Toplumların ve ülkelerin 21. Yüzyılda gelişmesi ve kalkınmasının ön koşulu; demokrasi, hukuk ve insan hakları alanında çok ciddi bir ilerleme kaydetmeleri ile mümkündür. Kalkınma ve gelişme süreçleri bir bütündür. Salt ekonomik olarak kalkınamazsınız. OECD’nin insani gelişmişlik endeksini incelediğinizde kalkınan ve gelişen ülkelerin her alanda bunu gerçekleştirdiğini görürsünüz. Dolayısıyla demokrasisi, adalet ve eğitim sistemi, insan hak ve özgürlükleri gelişmemiş toplumların ekonomik alanda kat ettikleri mesafe geçicidir. Dünya tarihi bunun örnekleri ile doludur. Dolayısıyla bugün mevcut iktidarın soruna yaklaşımı eksiktir. Bunu görmek, dünyanın hangi yöne evrildiğini iyi okumak çok büyük önem taşımaktadır.
Hepimizin ortak arzularının başında ülkemizin üretmesi, zenginleşmesi ve tüm yurttaşlarımızın yaşam kalitesinin yükselmesi gelir. Bunun için hem yerli hem de yabancı girişimcilerin ülkemize daha fazla yatırım yapmasına ihtiyacımız var. Sayın Başbakanın "Yatırımcıların altına turkuaz halı sereceğiz" diyerek yeni teşvik paketi ihtiyacını duyurmasından da belli. Ancak yatırımcının gelmesi sadece halı sererek olmaz, o halıyı serdiğiniz zeminin de sapasağlam bir demokrasi ve hukuk devleti olması gerekir. Yerli-yabancı her yatırımcı parasını ve emeğini götüreceği yerde başta kendi can ve mal güvenliği olmak üzere tüm temel hak ve özgürlüklerin korunmasını ister. Kendi içinde, bölgesiyle ve dünyayla barışık bir ülkeye gitmek ister ama ülkemizden dünyaya verilen resim üzülerek söylemeliyim ki böyle değil. 67 yıldır üyesi olduğunuz ve Avrupa’nın vicdanı sayılan Avrupa Konseyi’nde Türkiye hakkında son derece ağır bir rapor görüşüldü. Önemli bölümünü, ifade özgürlüğü ile yargı bağımsızlığı konusunda ülkemizde yaşanan hak ihlalleri oluşturuyor. Stratejik hedef koyduğumuz Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz de yine demokrasi ve insan hakları karnemiz nedeniyle askıda. Tabii ki vatandaşlarımızın canına kasteden terörle mücadele edeceğiz ama
terörle mücadele ediyoruz diye basın özgürlüğü savunucusu bir gazeteciyi, dünyaca tanınan bir insan hakları savunucusunu, yazarları, akademisyenleri sırf düşüncelerinden ötürü kelepçeleyerek cezaevine tıkmaya devam ettikçe, gazeteleri ve televizyonları kararttıkça dünyadaki algımız değişmiyor, tam tersine pekişiyor.
Gazetecilerimizi, ülkenin aydınlarını, öğrencileri, öğretmenleri, düşündükleri, eleştirdikleri için yargılı infaz ederek cezaevlerine tıkarken; gazetelere saldıran, gazeteci döven, yurttaşlarımızın yaşam tercihlerine saldıran Vandalları, sokak fedailerini ne yaparlarsa yapsınlar serbest bırakan bir hukuk sistemi de ne içeriye ne de dışarıda bu ülkeye yatırım yapmak isteyenlere güvence vermez. Bırakın yatırımı,
turistik ziyaret için dahi gelmezler, gelmiyorlar.
