Öyle görünüyor ki seçimlerin akabinde yeni kurulacak olan hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın en büyük sınavlarından biri de adalet ve yargının işleyişi olacağa benziyor. Son dönemde cezaevlerinde artan af ve yeniden yargılama beklentisi bunu gösteriyor. Son zamanlarda Türkiye'deki cezaevlerinde, mahkûmların af beklentisi oldukça yüksek. Öyle ki aileleri meydanlarda eylem yapmaya başladılar. Sosyal medyadan meydanlara inen bir talep ile karşı karşıya kalınan bir süreçteyiz. Peki, af nedir? Af, bir suçtan mahkûm olanların cezalarının hafifletilmesi ya da tamamen kaldırılması anlamına gelen bir kavramdır. Af, devletin yargı kararlarını etkileyebilen bir yetkisidir ve genellikle toplumsal baskı, siyasi baskı, toplumsal barışın sağlanması, hukukun üstünlüğü gibi nedenlerle kullanılır. Af talepleri, cezaevlerindeki insanların özgürlüklerini geri kazanma umutlarını artırırken, adalet sistemi ve toplumun genelinde tartışmalara neden olabiliyor. Bu tartışmaların etik ve hukuki boyutları da var. Cezaevleri, suç işleyenlerin cezalandırıldığı ve yeniden topluma kazandırıldığı yerlerdir. Cezaevlerindeki koşulların iyileştirilmesi ve insan haklarının korunması konusunda atılacak adımların tartışılması gerekiyor. Bu konular cezaevindeki mahkûmlar için önemli olduğu kadar, toplum için de önemlidir. Af taleplerinin değerlendirilmesi de önemlidir. Af talepleri, suç işleyenlerin yeniden topluma kazandırılması ve rehabilite edilmesi konusunda bir fırsat sunabilir. Ancak, af kararları, adalet sistemi ve toplum üzerinde etkili olur. Adaletin sadece suç işleyenler için değil, aynı zamanda mağdurlar ve toplum için de işlediği kabul edilmelidir. Bu sebeple hangi suçlar için geleceği, suçun mağdurları açısından oldukça önem arz etmektedir. Devlet, Devlet Karşı işlenen suçlara af getirebilir zira aksi durum suçun mağdurunun yargıya güvenin sarsılmasına, kişilerin kendi adaletlerini sağlama isteğine kadar varacak süreçlere neden olunabilir. Özellikle uyuşturucu ticareti vb. suçlar ile beden bütünlüğüne karşı işlenen suçlar başta olmak üzere bir kısım suçlara af gelmesi halinde toplumsal daha büyük reaksiyonlar gerçekleşecek ve adalete güven bir kez daha onarılmaz nitelikte sarsılacaktır. Af taleplerinin değerlendirilmesi sırasında, suçun türü, suçu işleyen kişinin kişisel durumu ve mağdurun durumu gibi birçok faktör dikkate alınmalıdır. Adalet sistemi, adaletin sağlanması için çalışırken, toplumsal barışın ve insan haklarının korunması konusunda da hassas davranmalıdır. Af veya şartlı tahliye ile cezaevinden çıkanlar için cezanın caydırıcı olduğunu içselleştirmesi ve gerçekten toplumun arasına girmesinde bir sakınca olmadığına, eğitildiğine, tekrar suç işlemeyeceğine kanaat getirilmesi ile bu unsurların uzmanları aracılığı ile raporlanması bunun da bir geçiş sürecine tabi tutulması gerekiyor. Ceza hukukunda amaç özgürlüğü kısıtlamaktan ziyade ıslahtır. Bu ilke doğrultusunda hali hazırda hükümlü olanları da kapsayacak şekilde; meslek edindirme kurslarının nitelikli hale getirilerek bütün ceza infaz kurumlarında yaygınlaşması, psikolojik destek ve gözlem süreçlerinin belirli periyotlar içinde ıslah sağlanana kadar işletilip her bir hükümlü adına ayrı ayrı raporlama, dosyalama çalışmaları yapılması sağlanmalı, sağlanmadığı takdirde cezaevi suçlular için aralıklarla konakladıkları yer halini alıyor.
Bağımsız ve tarafsız yargının varlığına inancın vatandaşlar nezdinde de sağlanması mümkün olmadığı sürece af talepleri devam edecektir.
Sonuç olarak, af talepleri konusunda hassas bir denge sağlanması gerekiyor. Cezaevlerindeki insanların haklarının korunması, suç işleyenlerin cezalandırılması ve yeniden topluma kazandırılmaları sağlanır iken mağdurların da hakları gözetilmelidir. Düzgün rehabilitasyon süreçleri işletilmeden alınacak af kararları ise yeni suçların oluşmasına da zemin oluşturabilir ve toplumsal güvenliği de tehlikeye atabilir. Hangi suçlar için ve ne şartlarda sağlanacağı toplumla açık bir müzakere sonucu karara bağlanmalıdır. Adalet sistemine ve hukuka güvenin zedelenmesi ile yeniden yargılama taleplerinde de çokça artış meydana geldi. Öyle ki, seçim sürecinde en büyük hassasiyet seçmen nezdinde ekonomi ile birlikte adalet sistemi olarak karşımıza çıkıyor. Adalet ve ekonomi bir birini doğrudan etkileyen iki disiplin. Yargı sistemine güvenmeyen yabancı yatırımcı ülkeye sermaye getirmiyor. Adalet doğrudan ithalat ve ihracatı da etkiliyor. Bağımsız yargı, güçlü ekonominin teminatıdır. Mahkûmların yeniden yargılama beklentisi ise çoğunlukla mevcut mahkûmiyet kararlarının adaletli olmadığına inanmalarından ve kararların siyasi ve keyfi takdirlere dayalı olduğunu düşünmelerinden kaynaklanıyor. Yeniden yargılama talepleri, mahkeme kararlarına karşı yapılan bir itiraz olarak ele alınabilir. Ancak, yeniden yargılama taleplerinin kabul edilmesi oldukça nadirdir ve sadece belirli koşullar altında gerçekleşebilir. Özellikle, yeni kanıtların ortaya çıkması veya hukuki süreçte yapılan ciddi hataların bulunması gibi durumlarda yeniden yargılama talepleri değerlendirilebilir. Sonuç olarak, mahkûmların yeniden yargılama talepleri, adalete olan güvenin korunması için önemlidir. Ancak, bu taleplerin kabul edilmesi zor ve özenli bir değerlendirme gerektirir.
Sonuç olarak, yeniden yargılama talebi, adalete ve bağımsız hukuk sistemine olan güvenin korunması için son derece önemlidir. Mahkûmların yeniden yargılama taleplerinin dikkatle ele alınması, hukuk sisteminin işleyişine ve adaletin sağlanmasına katkıda bulunur.
Mahkûmların yeniden yargılama talepleri, adaletin sağlanması için son derece önemlidir ve hukuki süreçte meydana gelen hataları düzeltmek için bir fırsat sunar. Yeniden yargılama süreci, hukuk sistemi tarafından dikkatli bir şekilde ele alınmalı ve adalete uygun bir şekilde karar verilmelidir. Hukuk sistemlerinde yeniden yargılama talebi, mahkeme kararlarına karşı yapılan bir itiraz olarak da kabul edilebilir. Mahkeme kararlarına karşı yapılan itirazlar, hukuk sisteminin her seviyesinde ele alınabilir ve yüksek mahkemelere kadar çıkabilir. Ancak, yeniden yargılama talepleri kabul edilse bile, sonuçların kişileri her zaman suçlu veya masum olarak belirlemesi mümkün olmayabilir. Bazı durumlarda, yeniden yargılama kararları, cezanın hafifletilmesi veya arttırılması gibi sonuçlar da doğurabilir. Sonuç olarak, yeniden yargılama talebi, adalete ve bağımsız hukuk sistemine olan güvenin korunması için son derece önemlidir. Mahkûmların yeniden yargılama taleplerinin dikkatle ele alınması, hukuk sisteminin işleyişine ve adaletin sağlanmasına katkıda bulunur. Adil yargılanma hakkının hem anayasal bir hak oluşu hem de tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin temel değerlerinden olması ile beraber özenle dikkate alınıp, bağımsız ve tarafsız yargının varlığına inancın vatandaşlar nezdinde de sağlanması mümkün olmadığı sürece bu talepler devam edecektir. Seçimlerin akabinde yeni kurulacak olan hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın en büyük sınavlarından biri de adalet ve yargının işleyişi olacağa benziyor.