Buldan: Binali Yıldırım da gelse Erdoğan da gelse halkların güçbirliği karşısında şansları yok

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Arnavutköy İlçe Örgütü’nün düzenlediği buluşmaya katıldı. Buldan, burada yaptığı konuşmada gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Buldan’ın açıklamaları şöyle:

Böylesi buluşmalar özellikle bu süreçte çok önemli. Çok yoğun bir saldırı konsepti karşısında partimizin üzerindeki yoğun baskıların, şiddetin, kriminalize etme politikalarının bu görüntüyle boşa çıkacağını vurgulamak isterim.

Bugün 25 Kasım, bugün Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü. Kadın yoldaşlarımın bu mücadele içinde verdiği emeğin, ödediği bedelin çok anlamlı olduğunu belirtmek isterim.

“KADINLAR EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNDEN HİÇBİR ZAMAN VAZGEÇMEDİLER”

Kadına yönelik şiddet politiktir. Eril zihniyet kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini sekteye uğratmaya çalışsa da kadınlar hiçbir zaman eşitlik ve özgürlük mücadelesinden vazgeçmediler, yoğun baskılar altında sürdürdüler. 8 Mart’larda, Newrozlarda, seçimlerde, 25 Kasım’larda her zaman en ön saflarda yer aldılar. Bu uğurda yaşamını yitiren kadın yoldaşlarımı minnetle, rahmetle anıyorum. Anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Mücadelemiz, eşitliğimiz ve özgürlüğümüz sağlanana kadar devam edecek.

Kadınlar her daim mücadelenin en ön saflarında yer aldı. Tıpkı Diyarbakır Cezaevi’nde bedenini açlığa yatıran Leyla Güven arkadaşımız gibi. Leyla Güven tam 18 gündür açlık grevini sürdürüyor. Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırmış tecride dikkat çekmek için bu grevi başlattı.

“ÖCALAN, KÜRT HALKININ KIRMIZI ÇİZGİSİDİR”

Bugün İmralı’da tecrit içinde tecrit yaşatılmaktadır. Kendisi yaklaşık 3 buçuk yıldır avukatlarıyla, ailesiyle ve siyasi heyetlerle görüştürülmemekte, mektup, telefon hakkı engellenmekte, dışarıyla bağı koparılmaktadır. Sayın Öcalan’ın 3 yıllık barış ve mücadele sürecindeki rolü ve misyonu bu ülkenin geleceği açısından ne kadar önemliyse bugün bu tecridi uygulayanlar çok iyi bilmektedir ki Sayın Öcalan, bir halkın, Kürt halkının “kırmızı çizgimdir” dediği bir şahsiyettir.

“LEYLA GÜVEN’İN EYLEMİNİN ÖNÜNDE SAYGIYLA EĞİLİYORUZ”

Tecrit bir insanlık suçudur. Bir insanı hiçbir şekilde yakınlarıyla görüştürmemek, izole etmek, bir cezaevinden sesinin dışarı çıkmasını engellemek kabul edilemez. Bizler bu ülkenin geleceği için, Türkiye’nin demokrasi ve barış mücadelesi için Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz. Bu vesileyle Sevgili Leyla Güven’i saygıyla selamlıyoruz. Eyleminin önünde saygıyla eğiliyoruz.

“BU SEÇİM BİZİM İÇİN REFERANDUM NİTELİĞİNDE”

Bugün HDP, yerel seçimlere giderken yine bir şiddet politikasıyla karşı karşıya. 7 Haziran seçimlerinden sonra başlatılan bu konseptle demokratik siyaseti tasfiye etmeye çalışanlar başta milletvekillerimiz olmak üzere, belediye eşbaşkanlarımızı, partili arkadaşlarımızı tutuklayarak rehin aldılar. Cezaevinde milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız ve 5000’e yakın üyemizin tutsak edildiği bir dönemde yeniden seçim sürecine girdik. Bu seçim süreci bizler açısından bir referandum niteliğindedir. Bir seferberlik ruhuyla çalışacağız ve hep birlikte kazanacağız.

“31 MART’TA DA BAŞARAMAYACAKLAR”

7 Haziran’da denediler ama başaramadılar, 1 Kasım’da denediler, başaramadılar. Her şeye rağmen bu halk iradesini kimseye teslim etmedi ve parlamenterlerini Meclis’e gönderdi. Onlar bizleri Meclis’e sokmamaya, tasfiye etmeye çalıştılar ama başaramadılar. 31 Mart’ta da başaramayacaklar.

“CUMHUR İTTİFAKINA KARŞI HALK İTTİFAKINI OLUŞTURACAĞIZ”

Şimdi bir tarafta Cumhur İttifakı var. Bu Cumhur İttifakı’nın sözcüleri bizleri “zilllet ittifakı” olarak tanımlıyor. Biz bir halk ittifakıyız. Bu ülkenin barıştan yana olan kesimleriyiz. Her türlü engelleme çabalarınıza rağmen bizler güç birliklerimizi Türkiye’nin her yerinde oluşturacağız. Kürdistan’da Kürdistani partilerle, Türkiye’nin batısında tüm güç birliği partileriyle birlik oluşturacağız. Cumhur ittifakına karşı halk ittifakını oluşturacağız. Bunu hiçbir şekilde engelleyemeyecekler.

