Perşembe, Mart 28, 2024

CHP Sözcüsü Öztrak: Yeni ve güçlü bir ekonomi programına ihtiyaç var

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Türkiye’nin içinde bulunduğu krizden ancak yeni ve güçlü bir programla kurtulabileceğini belirterek, “Türkiye derli toplu ve toplumun tüm kesimlerinin onayını alan yeni bir hikaye anlatmak zorunda” dedi.

Ekonomik ve Sosyal Konseyi derhal toplanması çağrısında bulunan Öztrak, “Yapılacak yeni programın üzerine, bugün artık hiçbir tutarlılığı kalmamış olan bütçeyi yeniden yapmak gerekiyor. Yeni bütçe Hazine garantilerinden yararlanan yandaş müteahhitleri, millet borca batarken devletten alacakları büyüyen kesimleri değil, mutfaktaki boş tencereyi göz önünde bulundurmalı” değerlendirmesinde bulundu.

Öztrak, belediyelerin yardımlarının engellenmesi ve maske tartışmaları hakkında ise “Bu maskeleri bizim belediyelerimiz aracılığıyla dağıtmış olsalardı, şimdi herkesin elinde 5 tane maskesi vardı. Ama ‘Ben, devletin anayasal bir parçasını siyaseten devre dışı bırakacağım’ dediğiniz andan itibaren bu saçma görüntülerle karşı karşıya kalıyoruz” diye konuştu.

CHP’nin milletin sandıkta Saray’a gereken dersi vereceğini söylemesine karşı, darbecilik laflarının tedavüle sokulduğunu belirten Öztrak, “Eğer sandığı kendinize darbe olarak görüyorsanız ülke çok sıkıntılı bir durumda demektir. Tek adam parti devleti rejimi korku ve telaş içindedir. Çünkü milletin taleplerine cevap verememekte ve sandık önüne geldiğinde milletin ilk fırsatta bu rejimi değiştireceğini bilmektedir” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Fox TV’de katıldığı Çalar Saat Hafta Sonu programında soruları yanıtladı.

Öztrak, şunları söyledi:

MİLLETİN VERDİĞİ CEVAPTAN DERS ALMAMIŞLAR

Sandık geldiğinde milletin Saraya gereken dersi vereceğini söyledik, buna karşı “Darbe mi istiyorsunuz?” diyerek tepki verdiler. Bunlar tehlikeli sözlerdir. Özellikle Sayın Özhaseki’nin, “Şapka alınıp gidilmez” sözleri başka bir şeyleri de çağrıştırıyor. Milletin iradesi gidin dediğinde gitmeme niyetini ortaya koyuyor. Bunu İstanbul seçimlerinde denediler. 13 bin oy fark vardı, millet bunun cevabını sert şekilde verdi, fark 800 bin oya çıktı. Ama hala ders almamış görünüyorlar. Bizim sözlerimizden darbe çıkmaz. CHP bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hep demokrasiden yana olacaktır.

SANDIĞI KENDİLERİNE DARBE OLARAK GÖRÜYORLARSA DURUM KÖTÜ

Eğer sandığı kendinize darbe olarak görüyorsanız ülke çok sıkıntılı bir durumda demektir. Benim de her zaman söylediğim gibi tek adam parti devleti rejimi korku ve telaş içindedir. Çünkü milletin taleplerine cevap verememekte ve sandık önüne geldiğinde milletin ilk fırsatta bu rejimi değiştireceğini bilmektedir. Ortada net bir tablo var. Ortakları, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üzerinden darbe girişiminde bulundu. Bu girişimi milletimiz, Silahlı Kuvvetlerimizin, polisimizin, bu ülkenin demokrasiye bağlı unsurları engelledi. Ardından OHAL ilan etmek suretiyle başka bir sivil darbe girişiminde bulunuldu. Bugün tek adam parti devleti rejimi, o gün ilan edilen OHAL’den sonraki gelişmeler neticesinde ortaya çıktı. Eğer tek adam parti devleti rejimi sandığı kendisi için tehlike olarak görme noktasına gelmişse, bu son derece riskli bir söylemdir. Bu söylemden derhal vazgeçmeleri lazımdır. Sandık gelince milletimiz tercihini yapacaktır. Sandıktan kim çıkarsa görevini yapacaktır.

TEK ADAMIN YENİDEN SEÇİLME UMUDU YOK

Sandığın ne zaman geleceğine tek adam parti devleti rejiminde bir kişi karar veriyor. Sarayın başında bulunan AK Parti Genel Başkanı seçime gitmek isterse seçime gidecektir. Seçime gidip gitmeme konusu tek adamın iki dudağı arasındadır. Ama anketlere baktığınızda bu saatten sonra tek adamın yeniden seçilme umudu, bu rejimin devam etme umudu sandıktan çıkmaz. Biz bir seçim beklemiyoruz ama seçime kara verildiği andan itibaren her an seçim olacakmış gibi hazırız, çalışıyoruz.

BELEDİYELERİMİZİ SAHA DIŞINA İTEMEZLER

Milletimizin çok büyük bir ittifakla seçmiş olduğu belediyelerimizin önüne sürekli engel çıkartmak niyetindeler. Kendi belediyelerinin işlerini de mümkün olduğunca kolaylaştırıyorlar. Sıkıntı şu, belediyelerimiz, Genel Başkanımızın ve Genel Merkezimizin koordinatörlüğünde çok iyi bir sınav veriyorlar. Elindeki son derece kısıtlı imkanlarla milletin derdine derman olabilmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Saray hükümeti bizim belediyelerimizle el ele vererek bu hizmetleri daha da etkili hale getirmek yerine buradan siyasi bir rant devşirmeye çalışıyor, belediyelerimizi sahanın kenarına itmeye çalışıyor. Yapamazlar. Biz millete bir söz verdik. Milletimizin derdine derman olmaya geliyoruz dedik. Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, buna çözüm bulacağız diye geldik. Bu hizmetleri yapmaya devam edeceğiz. Ama bu davranış biçimini de milletimizin takdirine bırakıyorum.

İNSANLAR CANINA KIYARKEN BU TARTIŞMALARIN ANLAMI YOK

El ele tutuşmamız gereken, millete hizmeti hep birlikte vermemiz gereken sıkıntılı günlerdeyiz. Canına kıyan bir gencimiz arkasında not bırakıyor, “Beni Koronavirüs öldürmedi, beni çaresizlik, sahipsizlik, umutsuzluk öldürdü” diyor. İnsanlar bu noktaya gelmişken, senin belediyen benim belediyem tartışmalarının hiçbir anlamı yoktur. Milletimize de hiçbir faydası yoktur.

EN BÜYÜK AÇIK, MİLLETİ KUCAKLAYAN CUMHURBAŞKANI AÇIĞI

Bu memleketin en büyük açığı herkesi kucaklayan, onun belediyesi bunun belediyesi o parti bu parti ayrımı yapmayan bir Cumhurbaşkanıdır. Ama maalesef şu anda cumhurbaşkanı koltuğunda AK Parti Genel Başkanı oturuyor ve millettin bu kadar sıkıntısı varken siyaset yapıyor. Daha geçen gün ulusa sesleniş konuşmasını izlediniz. Milletin derdi başından aşmış. Gencecik çocuk telefonunu rehin bırakıyor, 10 TL’lik benzin alıp kendini yakıyor. Ama Sarayın kibirli kişisi çıkmış yarım saat iletişim danışmanının evini anlatıyor. Bir de yok 45 metrekareymiş, yok kiraladığı arsa mezbelelikmiş millete acındırmaya çalışıyor. Bunların hepsi suni gündem… Biz milletin derdine derman olunsun istiyoruz. (Bir liderler zirvesi yapılsın istiyor musunuz?) Milletin derdine derman olmak için yapılacak her şeyde elimizi taşın altına sokarız ama biz böyle bir niyeti görmüyoruz. Tamamen farklı yerlere gidiş var ve bundan vazgeçilmiyor.

DEVLETİN ANAYASAL PARÇASINI DEVRE DIŞI BIRAKMA ÇABASI

(ABD’nin Suriye’de terör örgütüne maske yardımı yapması) Saray hükümeti 55 ülkeye tıbbi araç ve gereç yardımı yapmış, bunun içinde maske de var. Ama şu anda benim ülkemde maske takmak zorunlu olmasına rağmen yurttaşların büyük kısmına 5 maske dahi veremediler. Bunun arkasındaki sebep parasızlık mıdır? Tamamen iş bilmezlikten kaynaklanıyor. Çeşitli metotları denediler, bir türlü beceremediler. Bu maskeleri bizim belediyelerimiz aracılığıyla dağıtmış olsalardı, şimdi herkesin elinde 5 tane maskesi vardı. Ama “Ben, devletin anayasal bir parçasını siyaseten devre dışı bırakacağım” dediğiniz andan itibaren bu saçma görüntülerle karşı karşıya kalıyoruz. Bunu tasvip etmek mümkün değil. Sınırlarımızın ötesinde ülkemiz için tehdit olabilecek bir terör örgütüne kim yardım ediyorsa buna şiddetle karşı çıkarız.

GERÇEK MESELE BOŞ TENCERE

Şu anda meselemiz milletin mutfağında tencerenin kaynamaması. Bu krize biz kendi ekonomik krizimizin ve sıkıntılarımızın ortasında yakalandık. Mevcut iktidar 2007’den beri ekonomide doğru dürüst hiçbir tedbir almıyor. Özellikle 2009’dan sonra bu ülkeyi yabancı paraya, dövize dolara müptela etti. 2018’de bir uluslararası çekişme neticesinde ekonomi ciddi bir tepki verdi, çünkü çok kırılgan hale getirilmişti. Saray hükümeti hem insanları hem şirketleri borca batırarak bu işten çıkarız zannetti. Böyle borca batmış şirketlerle ve hane halkıyla bu krize yakalandık. Bu krizin tüm dünyada çok ciddi etkileri var. Büyük bir sıkıntının üstüne binde 9 büyümüş, 8 milyon işsizi olan bir ekonomi ve 30 milyar dolara düşmüş rezervlerle yakalandık biz bu krize. Tencere kaynamıyordu, insanlar çok büyük sıkıntıdaydı, bunları hatırlamamız lazım.

DESTEK DEDİKLERİ BORÇLAR NASIL ÖDENECEK?

Bugün geldiğimiz noktada iktidar ne yapıyor? Önce 100 milyar TL, sonra 200 milyar TL denen bir paket açıkladılar. Bu pakette ne var? Bu paketin 150 milyar TL’si borç. Esnafa destek dedikleri kredi, bir de kredi kartı dağıtıyorlar, o da borç. Kredi Garanti Fonu’nu kullanarak şirketlere kredi veriyorlar, bu da borç. Bunlar hep ödenecek. Vatandaşa ihtiyaç desteği deyip tüketici kredisi verdiler 22 milyar TL, bu da borç. Bu borçların hepsi ödenecek. Bunu nasıl ödeyecek? Vatandaşın işi gücü durmuş. 250 bin işletme faaliyet gösteremiyor. Berberler, kahvehaneler, lokantalar, her yer durmuş vaziyette. Hiçbir geliri kalmayan insanlara kredi veriyorsunuz. Krediyle bugünü idare etti, yarın bu krediyi öderken neyle idare edecek? Nasıl bu ekonomi canlanacak? Nasıl fırsata çevireceksiniz?

TOPLADIĞI PARA 537 MİLYAR TL, VERDİĞİ DESTEK 6-7 MİLYAR TL

Dünyada ülkeler vatandaşlarına 8,5 trilyon dolar destek veriyor. Örneğin İngiltere diyor ki, “Ey duran işletmede çalışan vatandaşım. Senin maaşının yüzde 80’i benden. Ey işletme sahibi, 3 aylık hasılatının yüzde 80’i de benden.” Türkiye’nin de gelir kayıplarını borçla değil devletin doğrudan verdiği yardımla telafi etmesi lazım. Bu senenin ilk 3 ayında bu devlet 176 milyar TL vergi toplamış. 23 milyar TL dış borç, 43 milyar TL iç borç almış. TCMB’nin 41 milyar TL’lik karını erken tahsil etmiş, elinden almış. TCMB matbaasında 56 milyar TL para basmış. 197 milyar TL’lik döviz rezervini satmış. Tam 537 milyar TL kaynak toplamış. Nereye gitti bu paralar? Vere vere ne veriyor? 200 milyar TL, onun da 150 milyar TL’si zaten borç Ayrıca sene başında İşsizlik Fonu’nda 131 milyar TL para varmış. Emeklilik maaşını asgari bin TL’den bin 500 TL’ye çekmekle ilgili bir düzenleme var. Bu telafi edici ödeme, böyle bir gider var. Baktığınız zaman destek olarak verilen para 6-7 milyar TL bir para. Topladığın para 537 milyar TL, vatandaşın cebine koyduğu para 6-7 milyar TL. 200 milyar TL’nin 150 milyar TL’si kredi, bu 6-7 milyar TL’lik desteği düştüğünüzde geri kalanı da İşsizlik Fonu’ndan yapılan kısa çalışma ödeneği, zorunlu ücretsiz izine çıkarmayla ilgili yapılacak ödemeler, bir de İşsizlik Sigortası’ndan yapılan ödemeler var. Bunlar zaten işçinin tasarrufu olan İşsizlik Fonu’ndan yapılan ödemeler.

SARAY MİLLETE DOĞRU DÜZGÜN DESTEK VERMİYOR

Saray hükümeti millete doğru düzgün destek vermiyor. Nitekim, desteklerin milli gelire oranı yüzde 2. 2008 yılında, krizden çıkış için verilen desteklerin milli gelire oranı yüzde 6 idi. Bugün onun üçte birini ancak verebiliyor. Neden? Çünkü kötü yönetim nedeniyle elinde bir şey kalmadı.

ÇÖZÜM BULACAKLARINA KUTUPLAŞTIRIYORLAR

Türkiye’de gerçek işsiz sayısı 8 milyonun, gerçek işsizlik oranı yüzde 25’e yakındır. Kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin gibi uygulamalar da işsiz sayısının içinde gözükmüyor. Kapatılan 250 bin işletmede 2,5 milyon insan işsiz kalmış vaziyette. Doğru yapmıyorlar. Garip garip tartışmaların içine giriyorlar, ülkeyi daha fazla kutuplaştırıyorlar. Bugün yapılması gerekenler var. Öncelikle milleti de esnafı da borçlandırmaktan vazgeçin. Bu krizde uğranan gelir kayıplarını telafi edin, bütçeden karşılayın. İkinci olarak biz de bir normalleşmeden bahsediyoruz. Ama sağlık her şeyin başı ve aşı bulunana kadar bu tam bir normalleşme olmayacak. Her gün yeni normallerle karşı karşıya kalacağız.

5 KOYUN GÜTMEKTEN BAHSEDİYORLARDI, 5 MASKE DAĞITAMADILAR

Bu kadar para toplandığı halde vatandaşa 5 maske bile dağıtılamıyor. Hep 5 koyunu güdemezler diyen ama 5 maskeyi bile dağıtamayan bir Saray hükümetiyle karşı karşıyayız. Hem maske hem test meselesi artırılmalı.

YENİ VE GÜÇLÜ BİR EKONOMİ PROGRAMINA İHTİYAÇ VAR

Ekonomiyle ilgili meseleye geldiğimiz zaman, kaçış yok, büyük ihtiyaçlar var, bu ihtiyaçları karşılamak için para basmak zorundayız. Zaten para da basılıyor. 2001’de ülke olarak çok ciddi bir bankacılık kriziyle karşılaşmıştı, o dönemde krizden çıkış sürecinde ben de Hazine Müsteşarı olmuştum. O dönemde edindiğimiz tecrübeleri de burada kısaca aktarmak isterim. Burada en önemli mesele çapa meselesidir. Güçlü bir çapaya ihtiyaç vardır ve bu ancak güçlü bir program üzerinden olabilir. Türkiye yeni bir hikaye anlatmak zorundadır, bu hikaye derli toplu olmak zorundadır. Bu hikaye tüm toplum kesimlerinin onayını almalıdır. Herkes adaletle davranıldığı kanaatinde olmalıdır. Ayrıca iktidar bu programı uygularken sürekli hesap vermelidir. Onun için diyoruz ki, Ekonomik ve Sosyal Konseyi derhal toplayın ve bu programı orada tartışın.

BÜTÇENİN TUTARLILIĞI KALMADI, YENİSİ YAPILMALI

Türkiye’nin yüzde 5 büyüme hedefi var. Damat Bakan da bu hedefin arkasında olduğunu tekrarlıyor. Biz yüzde 5 büyüme hedefiyle ilgili heyecanını anlıyoruz ve destekliyoruz. Ama bunu tutturamazsa o görevi bırakması gerekiyor. Ya da oturup ciddi bir program yapacaklar, bu büyüklükleri gözden geçirecekler. Bu programın üzerine, bugün artık hiçbir tutarlılığı kalmamış olan bütçeyi yeniden yapacaklar. Bütçeyi yeniden yaparken, mutfaktaki tencereye ağırlık verecekler. Bugün Hazine garantilerinden yararlanan yandaş müteahhitleri, millet borca batarken devletten alacakları büyüyen kesimleri geri plana itecek düzenlemeleri de yapacaklar.

BU ENFLASYON HEDEFİNİN TUTMASI İÇİN YENİ BİR HİKAYE LAZIM

(Merkez Bankası’nın enflasyon tahminlerini düşürmesi) bana göre gerçekçi değil. TCMB’nin elindeki model çıktı açığı üzerinden enflasyonu tahmin ediyor. Ama şu ortamda hem arz hem talep durmuş vaziyette. Dolayısıyla çıktı açığına dayanan modellerin doğru enflasyon tahmini yapması mümkün değil. Doların TL karşısında değerinin 7 TL’ye çıkması, o enflasyon hedefinin gerçekleşmesini kesinlikle zora sokuyor. Böyle bir enflasyon hedefinin gerçekleştirilmesi için milletin, ekonomik aktörlerin önüne ciddi bir hikaye konması gerekiyor. 2001’de de devlet para bastı ama arkasına ciddi bir hikaye koydu. Millet inandı ve iktidar yapabileceğini, kararlı olduğunu gösterdi. Enflasyona neden olmadan bu paralar daha sonra piyasadan geri çekildi. Bu yapılabilir, geçmişte yapıldı zaten.

BASTIĞINIZ PARANIN ARKASINDA DURMANIZ GEREK

(Doların 7 TL’yi geçmesi) Doları 7 TL’nin altında tutmak gibi ilginç bir yaklaşım içine girdiler. Bunu 7 TL’nin altında tutabilmek için ihtiyaç duyulan tedbirleri almak yerine ülkenin dövizlerini sattılar. Şimdi dövizler bitti. En son Mart sonunda ülkenin SWAP hariç net döviz rezervi 6 milyar dolardı. Bugün geldiğimiz yerde SWAP dahil 15 milyar dolar, SWAP’ları düştüğünüzde döviz rezervlerimiz negatif. Söylediğim de bu… Para basacaksanız, bastığınız paranın arkasında neyle duracaksınız? Nasıl koruyacaksınız? Ya elinizde rezerviniz olacak ya da bunun arkasına ciddi bir hikaye ve tedbirleri koyacaksınız.

TÜRKİYE’NİN IMF’YE GİTMESİNİ İSTEMEYİZ

(IMF bir seçenek mi?) Ben bu ülkenin Uluslararası Para Fonu’yla bu işi götürmesini istemem. Bu iktidar, ki öyle görünüyor, ülkeyi giderek Uluslararası Para Fonu’nun kapısına düşecek duruma getirdiyse bu çok acı bir tablodur. Ama şunu da bilelim, IMF bizim de ortağı olduğumuz bir kurumdur. Ama IMF ile program yapma meselesi, sonuç itibariyle ekonominin ciddi zaaf içinde olduğunu gösterir. Bu zaaftan çıkabilmek için de çok sert bir takım önlemlerin alınması gerekir. Oysa bugün bizim ihtiyacımız, vatandaşın derdine derman olmaktır. Vatandaşın sıkıntılarını, mutfaktaki tencerenin dolmasını her şeyin önüne almak zorundayız. İnsanların işlerini ve işyerlerini korumayı her şeyin önüne almalıyız.

SORUMLU BİR ÇIKIŞ STRATEJİSİNE İHTİYAÇ VAR

Ve bir hedefimiz olmalı… bir çıkış stratejisi üzerinde konuşmaya başladık. Salgın yavaş yavaş sönmeye başladı. Bunu söylerken daha hala çok ciddi ama çıkışta tedbirli davranmak lazım. Dünya buna sorumlu çıkış diyor. Sorumlu olmamız gerekiyor. Sağlık çalışanlarımızın fedakarlıklarının, milletimizin evde oturarak, işe gitmeyerek gelirini kaybetmesinin boşa gitmemesi için bu süreçten dikkatli ve sorumlu şekilde çıkmamız gerekiyor. Diğer taraftan ekonomide de çok sorumlu hareket etmemiz gerekiyor.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER