Perşembe, Nisan 25, 2024

Bubi’nin ‘Rölyef Kafesler ve Heykeller’ Sergisi – 1

Türkiye’nin önde gelen çağdaş sanatçılarından Bubi’nin 27 Nisan’da DG Art Project’te açılan ‘Rölyef Kafesler ve Heykeller’ adlı sergisi, 27 Haziran’a kadar sürecek. İki günlük yazı dizisinde Bubi’nin yapıtlarını incelemeye çalışacağım.

Atıklarla Kusursuza Başkaldırı

Bubi’nin sanatsal evriminde iki boyutlu tuval zemini üzerinde üç boyutlu görüntü elde etmeyi amaçlayan boyama illüzyonu, yerini giderek reel üç boyutlu malzemelerden oluşan rölyefe bırakır. Bu üç boyutlu malzemeler gerçek yaşamdan elenmiş, kirletilmiş, dışlanmış, kullanım ömrü tamamlanmış ya da haz nesnesi olmayı yitirmiş, işlevsel kıymetini sürdüremeyerek, posaya dönüşmüş, çöpleşmiş atıklardır. Bir amaç uğrunda tasarlanmış ve iyi durumda olan nesneler, Bubi’ye gereksinim duymaz görünürler. Kendilerini çoktan gerçekleştirmişlerdir ve dışarıdan bir müdahale gelmediği sürece kusursuzluklarını sonsuza değin koruyabilirler. Bu nesneler amaç ve estetik bağlamında o kadar optimize edilmişlerdir ki, dıştan gelebilecek her müdahale ancak onların aleyhine olur; onları optimum seviyelerinden aşağı çeker. Bubi, varolmaları için Bubi’ye gereksinim duymayan bu nesnelerle rahat edemez. Kusursuzluk iddiasında olanı bir kenara bırakmalı diye düşünür ve kusurlu olana yönelir; kusurlularla bir devrim yapmayı seçer. Kendi bakış açısı, estetik beğenisi ve el becerisi dolayımında kusurlu nesnelere yeni bir amaç biçer ve onları yeniden başka bir tamamlanmış “kendinde” nesneye yüceltmeye girişir. Başka amaçlar uğrunda tasarlanmış ve üretilmiş, bir süre sonra gözden düşmüş, ödevini yerine getirmekten uzaklaşmış her nesne ve o nesnenin parçaları, Bubi’nin bambaşka bir amaç uğrunda yamayarak, düğümleyerek, iç içe geçirerek ve dikerek zorla bir araya getirmesiyle bir yüceltmenin izleğine sıralanırlar. Paydaşlıkları bulunmayan bu çaputlar, posalar ve atıklar, onlara sanatsal bir iş birliği öneren Bubi tasarımında birbirlerinin suç ortaklarına dönüşürler. Kullanım dışı bırakılmışlar, geri gelip, kullanımdakilere iktidar koyar, eskisinden daha konumlu bir yer talep eder. Bu, atık malzemenin, sanat yapıtına dönüştürülüşüdür.

ÜMMİLİĞİN TÖZ’Ü

Bubi’nin varolmak için Bubi’ye gereksinim duymayanla, Bubi’siz de kusursuz görünenle kurmayı reddettiği ilişki nesnelerle sınırlı kalmaz. Bubi kuramsal açıdan da aynı kanıdadır: Bubi’nin ‘öz’günlüğünü içermeyen hiçbir kuram ya da teknik onun ilgi alanına girmez. Bu nedenle Bubi resim ya da sanat üzerine kuramsal bilgileri, teknik eğitimi, kapsamlı okumaları reddeder. Onun otodidaktlığının temelinde işte bu görüş yatar. Eyleyen bir özne olmak ister Bubi, dışarıda üretilmiş kuramların, yöntemlerin, tekniklerin, kabullerin, nesnelerin ve varlıkların kendilerini her türlü müdahaleye karşı korumaya almış evrenine batırılarak edilgen bir figüre dönüşmek onun en büyük korkusudur. Hayır, der Bubi, bu dünya benim içerisinde bırakılarak her türlü kuralına uymam beklenen bir mekan değildir. Olanca doluluğuyla kendisine hareket edecek yer bırakmayan bir evren tasarımını reddeder. Ve hareket etmek için de, kusursuzluğunu eskiyerek, tasarımından düşerek, kullanılmaz hale gelerek yitiren doluluğun kapladığı yerleri kullanır. Bu posaları da kendisine dayatılan bir kuramlar ya da yaklaşımlar silsilesiyle değil, canının istediği biçimde kurgular. Sanat tarihinin kendisine biçtiği bir konumdan ibaret olmayı reddeder, ezilmişlerle bir isyan tertipler. Tıka basa varlıkla doldurulmuş bu dünyada, kusursuzluktan düşmüş varlıkların yerlerini kullanarak Bubi’ye bir yer açar.

Öte yandan Bubi’nin kimliği tümüyle sanatının içerisindedir. Malzeme seçiminde atıkları seçmesi dahi oldukça kişisel nedenlere dayanır. Bubi’nin sanatında kendisini askıya alması ancak belli bir yere kadar geçerlidir.

“KENDİNE SİLME”

Bubi kendisine bu yeri açarken, bir yandan da bu yerden “kendisini siler”. Bu ilke, onun sanat düsturlarından birisidir. Anonimliğe ilgi duyması, sanat üretirken tasarıya değil, tesadüflere dayanması ve yapıtını zihniyle üretmek yerine dışarıda araması doğrudan bu ilkeyle ilintilidir. Çelişkili bu pozisyonda her şey Bubi’ye evrende imtiyazlı bir yer oluşturma girişiminde görünürken, Bubi kendisini buharlaştırmaya girişmiştir bile. Kendisine açtığı alanı bireyselliğinin emrine sunmaz, anonimliğe boca eder; bir “no man’s land” tasarlar. Tıpkı ürettiği “Bubi Paraları” gibi, Bubi bir de ülke üretmektedir. Evrenin doluluğu içerisinde, herkesin her şeyi sahiplenmek, kendisine ait hissetmek, kendi adıyla isimlendirmek istediği bu sıkışıklıkta Bubi anonim bir alan açar. Öyle ya, ne Bubi, Bubi’nin gerçek adıdır, ne de “No Name” adıyla ürettiği işlerin kendisiyle bir bağlantısı sürülebilir. Bubi son derece kişisel bir doluluğu, anonim bir boşluk yaratmak adına bağışlar.

Öte yandan Bubi’nin kimliği tümüyle sanatının içerisindedir. Malzeme seçiminde atıkları seçmesi dahi oldukça kişisel nedenlere dayanır. Bubi’nin sanatında kendisini askıya alması ancak belli bir yere kadar geçerlidir. Geriye kalan, onun bilinçaltından tüm yapıtlarına sızar ve zihin aradan çekildiği için, belki de Bubi’nin yapıtları, kavramsal sanat üreten sanatçılardan çok daha kişisel ve Bubi’ce olur. Bubi’nin kendisini sildiği yerde, çok daha belirgin bir Bubi silueti kalır: bu, Bubi atığıdır.

Bubi’nin çalışmaları, doğada varolan ya da insan yapısı herhangi bir şeye benzemez, herhangi bir varlığa gönderme yapmaz. Bubi’nin elinden çıkan yapıtlar, taslağı, modeli, temsil ettiği bir ideali bulunmayan, herhangi bir betimleme görevi taşımayan, kendi görüntüsüne kapanmış işlerdir.

YAPITIN YÜZEYE VE RASTGELELİKLERE TERK EDİLİŞİ

Bubi’nin evrende kendisine açmak istediği alanda, bu alanı kaplamaları için bir sanat yapıtı bağlamında bir araya getirdiği nesnelerin herhangi bir taşıyıcılık ödevi yoktur. Bu çalışmalar, bilinçle tasarlanmış, ölçülüp biçilmiş, zihin kontrolünde üretilmiş yapıtlar değillerdir; tesadüflerin etkisinde, malzeme seçiminden çizgilerin biçimine değin her şey üretim sırasında gelişir. O, zihnen düşünen bir sanatçıdan çok, fiziken arayan bir arkeolog gibidir. Sanatı sıfırdan yaratmaz, onu dışarıda, özellikle de atıklar arasında arar ve gördüğünde tanır. Ardından bu atıkları rastgele kombinasyonlara sokar. Belirlenimin izinde değildir, belirsizliği yönetme çabasındadır. Bubi’nin sanatında tesadüf, geriye kalan her şeye galebe çalar. Hazırlıksız bir doğaçlama performansıyla bilinçdışının malzemeye uyguladığı basınçtır bu yapıtlar. Bu nedenle herhangi bir öykü ya da mesaj içermezler. Anlatıya direnen bir rastgelelikten, dile getirilemeyen, anlamlı olmayan fırça darbelerinden, kazımalarından, yapıştırmalardan, dikişlerden oluşurlar. Bu sanat girişiminde ortaya çıkan yapıt, titiz bir tasarımın ya da tahayyülün yaşama geçirilmesi değil, pek çok olasılık arasında tesadüfler sonucu meydana gelen bileşimin, tamamlanana kadar ne olduğu belirsiz kalan bedenidir.

Bubi’nin çalışmaları, doğada varolan ya da insan yapısı herhangi bir şeye benzemez, herhangi bir varlığa gönderme yapmaz. Bubi’nin elinden çıkan yapıtlar, taslağı, modeli, temsil ettiği bir ideali bulunmayan, herhangi bir betimleme görevi taşımayan, kendi görüntüsüne kapanmış işlerdir. Bu nedenle bu yapıtlar açık yapıtlardır. Bitip bitmedikleri, merkezlerinin neresi olduğu, bir bütünün saçılmış bir parçasını mı yoksa bütünün tamamını mı gösterdikleri belirsizdir. Her zaman çoğaltmaya ya da azaltılmaya açıklardır. Bubi’nin gözünde tamamlanıp tamamlanmadıkları da tesadüfi olarak bulduğu malzemelerin miktarına bağlıdır.

Bubi’nin soyut işlerinde olduğu gibi figüratif resimlerinde de bir rastgelelik, bilinçdışı ve doğaçlama seçimler kendisini gösterir. Bir çocuğun çizgi roman kahramanları, Freud, Cengiz Han gibi tarihsel kişilikleri aynı anda zihnine attığı bir karmaşada, bu figürlere çizdiği balonlarda da, kişilere uygun sözler seçmez. Bir çocuğun zihni gibi onlara rastgele sözcükler atar. Düşünülmemiş, bilinç akışından rastgele seçilmiş resimlerdir bunlar. Figürler, bu kişilerin görmeye alıştığımız pozlarından kopyalanmışlardır. Rengarenk, karmaşık ve pop bir havadadır. Yüksek sanata göz kırpmaz.

Anlatıyı ve mesajı terk eden Bubi’nin işleri yüzeyden ibarettir, yalnızca kendi görüntülerine gönderme yapan ve bu görüntülerden ibaret olan imajlardır. Tekrarlardan oluşan resimlerinde de herhangi bir öykü kurmadan ritmik bir yinelemeyle estetik görseller üretir. Bu tekrarlarda bile yapıtın gücü rastgelelikten gelir. Gerçekleştirdiği yinelemeler birebir aynı olmaya direnir ve el her yinelemede tesadüflere açılarak kendisini rastgeleliğin serbestisine bırakır. Uzaktan homojen görünen lekeler, yakından birbirinden farklı dokunuşlardır.

Yarın kaldığımız yerden devam edeceğiz.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI