Perşembe, Mart 28, 2024

İYİ Parti Lideri Akşener: “Haydi Erdoğan, hesap vakti”

İYİ Parti Lideri Akşener, “‘Vakit Türkiye vaktidir’ diye iş başına gelenlerin artık bu milletin yakasından düşme vakti de geldi çattı. Haydi Sayın Erdoğan vakit tamam. Çırpınmanın, çamura yatmanın âlemi yok. Milletimiz bu gidişe daha fazla tahammül edemez. Artık vakit hesap vakti, artık vakit sandık vakti” dedi.

Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Akşener, özetle şunları söyledi:

SEZONLUK MERKEZ BANKASI BAŞKANI

Sayın Erdoğan’ın, 3 yılda olağanüstü yönetim performansı yetmiyormuş gibi, kendisi bir de; adeta dolaptaki yazlıklarla, kışlıkları değiştiriyormuş gibi, Merkez Bankası Başkanlarını değiştirmeyi de, son zamanlarda alışkanlık haline getirdi. Normalde, görev süreleri, 4 yıl olan Merkez Bankası Başkanları, Sayın Erdoğan sayesinde, artık mevsimlik işçi oldular. Yazlık Merkez Bankası Başkanı ayrı, Kışlık Merkez Bankası Başkanı ayrı. Her sezona, yeni bir başkanla giriyoruz… Nitekim son olarak, geçtiğimiz hafta; faiz indirimine mesafeli duran kurul üyelerine de el attı. Bunun kaçınılmaz etkisi olarak da; milletimizi dizginlenemeyen bir dolar kuruyla, baş başa bıraktı.

Sayın Erdoğan; farkında mısın artık bilmiyorum ama; sen bildiğini okumaya, her şey yolundaymış gibi davranıp, sorumsuzca konuşmaya, ve sorunları çözmek yerine, halının altına süpürmeye devam ettikçe, dolar artıyor. Dolar arttıkça; milletimizin alım gücü düşüyor. Dolar arttıkça; esnafımız, sattığının yerine, yenisini koyamıyor. Dolar arttıkça; çiftçinin mazotu, gübresi, ilacı, tohumu zamlanıyor. Dolar arttıkça; orta ölçekli firmalarımız zora giriyor, servetimiz el değiştiriyor, firmalarımız, yok pahasına yabancıların eline geçiyor. Yani milletimiz perişan oluyor.

128 MİLYAR DOLARI ÇATIR ÇATIR YEDİLER

Ve tüm bunlar olurken; Maliye Bakanı zaten ortada yok, sense sadece seyrediyorsun… Aynı senin seyrettiğin gibi, Merkez Bankası Başkanı da seyrediyor. Bu arkadaş, bir de çıkmış; “125 milyar dolar rezervimiz var.” diyor. E madem o kadar rezervin var, müdahale etsene. Niye doların artışına, seyirci kalıyorsun? Niye milletimizin yoksullaşmasına, kayıtsız kalıyorsun? Edemez, çünkü rezervler, Merkez Bankası’nın değil. 128 milyar doları çatır çatır yediler. Merkez Bankası da tam takır, kuru bakır kaldı. Şimdi de, ödünç aldıkları dövizler için, alacaklılar kapıda bekliyor. İşte o nedenle, müdahale edemez. Şu anda Merkez Bankası’nın net rezervi, maalesef eksi 43 milyar dolar. Yani Merkez Bankası bugün; “dükkânı kapatacağım” dese, 43 milyar dolar paraya ihtiyacı var.

Merkez Bankası gücünü, itibarından alır. İtibarı da, bağımsızlığından gelir. Ama Sayın Erdoğan sağ olsun, Türkiye’nin en güzide kurumunda, ne bağımsızlık kaldı, ne de itibar. Her sorunun çözümü, önce doğru teşhisle başlar. Milletimizin sana verdiği, tüm bu yetkilerden sonrasında, dolar kurunun, son 3 yılda, 4 buçuk liradan, 9.33 liraya çıkmasının sebebi, sensin, sen. Bunu artık kabul et. Sen, sözüm ona faizleri düşürdün ama, Türkiye’nin risk primi arttı. Risk primi artınca, tahvil faizleri arttı. Ticari kredilerin faizleri arttı. Döviz cinsinden bulunacak dış kaynak için, ödenecek faiz de arttı. Senin bu beceriksizliğin yüzünden devlet bütçesinden sadece bu yıl, 200 milyar lira faiz ödemesi yapılacak. Bu 200 milyar lira; Türkiye’de kayıtlı, 22 milyon çalışanın vergilerinden daha yüksek.

DIŞ BORCUMUZ ARTIYOR

Kurdaki bir liralık artış, dış borcumuzu da, 450 milyar lira artırıyor. Sayın Erdoğan, Partili Cumhurbaşkanı olarak göreve geldiğinden bu yana, ülkemizin dış borcu, tam 2 trilyon lira arttı. Peki bu borç, nasıl ödenecek biliyor musunuz? Ürün fiyatları artacak, öyle ödenecek. Gıda fiyatları artacak, öyle ödenecek. Doğalgaz ve elektrik fiyatları artacak, öyle ödenecek. Giyim kuşam fiyatları artacak, öyle ödenecek. Yani; bizlerin cebinden çıkan para ile ödenecek. Onların ceplerinden kuruş çıkmayacak, lüküs hayatları tam gaz sürecek, faturayı millet olarak hepimiz ödeyeceğiz.

Milletçe bize bu faturayı kesen de, bu hesabı ödeten de, bizzat Sayın Erdoğan’dır. Paramızın pul olmasının sebebi de, borç içinde yüzmemizin nedeni de, bizzat Sayın Erdoğan’dır. Tokatlı gencimize, gece saat 1’e, 2’ye kadar, kurun yükselişini izleten de, Bursalı esnafımıza, yerli ürünü, dolarla aldırtan da, bizzat Sayın Erdoğan’dır. 2018’de aldığı yetkiyle sefa süren de, milletimizin kendisine gösterdiği güveni boşa çıkartan da, bizzat Sayın Erdoğan’dır. İşte o nedenle; iş başına gelenlerin, artık bu milletin yakasından düşme vakti, geldi de çattı. Haydi Sayın Erdoğan, vakit tamam. Çırpınmanın, çamura yatmanın, alemi yok. Milletimizin bu gidişe daha fazla tahammülü kalmadı. Artık vakit hesap vakti. Artık vakit, sandık vakti. Artık vakit, seçim vakti!

TAVİZ ÜSTÜNE TAVİZ VERDİ

Biz bugün, Suriye’de Sayın Erdoğan’ın önce ABD’ye, ardından da Rusya’ya sorumsuzca verdiği, tutulması mümkün olmayan sözlerin bedelini ödüyoruz. Kendisi Suriye’de şahsının politikalarını uyguluyor. Bedelini de milletimiz cebiyle, Mehmetçiğimiz ise canıyla ödüyor. Suriye’de iç savaş ilk başladığında Şam’da cuma namazı kılma hayallerinin peşine düştü. Bu hayalini de ABD’nin desteğiyle gerçekleştirebileceğini düşündü. Şam hükümetini tamamen karşısına aldı. Beraber deniz tatili yaptığı kardeşi Esat’ı anında “katil Esed” yaptı. İstikrarsızlaşan Suriye’yi de PKK’nın eline bıraktı. Sonra ne oldu? 2015 yılının Ekim ayında ABD’nin, Esad’ı devirmek için savaşmaya hiç de niyetli olmadığını anlayan Rusya bizzat Suriye’ye asker çıkarınca Sayın Erdoğan da kısa bir bocalamanın ardından bu sefer de dümeni Rusya’ya kırdı. İyi ilişkiler kurmak için taviz üstüne taviz verdi.

ELİMİZDE F-35’LERİN POSTERLERİ KALDI

Bu dâhiyane “Ne vereyim abime” yaklaşımının sonucunda bugün başımıza bela olan ve fellik fellik kurtulmanın yollarını aradığımız S-400’ler, 2.5 milyar dolar peşin para karşılığında satın alındı. Türkiye, bu alımı yaptığı için yıllardır yatırım yaptığı F-35 projesinden çıkartıldı ve yaklaşık 11 milyar dolarlık bir kayba uğradı. S-400 işinin bize maliyeti 13.5 milyar dolar, yani 120 milyar TL oldu. Bunun karşılığında ise, elimizde dekoratif roketlerimiz, F-35’lerin de posterleri kaldı. Sürecin devamında iktidar 2018 yılında imzaladığı Soçi mutabakatında İdlib’teki radikal unsurların, Şam hükümetine ve Rus birliklerine herhangi bir saldırıda bulunmayacağını garanti etti. Üstelik Sayın Erdoğan bununla da yetinmedi. Herhangi bir saldırı durumunda Rusya ile ortak tepki vereceğini de taahhüt etti. Peki sonuç ne oldu? Tüm itirazlarımıza ve uyarılarımıza rağmen; yürütülen bu akıllara zarar diplomasinin ilk acı sonucunda 2020 yılının Şubat ayında İdlib’te 33 evladımız şehit oldu. Soçi mutabakatına uymayan Rusya ve Esad oldu ama görüşme talep eden yine biz olduk. Askerimizi şehit eden, Rusya ve Esad oldu ama Putin’in ayağına gidip, kapılarda bekletilen, yine biz olduk. Moskova’da kazanan, Rusya ve Esad oldu ama geri adım atan yine biz olduk.

GAYRİ AHLAKİ TORPİL MEKANİZMALARI

AK Partili amca, teyze, dayı ve kayınçolar üzerinden giden, gayri ahlaki torpil mekanizmaları, çalışmaya başlıyor. Yani artık AK Parti iktidarı sayesinde siyasetçiler vatandaşa değil, vatandaş siyasetçilere hizmet etmeye başlıyor. Nitekim, TÜGVA gibi ne dolaplar çevirdiği, daha yeni yeni açığa çıkmaya başlayan vakıf görünümlü, alengirli yapılar da bu sayede güçlenmeye başlıyor. Değerli milletvekilleri peki, sizce ülkemizde çalışanlar, gerçekten iyi işlerde mi çalışıyor? Hayır, keşke öyle olsa…

 

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER