Cumartesi, Nisan 20, 2024

Çin, Ukrayna’daki Savaşın Büyük Kazananı Olabilir

Ben Wray’ın Walden Bello İle Röportajı

Walden Bello, kurumsal küreselleşmenin dünyaca ünlü eleştirmenlerinden biridir. Jacobin ile yaptığı röportajda Rusya’nın savaşının neden uluslararası sistem açısından bir şok olduğunu ve Çin’in yükselişini neden hızlandıracağını anlatıyor.

Ukrayna savaşı, gerçek küresel yansımaları olan ve bunların en şiddetlilerinden bazılarının Küresel Güney’de hissedildiği jeopolitik bir krizdir. Şu anda Orta Doğu ve Afrika’da birçok kişi gıda tedarikinde büyük aksaklıklarla karşı karşıya.

Örneğin Mısır, 2021’de buğdayının yüzde 70’ini Rusya ve Ukrayna’dan ithal etti ve şimdi gıda kıtlığı konusunda bir halk isyanı yaşama korkusuyla komşu devletlerden yardım alıyor. Sri Lanka, Uluslararası Para Fonu ile bir anlaşma yapmak istediği için dış borçlarında temerrüde düştüğünü açıkladı ve ülkede gıda kıtlığına ilişkin protestolar artmaya devam ediyor.

Bunlar yalnızca en hızlı ortaya çıkan zincirleme etkilerdir. Uzun vadede ise jeopolitik ilişkiler kalıcı olarak yeniden düzenleniyor. Rusya, Batı yaptırımlarıyla dolar bölgesinden çıkarken dünyanın yükselen süper gücü Çin’e ekonomik anlamda daha bağımlı hale geliyor. ABD, koalisyonunu Pekin’i içerecek şekilde genişletmek için Ukrayna krizinden yararlanmaya çalışıyor.

Savaşın Küresel Güney’deki yansımalarını ünlü Filipinli akademisyen ve aktivist Walden Bello’dan daha iyi açıklayabilen çok az kişi var. Hâlihazırda Binghamton Üniversitesi’nde ders veren Bello, en sonuncuları Counterrevolution: The Global Rise of the Far Right (Karşı Devrim: Aşırı Sağın Küresel Yükselişi) ve Paper Dragons: China and the Next Crash (Kâğıttan Ejderhalar: Çin ve Bir Sonraki Çöküş) olmak üzere yirmiden fazla kitabın yazarıdır.

Eylemci düşünce kuruluşu Focus on the Global South’un kurucusu Bello onlarca yıldır emperyalizm ve küreselleşmenin dünyaca ünlü eleştirmenlerinden biridir. 2015 yılına kadar Filipin Temsilciler Meclisi üyesiydi ve 9 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde Filipinler devlet başkan yardımcılığı için yarışıyor. Jacobin’den Benjamin Wray ile röportajına aşağıda yer veriyoruz.

Benjamin Wray

Ukrayna’daki savaş neredeyse iki aydır devam ediyor. Durumla ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir ve sizce gelecekte neler yaşanacak? Ve özellikle Küresel Güney’de savaşa verilen tepkiler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Walden Bello

Her şeyden önce bu gerçekten trajik bir gelişme. Vladimir Putin’in işgalini kınama ve işgali sona erdirmek için müzakereler yoluyla barışçıl bir çözüm talep etme konusunda BM Genel Kurulu’na tamamen katılıyorum. Bu noktada Rusya ve Ukrayna bir çıkmaza girmiş görünüyor ve bu, müzakerelerin şimdi ciddi şekilde başlaması için daha fazla neden sunuyor. Bugüne kadar müzakerelerin Rus tarafı tarafından ciddiye alınmadığını düşünüyorum. İşgali durdurmanın ve Rusya’nın birliklerini Ukrayna’dan çekmesinin zamanı geldi.

Küresel Güney’deki çoğu ülkenin Rus işgalini kınadığını, ancak bu noktada bunun ötesine geçmekte ve ABD-NATO liderliğindeki bir bloğa sürüklenmekte büyük tereddüt yaşadıklarını düşünüyorum. Bence bu üç şeyin kabul edilmesidir. Birincisi, Putin’in karşı hamlesinin koşullarını yaratan kısmen NATO’nun Rusya sınırlarına kadar genişlemesiydi. Rusya sınırındaki ülkeleri NATO’ya sokmaya yönelik bu baskı 1994’ten beri devam ediyor.

