Cuma, Nisan 19, 2024

Buldan: Bu ülkeyi kadınlar yönetseydi ülkenin gündeminde S-400 değil, demokrasi ve barış olurdu

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Parlamento Kadın Grubu’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Buldan, şöyle konuştu:

Nupelda ve Ayaz’ın acısını yüreğimizde yaşıyoruz

Dersim Ovacık’ta dün yaşanan patlamada iki canımızı, 8 yaşındaki Ayaz ve 4 yaşındaki Nupelda’yı kaybettik. Acımız ve üzüntümüz çok büyük. Kederli ailesine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Acılar paylaşıldığında hafiflediğini bildiğimiz için, ailemizin acısını yürekten paylaşıyorum.

DEMİRTAŞ DAVASI

Bugün Sincan Adliyesi’nde Türkiye’nin önemli bir davası görülüyor. Sevgili Selahattin Demirtaş’ın duruşmasına bugün ve yarın Ankara’da devam ediliyor. Sevgili Demirtaş’a buradan kucak dolusu selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Sevgili Demirtaş’ın ve tutuklu olan bütün arkadaşlarımızın bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını diliyoruz.

Dün 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümüydü. Darbe sürecinde hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet diliyor ve bu girişimini HDP olarak bir kez daha kınadığımızı ifade ediyorum. Demirtaş, Yüksekdağ, Baluken, Sırrı Süreyya Önder ve daha birçok arkadaşımız halen cezaevinde tutuklu. 15 Temmuz darbe girişimiydi ama sonrasında da OHAL ilanı ve dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla birlikte demokratik siyasete de bir darbe yapıldı. Arkadaşlarımız demokratik siyasete yapılan darbe sonucu bugün içerideler. Darbenin siyasi ayağını açığa çıkarmayan, gizleyen anlayış demokratik siyaset yürütenleri, muhalifleri cezaevine atarak bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmaktadır. Demokrasiye en büyük zararı vermektedir.

Biz yılmadık, yılmayacağız ve demokrasiden, barıştan asla vazgeçmeyeceğiz. Dileriz bu tablo bir an önce son bulur ve tüm tutuklu siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenler, belediye eş başkanlarımız bir an önce özgürlüklerine kavuşur. Onların özgürlüklerine kavuşması için mücadelemizi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.

ERKEK MECLİSE DÖNÜŞMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ

Sevgili kadınlar, bu meclis aynı zamanda kadınların meclisidir. Öyle kalmaya da devam edecek. Meclisi erkek anlayışına asla teslim etmeyeceğiz. Buranın erkek meclisine dönüştürülmesine fırsat vermeyeceğiz. Bu çatı altından kadınların sesi hep yükselmeye devam edecek. Meclis kadınlarla renklenecek, kadınlarla irade bulacak.

Hiçbir konuda anlaşamayanlar konu kadınlar olduğunda hep bir aradalar

Sevgili kadınlar, hep söylediğimiz gibi eşitsizliğin hâkim kılındığı bir toplumsal düzende ezme ezilme ilişkisi ve bu durumun yıkıcı sonuçları kaçınılmazdır. İşte toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve bu eşitsizliğe inanmış bir siyasi iradenin kadınlar açısından ortaya çıkardığı tablo ne yazık ki içler acısıdır. Şunu çok net bir şekilde ifade ediyoruz ki; bu kara tabloda failler asla yalnız değildir. Yargısıyla, devletin kurum ve kuruluşlarıyla, iktidardaki siyasi iradeyle ve medyasıyla hepsi kadına karşı kol koladır. Hiçbir konuda anlaşamayanlar, yan yana gelemeyenler, konu kadınlar olduğunda hep bir aradalar.

Kadınlara yönelik işlenen her suçta, bu suçlar nedeniyle kurulan her mahkemede ve bu mahkemelerin kararlarında, medyanın bu suçları yansıtırken kullandığı dilde bu eril dayanışmayı ve erkek failler için örülen koruma zırhını çok net olarak görmekteyiz. Çünkü kadınlar onların iktidarını, statükosunu ve kurulu erkek düzenlerini sarsıyor. Bu yüzden kadınlardan korkuyorlar.

ŞULE ÇET CİNAYETİ

Bu korkuyu kadın cinayetleri davalarında açıkça görmek mümkün. Geçen hafta Şule Çet davası vardı ve hepimiz bunu çok yakından takip ettik. Dosyadaki otopsi bulguları, sanık ifadeleri ve olay yeri inceleme raporları olayın çok açık bir cinayet olduğunu göstermesine rağmen intihar denilerek olayın üzeri kapatılmak istendi.

RABİA NAZ DAVASI

Tıpkı Rabia Naz cinayeti gibi. Rabia Naz cinayetinin araştırılması için grubumuzun Meclis’e verdiği önerge AKP çoğunluğuyla reddedildiğine hepimiz tanık olduk. Görüyorsunuz; yargı da Meclis de cinayetlerin üzerini kapatmak için uğraşıyor. Ama kadınlar olarak bu cinayetlerin üzerinin örtülmesine asla izin vermeyeceğiz.

Buradan ifade etmek isterim ki biz bu davaların takipçisi ve onların sesi olmaya devam edeceğiz. Katilleri ve arkasındakileri teşhir etmeye, kadınların hakkını güçlü bir şekilde savunmaya devam edeceğiz. Çünkü bu davalar tüm kadınların ortak davasıdır. Failler ne kravatıyla, ne şeytana uymasıyla, ne de kendisine kol kanat geren erkek-devlet-yargı anlayışıyla işledikleri suçlardan muaf tutulacaktır.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

Yine, İskenderun’da 19 yaşındaki Berfin, bir erkek saldırgan tarafından yüzüne asit dökülerek ağır yaralandı, yüzünün tamamı yandı ve bir gözünü kaybetti. Bu saldırıdan sonra sayısız ameliyat geçiren Berfin’in tedavi masraflarının estetik kabul edilerek karşılanmaması ve ancak kadın arkadaşlarımızın mücadelesi sonucu ilgili bakanlığın tedavi masraflarını kabul etmesi devlet için bir utanç tablosudur. Hükümete buradan önemle şu çağrıyı yapıyoruz: İmzacısı olduğunuz İstanbul sözleşmesi gereği kadına yönelik şiddetin önlenmesini, soruşturulmasını, cezalandırılmasını ve tazmin edilmesini sağlamak üzere gerekli hukuki veya diğer tedbirleri şartsız ve mazeretsiz uygulamak zorundasınız.

Ve yine, 4 Temmuz günü davası görülen Berfin’in yaptığı “Kravatla kurtulamasın” çağrısına buradan biz HDP’li kadınlar da ses veriyoruz. Bu davanın da takipçisiyiz sevgili Berfin, ne kravat, ne iyi hal bu insanlık dışı suçtan dolayı faili kurtaramayacaktır. Sevgili Berfin, yalnız değilsin, bu dava yalnız senin değil hepimizin davasıdır, kadınların davasıdır.

Kravatlı faili koruyan kravatlı yargı da şunu unutmasın. Kadınlar olarak gerçek adaleti getirdiğimizde sizi iyi hal bile kurtaramayacak. Kravat ittifakınız sizi koruyamayacak! Fularların mücadelesi kravat arkasına gizlenen kadın düşmanı zihniyeti mutlaka yenecektir!

Çok yakın zamanda özellikle bölgede kamu görevlilerinin organize bir şekilde kadına yönelik taciz ve tecavüze dâhil oldukları kamuoyuna yansıdı. Mardin Büyükşehir Belediyesinde kayyımın görevlendirdiği Mardin Kent A.Ş Müdürü’nün belediyeye iş başvurusunda bulunan kadınlara yaptığı tekliflerin ses kayıtları ortaya çıktı. AKP’nin gönül belediyeciliğinin yansıması Mardin’deki kayyımın rezaletidir. Kadınların yoksulluğundan faydalanmaya çalışan bu alçak zihniyeti ve arkasındakileri tüm kamuoyu tanımalıdır.

Aynı anlayış Bingöl’de de ortaya çıktı. Kadınları fuhuşa zorlayan bir çetenin üyeleri arasında, uzman çavuş, korucu, AKP üyesi olan ve kamu kuruluşlarında görev yapan kişilerin bulunduğu yapılan operasyonla ortaya çıktı. Bu çetenin faaliyetleri 2016’dan bu yana bilinmesine rağmen ne yazık ki göz yumuldu. Yine Dersim’de Munzur Üniversitesi Bilgi İşlem Dairesi Başkanı’nın bazı kadın öğrencileri tehdit ederek üst düzey kamu görevlileri ile para karşılığı fuhuşa zorladığını dehşetle öğrendik. Bir eğitim kurumunda yaşanan bu rezaletler karşısında kadınların bunlara karşı ses çıkarması gerektiğini ifade etmek isteriz.

Kim bunlar? İktidarın atadığı kadrolar. Çok açık ve net bir şekilde buradan ifade etmek isterim ki gayet organize bir şekilde Kürt kadınların kamu görevlileri eliyle fuhuşa zorlanması suçunun ortağı ve hatta faili devlet adına hareket edenlerdir, kamu görevlileridir. Güçlerini de iktidardan alıyorlar. Özellikle son 40 yıldır çatışmalı ortamla birlikte devlet gücünü arkasına alan sayısız düzeyde güvenlik ve kamu görevlisi özellikle Kürt kadınlarına karşı sayısız suç işlemiştir. Bu suçların her defasında cezasız bırakılması bu çete faaliyetlerinin devamını da ne yazık ki sağlamıştır.

Mardin, Bingöl ve Dersim’deki taciz ve cinsel saldırıların araştırılmasını AKP engelledi

Mardin, Bingöl ve Dersim’deki taciz, cinsel saldırının Meclis tarafından araştırılmasını istedik, arkadaşlarımız Genel Kurul’a önerge indirdi ve yine AKP çoğunluğuyla önergemiz reddedildi. Taciz ve cinsel saldırıların Meclis tarafından araştırılmasını engelleyen zihniyetle bu rezaleti yapan zihniyet arasında hiçbir fark yoktur. İşte bunların güçlerini nereden aldıkları bir kez daha görülmüş oldu.

Bu ülkede kadınların, çocukların ve hiçbir bireyin korunmak için ne S-400’lere, ne F-35’lere ihtiyacı vardır. Bir toplumu ayakta tutacak ve koruyacak olan güç silah değildir. Toplumu koruyacak olan; barıştır, gerçek adalettir, gerçek demokrasidir, özgürlüklerdir, bireysel silahlanmanın önlenmesidir. Eşitlik ilkesidir. Kadınların ve toplumun bütün kesimlerinin yaşamlarının hukuk yoluyla güvence altına alınmasıdır. Bunu çok iyi biliyoruz ve bu temel ilkelerin hayata geçirilmesi adına sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Onların baskıcı erkek sistemi varsa biz kadınların da onurlu direnişi var. Kadının iradesini asla teslim alamayacaklar. Kadınlar canı pahasına da olsa bu erkek sistemin kölesi olmayı reddeceklerdir. Kadın, yaşamın her alanında kendi özgür iradesiyle dimdik ayakta olmaya devam edecektir.

Bu ülkeyi 17 yıldır yöneten AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan G-20 Zirvesi için gittiği Japonya’da “kadınlara ilişkin sorunların çözümü daima önceliklerim arasında yer aldı” diyor. Japonya’da bu sözleri sarf ederken Türkiye’de ise kadınlar öldürülmeye devam etti. Buradan Sayın Erdoğan’a soruyoruz; kadına yönelik hassasiyetiniz bu mudur? Sizin donattığınız imkânlarla kadınlara saldıran, en aşağılık uygulamaları dayatan bu kişiler ve bu kişilerin çete örgütlenmeleri ile ilgili hassasiyetiniz nedir acaba? Açlık grevi ve ölüm oruçları sırasında beyaz tülbentli anneler polislerin saldırısına uğradı, yerlerde sürüklendiler, itilip, kakıldılar, coplandılar. Hassasiyetiniz bu mudur? Kadınlara dair öncelikleriniz bu mudur? Yerlerde sürünen sizin insanlığınız oldu. Ama o anneler ise insanlık onurunun bayrağını yükselttiler. Tüm kadınların onur abidesi oldular. Buradan bütün annelerimizin ellerinden ve yüreklerinden öpüyorum bir kez daha.

Bakınız, iki gün sonra Meclis’te 11. Kalkınma Planı görüşülecek. Yine erkeklerin hazırladığı bir kalkınma planıyla karşı karşıyayız. Ve kadınlar yine yok. Kadına dair güvence yok. Kadına yönelik işsizliği ortadan kaldıracak düzenlemeler yok. Kadın istihdamını artıracak tedbirler yok. Kalkınma planına kadın üniversitesini ekleyerek kadın sorunu çözülmüş olmuyor, sömürüden kurtulmuş olmuyor. Bu plan erkek sistemini kalkındırma planıdır. Yandaş müteahhitleri zenginleştirme planıdır.

İstanbul Sözleşmesi kadın kazanımlarının bir sonucudur. Şimdi bu kazanımı ortadan kaldırmak için zemin yaratmaya çalışıyorlar, tartıştırıyorlar. Ancak başaramayacaklar, kadınlar bu sözleşmeden asla geri adım atmayacaktır. Kadınlar olarak İstanbul’u 23 Haziran’da nasıl kurtardıysak, İstanbul Sözleşmesini de aynı kararlılıkla sahipleneceğiz ve asla gasp ettirmeyeceğiz!

İktidara bir tavsiyemiz var: Kadınların İstanbul Sözleşmesiyle uğraşacağınıza gidin Okçuluk Vakfınızla uğraşın. Çok istiyorsanız avcı topluma geri dönebilirsiniz. Engelleyen yok. Zaten iktidardan gittiğinizde yapacak bir işiniz de kalmıyor. Eril zihniyetinizin gereği olarak bol bol okçuluk yarışı yaparsınız. Erkek aklınızla kadınların işine burnunuzu sokmayın. Bize ayak bağı olmayın.

 

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER