Cumartesi, Nisan 20, 2024

ÇGD: Cumhuriyetçiler derhal salıverilmelidir!

Çağdaş Gazeteciler Derneği yaptığı yazılı basın açıklamasında tutuklu Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin derhal salıverilmesini istedi

ÇGD’nin açıklamasının tamamı şöyle:

“Yargının siyasallaştığına ilişkin geçmişte yaşadığımız birçok örneğe, dün kamuoyuna duyurulan Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarına ilişkin iddianameyle bir kez daha şahit olduk. Yoğun tepkinin de etkisiyle 5 ayın ardından ancak ortaya çıkartılabilen iddianame, meslektaşlarımıza yönelik hukuki nitelikli ciddi hiçbir suçlama içermediği gibi Cumhuriyet’e yönelik yargısal sürecin aslında siyasi bir operasyon olduğunun açık belgesidir. ‘Savcılar tarafından yazılacak ancak hukuki nitelik taşımayacak bir iddianame nasıl olur?’ diye sorulursa, tartışmasız en güzel örneklerden biri olacak bu metin, ‘Türk Milleti’ adına yetki kullanan makamların yargı süreçlerini artık millet adına değil, bir grup adına işlettiğinin göstergesidir.

İddianamenin ‘bir hukuk metni olup olmadığı’ tartışmasını gerçek hukukçulara bırakıp, Çağdaş Gazeteciler Derneği olarak konuya basın özgürlüğü açısından baktığımızda daha karanlık bir tabloyla karşılaşmaktayız. Bir ülkede hukukun katledilmesinin, başta temel haklarımız olmak üzere herşeyin katledilmesi anlamına geleceğini gösteren bu iddianamede, basın özgürlüğü bir kez daha katledilmiştir. İddianamenin başında genişçe yer alan, tamamına da yedirilen Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasına ilişkin değerlendirmeler, basın özgürlüğünün temelini oluşturan ‘düşünce ve ifade etme özgürlüğü’ne, dolayısıyla demokratik hukuk devletlerindeki asıl bağların yok edilmesine yöneliktir. İddianameyi hazırlayan savcılar şunu çok iyi bilmelidir ki, gazetelerin yayın politikaları varlık nedenleridir ve okur ile gazete arasındaki ilişkinin en önemli belirleyenlerindendir. Biz gazetecilerin gözünden, yayın politikası üzerinden herhangi bir gazeteye suçlama yönelten savcılara verilecek tek mesaj: Bir mübaşir ne kadar savcılık yapabilirse, bir savcı da o kadar ‘yayın politikası’ üzerinden gazeteciliği yargılayabilir.

Savcılar bizleri şaşırtmadı ve tahmin ettiğimiz gibi haberler suç delili sayılmış. Suçlamalara zemin hazırlayan haberlerin çoğunluğu 2013 yılına yönelik; 2013 yılında neler yaşandığını iddianamedeki suçlamalar temelinden anımsarsak, Türkiye siyasi ve toplumsal tarihinin en önemli demokratik kitlesel tepkilerinden ‘Gezi Parkı Olayları’ oldu. Buna karşı AKP iktidarı, demokratik talepleri görmezlikten gelip şiddet kullanarak tepkiyi bastırmaya çalıştı. Aynı yıl AKP iktidarına yönelik ciddi emarelerin olduğu yolsuzluk operasyonu gerçekleştirildi. Bu iki olay, basının yıl boyu hatta sonraki yıllarda da gündemsiz kalmamasını sağlayacak önemde ve yoğunlukta iki olaydı. Cumhuriyet gazetesi de her iki olaya ilişkin ‘kamuoyunu doğru bilgilendirme’ sorumluluğuyla hareket ederek çeşitli yönleriyle haberler yaptı. Ne yazık ki bu konulardaki haber, yazı ve röportajların suçlamalara dayanak olmuş. Haber, yazı ve röportajların suçlamalara dayanak yapılması, basın özgürlüğü karşıtlığı kadar pratikte gazetelere, ‘magazin ve çiçek-böcek haberleri dışında haberler yapmayın’ demektir. Bırakın gazeteciler gazeteciliklerini yapsın halk da doğruları öğrenebilsin.

İddianame ne yazık ki başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile AKP iktidarının basınla kurduğu sistematik ilişkinin yansımasıdır. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın basına yönelik tepkilerini ‘terör örgütü’ bağlantısı üzerinden dile getirmesi iddianamede de gözüme çarpan öncelikli başlıklardan. Savcıya göre, Cumhuriyet gazetesi, Türkiye’nin köklü ve önemli gazetelerinden ve gazetecilik ekollerinden biri değil de Türkiye düşmanlarınca ele geçirilmiş bir kurum. Bu anlayışı bizler, ifade ettiğimiz gibi ‘herkesi terörist ilan etmekten çekinmeyen’ başkalarından çok çok iyi tanıyoruz. Kendi aldıkları siyasi kararlar ağır bedelleriyle yüzleşemeyenler ancak böyle suçlamalarla yönlendirme yapabilir.

İddianamede suçlamaların dayanaklarından bir diğerini de ‘tanık’ ifadeleri oluşturuyor. ‘Tanık’lar kim diye baktığımızda üç isim çok dikkat çekici. Gazetecilik kisvesi altına girip AKP’nin politikalarına güzelleme yapan Cem Küçük ile 15 Temmuz Darbe Girişim’ni yapanların örgütü olarak ifade edilen Fethullah Gülen Cemaati’nde bir dönem etkin görevler üstlenmiş sonra ‘U dönüşü’ yaparak AKP kalemşoru olmuş Hüseyin Gülerce ve Latif Erdoğan ‘tanık’lar arasında. AKP-FETÖ ilişkileri konusunda yapacakları tanıklıklar kesin sonuç verici olacak kişilerin, Cumhuriyet gazetesi iddianamesinde ‘tanık’ olarak yer alması olsa olsa şu anda cezaevinde olan Cumhuriyet gazetesi karikatüristi Musa Kart’ın çizgileriyle anlatılabilir.

‘Basın özgürlüğü’ ve gazetecilik adına Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerine yönelik bu iddianamenin, Türkiye’nin hala hukuk devleti ve demokratik hakların korunduğu bir ülke olduğunun söylenebilmesi için geri çekilmesi ve meslektaşlarımızın derhal salıverilmesini bekliyoruz.”

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER