MEHMET BARAN KILIÇ

@MehmetBaranKl

[email protected]

6 Şubat depremlerinde 51 kişinin hayatını kaybettiği ve enkazında yangın çıkması sebebiyle çok sayıda cenazeye ulaşılamayan Cemil Çapar Apartmanı'nın davasının duruşması bugün saat 9.30'da Hatay 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.

Davanın avukatı Seher Eriş, bugüne kadar yaşananları PolitikYol'a anlattı.

Bilirkişi raporu ne diyor?

Cemil Çapar Apartmanı davasında Karadeniz Teknik Üniversitesi'nden alınan bilirkişi raporunda müteahhit, şantiye şefi, statik proje müellefi, yapı denetim firma yetkilileri, statik proje denetçileri, statik uygulama denetçileri, kontrol elemanları ve belediyenin ilgili birimlerimdeki yapı ruhsatlarında proje kontrollerinden sorumlu kişiler asli kusurlu olarak tespit edilirken deprem bölgelerinde yapılacak binalar hakkında yönetmelik esaslarına yeterince uyulmadığı vurgulandı. 

Statik projede belirtilen temeli kolon, perde, kiriş ve döşeme gibi taşıyıcı sistem eleman boyutlarının bina inşası sırasında yerinde uygulanan boyutlarla uyumu tespit edilemedi.

Zemin etüdü raporundaysa sıvılaşma riski olmadığı belirtildi. Raporda, katlardaki kolonlarda etriye aralıklarının yetersiz olduğu tespit edildi. Etriye sıklaştırışması yapılamaması nedeniyle kolon donatılarının burkulduğu ve bu şekilde taşıma gücünü kaybettiği dile getirildi.

Market yetkilileri hakkında takipsizlik

Apartmanın giriş katında 'Merkez Market' isimli bir market bulunuyordu. Mağdur aileler merkez marketin kolon kestiği şüphesiyle suç duyurusunda bulunmuş ancak takipsizlik kararı verilmişti.

Davanın birinci celsesinde dosyada tutuklu yargılanan müteahhit Mehmet Özkan, geçtiğimiz celselerde mahkeme başkanının etriye sıkışlaştırılması ile ilgili sorusuna "Etriye müteahhitin çalıp kaçırabileceği çok önemli bir şey değil" demişti.

Tutuklu müteahhit: Öyle normal bir firma değilim ben

Özkan yine önceki celselerde şu şekilde kendini savunmuştu: "Bir tane binam yıkılmış. Yaklaşık 60-70 tane bina yapmışım. 60-70 tane okul binası yapmışım. TOKİ'ye de bina yapıyorum, AFAD'a bina yapıyorum, Milli Eğitim'e de iş yapıyorum. Yani öyle normal bir müteahhit firması değilim ben. Savunmalarımda da yazmışımdır eğer okumuşsanız yani devlet işi de yapıyorum ben çok fazla iş yapıyorum devlete."

Davanın ikinci celsesinde "Burada durumumuz çok kötü tahliye olmamız lazım, ailemiz zor durumda, ben sağlam iş yapıyorum, tanınmış bir iş insanıyım, 5 sene vergi rekotmeni oldum" diye konuşmuştu.

Özkan'ın avukatı da şu savunmayı yapmıştı: "18 aydır tutuklu, devlet ihale işleri yapmaktadır. Depremden önce teslim etmesi gereken TOKİ işi vardır, tutuklu olduğu için teslim edemedi ve ceza aldı. İşçileri vardır maaşlarını ödeyememektedir. Kendisine açılan davalarda bu yüzden kendini savunamamaktadır. TOKİ ile birlikte birkaç tane daha devlet işi yapmaktadır, bunların gecikmesi zarfında yüne yüklü miktarda ceza uygulanacaktır."

Davacılar: Çocuğumun yanmasını izledim

Sanık müteahhit tutukluluk sebebiyle çocuklarının mağdur olduğunu ve kendisinin de cezaevinde zor durumda olduğunu ifade ettiği sırada çocuğunu depremde kaybeden müştekilerden biri fenalaşarak "Biz çocuklarımızın nasıl yandığını izledik, sen cezaevindesin diye çocuklarım zorda kaldı mı diyorsun. Biz evlatlarımızı toprağa verdik sen çocuklarımı bana ver ben de şikayetimi geri alayım" demişti.

Depremde eşini kaybeden bir müşteki de şöyle konuşmuştu: "Eşimi bu binada kaybettim ben de enkaz altında kaldım, saniyeler içinde bina yıkıldı. Aynı gün öğlene doğru enkazdan çıkarıldım. Binada yangın çıktığını gördüm. Deprem sırasında önce bir tarafa yıkım oldu sonra diğer tarafa savrulduk. Biz 4'üncü katta ikamet ediyorduk, üst katlar sol tarafa doğru direkt kaymaya başladı. Kısa sürede bina yıkıldı. Binanın altında merkez markette sol tarafta buzdolaplarının olduğu bölümde kolonların olmadığını hatırlıyorum, zaten deprem sırasında ilk sol taraf yıkılmıştır."

BM, İsrail'in saldırdığı Lübnan'dan yaklaşık 235 bin kişinin Suriye'ye geçtiğini açıkladı BM, İsrail'in saldırdığı Lübnan'dan yaklaşık 235 bin kişinin Suriye'ye geçtiğini açıkladı

Hamile kızını, karnındaki bebeği ve damadını kaybeden bir müşteki şunları söylemişti: "Çocuğumun yanmasını izledim, saçı kalmıştı, iki canlıydı. Damadımın sadece bir bacağı kalmıştı. 8 gün boyunca yandıklarını izledim. 5'inci gün madenciler geldi onlarla beraber bodruma indim. Madenci bana kolon olmadığını söyledi, içerisi bomboş dedi."

Davacıların avukatı Eriş: Olası kasttan söz etmek gerekir

Müşteki vekili Avukat Seher Eriş'in yapı denetim firmasıyla nasıl anlaştıklarını sorduğunda müteahhit Mehmet Özkan şu beyanlarda bulunmuştu: "Yapı denetim firmasını belediye havuzdan seçip gönderiyor, biz seçmiyoruz, biz onlara projelerimizi veriyoruz, belediyeye götürüp inceliyorlar, bir eksiklik varsa düzeltip tekrar belediyeye gidiyor, bir sıkıntı yoksa kabul oluyor."

Eriş ayrıca binayı inşa edenlerin her türlü sorumluluğuna dikkat çekerek şöyle konuşmuştu: "Müvekkilim anne ve babasını kaybetmiştir. Dosyada bilinçli taksirden yargılama yapılıyor. Bir binayı deprem yönetmeliklerine aykırı olarak inşa eden veya bu binaya ilişkin önleme, tespit, denetim görevini yerine getirmeyen sorumlular olası bir deprem halinde o binadakiler yönünden doğabilecek ölüm neticesini yalnızca ön görmüyor, aynı zamanda kabul ediyor, göze alıyor ya da en azından bu neticeye kayıtsız kalmak suretiyle eylemlerine devam ediyorsa burada olası kasttan söz etmek gerekir. Müteahhit sıradan bir müteahhit olmadığını iddia ediyor, bunun ne demek olduğunu anlamıyorum. Etriyeler ile ilgili etriyelerin aslında ekonomik olarak değeri olmadığını söylemiş. Bu bir ikrardır, etriye bir demirdir, inşatta en fazla maddi değeri malzemelerdendir. Müteahhitin verdiği yanıt, ön görülmesine rağmen bu şekilde hareket ettiğini ikrar eden bir beyandır. Müteahhite yapı denetim ile ilgili soru sordum, 2010 yılında yapılan bu bina ilgili yapı denetim  firmasının havuz sistemi ile atanadığını, kendilerinin seçemediklerini söylüyor, bu beyanlar doğru değildir. 2018'de o dönemin çevre şehircilik bakanlığı 'uyanık müteahhite ayar' manşetleriyle  yapı denetim zorunlu hale geldiğini ifade etmiştir. Yani 2018 yılı öncesi yapı denetim firmaları ile müteahhitler kendileri anlaşıyorlardı, atama sistemi yoktu. Bu durum da rüşvet iddialarını arttırıyordu."

'Apartmanın sağında, solunda, karşısında ve arkasındaki binalar depremden sonra ayakta durdu'

Avukat Seher Eriş, PolitikYol'a özel olarak şöyle konuştu:

*Cemil Çapar Apartmanı 2010'da inşaa edildi. 12 Ağustos 2001'deyse 'Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları Yönetmeliği' Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Kanunun uygulanmasına yönelik detayların, usul ve esasları Tebliğ 29/12/2018 tarihinde Yönetmelik değişikliği ile 30640 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 2018 yılında yapılan değişiklik; yapı denetim kuruluşu ile yapı müteahhitleri arasında mevzuata aykırı bir şekilde kurulan ticari bağ nedeniyle ortaya çıkan denetim zafiyetini ortadan kaldırmaya yönelik olarak hangi yapıda hangi yapı denetim kuruluşunun görevlendirileceğinin bakanlıkça elektronik ortamda belirlenmesine konusunda olmuştur. Yani 2018 yılı öncesi yapı müteahhiti ile yapı denetim kuruluşu serbestçe iş ilişkisi kurabilmekteydi.

'Etrafında bulunan binalar ayaktayken..."

*Ancak dosyamızda yapı müteahhiti Mehmet Özkan, binanın inşaa sonrası denetimden geçtiğini ve bir hukuka aykırılık durumu varsa bunun denetim firmalarının kusuru olabileceğini ifade etmişti ancak görüyoruz ki binanın inşa edildiği dönemde yapı müteahiti ile yapı denetim firması sözleşme serbestisi kapsamında iş ilişkisi kurabilmekteydi. Bunun yanı sıra önemle belirtilmesi gereken bir diğer husus Cemil Çapar Apartmanının sağında, solunda, karşısında ve arkasındaki binaların depremden sonra ayakta durup sadece Cemil Çapar Apartmanının yıkılması. Bilirkişi raporunda zemin etüdü raporunda sıvılaşma olmadığı tespiti yapılmıştı. Deprem sonrası hem tanık ifadeleri hem de basına yansıyan görseller bu tespiti doğrulamaktadır. Cemil Çapar Apartmanı alanında uzman kişilerce ifade edildiği üzere pankek çöküşü olarak ifade edilen ve yüzünüz binaya dönekken ağırlıklı olarak sol tarafa daha yoğun ezilme olacak şekilde yıkılmıştır. Etrafında bulunan yeni, eski binalar ayakta iken Cemil Çapar Apartmanının tuzla buz olmasının depremin şiddeti olarak açıklanması bilime aykırı olacaktır. 

'Ölüm neticesini yalnızca öngörmemiş bu neticeye kayıtsız kalmıştır'

*Binanın yıkımı sonrası ise enkazda yangın çıkmış ve yangına günlerce idare tarafından müdahale edilmemiş, çevredeki insanların çabaları da yangının söndürülmesinde yetersiz kalmıştır. Müteahhit ve şantiye şefinin tutuklu yargılandığı dosya kapsamında 7 sanık bulunuyor. Sanıklar hakkında her ne kadar taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma isnadı ile yargılama yürütülse de biz suç vasıf ve mahiyetinin yanlış değerlendirildiğini düşünüyoruz. Bilirkişi raporunda etriye aralığının yetersizliği ve bu yetersizliğin binanın taşıma gücünü azalttığı belirtilmiştir. Müteahhitin etriye sıklığında dair beyanından ve dosya kapsamında tüm beyanlardan  anlaşılacağı üzere sanıklar, deprem ve ölüm denkleminde binaya ilişkin önleme, tespit, denetim görevini yerine getirmeyen sorumluların olası bir deprem halinde o binadakiler yönünden doğabilecek ölüm neticesini yalnızca öngörmemiş bu neticeye kayıtsız kalmıştır. Bu anlamıyla ceza yargılamasının olası kast isnadı ile yürütülmesi gerekir.

*Ayrıca kamu personelleri hakkındaki şikayetlere ilişkin de Hatay Cumhuriyet Başsavcılığında bir soruşturma devam ediyor. Cemil Çapar Apartmanının 3. Celsesi 13 Eylül Cuma günü Hatay 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek.
Bu davalar, münferit ölümlerin yaşandığı olayların davası olarak değerlendirilemez. Cezai ve hukuki sorumluluk zincirinde yapı müteahhitinden başlayarak kamu personellerine doğru devam eden bir silsile söz konusu. Bu zincirin bir halkasının yok sayılması veya yargılamaya dahil edilmemesi yargılamanın adil yürütülmediği anlamına gelecektir. Deprem, öncesi, kendisi ve sonrası olarak etkisini sürdürmeye devam ederken, binlerce insanımız çeşitli şekillerde hayatını kaybetmişken deprem davalarında sorumluların tespit edilerek cezalandırılması ve davaların hukuka adalete uygun olarak ilerlemesi toplumsal bir ihtiyaç. Bu ihtiyacın hukuken  ve vicdanen gözetilmesini umut ediyorum. Ölümlerde sorumluluğu bulunan herkes yargı karşısında hesap verene kadar hukuk mücadelesini bırakmayacağız.

Editör: Mehmet Baran Kılıç