Salı, Nisan 23, 2024

Çatışmalar, Sudan’ın bütünlüğünü riske ediyor

İslam Özkan
İslam Özkan
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe Selam gazetesinde başladı. Bir dönem kitap yayıncılığı alanında faaliyet gösterdi. Ardından Filistinhaber, Time Türk, Dünya Bülteni, Birleşik Basın gibi internet sitelerinde editörlük, TRT Arapça, Kanal On4, Kudüs TV gibi televizyonlarda haber müdürlüğü ve TV 5'te program moderatörlüğü, bazı Arap televizyon kanallarının Türkiye temsilciliğini yaptı. Son olarak Gazete Duvar’da yazılar yazdı, söyleşiler yaptı. Halen Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu Sosyoloji ve Antropolojisi'nde doktora yapmıştır.

Sudan halkı birçok durumda otoriter rejimler karşısında saflarını ve güçlerini birleştirebilirken buna karşın istikrarlı ve kalıcı bir sivil yönetimin temellerini atmakta başarısız olmuştur.

Sudan, zaten bölünmüş bir ülke. Yıllar süren iç savaşın ardından 2011’de Hartum ile yapılan anlaşma gereği Güney Sudan, bağımsızlığını ilan etmişti. Ancak 2019’da bir halk ayaklanmasıyla sarsılan Ömer el Beşir rejiminin ordunun yönetime el koyması ve ardından yaşanan gelişmelerle ülke bambaşka bir konjonktürün eşiğine gelmiş durumda. Darfur’daki katliamları ve acımasızlığıyla tanınan Hızlı Destek Güçleri adlı askeri yapının Sudan ordusuna başkaldırması ve çıkan çatışmalarla birlikte ülke daha da bıçak sırtı durumunda. Sadece Sudan değil, komşu ülkeler de istim üstünde. Zira Mısır ve Etyopya başta olmak üzere çatışmanın kıvılcımlarının kendilerine sıçramasından bir hayli endişeli.

Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah Burhan’ın farklı sivil gruplarla yaptığı Çerçeve Anlaşması gereği, hem ordunun yapısında hem de hükümette reform yapılması gerekiyordu. Ancak Hızlı Destek Güçleri (HDG) ve adı sıkça karanlık işlerle anılan komutanı Muhammed Hamdan Dango (Hamdeti) ordu hiyerarşisine bağlı olmayı ve Sudan ordusunun bir parçası olmayı kabule yanaşmadı. 100 binden fazla milis güce sahip olan HDG’nin bugün orduya meydan okuyan bir güç haline gelmesi, bu güçlere geniş yetkiler veren ve silah donanımı sağlayan General Beşir’in otoriter yönetimi sayesinde olmuştur.

HDG’nin temeli, Sudan’ın batısındaki Darfur bölgesinde 2000’li yılların başında ortaya çıkan ve hükümet tarafından desteklenen Janjaweed milislerine dayanır. Janjaweed, Darfur’daki isyancı gruplara karşı savaşmak için hükümet tarafından silahlandırıldı ve bu süreçte, Darfur’da insan hakları ihlalleri ve etnik temizlik eylemlerine katıldılar. 2013 yılında Sudan hükümeti, Janjaweed milislerini yeniden organize ederek Hızlı Destek Güçleri (HDG)’yi kurdu. HDG, Sudan Silahlı Kuvvetleri’nin bir parçası kabul edilse de doğrudan Sudan Cumhurbaşkanı’na bağlıdır ve ordunun resmi komuta yapısından bağımsızdır. Faaliyetleri ve güç yapısı, geleneksel ordu ve güvenlik güçlerinden bağımsız geliştiğinden HDG, Sudan’da paralel bir güç haline geldi. Sudan’ın çeşitli bölgelerindeki isyancı gruplarla mücadele etmek ve sınır güvenliğini sağlamak gibi görevler üstlenen HDG, 2019 yılında gerçekleşen darbenin ardından Sudan’daki siyasi süreçte önemli bir rol oynamış ve askeri-sivil geçiş hükümetinde etkili bir güç olmuştur.

Öte yandan art arda gelen askeri darbeler nedeniyle Sudan’da sivil-asker ilişkileri, ülkenin düzenli bir kalkınma ve büyüme performansı gerçekleştirecek sivil biri yönetime geçişi sağlayamadı. Bunun farklı nedenleri olmakla birlikte en önemli neden, Sudan ordusunun kadroları ve liderleri arasında siyasi ve ideolojik kamplaşmalardır. Ordu içerisindeki bu ideolojik kamplaşma, Sudan ordusunun profesyonel bir orduya dönüşmesinin önünde bir engel teşkil etmiştir. Bir başka neden ise askerlerin aynı zamanda ekonomik bir aktör olmasıdır. Ekonomik güç elde etme peşinde koşan generaller, ordunun çeşitli ekonomik faaliyetlere katılmasını desteklemiş bu da silahlı kuvvetlerin sivil yönetimlerden giderek daha fazla özerkleşmesini beraberinde getirmiştir.

Krizlerin arkasında yatan bir başka faktör ise sivillerin başarasızlığıdır. Sudan’da siviller, bir taraftan ülkedeki etnik ve dini çeşitliliğin yarattığı dinamizmi yönetememiş, bu çeşitliliğin yarattığı çatışmaları aşarak ülkenin daha müreffeh bir yapıya kavuşması için bir avantaja dönüşmesini sağlayamamışlardır. Ulus devlet inşasında fiyasko yaşayan siviller, vatandaşlık fikrini geliştirememiş, kabile asabiyetine dayalı toplumsal yapıyı aşma konusunda başarısız olmuşlardır. Bu başarısızlığın altında yatan en önemli faktör, siyasi partilerin ve sendikaların darbelerin ardından her zaman askerle işbirliğine yatkın olmalarıdır. Bu yatkınlık, sivil ve demokratik bir yönetime geçişi zorlaştırmıştır. Sivil siyasi partiler rakipleriyle büyük kavgalara girmiş, orduyu rakiplerini alt etmek için kendisiyle işbirliğine gidilebilecek bir aktör olarak görmüşlerdir.

Sudan halkı birçok durumda otoriter rejimler karşısında saflarını ve güçlerini birleştirebilirken buna karşın istikrarlı ve kalıcı bir sivil yönetimin temellerini atmakta başarısız olmuştur. Aksine, farklı vizyon ve yönelimlere sahip siyasi partiler, farklı tarihsel dönemlerde darbe liderleriyle işbirliği yaparak askeri rejimlerin kendisini yeniden üretebilmesine katkı sağlamıştır.

Sudan sivil toplumunun tüm dinamizmine ve muazzam mücadele enerjisine rağmen, Sudanlı siyasi elitler kendi aralarındaki ihtilafları aşamazken çoğu zaman iktidarı tekelinde tutan ve bundan vazgeçme niyetinde olmayan silahlı kuvvetleri, sivil yönetime geçişe ikna edememektedir. Geçmişte de benzeri krizler yaşanmıştı ancak mevcut siyasi kriz, iktidar mücadelesinden kaynaklanan önceki tüm krizlerden farklı görünüyor. Zira Sudan ordusu artık tek bir liderlik altında birleşmiş değil, tam ortadan ikiye yarılmış durumda ve her bir güç siyasi partileri kendi yanına çekmeye çalışıyor.

Mevcut kriz, iki farklı program ya da siyasi bir mücadelenin ürünü olmayıp büyük ölçüde kimin iktidar olacağıyla ilgili iki kanat arasındaki bir takım anlaşmazlıktan ibaret görünüyor. Bu iki kanattan her biri, otorite kurmak ve askeri yönetimi farklı yöntemlerle yeniden üretmek için ordunun kontrolünü tekeline almak istemektedir.

Ayrıca Sudan’ın güneyini ülkeden koparmayı başaran ayrılıkçı hareketler, bu kez ülkenin Batısındaki Darfur, Güney’indeki Kordofan ve Mavi Nil’de oldukça etkin hale gelmiş durumda. Silahlı ayrılıkçı hareketlerin varlığı, Sudan’ın modern bir sivil devlet kurma becerisini engellerken ülkenin zenginliklerinin heba olmasına yol açıyor. 2021’de imzalanan Cuba Anlaşması, her ne kadar ülkede faaliyet gösteren silahlı grupların silah bırakmaları açısından bir umut doğurmuşsa da Hamdeti liderliğindeki HDG’nin isyanı, 2019’den bu yana imzalanan üç anlaşmayı ve toplumsal istikrar ihtimalini riske etmektedir. Zaman zaman taraflar ateşkes ilanı konusunda birbirleriyle anlaşsalar da çatışmaların yakın zamanda sona ereceği ihtimal dahilinde görülmüyor. Bu süreç, Sudan’ın parçalanmasına doğru gidebilir.

 

 

 

 

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

İslam Özkan
İslam Özkan
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe Selam gazetesinde başladı. Bir dönem kitap yayıncılığı alanında faaliyet gösterdi. Ardından Filistinhaber, Time Türk, Dünya Bülteni, Birleşik Basın gibi internet sitelerinde editörlük, TRT Arapça, Kanal On4, Kudüs TV gibi televizyonlarda haber müdürlüğü ve TV 5'te program moderatörlüğü, bazı Arap televizyon kanallarının Türkiye temsilciliğini yaptı. Son olarak Gazete Duvar’da yazılar yazdı, söyleşiler yaptı. Halen Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu Sosyoloji ve Antropolojisi'nde doktora yapmıştır.
spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI