Cuma, Nisan 19, 2024

CHP ve SPD’nin neoliberalizme karşı ortak politikaları

Ahmet Sunal
Ahmet Sunal
1990 yılında doğdu. Lisans ve yüksek lisans eğitimini Ege Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema Bölümünde tamamladı. Yine aynı bölümde uluslararası habercilik alanında doktora eğitimini sürdürüyor. Türkiye'nin ilk antik kent film festivali olan I., II. ve III. Aizanoi Kısa Film Festivali’nin ortak düzenleyicisi. AB-TR ve lokal medya analizleri yapmaktadır.

Sayın Kılıçdaroğlunun başarılı yönü olarak değerlendirilen barışçı ve uzlaşma odaklı çözüm metotları ön plana alınıp, Rusya-Ukrayna arasında uzlaşmalara katkı sağlanabilirse hem Avrupada hem de Türkiyede demokratik solun daha güçlü bir konuma gelebileceğini ifade edebiliriz.

Dünya birçok sorunla karşı karşıya. 11 Eylül saldırıları sonrası ivme kazanan sağ popülist oluşumların etkisi gün geçtikçe azalıyor. Toplumsal adaletsizlik, iklim krizi veya her anlamda sömürüye dayanan küresel düzenin iyileşmesine yönelik etik anlayış ve bilime dayanan politik girişimlerin üretilememesi, büyük bir belirsizlik getirdi beraberinde. 21. yüzyılın başlarında “korku iklimi”nin oluşturduğu güvenlik ihtiyacına yönelik sağ popülist partilerin söylemsel fırtınaları, ağaçları gövdelerinden kopararak, “özgürlük, adalet ve dayanışma” anlayışını askıya aldı.

Zihinsel üretim araçlarını oluşturan geleneksel medya ise neoliberal politikalarla güç kazanan ulus ötesi şirketlerin kazanç maksimizasyonu doğrultusunda bölgesel adaptasyon sağladı. Oluşturulan yapay dünya bir süre sonra insanlara yabancılaştı. İnsanlar da kendilerince yabancılaştı. Ancak yabancılaşan kalpler değildi.

YAŞANILABİLİR BİR DÜNYA İÇİN ÇAĞRI

Son zamanlarda demokratik solun yükselişini gözlemliyoruz. Küresel politikaların tıkanışı, krizlere çözüm bulunamayışı, pusula iğnesinin sola doğru kaymasına sebep oldu. 1863 yılında sosyal demokrasinin veya demokratik solun temelinin atıldığı ülke olan Almanya’daki sol ağırlıklı koalisyon hükümetinin politikaları, özellikle hükümetin dümeninde bulunan Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD), CHP ile birçok noktada birleştiren benzer politikaları bulunmaktadır. İki parti de özellikle yenilik ve değişim vurgusu yaparak, yeniye dair özlemi insanlarla paylaşmaya çalışmaktadır. Ortak noktaların birkaçını kısaca şöyle özetleyelim;

  • Neoliberal politikaların sınıfsal dışavurumu kutuplaşmaya karşı dayanışmanın, her anlamda eşitliğin ve karşılıklı saygının ön planda olduğu bir toplum anlayışı.
  • Demokrasinin güçlendirilmesi adına, güven oluşturma başta olmak üzere zihinsel onarım çalışmaları. Devletin karar alma mekanizmalarında şeffaflık, bu sürece hâlkın etkin katılımını artırmaya yönelik girişimler.
  • Emekçinin ve emeğin tekrar değer kazandığı bir sistem. Gelir dağılımı eşitsizliğine karşı politikalar.
  • Kapitalizmin bir süre sonra oluşturduğu tekelleşme ve haksız rekabet risklerine karşı denetim mekanizmasını daha etkin hâle getirerek, kontrolsüz sermaye gücüne karşı politikalar.
  • İklim sorununa karşı, örneğin yeşil ekonomi bağlamında akılcı, bilimsel politikalar.
  • Kısaca hedef; yaşanılabilir bir Dünya için onarım çalışmaları gerçekleştirmektir.

Ancak demokratik solun yükselişine, değişim ve yenilik politikalarına karşı neoliberalizmin güç mekanizmaları direnç gösterme adına hem küresel hem bölgesel manevra yapma esnekliğine sahipler.

OLASI KRİZLER BULUNUYOR

Neoliberalizmin sancılı sürecine pozitif anlamda katkı sağlayabilecek iki kriz noktası belirginleşebilir. Bunlar toplumun büyük bir kısmını etkileyen mülteci ve güvenlik politikaları olarak değerlendirilebilir. Uluslararası Politika Akademisi’nde (UPA) yayımlanan “Alman Medyasının Kılıçdaroğlu Yorumu” başlıklı yazımda, Alman kamu hizmet yayını ZDF’nin, Millet İttifakı’nın 13. Cumhurbaşkanı adayı ilan edilen Kemal Kılıçdaroğlu hakkında, seçimin gidişatına göre sonraki süreçte kriz olasılığı barındıran bazı söylemlerin arka planlarını değerlendirmiştim. Sağ ideolojilerin yükselişine etki eden mülteci ve güvenlik politikalarında zafiyet göstermeme adına, demokratik sol ağırlıklı Alman koalisyon hükümeti “realpolitik” tutum sergileyebilir.

Friedrich Ebert Vakfı’nın anket çalışmasını örnek gösterdiğim yazımda, Almanya toplumunda düzensiz göçe karşı çekince ve korku ile Rusya’yı tehdit olarak görmede ciddi bir yükseliş bulunmaktadır. Eğer Sayın Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilirse, Ortak Politikalar Mutabakat Metni’ndeki, “Düzensiz göçün kaynağı olan ülkelerle Geri Kabul Anlaşmaları” ve “Türkiye’ye yönelik kitlesel göçlerin kaynak ülkede kontrol edilmesine önem ve öncelik vereceğiz” maddelerini, Avrupa Birliği (AB) toplumlarına detaylı ve dikkatli anlatması gerekmektedir.

Bu konuya ayrı bir önem verilmezse, AB’deki sağ popülist partiler Türkiye aleyhinde politik girişimlerde bulunarak, ülkelerindeki sol partilere doğrudan, ülkemizdeki sol partilere ise dolaylı yoldan negatif etki edebilirler. Diğer kriz noktası, Rusya tehdidine karşı oluşan korku ise güçlü bir NATO sınırı oluşturma isteğini yansıtabilir.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun başarılı yönü olarak değerlendirilen barışçı ve uzlaşma odaklı çözüm metotları ön plana alınıp, Rusya-Ukrayna arasında uzlaşmalara katkı sağlanabilirse hem Avrupa’da hem de Türkiye’de demokratik solun daha güçlü bir konuma gelebileceğini ifade edebiliriz.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

Ahmet Sunal
Ahmet Sunal
1990 yılında doğdu. Lisans ve yüksek lisans eğitimini Ege Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema Bölümünde tamamladı. Yine aynı bölümde uluslararası habercilik alanında doktora eğitimini sürdürüyor. Türkiye'nin ilk antik kent film festivali olan I., II. ve III. Aizanoi Kısa Film Festivali’nin ortak düzenleyicisi. AB-TR ve lokal medya analizleri yapmaktadır.
spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI