Perşembe, Mart 28, 2024

ÇGD: 24 Temmuz bayram değil basın özgürlüğü için mücadele günüdür!

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), 24 Temmuz Basın Bayramı nedeniyle bir basın açıklaması yaptı. ÇGD’nin yaptığı basın açıklamasında;  “Biz gazetecilere düşen, mesleğimizin ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalmak, basın ve ifade özgürlüğümüz için örgütlenerek mücadele etmek, her türlü zor koşula karşın karanlığın üzerine yürümektir. Yayınlarımızı özgür yaptığımız zaman, kamu yararı için doğruların peşinde koştuğumuz zaman, o günler bizim bayramımız olacaktır. Bu nedenle tüm meslektaşlarımızı ifade özgürlüğü için örgütlenmeye çağırıyor, basın özgürlüğü mücadele günlerini kutluyoruz.denildi. 

ÇGD’den yapılan açıklamanın tamamı şöyle:

“Basında sansürün ilk kez kaldırıldığı 24 Temmuz 1908, sansür memurlarının gazetelere sokulmadığı, gazetelerin 32 yıldır ilk kez özgür basıldığı gündür. Yıllarca süren ağır sansür döneminin 2. Meşrutiyet’le sona ermesiyle birlikte 24 Temmuz, basında sansürün kaldırılması ve basın bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır ama esasen kutlanan istibdat döneminin sona ermesidir. Daha sonra basında sansürün kat be kat artan hallerinin devreye sokulmasıyla Türkiye’de 24 Temmuz’lar Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak anılmaya başlanmıştır.

24 Temmuz’un yıl dönümünde valiler, bürokratlar, resmi kurumlar ‘basın bayramı’ kutlamak için sıraya girecek, her biri basının ne büyük önemde olduğunu, ne güçlüklerle çalıştığını yazacaktır. Hatta bazıları AKP iktidarlarında basın özgürlüğünün nasıl da geliştiğini anlatmaya çalışacaktır iki satırlık mesajlarında. Hiç zahmet etmesinler, süslü laflarına, kuru kutlamalarına gazetecilerin karnının tok olduğu bilinmelidir. Bugün ‘basın bayramı’ değildir. Basın ve ifade özgürlüğümüz için mücadele günüdür.

Bizler gazeteciyiz. Bayram kutlayamayan gazeteciler olarak sansürün kaldırılışının 111’inci yılında bakın ne durumdayız:

Sansür, yayım öncesinde medya metninin makaslanmasından ibaret değildir. Sansür, kamu gücünü kullananların yerine göre basını yönetmesi, yönlendirmesi, yerine göre yalan söylemesi, yerine göre devlet yönetiminden çok imaj yönetimine bel bağlaması, yerine göre mali gücüyle baskı altına alması, yerine göre terörü desteklemek gibi asılsız suçlamalarla gazetecileri sindirmeye çalışmasıdır. Özetle doğruları toplumdan uzak tutma yöntemlerinin tümüdür sansür.

– Ülkedeki basın kuruluşlarındaki tüm yöneticiler, hatta gazeteciler ‘bu haberi/yazıyı yayımladığımda başıma bir şey gelir mi’ diye düşünmekte midir? Elbette, Türkiye’de akla önce bu soru gelir.

– Medya grupları yönetiminde kamu görevlileri ya da kamu görevlileri adına çalışan denetmenler var mıdır? Vardır.

– Büyük medya gruplarının el değiştirmesi, satışı, yöneticilerinin değişmesi iktidarın yönlendirmesi ile yapılmış mıdır? Yapılmıştır.

– Ayakta kalabilmek için basın kuruluşları iktidar yönlendirmeli şirketlere ya da kamu kurumu ilanlarına bağımlı mıdır? Bağımlıdır.

– Gazete manşetlerine yön veren, manşete girecek kelimeleri dahi belirleyen, basın yöneticilerine doğrudan mesaj atıp talimatlar veren devlet görevlileri var mıdır? Vardır.

– Cumhurbaşkanı bizzat basın yöneticilerini bir araya toplayıp ulusal çıkarlar bahanesiyle iktidarın dış politika hamlelerine açıktan destek isteyerek medyayı kendi bakış açısına uymaya zorunlu tutmuş mudur? Evet.

Bunlar sadece yaşananların bir kısmıdır ve inkâr edilemez Türkiye gerçekleridir. Her biri sansürün farklı bir boyutu, sansür tanımının birer parçasıdır. Bu halde, Abdülhamit’in tramvay biletlerini sansürlediği günlerden bile daha karanlık günlerde olduğumuzu söylemek abartılı olabilir mi? Öyle ki bugünkü medya düzeni AKP yöneticileri tarafından bile “medyanın tamamını yandaşlaştırarak yanlış yaptık” diye eleştirilmektedir.

Türkiye’de basının yüzde 90’ı ekonomik olarak bağımlı, siyasi olarak taraf ya da taraf olmaya esir edilmiştir. Kalanı yargısal engeller, soruşturmalar, fiziksel saldırılar, kapatılma ya da susturulma tehditleri ve ekonomik darboğazla boğuşmaktadır. Cezaevindeki gazeteci sayısı 137’ye ulaşmıştır. Mahkemeler, olmadı RTÜK üzerinden yayın yasaklar, erişim engelleri konulmakta, cezalar kesilmekte. Eksik olmayan Cumhurbaşkanına hakaret davaları, sözde raporlarla ‘devlet-millet düşmanı’ suçlamaları, sokak ortasında dövülerek darp edilmek gazeteciler için artık sıradanlaşmıştır.

Bu karanlık günlerde sığınağımız kamu yararı için doğrular, demokrasi için özgürlük, gazetecilik için örgütlülüğümüzdür. İfade özgürlüğümüzü yeniden kazandığımız zaman, aynı istibdattan çıkan Osmanlı gazeteleri gibi iki katı, üç katı okur özgür basılan gazeteleri takip etmeye başlayacaktır. Biz gazetecilere düşen, mesleğimizin ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalmak, basın ve ifade özgürlüğümüz için örgütlenerek mücadele etmek, her türlü zor koşula karşın karanlığın üzerine yürümektir. Yayınlarımızı özgür yaptığımız zaman, kamu yararı için doğruların peşinde koştuğumuz zaman, o günler bizim bayramımız olacaktır. Bu nedenle tüm meslektaşlarımızı ifade özgürlüğü için örgütlenmeye çağırıyor, basın özgürlüğü mücadele günlerini kutluyoruz.”

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER