TİP Genel Başkanı Erkan Baş, vekilliği düşürülen Can Atalay’ı Silivri'deki Marmara Kapalı Cezaevi'nde ziyaret etti. Erkan Baş'a, MYK Üyesi ve Can Atalay’ın avukatlarından Özgür Urfa, Parti Meclisi Üyesi Özge İnce ve parti avukatlarından Gözde Emre ile TİP İstanbul İl Örgütü üyeleri eşlik etti. 

Cezaevi çıkışında yaptığı açıklamada "Sevgili Can herkese yürekten sevgilerini, selamlarını iletti. Benim gördüğüm her zaman olduğu gibi gayet dirençli, gayet moralli. Gayet enerjisi yüksek ve esas olarak memleketin içinde bulunduğu duruma dair kaygılarıyla içeride mücadelesini sürdürmeye devam ediyor" diyen Erkan Baş, şu değerlendirmelerde  bulundu:

*Normal bir ülkede, siyasetin olağan işlediği bir ülkede yurttaşın özgür yaşadığı demokratik bir ülkede bir siyasi parti genel başkanının, bir milletvekilinin Silivri Cezaevi’nde veya herhangi bir cezaevinden yurttaşlara seslenme ihtiyaçları duymayacağını biliyoruz. Fakat bugün bir kez daha Anayasa’nın, TBMM'nin iradesinin ayaklar altına alındığı bir tablo ile karşı karşıyayız. Hepimizin bildiği gibi Meclis’in olağanüstü toplanması bugün, olağanüstü toplanması için yapılan çağrı bu kez de doğrudan TBMM Başkanı sıfatı taşıyan Numan Kurtulmuş tarafından yerine getirilmedi.

*Bir kez daha içtüzük, ayaklar altına alındı. Ve bugün Ankara'da konuşulması, Ankara'da tartışılması, Meclis’te gündem yapılması gereken bir tartışmamız varken biz Hatay milletvekili, seçilmiş Hatay Milletvekili Can Atalay'la görüşebilmek için Silivri Cezaevi'ne gelmek durumunda kaldık. Bu herhalde dünyada eşine az rastlanır demeyeceğim hiç rastlanmayan bir durum. Milletvekilimizle görüşebilmek için Adalet Bakanlığı'ndan izin almak ve cezaevine ziyarette bulunmak, cezaevinde kendisiyle yüz yüze görüşmek zorundayız.

'Can Narin'i konuştu

*Biz Can ile kendi durumunu konuşmaya, Can Atalay nezdinde ortaya çıkan hukuksuzluğu tartışmaya geldik. Ama Can kendisinden daha fazla Hatay halkını konuştu. Hatay'a ilişkin gözlemlerini, değerlendirmelerini, yapılması gerekenleri, Hatay halkının sürüklendiği çaresizliğe karşı tüm toplumu, tüm siyasetçileri görev almaya çağırdı. Belki bedenen cezaevi duvarları arasında duruyor ama emin olun Can sadece Türkiye'yi değil bütün dünyayı dikkatle takip ediyor ve Ezgi Eygi isimli yurttaşımızın İsrailli katiller tarafından Filistin'de katledilmesini, Filistin halkıyla dayanışma için yaptığı eylemi ve canını kaybetmesini büyük bir acıyla andığını, kendisini saygıyla andığını paylaştı. Can ile Narin'i konuştuk. Türkiye'nin içinde bulunduğu bu haksızlıkların, hukuksuzlukların toplumu suskunlaştırma girişimlerinin, bu gericiliğin, yobazlığın ülkeyi esir alma sürecinin, Narin'in katle giden boyutlarını uzun uzun değerlendirdik ve çocuklarımızın yaşayabileceği bir ülke kurmak için sürdürmemiz gereken kavgayı konuştuk.

*Sokaktaki yurttaşın yaşadığı tüm dertler, tüm tasalar, işsizlik, yoksulluk, her geçen gün zorlaşan hayat şartları. İşçi arkadaşlarımızın fabrikalarda sürdürdüğü direnişler. Polonez direnişi, BMK direnişi. Can ile kendisinden çok daha fazla bunları konuştuk. Ve aslında bütün bu sürecin bir bütün olduğunu bu iktidar eliyle ülkenin anayasasız yönetilen anayasanın rafa alındığı ve tüm ülkenin kaderinin bir kişinin iki dudağına sıkıştırıldığı, sermayenin önündeki bütün engelleri ortadan kaldırıldığı ama bunun karşısında özgür düşüncesini ifade etmek isteyen yurttaşların susturulduğu, gazetecilerin susturulduğu, siyasetçilerin susturulduğu, yoksulların adalete susadığı, yoksul insanların gücü elinde bulanlar tutanlar tarafından ezildiği, horlandığı, yok sayıldığı bir Türkiye'yi değerlendirdik. 

'Halkın içine çıkacak yüzleri yok'

Erkan Baş, Can Atalay'ın hala cezaevinde tutulmasını da şu sözlerle eleştirdi:

*Mesele Can Atalay meselesi değildir. Mesele TİP meselesi değildir diye anlatmaya çalışıyoruz. Ama Türkiye'de yaşadıklarımız, her geçen gün yaşadıklarımız konunun vahametini, konunun ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha gösteriyor. Şunu söylemek istiyorum, bakın. Kendileri halkın içine çıkacak yüz bulamayanlar. Halkın içine çıkacak yüzü olmayanlar bir milletvekilinin halkla buluşmasını engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Türkiye'nin içinde bulunduğu durumun bundan daha özel bir ifadesi olamaz. Sokakta insanlar yaşadıkları çaresizliği, öfkelerini, ülkenin içine düşürüldüğü durumu anlatabilecekleri bir tane iktidar partisi milletvekili bulamıyorlar. Sokaklarda, pazarlarda bak. Bakkallarda, manavlarda, marketlerde.

*İktidarın herhangi bir biçimde parçası olan hiç kimse yurttaşla yan yana gelemiyor. Yurttaşla göz göze gelemiyor. Yurttaşla karşı karşıya gelemiyor. Çünkü ülkeyi ne hale getirdiğini biliyor. Onların sokağa çıkacak yüzü yok. Onların halkın arasına karışacak yüzü yok. Ama öbür taraftan halk için mücadele etmek isteyenleri de dört duvar arasında tutmaya çalışıyorlar.

Numan Kurtulmuş'a çağrı

*Değerli yurttaşlar sadece şu son birkaç gündür ülkemizde yaşananlar adaletin adında adalet olan bir parti tarafından nasıl katledildiğini görmek için yeter de artar bu süre. Türkiye'de çok daha uzamış durumda. Ve bu pervasızlık her geçen gün artarak devam ediyor. Şimdi buradan Silivri'den Numan Kurtulmuş'a seslenmek istiyorum; gerçekten eğer bizimle yaptığı görüşmelerde samimiyse, eğer bugüne kadarki siyasi hayatında savunduğunu iddia ettiği değerlerde samimiyse Numan Kurtuluş'un yapması gereken artık bir tek şey kaldı. Ankara'dan yola çıkacak, Silivri'ye gelecek.

*Ve Hatay halkının helal oylarıyla seçilmiş milletvekilimiz Can Atalay'a diyecek ki 'Kusura bakmayın Can Bey biz de emir kuluyuz. Ortada anayasa yok, ortada yasa yok, ortada hak yok, ortada hukuk yok. Ortada adalet yok. Biz de bunların farkındayız. Ama elimizden bir şey gelmiyor. Biz de emir kuluyuz'. Tek inandırıcı cümlesi şu an itibarıyla Numan Kurtulmuş'un kurabileceği tek inandırıcı cümle bu olabilir.

MHP’den 'DEM Parti ile diyalog' sorusuna 'tek şart'lı yanıt MHP’den 'DEM Parti ile diyalog' sorusuna 'tek şart'lı yanıt

Kaynak: anka