Cumartesi, Nisan 20, 2024

CHP’li Toprak: Türkiye ile Rusya arasında varıldığı öne sürülen İdlib Anlaşması’nın ayrıntıları kamuoyuna açıklanmalı

CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunda İdlib ve güvenli bölge konularını da ele aldı. 

Toprak raporunda “Türkiye ile Rusya arasında varıldığı öne sürülen İdlib Anlaşması’nın ayrıntıları kamuoyuna açıklanmalı ve halkın yeni mülteci akını, cihatçı terör tehdidi kaygıları giderilmelidir.” ifadelerine yer verdi.

CHP İstanbul Milletvekili Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunda İdlib ve güvenli bölge konularına yer verdi.

Toprak’ın raporda yer verdiği ifadeler şöyle:

“Erdoğan-Putin arasında gerçekleşen görüşmeden yansıyan bilgiler, Rusya’ya yeni tavizler karşılığında Türkiye’nin aşamalı şekilde çekilmeyi, İdlib’in Rusya ve Suriye ordusuna bırakılmasını kabul ettiğini işaret ediyor! İdlib’te hızla büyüyen insani sorunun yanı sıra ülkemiz açısından hayati önem taşıyan “cihatçı terör” sınırlarımızı tehdit ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çerçevede gerçekleştirdiği Moskova ziyaretinden gelen bilgiler, yapılan açıklamaların satır aralarındaki mesajlar İdlib’in her koşulda Suriye rejiminin kontrolüne gireceğini, iktidarın yenilgi görüntüsü vermemek için aşamalı bir planla İdlib’den çekileceğini gösteriyor. TSK’nın gözlem noktalarının bir bölümünün Suriye ordusunun kontrolüne geçen bölgelerde kalması ve kuşatma altında olması nedeniyle, Putin’in TSK gözlem noktalarına saldırı olmayacağı güvencesini verdiği, TSK noktalarına yakın yerlerde Rus askeri gözlem noktalarının kurulmasına başlanacağı anlaşılıyor. Gerek Erdoğan gerekse Putin’in ateşkesin terör örgütlerini kapsamayacağını terörün kesinlikle bitirileceğini ifade etmeleri de mutabakatın bir başka ifadesi. Yani Rusya ve Suriye Ordusunun İdlib’te el Kaide kökenli Heyet Tahrir Şam (HTŞ) başta olmak üzere cihatçı radikallerin bölgeden temizlenmesi ısrarına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onay verdiğini, TSK gözlem noktalarında bu gruplarla ilgili bugüne kadar derlenen bilgi ve istihbaratın Rusya ve Suriye Ordusu ile paylaşılacağını söyleyebilirim. Karşılığında TSK gözlem noktalarının güvenliği sağlanacak. Zaten Rusya tek taraflı ateşkesin ilan edildiğini duyururken Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya’dan gözlem noktalarına bir saldırı olmayacağı güvencesini aldıklarını açıkladı. İdlib’deki TSK gözlem noktalarının sayısı artırılırken, konumlanma yerleri kuzeye doğru yani Türkiye sınırlarına doğru yoğunlaştırılacak ve TSK bölgedeki gözlem noktalarını aşamalı şekilde yumuşak geçişle boşaltacak. Böylece iktidarın İdlib’de politik-askeri iflası ve yenilgi görüntüsünün üzeri örtülecek! İdlib’de bu çerçevede ilan edilen ATEŞKES gerek Suriye ordusunun gerekse cihatçı terör örgütlerinin yeni bir çatışma öncesi konumlarını güçlendirmeleri amacına dönük olsa da bir anda ABD’nin İdlib’e hava saldırısı düzenlemesi ateşkesin uzun ömürlü olmayacağının göstergesi!”

İDLİB’TEN GÖÇ EDENLER 1 MİLYONU AŞTI

“Türkiye ile Rusya arasında varıldığı öne sürülen İdlib Anlaşması’nın ayrıntıları kamuoyuna açıklanmalı ve halkın yeni mülteci akını, cihatçı terör tehdidi kaygıları giderilmelidir! Rusya-Türkiye arasında İdlib konusunda anlaşmaya varılmış olsa da sınırlarımızda yığılan yüz binlerce Suriyelinin sorununun çözümü, göçün önlenmesi, rejim güçlerinin her an olası bir saldırısıyla bu milyonların yeniden Türkiye’ye geçmek üzere hareketlenebileceği göz ardı edilemez. Sınırımızdaki bu insani felaketin yaklaşan kış aylarında daha da vahim bir hale bürünmesi, Suriye ordusunun saldırılarıyla bu kitleleri Türkiye içlerine itmek ve Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak istemesi ihtimalleri her an mevcut. Türkiye sınırına gelenlerin bölgedeki yabancı medya kuruluşlarına yaptıkları açıklamalara bakılırsa istediği iki şey var: Ya İdlib’e saldırıların ve bombardımanın durması ya da Türkiye’nin sınır kapılarını açması ve buradan Türkiye’ye, Avrupa’ya geçişlere izin vermesi. Şu ana kadar İdlib’den Türkiye sınırına yakın yerlere göç edenlerin sayısının 1 milyonu aştığı belirtiliyor. Başta Hatay, Cilvegözü, Reyhanlı olmak üzere sınır illerimizde ve ilçelerimizde güvenlik önlemlerinin artırılması, halkın can güvenliğinin sağlanması, kaçak ve kitlesel geçişlerin önlenmesi kaçınılmaz. Sınırlarımıza dayanan kitleler içinde silahlı kişilerin de yer aldığı yönündeki bilgiler ve görüntüler bu eylemlerin cihatçı sızmalara zemin yaratmak amaçlı olabileceğini de akla getiriyor. Savaştan kaçan siviller, kadın ve çocuklar ile silahlı kişilerin ayırt edilmesi, terör örgütü mensuplarının kesinlikle geçişine izin verilmemesi konusunda çok hassas olunmak zorunda. Daha önce savaşmak üzere Suriye’ye geçen tüm yabancı ülke vatandaşı cihatçılara göz yumulmasının sonuçları bugün ülkemize yönelik bir terör tehdidine dönüştü. Uygulanan açık kapı sınır politikasının yanlışlığı bugün bir kez daha en somut haliyle karşımıza çıkıyor. O nedenle Güney sınırlarımızın ötesinde oluşturulması düşünülen yeni bir güvenli bölge ve gerisinde tutulacak mültecilerin yer aldığı kampların güvenliği, denetimi üzerinde Rusya ve Suriye yönetimi ile koordinasyon sağlanmalı, BM ve AB ile insani yardım ve destek için işbirliğine gidilmelidir. Bu yeni kampların kurulması planlanan yerlerin Suriye toprağı olduğu, gözetim ve denetimin de Suriye yönetiminde olması gerektiğinden yola çıkılarak, rejim güçlerinin bu kitleleri Türkiye’ye karşı her an provokasyon amaçlı kullanabileceği de gözden kaçırılmamalıdır!”

ABD-SDG’NİN İSTEDİĞİ OLUYOR

Türkiye’nin İdlib’de içine düştüğü sıkıntılı tabloda; ABD İdlib’i bahane ederek Türkiye’den Fırat’ın doğusunda yeni tavizler talep edebilir. SDG’nin açıklamaları bu durumu yansıtmaktadır. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ABD ile yürütülen Fırat’ın doğusu ve Güvenli Bölge Mutabakatı’na rağmen pazarlıkların iki tarafın “parmaklarını ısırırcasına” sürdüğünü ifade etmesi, ABD ile anlaşmanın istendiği gibi gitmediğini ve sorunların aşılamadığını göstermektedir. Putin’in ABD ile yapılan güvenli bölge mutabakatına destek beyan etmesi, ABD’nin de ateşkesin akabinde İdlib’i bombalaması, iki ülkenin Türkiye’ye karşı ellerindeki kozları anlaşmalı şekilde kullanabileceklerini işaret etmektedir. Ana omurgasını PYD’nin silahlı kolu YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) açıkladığı güneye doğru çekilme ve silahlı güçlerini güvenli bölgenin güneyine konuşlandırma planıyla ilgili ayrıntılar sızdıkça, ABD ile mutabakatın daha çok ABD ve SDG taleplerinin kabulünden oluştuğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’nin Güvenli Bölgenin kontrolünün TSK ve desteklediği ÖSO tarafından yapılması, ABD ve SDG tarafından kabul edilmediği için TSK ve ABD güçlerinin güvenli bölgede birebir devriyeye çıkacakları açıklandı. Yani 1 askerimize karşılık bir ABD askeri ya da ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinde yer alan ülkelerin askerleri görev yapacak. Bazı bölgelerde ise Türk askeri olmayacak. Bu tamamıyla ABD-SDG’nin istediği bir şeydi. Ayrıca SDG’nin çekildiği yerleşimlerde, kentlerde güvenliğin Kent Askeri Meclisleri tarafından sağlanacak olması da buralarda SDG’nin dolayısıyla PYD-YPG’nin, PKK’nın kontrolünün sürmesi demektir. Bu askeri konseylerin, meclislerin hemen tamamı PYD tarafından kuruldu ve onların kontrolünde. Dolayısıyla SDG çekilse de çekildiği yerlerde kontrolünü sürdürecek demektir. ABD ve SDG’nin Türkiye’yi taviz vermeye zorladıkları, bunda ısrarlı oldukları anlaşılıyor. Özellikle İdlib’de gelişen tehlikeli süreç ve Türkiye açısından ortaya çıkan yeni, ağır sorunlar ABD-SDG’nin taviz kopartma çabalarını daha da artırmalarına zemin hazırlayacaktır.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER