlukla, 31’inde salt çoğunlukla, 1’inde ise (Somali) dolaylı olarak Meclis tarafından seçilmektedir. Anayasal olarak gerekli çoğunluk sağlanamadığı takdirde, zorunlu olarak 2.tura gidilmektedir. Görüldüğü gibi, tam başkanlık sistemlerinin ancak %24’ünde başkan basit çoğunlukla seçildiği için, ağırlıklı olarak tercih edilen yöntem salt çoğunluktur.

 CUMHURBAŞKANI SEÇİMİNDE 50+1 NEDEN GEREKLİ?

Türkiye’de Cumhurbaşkanının salt çoğunluk yerine basit ya da nitelikli çoğunlukla seçilmesi, partili kimliğinin de etkisiyle her şeyden önce Anayasanın 104.maddesindeki “devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini temsil eder” şeklinde tanımlanmış birleştirici sembol kimliği açısından zaafiyete neden olacaktır. Başkanın salt çoğunluğun altında bir oyla seçilmesi, üstelik partili kimliğinin olması, halkoyundan çıkan ve demokratik siyasi meşruluğa sahip iki kurumun çatışmasına yol açabilir. Özellikle parlamentodaki çoğunluk ile başkanın partisinin farklı olması (bölünmüş çoğunluklar) durumunda bu çatışma sistemin kilitlenmesine neden olabilir. Tam başkanlık sisteminin uygulandığı ve başkanın basit ya da nitelikli çoğunlukla seçildiği ülkelerin çoğu siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkla boğuşmaktadır. Yürütmenin çok güçlü yetkilerle donatıldığı, denge ve denetlemenin olmadığı, yasamanın neredeyse işlevsiz olduğu sistemlerde, başkanı denetleyecek bağımsız yargı, güçlü sivil toplum, yönetsel ve siyasal denetim yoksa, siyasal kutuplaşma artmaktadır. Veri koşullar altında Türkiye’nin önünde tartışılması gereken; mevcut sistem yerine parlamenter sisteme demokratik denetim, hesap verebilirlik, liyakat, etkin yönetim temelinde nasıl yeniden geçileceği ve kurgulanabileceğidir. İzlediğimiz kadarıyla, muhalefet partileri de güçlendirilmiş parlamenter sistem öneriyle bunu yapmaktadır.

 —

[1] https://t24.com.tr/haber/eski-bakan-faruk-celik-50-1-turkiye-de-siyasi-partilerde-ciddi-stres-artisina-neden-oluyor,994154, Alıntı tarihi: 26 Kasım 2021.

[2] https://www.dunya.com/gundem/cemil-cicek-50-1-ciddi-problem-cikariyor-haberi-639703, Alıntı tarihi:26 Kasım 2021.

[3] https://www.birgun.net/haber/erdogan-yuzde-50-1-sozlerini-kabul-etti-karamollaoglu-na-tepki-gosterdi-366071, Alıntı tarihi: 26 Kasım 2021.

[4] https://www.haberturk.com/son-dakika-chp-lideri-kemal-kilicdaroglu-haberturk-tv-de-sorulari-yanitliyor-3257571, Alıntı tarihi:26 Kasım 2021.

[5] https://www.mynet.com/aksener-den-yuzde-50-1-aciklamasi-110106881857, Alıntı tarihi: 26 Kasım 2021.

[6] https://soltikhaber.com/mhp-lideri-devlet-bahceli-den-50-1-tartismalarina-cevap/1259/, Alıntı tarihi: 26 Kasım 2021.

[7] 3/5/1987 tarihli ve 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun gereğince, halkoyuna sunulmak üzere 16/6/2007 tarihli ve 26554 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 16/10/2007 tarihli ve 5697 sayılı Kanunla değişik 31/5/2007 tarihli ve 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 21/10/2007 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilmiş ve buna ilişkin Yüksek Seçim Kurulu Kararı 31/10/2007 tarihli ve 26686 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.Bkz.  https://www.yasalar.org/anayasa/madde-102/ Ayrıca bkz. Yunus Emre Yılmazoğlu, İsmail Emrah Perdecioğlu; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Gerekçeli), Anayasa Mahkemesi Yayınları, 2.Baskı, Ankara, 2019, s.613-625.

[8] R.G; S:28185, 26/1/2012.

* Tam başkanlık sisteminin uygulandığı ülkeler; Angola,Arjantin,Benin,Bolivya,Brezilya,Çad,Şili,Kolombiya,Komor Takımadaları,Kosta Rika,Kıbrıs Rum Kesimi,Dominik Cumhuiyeti, Ekvator, El Salvador,Gambiya,Gana,Guatemala,Honduras,Endonezya,Kenya, Liberya,Malavi,Maldivler,Meksika,Nikaragua,Nijerya,Palau,Panama,Paraguay,Filipinler,Senegal,Seyşeller,Sierra Leone,Somali,Güney Sudan,Türkiye,Türkmenistan, A.B.D., Uruguay, Venezuela,Zambiya,Zimbabve.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI