Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP üst yönetimi bu gerçeği görmek istemese de yüzüncü yılında CHP’nin, bugün, seçim sonrası Türkiye’de, büyük bir eşikte ve krizde olduğu gerçeğini görmek, sadece CHP ve geleceği için değil, Türkiye ve geleceği için önemlidir.

9 Eylül 2023: CHP, Cumhuriyet gibi, yüzüncü yılını kutluyor.

İstanbul’da örgütlenen “CHP’nin Yüzüncü Yılı” toplantısındayım.

Konuşmacılardan biriyim.

İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, önemli bir konuşma yapıyor. Gelecek için slogan da bu konuşmadan çıkıyor: “CHP değişirse Türkiye değişir”.

Haklı Ekrem Bey; Cumhuriyet ve cumhuriyet modernleşmesinin kurucu aktörü olan CHP, hâlâ Türkiye’nin en önemli, etkin ve dönüştürücü aktörlerinden biri.

Konuşmasında “CHP, 1980’den bugüne ülkemizde ve dünyada olan değişime ayak uyduramadı, kendini yenileyemedi, değişimin gerisinde kaldı” diyerek, bugün CHP’nin yapması gereken atılımın sadece “lider odaklı” değil, daha da önemlisi “vizyon odaklı” bir tartışma ve değişim olması gerektiğini vurgularken de Ekrem bey haklı.

Doğru: CHP, yüzyıllık bir parti; dünya siyasi tarihinde, böyle uzun sürede önemli olarak yaşamını sürdüren az sayıda partilerden biri.

Doğru: Cumhuriyetin yüzyıllık serüveninde “kurucu aktör” ve “etkili ve dönüştürücü” aktör olarak da önemini devam ettirmiş bir siyasi parti.

Bu gerçeklerin görülmesi lazım.

Bununla birlikte, yüzüncü yaşında, belki siyasi tarihinin en büyük krizini yaşayan ve en kritik döneminden geçen bir CHP gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzu da unutmamalıyız. Başta Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP üst yönetimi bu gerçeği görmek istemese de yüzüncü yılında CHP’nin, bugün, seçim sonrası Türkiye’de, büyük bir eşikte ve krizde olduğu gerçeğini görmek, sadece CHP ve geleceği için değil, Türkiye ve geleceği için önemlidir.

Böyle düşünen herkes için de bir gerekliliktir.

CHP sadece seçimleri kaybettiği ve suya düştüğü için değil, 29 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ilk turundan sonra bugüne kadar yaptığı vahim hatalar, iktidar hırsı ve siyasi savrulmayla “sudan çıkamadığı için boğulma” riskiyle karşı karşıya.

ü

Rumi ne güzel söylemiş diyorum: “Günah işlediğin zaman hemen tevbe et.  İnsan suya düştüğü için değil, Sudan çıkamadığı için boğulur”.

CHP sadece seçimleri kaybettiği ve suya düştüğü için değil, 29 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ilk turundan sonra bugüne kadar yaptığı vahim hatalar, iktidar hırsı ve siyasi savrulmayla “sudan çıkamadığı için boğulma” riskiyle karşı karşıya.

CHP, Kemal Kılıçdaroğlu ve üst yönetimi;

Birincisi, kendine oy verenleri ve “değişim ve demokrasi” isteyenleri unuttuğu, onlara değer vermediği ve onların bugün kendilerini “değersiz ve dışlanmış” hissetmelerine neden oldukları, İkincisi, kendi parti içi iktidarlarını Türkiye ve geleceğinin önüne koyarak, “muhalefetsiz Türkiye” yaratma riskini arttırdıkları, Üçüncüsü, aşırı sağcı siyasi aktörlerle işbirliği yapmak; Atatürk’ü aşağılayan ya da AK Partili olan kişileri danışman atamak, parti içi aşırı otoriter baskı mekanizmaları uygulamak, toplum önünde doğruları söylememe gibi ciddi ve tahrip gücü yüksek stratejik hatalar yaptıkları, Dördüncüsü, Mart 2024 Yerel Seçimlerinde İstanbul, Ankara gibi kilit kentlerde seçim kaybetme riskini yükselttikleri ve bu riske önem vermeyen bir görüntüyü ortaya çıkartarak, “tevbe etme” isteği olmayan, sudan çıkamayan ve boğulma tehlikesi yaşayan bir CHP ve geleceği algısı yarattıkları içindir ki yüzüncü yılında, kutlamalar yerine geleceği belirsiz ve düştüğü suda boğulma riski yüksek CHP gerçeği ve tartışmasını başlattılar. Özgül Özel’in, 15 Eylül’de, CHP Başkanlığı aday adaylığını açıklaması; Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul BB Başkan adaylığı ve “CHP değişirse Türkiye değişir” sloganıyla lider ve vizyon temelinde partide değişim istemesi, Mansur Yavaş’ın Ankara BB Başkan adayı olduğunu açıklaması hatta Örsan Öymen’in başkan aday adaylığı çıkışı ve parti içi yönetimde ortaya çıkan vahim gelişmeler; her biri ve hepsi CHP’nin sudan çıkamama riskinin ve korkusunun tezahürleri olarak düşünülmeli. ŞİMDİ YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM

15 Eylül, Hrant Dink’in doğum günü.

Yaşasaydı, daha doğrusu hunharca öldürülmeseydi bugün 69 yaşında olacak olan Hrant’ın adına düzenlenen Uluslararası Hrant Dink Ödülü gecesindeyim. Ödül törenine iki muhteşem şarksınıyla katılan Mabel Matiz’i dinliyorum. İlk şarkısı beni tekrardan Rumi’ye götürüyor: Matiz, Rumi’yi yorumladığı şarkısında, “...ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım” diyor.

Yüzüncü yılında, 2023 seçimlerini kaybederek suya düştüğü için değil; daha da önemlisi,

Seçim sonrası dönemde hem seçmenini unuturak ve ona önem vermeyerek, hem de “tevbe et”mek yerine kendi parti içi iktidar mücadelelerine dönerek içine girdiği vahim savrulmayla sudan çıkamayan CHP;  ancak, “vizyon-lider” kesişim noktasında, Türkiye ve dünya sosyolojisini ve siyasetini doğru okuyarak ve “şimdi yeni şeyler söyleme lazım” deyerek başarılı olabilir. Bunun olabilmesinin ilk şartı ve hamlesi de değişim ve demokrasi isteyen CHP ve muhalefet seçmenlerine değer vermek ve Türkiye sevgisini, vatanseverliği, değişim ve demokrasiyi, parti içi iktidar oyunları ve kişisel çıkarların önüne koymaktır. Edebali’nin, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” ikazını dinlemek ve içselleştirmek ve ölümlerin, baskının, ötekileştirmelerin, şiddetin, kültür savaşlarının karşısında yer almaktır. Vizyon-liderlik-strateji ekseninde değişmek ve yenilenme sürecini başlatmaktır.

Ancak bu şekilde CHP, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere 2024 Mart Yerel Seçimlerinde kazanma şansını arttırır, Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında da etkin, dönüştürücü ve kilit bir aktör olmayı sürdürür.

ü