Batı ve bilhassa ABD, Ukrayna’daki rejim değişikliğine, özellikle faşist gruplarla çok bağlantılı olan 2014’teki Maidan ayaklanmasıyla müdahil oldu. Ve şimdi bu, ABD tarafından, aynı zamanda bir NATO yenilgisi olan Afganistan’dan çekilmesinin ardından yenilgisinden sonra yıpranmış itibarını kurtarma ve küresel hegemon olarak önceliğini yeniden kazanma çabası yönündeki dürtü için kullanılıyor.

Bu nedenle Küresel Güney’de ABD kervanına katılma konusunda büyük bir tereddüt yaşandı. Bence Küresel Güney’den gelen büyük baskı sadece barış müzakerelerinin başlamasını sağlama amacı taşıyor. Zaten müzakere edilebilir görünen şey Ukrayna’nın tarafsızlığı ve Rusya’ya, Rusya’ya karşı NATO liderliğinde yapılan hareketlere katılmayacağının garantisini vermek. Bu noktada benim fikrim, Ukrayna’da ve Rusya sınırındaki diğer bazı ülkelerde tarafsızlığın en iyi çözüm olabileceği yönünde.

Şu an barış konusunda ısrarcı olma zamanı, çünkü bir çıkmaz söz konusu. Bence Putin’in itibarını kurtarmak için bir fırsata ihtiyacı var ve Ukraynalılar işgale başarılı bir şekilde direndiklerini dünyaya göstermek istiyorlar. Yani ilk adım ateşkes. Bu gerçekleşirse Rusça konuşan büyük bir nüfusun bulunduğu Donbas bölgesi için çetin müzakereler yaşanacak ama bence bu konuya siyasi bir çözüm bulmak mümkün, durum çözülemez değil. Bu bölgelerin Ukrayna’nın bir parçası olarak kaldığı ancak aynı zamanda büyük Rus azınlığa hakların verildiği ve Rusya’nın güvenlik endişelerinin giderildiği bir çözüm uygulanabilir.

Benjamin Wray

Batı’nın savaşa verdiği yanıtlardaki çifte standart, Batı’daki bazı Sol öznelerin dikkat çektiği bir şey. Yemen’deki Suudi savaşı desteklenirken Rusya’ya yaptırım uygulanıyor; Filistinlilerin işgale karşı silahlı direnişi terör olarak kabul edilirken Ukrayna silahlı direnişi yüceltiliyor. Muhtemelen Küresel Güney’dekiler bu ikiyüzlülüklerin gayet farkındalar.

Walden Bello

Evet, Küresel Güney ülkelerinin ABD’nin kendilerini Washington’ın yanına çekme çabalarına mesafeli durmasının nedenlerinden biri de bu bence. Kesinlikle Ukrayna ile Irak Savaşı, Suriye’deki iç savaş, Filistin-İsrail savaşı ve Yemen’deki Suudi soykırım savaşı arasındaki çifte standart Küresel Güney açısından çok bariz ve gerçek tarihsel olaylar konusunda bir farkındalık var. Kandırılmamız mümkün değil.

Bu yüzden birleşik bir Rus karşıtı ittifak yaratmaya çalışmak işe yaramayacak. Açık bir çifte standart olduğunu herkes biliyor ve ABD gerçekten de hegemonyasını yeniden kurmak için Ukrayna krizini kullanıyor. Bence Washington, bir şekilde geçmişi yeniden inşa edebileceğini ve Ortadoğu’da yaşananlar ve oradaki savaşlarla ilgili bir hafıza kaybı yaratabileceğini düşünüyor, ama bu plan işe yaramadı.

Benjamin Wray

Çin’in savaşa yönelik tepkisi Batı’da ağır bir şekilde eleştirildi. Çin Putin’e ekonomik ve politik destek sağlamakla suçlanıyor. Savaşın başlangıcında, belki de Çin’in Rusya’nın işgalini kendisinin Tayvan’ı işgal etmesi konusunda bir emsal olarak görebileceği konuşuluyordu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Walden Bello

Çin bu hususta çok dikkatli davrandı. Rusya’yı kınamadı, ancak Rusya’nın tarafını tutuyor şekilde hareket ettiğini gösterecek herhangi bir siyasi, askeri veya ekonomik hamle de yapmadı. Bence ABD yetkilileri ve ekonomi analistleri bile Çin’in ekonomik alanda konuya Rusya lehine müdahale ettiğine dair kanıt bulmakta zorlanıyor. Durum öyle olsaydı şimdiye kadar bu borazanlarla ilan edilmiş olurdu. Diplomatik olarak Çin, Rusya ile ittifak kurdu, ancak Rus işgalini meşrulaştırmama konusunda çok dikkatli davrandı.

Tayvan ile durumda büyük bir fark var. Ukrayna’da, Amerika Birleşik Devletleri ile Ukrayna veya Ukrayna ile başka herhangi bir ülke arasında herhangi bir anlaşma yapılmadı. Yani bu tür bir durum Tayvan’da olduğu gibi mevcut değildi. Amerika Birleşik Devletleri, çeşitli büyük ekonomik, siyasi ve askeri anlaşmalarla Tayvan’a bağlı. Çin’in Tayvan’ı işgal etmeye çalışması aptallık olur, çünkü bu ABD’nin askeri tepkisini kışkırtır ve ABD, böyle bir yanıtı haklı çıkarmak için 1950’lerin başından beri yürürlükte olan anlaşmalara işaret edebilir.

Çin, Tayvan’ı işgal ederek Küresel Güney ülkeleriyle elde ettiği ekonomik ve diplomatik kazanımları feda ederse bu delilik olur. Dolayısıyla bu noktada Çin’in Tek Çin politikasından memnun olduğunu düşünüyorum ve aslında Amerika Birleşik Devletleri de Pekin’deki hükümeti Çin’in tek meşru hükümeti olarak tanıyan bu politikayı destekliyor. Çin statükodan memnun, ancak Tayvan’ın Çin’in bir parçası olduğunu propaganda yoluyla sürekli olarak yeniden öne sürmek zorunda; bu konuda aniden suskunlaşması Pekin açısından büyük bir diplomatik başarısızlık olur.

Bu yüzden Tayvan işgalinin ihtimal dâhilinde olmadığını ve Çin’in bunu yapmasının delilik olacağını söyleyebilirim. Güney Çin Denizi ve Tayvan boğazları Amerikan gücüyle dolup taşıyor. Çin’i Güney Çin Denizi ve Tayvan Boğazları’nda tutmaya odaklanan, dünyanın en güçlü donanmasından bahsediyoruz.

Bu, Çin’in kışkırtmaya cesaret edemeyeceği bir askeri güçtür ve gerçekten de Çin buna cesaret etmemiştir. Çin’in son yıllardaki savunma harcamaları gerçekten oldukça düşük. ABD son birkaç yılda tutarlı bir şekilde Çinlilerin harcadığının üç katını harcadı savunmaya. Çinliler ABD’ye askeri olarak kafa tutmaya kararlı olsaydı askeri harcamalarında çok daha önemli bir artış görürdünüz. Uçak gemilerine bakarsanız —ki bir deniz çatışması yaşayacaksanız bunlar gerçekten çok önemlidir— Çin’de sadece üç tane var ve bunlar eski, Sovyet dönemi tasarımları. Yani son teknoloji USS Gerald R. Ford uçak gemisine karşı 1970’lerin uçak gemisi teknolojisine sahipsiniz.

Benjamin Wray

Bazı yorumcular Rusya’ya yönelik Batı yaptırımlarının küreselleşmenin gerilemesini hızlandırdığını ve yeni bir Soğuk Savaş yaşanması halinde dünya ekonomisinin biri Pekin diğeri ise Washington merkezli olmak üzere iki kampa bölüneceğini ileri sürdüler. Bu konudaki düşünceniz nedir?

Walden Bello

Bence Washington, Rusya’ya karşı mali ve ekonomik yaptırımların Rus ekonomisine gerçekten zarar verdiği bir durum yaratmak istiyor ve bence bunların iki ucu keskin bir kılıç olduğu görülüyor, çünkü bunlar aynı zamanda Batı’ya da zarar veriyor. Avrupa çok dikkatli olmalı, çünkü Rus enerji kaynaklarına çok bağımlı ve özellikle kış geldiğinde sadece ABD kaynaklarına güvenemez. Rusya ile Avrupa arasındaki enerji tedarik hatlarının büyük ölçüde kesileceğinden çok şüpheliyim.

Yaptırımların Rusya’ya zarar vereceğini düşünüyorum, ancak muhtemelen Batı’nın istediği ölçüde büyük olmayacak. Irak ve hatta apartheid rejimine sahip Güney Afrika’ya kıyasla Rusya çok daha büyük bir ekonomi ve ekonomik olarak Küresel Güney ile çok önemli bağları var. Dolayısıyla bu emsaller pek yerinde olmayabilir, çünkü Rusya çok daha büyük bir aktör. Ve bu önlemler ters tepebilir çünkü Batı basını bile Rusya’yı ekonomik olarak tecrit etme çabasının ülkede Putin’i destekleyen milliyetçiliği körüklemeye yol açtığını söylüyor. Elbette Rusya’da Putin’e karşı cesur bir savaş karşıtı direniş oldu, ancak bence birçok Rus bu milliyetçi çılgınlığa kapılmış durumda.

Bence bu yaptırımlar bir tür uyarı ve uyarı gerçekten Çin için. Mesaj, “Batı ile ciddi bir mücadeleye girerseniz karşılaşacağınız şey budur.” Çin bunu biliyor ve bu nedenle, bu noktada, bu tür yaptırımları tetikleyecek herhangi bir aceleci eylem gerçekleştirmeyecek.

Rusya, ekonomik ve finansal yaptırımlara karşı Çin’den çok daha savunmasız, çünkü Pekin, Küresel Güney ile ekonomik olarak geliştirdiği tüm bağlar açısından çok daha sofistike. Ayrıca ABD ekonomisi büyük ölçüde Çin’de ulusötesi şirketler tarafından inşa edilen ve daha sonra ABD’ye ihraç edilen üretim kapasitesine bağımlı. Dolayısıyla Çin’e karşı yaptırımlar, Rusya’ya karşı yapılanlar kadar işe yaramayacaktır.

Bu durumun kısa vadeli sonucu NATO’nun güçlenmesi olabilir, ancak orta ve uzun vadede aslında Batı ittifakının zayıfladığını görebiliriz.

Bence bu durumda en büyük kazanan Çin olabilir. Bu noktada Ukrayna savaşının etkilerine karşı nispeten iyi yalıtılmış durumda, COVID’in yayılmasını önlemeye çalışmak açısından kendi sorunları var, ancak siyaset, ekonomi ve dış politika açısından Amerika Birleşik Devletleri’nden çok daha iyi gibi görünüyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa, Putin’i tecrit etme çabalarında kendilerini tüketiyorlar ve bence Çin, bu çatışmanın ana öznelerinden biri olmadığı için çok daha iyi durumda.

Benjamin Wray

Savaş, küresel enflasyon krizini daha da şiddetlendirdi. Özellikle Ortadoğu ve Afrika, buğdayının büyük bir kısmını Ukrayna ve Rusya’dan ithal ediyor. Gana, enflasyonu düşürmek için faiz oranlarını yüzde 17’ye yükseltti. Küresel Güney’deki ekonomik durumla ilgili analiziniz nedir?

Walden Bello

Çeşitli nedenlere bağlı olarak enflasyon hem Kuzey’de hem de Güney’de yükselişte. COVID-19 pandemisinden kaynaklanan sorunlar nedeniyle enflasyonist baskılar zaten vardı. Enflasyonist baskıların çoğu küresel kurumsal tedarik zincirindeki altüst oluşlara dayanıyor ve bence çıkarılacak derslerden biri bu tedarik zincirlerinin sadece savaş karşısındaki değil, aynı zamanda pandemiler ve olağandışı hava koşulları karşısındaki savunmasızlığı hakkında. Beklediğim sonuçlardan biri birçok ülkenin küresel tedarik zincirlerine olan bu bağımlılıktan uzaklaşıp bölgesel işbirliği anlaşmalarına daha fazla eğilmesi.

Savaş, özellikle buğday ve petrolde enflasyonu hızlandırdı. Burada petrol üreten ülkelerin tekel kontrolünün ve savaşın etkisi nedir? Bunu ayrıştırmak çok zor. Çünkü savaş dursa bile petrol üreten ülkeler fiyatın çok yüksek kalmasını isteyeceklerdir. Çoğu durumda fiyatların yüzde 50’nin üzerine düştüğü COVID’in başlangıcında olduğu gibi fiyatlarda bir düşüş göreceğimiz konusunda şüpheliyim. Fiyatların şimdikinden daha düşük bir seviyede sabitleneceğini düşünüyorum, ancak bu düşüş kesinlikle büyük bir düşüş olmayacak. Ve söz konusu durumda bu muhtemelen emtia fiyatlarının da yüksek kalacağı anlamına geliyor. Ve gidişat, küresel tedarik zinciri sorunlarıyla daha da karmaşıklaşıyor.

Bununla birlikte enflasyon üzerindeki etkisi gerçekten abartılan bir faktör, pandemi krizi nedeniyle artan devlet refah harcamalarıdır. Yaşam standartlarını desteklemek için büyük harcamalar yapıldı ve şimdi bazı iktisatçılar enflasyonun nedeninin bu olduğunu söylüyor. Bunun doğru olduğunu düşünmüyorum. Bence temel neden küresel tedarik zincirlerindeki sorunlar, artan petrol fiyatları ve emtia fiyatlarındaki zincirleme etkiler.

Benjamin Wray

NATO’ya olan destekte ve Batı’daki askeri harcamalarda bir canlanma görüyor gibiyiz. Bir anti-emperyalist olarak bu sizi endişelendiriyor mu?

Walden Bello

Amerika Birleşik Devletleri’nde bunun çoğu ülke içi gelişmelerle alakalı. Joe Biden şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nde mevcut olan gayri resmi iç savaş koşullarını yumuşatmak için Ukrayna’yı ve Çin’e karşı tutumunu kullanıyor. İçeride çok kutuplaşmış bir ülkeniz var, bu yüzden bir dış düşman tasarlamak, Donald Trump’ın tabanını etkisiz hale getirmenin ve bir tür ulusal işbirliğini sürdürmenin yollarından biri. Bunun gerçekten işe yarayacağını düşünmüyorum, ancak daha yüksek askeri harcamalarla birlikte bu gündemi zorlamaya devam edecekler. Bu yılki savunma harcamaları daha şimdiden 800 milyar doları aştı ve muhtemelen daha da artacak. Bunun altını çizdiği şey, savaş karşıtı hareketin kendisini gerçekten canlandırmasının, Demokrat Parti’nin sol kanadının çok daha güçlü bir anti militarist duruş sergilemesinin ve Biden’ın yaratmaya çalıştığı bu çılgın milliyetçiliği durdurmasının önemi.

Avrupa’da, özellikle liberal ve muhafazakâr güçler arasında militarizm yönünde kesinlikle bir kayma var. Boris Johnson’ın Volodymyr Zelensky ile fotoğraf çekimlerine gittiğini görüyoruz ve gerçek iç sorunları düşünüldüğünde bu savaş onun için büyük bir fırsat oldu. Bu milliyetçi dönemin ne kadar süreceğini bilmiyorum ama İngiltere’deki insanların Boris Johnson’ın sandığı kadar saf olmadığını düşünüyorum.

Kıta Avrupası’na gelince, Rus enerjisine büyük bir bağımlılık var ve bu sorun olmaya devam edecek. Sosyal Demokrat bir liderliğe sahip Almanya, Washington’a karşı esnek olmaya devam ediyor, ancak Avrupa’nın ABD yanlılığı konusundaki durumun Angela Merkel dönemindekiyle tamamen aynı olduğunu düşünmüyorum. Fransa’da ne olacağını bilmiyoruz: Marine Le Pen’li Ulusal Cephe, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu kazanabilir ve hepimizin bildiği gibi Avrupa aşırı sağı Putin ile daha yakından müttefik. Yeni seçilen bir diğer aşırı sağ figür olan Macaristan’daki Viktor Orbán da Rusya’ya daha yakın.

Yani evet, askeri harcamalarda artış ve NATO’ya doğru bir hareket var gibi görünüyor. Ancak bu ülkelerin birçoğundaki iç durum o kadar değişken ki, bunun AB, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri arasında güçlü bir ittifakla sonuçlanacağı söylenemez. Kısa vadeli sonuç NATO’nun güçlenmesi olabilir, ancak orta ve uzun vadede Batı ittifakının zayıfladığını görebiliriz.

Hem Amerika Birleşik Devletleri’nin hem de Avrupa’nın jeopolitik durumuna baktıklarında çoğu analistin gözden kaçırdığı tek şeyin bu olduğunu düşünüyorum. Sadece dış politikaya bakıp iç politik mücadeleleri analizinizden dışlayamazsınız. Benim düşünceme göre bu yeni uluslararası sahnede Batı’nın uzun vadeli tutumunu görmeye çalışıyorsak bakmamız gereken faktör bu.

 

(Bu yazı https://jacobinmag.com/2022/04/russian-invasion-ukraine-us-sanctions-inflation-global-economy adresinden Pelin Tuştaş tarafından çevirilmiştir)

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER