CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, AK Parti’nin ekonomi politikalarına dair bir açıklama yayınladı. AK Parti’nin “sorunları bitirmek değil, yoksulluğu sürdürülebilir hale getirmek” istediğini ifade eden Karabat, ekonomide artan kayıtdışılığa da dikkat çekti.

Ekonomi yönetiminin iyimser açıklamalarına da değinen Karabat; “Halen Türkiye yüksek enflasyon kıskacı altında ve uzun vadeli de olsa enflasyonun düşeceğine yönelik işaretler yok” dedi.

Enflasyonun belirli kesimlere servet transferi yarattığını ifade eden Karabat; “Halkın büyük kısmı enflasyon nedeniyle derin yoksulluğa gömülürken, küçük bir kısım enflasyonu bahane ederek servetine servet katıyor” ifadelerini kullandı.

'Carry trade denilen faize gelen sıcak para ile rezervlerin arttığını bilmeyen yok'

AK Parti’nin Merkez Bankası rezervlerindeki artış ile övündüğüne değinen CHP’li Karabat, sıcak para tehlikesine işatet ederek şunları söyledi:

* Carry trade denilen faize gelen sıcak para ile rezervlerin arttığını bilmeyen yok. En ufak riskte bunların arkasına bakmadan ülkeden çıkacağı ve rezervlerin yeniden eksi dip seviyeleri göreceğini bilmeyen yok. Siz yarattığınız katma değerle değil, emanet parayla rezervleri kağıt üzerinde artırıyorsunuz.

'Krizin bitmesi mümkün değil'

AK Parti’nin yönetim anlayışının Türkiye’nin toparlanması önünde en büyük engel olduğunu belirten CHP’li Karabat; “Hukukun üstünlüğü, demokratik hakların kullanılması, yatırım güvencesi, Anayasa’nın uygulanması, planlı üretim ve kalkınma planı… Bunların hiçbiri yapılmadığı için krizin bitmesi mümkün değil. Devlet yönetiminde ne hukuka ne etik herhangi bir değere saygı söz konusu değil” dedi.

Karabat’ın açıklaması şöyle:

CHP'li Gökçen: Tuzaklı masaya oturmadığımız için intikam duygusuyla hareket etmenize acıyarak bakıyoruz CHP'li Gökçen: Tuzaklı masaya oturmadığımız için intikam duygusuyla hareket etmenize acıyarak bakıyoruz

'Kayıt dışılığa sarılan AK Parti ülkenin temellerini sarsıyor'

"AKP’nin ekonomi politikaları sorunları bitirmek değil, yoksulluğu sürdürülebilir hale getirmek üzerine kurulu.

Ekonomide kayıt dışılık her alana yayılıyor ve bu durum devletin kurumsallığının iyice sarsılmasına neden oluyor.

Ama Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek’e sorarsanız, ekonomide dezenflasyon süreci ve toparlanma yaşanıyor.

Böyle bir durum tabii ki söz konusu değil.

Enflasyon oranlarında bir yıl öncesine göre gerileme baz etkisi kaynaklı.

Halen Türkiye yüksek enflasyon kıskacı altında ve uzun vadeli de olsa enflasyonun düşeceğine yönelik işaretler yok.

Ekonomi yönetiminin övündüğü bir diğer konu ise TCMB rezervlerindeki artış.

Carry trade dediğimiz faize gelen sıcak para ile rezervlerin arttığını bilmeyen yok. En ufak riskte bunların arkasına bakmadan ülkeden çıkacağı ve rezervlerin yeniden eksi dip seviyeleri göreceğini bilmeyen yok.

Siz yarattığını katma değerle değil, emanet parayla rezervleri kağıt üzerinde artırıyorsunuz.

Buna ekonomide toparlanma diyemeyiz. Ne tüketicinin ne de yatırımcının bu ekonomiye güveni halen yok.

Türkiye maalesef dünyada yatırım yapılabilir ülkeler arasında yer almıyor.

Bu yıl bütün kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin notunu artırdı ama halen yatırım yapılabilir seviyenin çok altındayız.

Yabancılar Türkiye’ye parasını getiriyor ama ne borsaya ne de fabrika yatırımına gelmiyorlar. Sadece faiz için kapımızı çalıyorlar.

Peki, ülke ekonomisi nasıl çevriliyor?

Öncelikle sayıları tam olarak bilinmemekle birlikte, 10 milyon civarında olduğu tahmin edilen yabancılar, mülteciler sayesinde.

SGK kayıtları olmadan mülteciler çeşitli işlerde çalışıyorlar. Bu insanların tükettikleri elektrikten, yedikleri yemeklere kadar bir katma değer yaratılıyor. AKP ayrıca bunları tutmak için başta AB olmak üzere Batı’dan çeşitli fonlar alıyor.

İkincisi, vatandaşlarımızın da sigortasız işleri kabul etmesi durumu söz konusu. İnsanlar kısa dönemli ek işler yapıyor. Bunlar da kayıt dışı ekonomiyi besleyen unsurlardan birisi.

Üçüncü olarak da, vergiden kaçan işletmelerin sayısı da hızla artıyor. Bunların rantlarına göz yumuluyor.

Enflasyonun da belirli kesimlere servet transferi yarattığını biliyoruz. Halkın büyük kısmı enflasyon nedeniyle derin yoksulluğa gömülürken, küçük bir kısım enflasyonu bahane ederek servetine servet katıyor.

Ama bizim rasyonel zemin diyen bakanımız ne yaptı? Gitti vatandaşın ödediği KDV’yi yüzde 18’den yüzde 20’ye çıkardı.

Halka büyük yalanlar söyleniyor. 2025 yılında her şeyin daha iyi olacağı belirtiliyor. Bu kafayla devam edildiği sürece Türkiye’nin toparlanması asla söz konusu değil.

Atıl işsizlik oranı yüzde 27’ye ulaştı. Her gün bir konkordato ve iflas haberi geliyor. Bunlar daha da artacak.

Bu kriz çok daha derinleşmeden faiz indirimleri başlayacak. Böylece krizin etkileri ötelenmiş olacak. En son alınan kredi ve kredi kartı borcu yapılandırması da bunun bir göstergesi.

Hukukun üstünlüğü, demokratik hakların kullanılması, yatırım güvencesi, Anayasa’nın uygulanması, planlı üretim ve kalkınma planı… Bunların hiçbiri yapılmadığı için krizin bitmesi mümkün değil.

Sonuç olarak;

Ülkede kaçak yaşamak, vergi kaçırmak, işçiyi sömürmek, fahiş fiyata mal satmak meşrulaştırılıyor.

Devlet yönetiminde ne hukuka, ne de etik herhangi bir değere saygı söz konusu değil."