“DİYARBAKIR’DA KAYYUMU ADAY YAPMIŞ, SOYLU’YU NİYE GÖNDERMEDİN?”

Bugün baktılar ki kaybedecekler, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi yerlere belediye başkanlarını kazanamayacaklar, şimdiden karalama politikalarına başladılar. Bakıyoruz, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na kayyumu aday gösterdiler. Cesaretiniz varsa Diyarbakır’a İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu gönderin. Binali Yıldırım’ı gönderin. Ama cesaretleri yok.

“BELEDİYELERİ AKP-MHP FAŞİZMİNİN ELİNDEN HEP BİRLİKTE ALACAĞIZ”

Biliyorlar ki kaybedecekler. Söz veriyoruz, orada da, burada da kaybedecekler. Kürdistan’ın birçok yerinde belediyeleri alacağımız gibi istanbul’da, Ankara’da, Adana’da, Mersin’de oluşturacağımız güç birlikleriyle belediyeleri AKP-MHP faşizminin elinden hep birlikte alacağız. Bunun başka bir yolu yok.

“ARKADAŞLARIMIZ SİYASİ REHİNEDİR”

Onlar bir halkın ülkeyi yönetmesinden korkuyorlar. Bizlerin yani oluşturacağımız güç birliğinin bu ülkeye getireceği demokrasiden korkuyorlar. Onun içindir ki bugün Selahattin Demirtaş’ı, Figen Yüksekdağ’ı, Gültan Kışanak’ı, İdris Baluken’i, Sebahat Tuncel’i rehin olarak tutmaya devam ediyorlar.

Bugün AİHM bir karar verdi. Sevgili Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmesine dair kararı AKP siyasi bir karar olarak nitelemekte. Hayır, AİHM’in kararı hukuki bir karardır. Sizin Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde tutmanız siyasi bir karardır. Arkadaşlarımız siyasi rehinedir.

“DEMİRTAŞ’A SAHİP ÇIKMAK HERKESİN GELECEĞİNE SAHİP ÇIKMASI DEMEKTİR”

Türkiye’nin adaleti, hukuku, yargıçları, savcıları ne yazık ki bu kararın arkasında durmamaktadır. Türkiye’de demokrasiden yana olan hukukçulara, vicdanlı aydınlara, yazarlara ve bu ülkenin önde gelen isimlerine seslenmek istiyorum, Selahattin Demirtaş’a sahip çıkmak herkesin geleceğine sahip çıkması demektir. Bugün Selahattin Demirtaş’a sahip çıkarsanız yarın kendi geleceğinize sahip çıkmış olacaksınız. Bu kararın bir an önce yerel mahkemeler tarafından dikkate alınması ve sevgili Selahattin Demirtaş’ın bir an önce tahliye edilmesi gerekmektedir. Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde kalması yeni bir hukuksuzluktur.

Bugün uluslararası arenada Türkiye’nin itibarı ayaklar altına alınmıştır. En azından bu itibarı düzeltmek için Demirtaş ve tüm milletvekillerimiz serbest bırakılmalıdır.

“ADALET BİR GÜN AKP’YE DE LAZIM OLACAK”

Bizler Demirtaş’ın tahliyesi ve bunun emsal teşkil etmesiyle birlikte diğer arkadaşlarımızın tahliyesi için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu ülkede adalet herkese lazım olacak. Adalet bir gün AKP’ye de lazım olacak. Ama bugün bu kararı verenler, o gün bu hukuktan, bu adaletten beklediğini alamayacak. Yol yakınken bu ülkenin barışı, özgürlüğü, demokrasisi için herkes elini taşın altına koymalıdır.

Türkiye halklarının, tüm etnik kökenlerin, kimliklerin ve inançların bir arada ve barış içinde yaşaması bu ülkenin geleceği açısından önemlidir. Bunun için bir fırsat var önümüzde, bu da 31 Mart yerel seçimleridir. Hep birlikte çalışacağız, başaracağız. Gece gündüz demeden çalışacağız.

Özellikle İstanbul’da. İstanbul demek Türkiye demek. İstanbul’da kazanmak demek Türkiye’de kazanmak demek. Kimi gönderirlerse göndersinler, Binali Yıldırım da gelebilir, Recep Tayyip Erdoğan da gelebilir. Halkların ortak ve birlikte göstereceği güçbirliğinin karşısında kimsenin şansı yok. Biz kazanacağız, yok sayılanlar kazanacak, ezilenler kazanacak, demokrasiden yana olanlar kazanacak, barıştan yana olanlar kazanacak. Türkiye halkları bu seçimde ortak bir tavırla Türkiye’nin geleceğine damga vuracak. Gelecek bizimdir, barış bizimdir, özgürlükler bizimdir.