Cuma, Mart 29, 2024

Can Kaderoğlu yazdı | CHP üzerine

AKP’li yılların alın yazısından biri de seçim sonrası CHP’nin tartışılması ve partinin bu tartışmanın çeşitli salınımları sonucunda tekrar düzlüğe çıkmasıdır.

Bir yılı aşkın bir süre önce yine bu sitede yazdığım bir yazıda CHP için ‘Mecburiyet Halk Partisi’ demiştim. Bu CHP’nin alternatifsizliğinden ziyade seçmenlerin içine sinerek oy vermemesine dair bir saptamaydı. İçe sinmeme hali devam etmekle birlikte artık alternatif partiler oluşuyor, geçişkenlik yoğunlaşıyor ve 24 Haziran seçimleri sonrası düzlem, özneyi bu kartları yeniden karması için zorluyor. Çeşitli mecralarda insanların; özellikle CHP seçmeninin feveranı görülüyor ve değişime yönelik bir isteğin belirdiği anlaşılıyor. Kitlelerden programatik bir çağrı, politik hedefleri olan bir talep beklemek yersiz. Yığınlar neyi istediğinden daha çok neyi istemediğini anlatır. İstenen ya da beklenen şeyi öncü kuvvet ortaya koyar. Bugün bütün gövdesiyle örgütlü ve program ifade eden bir alternatif bulunmamakta. Bunun yerine bir lider ortaya çıkmıştır. Kelimenin olumlu anlamıyla, geniş halk kitlelerini etkileyen ve sürükleyen bir popülizmin temsilcisidir. Sağ popülizmin dünyada istim aldığı bir dönemde ülkemizde sol adına popülizmin ne kadar işe yarayacağı ayrı bir soru olarak kenarda durmakla beraber, uzun yıllardır yenilgiyi kanıksayan milyonların böyle bir dalgayı büyük bir özlem ve heyecanla karşıladığı da ortada.

CHP’nin sorunları için, yapısal sorunlar olduğu ve çözülmesinin güç olduğu tespitleri bulunmaktadır. Bunlara belli ölçülerde hak vermek gerekse de çözümün burada olmadığını ve bunun ancak mevcut sorunu yönetmekle uğraşanların söylemi olacağının altını çizmeliyim. Zaten yapısal ya da dönemsel olduğunu varsaydığımız sorunlar çözülmeden ne iktidarın ne de gelecek güzel günlerin gelmeyeceği de ortadadır. CHP’nin sorunlarının, yönetenlerin eskisi gibi yönetemediği, yönetilenlerin de eskisi gibi yönetilemediği ve yönetilemeyeceği bir aşamaya geldiği ortadadır. Bunun literatürdeki adı ‘devrimci durum’dur. Bu durum ancak radikal bir tavırla çözüme kavuşturulabilir. Yoksa çözümsüzlük için; Türkiye’nin sosyolojik durumunun partiye yansımasından, atıl kadroların varlığı ve yoğunluğundan, zamanın ruhundan, ‘metal yorgunluğundan’ ve sayısız gerekçeden bahseden yapısal-işlevselciler kapıda beklemektedir.

Fabrika ayarları ya da kuruluş ayarları tabiri her ne kadar başa sarma gibi algılansa da ehven-i şerdir. Üstelik bu kuruluş ayarlarının güncellenip kadrolarla buluştuğu bir düzlem doğru tartışıldığında Türkiye’nin ikinci kurtuluşuna da zemin hazırlar. Fakat bu yolun uzun ve zahmetli, emek gerektiren, zorlu bir yol olduğu bilinmelidir. Altını hassasiyetle çizmemiz gereken şeyler var. Kendisini acımasızca eleştiremeyen, gelişmeye kapılarını kapatmıştır. Ve bizim kapılarımız uzun süredir, gelişim de dahil olmak üzere bir çok şeye kapalıdır.

Kıssadan Hisse..

Türk siyasetinin yelpazesini incelediğinizde en sağdan en sola bütün partilerin, örgütlerin hatta cemaatlerin bile bir müktesebatı vardır. Bu kümülatif düşünce ve eylem gücünün en önemli ayağı, çıkardıkları yayınlarında anlamlanır ve şekillenir. Uzun erimli yayınların yanı sıra çağın gerekliliklerine göre kısa süreli yayınlar, radyolar, televizyon kanalları, çeşitli alanlarda branş yayınları çıkarmışlardır. Bu üretim, örgüt kültürünün ve kültürel canlılığın bir gereği ve beslenme kaynağıdır. Türkiye’de bir teorik yayını olmayan ve kitlesini buradan beslemeyen tek siyasi parti hangisidir biliyor musunuz? Maalesef CHP’dir. Yayının bulunmamasından daha kötüsü, bunun dert bile sayılmamasıdır. Bunun adına yapısal sorun demek için siyasetten, toplumbilimden, insan ilişkilerinden anlamamak gerekir. Teorik bir yayın demek; siyasi mutfak demektir, tarihsel hafıza, güncel birikim, geleceğe dönük vizyon demektir. Teorik yayın demek; isteyenlerin sizi çekiştirememesi, içinizde karışıklık yaratamaması demektir. Teorik yayın demek; parti iç işleyişinde pratiğe yansıyacak bir eylem üretimi, kadro kaynağı, gençliğin beslendiği memba demektir. Teorik bir yayının varlığının önemi ve faydaları saymakla bitmez ama yokluğunun anlamı ve sonucu tektir: örgütsüzlük! Bundan gocunmayan, bu durumu değiştirmez. İdare-i maslahatçılar bu durumu değiştiremez, bunu değiştirmek için devrimci olunmalıdır!

Muharrem İnce’nin mitinglerinde gözlediğim en önemli veri gençlerin yoğunluğudur. Seçmenlerin gençlerden oluşması ya da diğer bir deyişle zaten oy veren gençlerin politize olması hayırlıdır. CHP bu seçmenini tabanı haline getirmek zorundadır. Tabanı ise donatmalı, sahip çıkmalı ve genişlemesi için bu topluluğu bir objektif örgütlülüğe taşımalıdır. Biraz önce bahsettiğimiz, basit bir teorik yayın örneği kocaman bir vizyonun izdüşümüdür. Onu yapamayan ülkeyi yönetemez. Eğitime, sağlığa, ekonomiye, dış politikaya dair bütünlüklü bir yaklaşımı olamaz.

Son zamanlarda CHP önderliği tarafından Kuvayi Milliye söylemi yoğun olarak dillendirilmektedir. Kuvayi Milliye’nin çok zorlu zamanlarda çok büyük işler yaptığı ortadadır. Eğer bu ruhla bir duygudaşlık kurulmak isteniyorsa, tarihsel analojilerden sıyrılıp hayatın kılcal damarları içinde mücadele verilmelidir. Ülkemizde gençliğin bu mirası sahiplenecek, koruyacak ve daha da ileriye taşıyacak bir birikimi vardır. Cumhuriyet Halk Partisi bu silkinişten payını alacak, doğrultusunu örgütlü kültürden beslenerek ideoloji-örgüt-siyaset üçlemesinde ülkenin bağrına basarak yeniden ayağa kalkacaktır. Bu hamle; ülkeden kaçış gibi küçük burjuva eğilimleri de, halkla arasına mesafe koyan sığ elitist yaklaşımları da, örgütlü mücadeleye dudak büken küçük dağ yaratıcılarını da değersizleştirecek. Bu topraklardan başka gidecek, sevecek ve uğruna mücadele edecek bir yerimiz olmadığını bilerek karşılık beklemeden mücadele ediyoruz. Üzerimize düşenin farkındayız. O halde toparlanın; kalıyoruz!

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER