Cuma, Nisan 19, 2024

Bu nasıl bilimsizliktir!

Bilim eksiktir, hatta kimi yerlerde tutarsızdır. İşte komplo teorileri de burada devreye girer. Kendince tabloyu tamamlar, eksik resmi gösterir. Komplo teorilerinin sevilmesinin nedeni tam olarak budur; insanın bilgiye olan açlığını kısa yoldan giderir.

6 Şubat’ta depremin meydana geldiğini öğrenir öğrenmez, ilk dakikada deprem ile ilgili komplo teorileri de gündeme geldi. Biliyorsunuz, “Haarp” adında ABD menşei bir silahın depremi yarattığı ve bunun benzeri komplo teorileri. Bu da bu yazının başlığını belirlememe sebep olan Umut Sarıkaya’nın meşhur “bu nasıl bilimsizliktir!” feryadını atan karakterini aklıma getirdi.

Bu “bilimsizlik” nasıl bir şey ise Türkiye’de her zaman sevilmiş, baş tacı edilmiştir. Genelde son 500 yıldır Türkiye’de bilimadamlarının (zira o zaman bilim kadınları pek yoktu) sözü pek dinlenmemiş, zindanlara hapsedilmeye reva görülmüş, Cumhuriyet dönemi ve sonrasında bile sözü dinlenmeyenler, sürülenler olmuştur.

Bu bilim dışılığın sonuçları konusunda yeteri kadar yazılıp çizildi. Söylenen söylendi. “Self-evident” yani açık ve ortada bir durum. Eğer bilime uymazsanız, onun doğanın potansiyel tehditlerine ilişkin uyarılarına kulak asmazsanız sonuçları şu ya da bu olur. Bu kadar açık. Benim de bunlara ekleyecek pek bir şeyim yok. O yüzden bu yazının konusu daha çok komplo teorileri ve bu teorilerin bilimsel argümanların üzerini örtmekte ne kadar başarılı olduğu üzerine olacak.

Bu “Haarp” meselesi yeni değil. Sanırım ilk defa 17 Ağustos 1999 depreminde ortaya çıkmıştı ve hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan Hulki Cevizoğlu gibilerinin ekmek teknesini doldurmak için birebirdi. Konunun “uzmanları” televizyonlara çıkıp “Haarp”ten bahsettiler falan filan. İşin özü şuydu, bu “Haarp” silahı deprem yaratmaya muktedir bir silahtı ve deprem de Gölcük’teki askeri garnizonları yerle bir ettiğinden bir düşman işiydi.

Bu örnek olay üzerinden komplo teorisinin ne demek olduğunu açıklayalım. Wikipedia, komplo teorilerini “diğer açıklamalar daha fazla olanaklıyken bir olay veya bir durumun, sıklıkla politik motivasyona sahip güçlü ve şeytani gruplar tarafından kurulan komploların varlığını açıklaması”[1] olarak tanımlıyor.

Bu sanırım yeterli bir tanım. Illuminati, masonlar, Gülhaç tarikatı, Yahudiler, gizli cemiyetler her zaman için komplo teorilerinin sevilen ve gündem maddesi olan gruplar, özellikle bazı komplo teorilerinin arkasında açık ya da örtülü bir faşizm olduğu gerçeği düşünülürse. İlk önce şunu aradan çıkaralım; tarihte olan olayların bir kısmında bazı komplolar olduğu su götürmez bir gerçek. Bazı olayların arkasında bilinmeyen güçlerin olduğunu düşünmekte sorun yok. Ancak bu komplo teorilerinin “doğru” olduğu ya da doğruluk değerlerinin var olduğu anlamına gelmiyor.

Ben komplo teorilerini iki ayrı başlıkta ele alıyorum. Biri sözde bilimsel komplo teorileri ve biri de sözde tarihsel ve sosyal komplo teorileri. Buradan başlayalım.

YANLIŞLANABİLİRLİK

Bilim ile ilgili toplumda oluşan en büyük yanılgılardan biri -özellikle gelişen teknoloji ile birlikte- bilimin -sadece doğruluğun değil- hakikatin bütün resmini tamamen çizdiğine duyulan yanlış inançtır. Oysa ki bu mümkün değildir. Belki de Aydınlanma Çağı’nın ilk yıllarını saymazsak bugün hiçbir biliminsanı bilimin hakikati tasvir ettiğini düşünmez. Hele Kuantum fiziği sonrası dönemde bilimin hakikatin bütün nesnelliğini gözümüzün önüne serdiğine yönelik inanç tamamen yıkılmıştır.

Dolayısıyla hiçbir pozitif bilim, belirli kesinlikler hariç bir hakikat sunmaz. Bir kanser tümörünün nerede metastaz yapacağı, bir yıldızın şu kadar yıl sonra patlayacağı, bir fırtına bulutunun kuzeyden şu kadar mesafede yaklaşacağı bilgisi tamamen istatistiksel gelişmelerle ve bu konuda yapılan çalışmalarla tahmin edilir ve bunların çoğu en “kesin” ve en “açık” senaryolarda bile sadece tahmindirler.

Bilimde “kesinlik” bu yanıyla ele alınır ve sadece bu sebeple bile bilim çok mütevazıdır. Bilim insanlarının herhangi bir konuda kendi alanları hariç açıkça “bilmiyorum” demelerinin nedeni budur. Çünkü en iyi fizikçi bile bir jeofizik olayının sebeplerini araştırmadan bilemez ve hatta aynı alanda olsa bile mümkündür bu; en iyi nörolog bile bir kardiyoloğun bildiğini bilemeyebilir.

Dolayısıyla bilim eksiktir, hatta kimi yerlerde tutarsızdır. İşte komplo teorileri de burada devreye girer. Kendince tabloyu tamamlar, eksik resmi gösterir. Komplo teorilerinin sevilmesinin nedeni tam olarak budur; insanın bilgiye olan açlığını kısa yoldan giderir. O konu ile ilgili çok bir şey bilmenize gerek yoktur. Baştan sona tüm hikâyeyi açıklayan bir açıklama zaten vardır.

Örneğin, 1999 depreminden beri jeofizikçiler, inşaat mühendisleri, uzmanlar üzerine basa basa söylüyorlar. Şu anki teknolojiyle depreme “yakın tarih” (30-40 yıl veya daha uzak gelecek) verilebilse de “saat” verilemiyor. Çünkü bilim yanlışlamaya dayanır. İşte bu bir eksikliktir. Dolayısıyla komplo teorisini devreye sokmak çok kolay.

6 Şubat depreminin arkasındaki elbette geçersiz ve hiçbir bilimsel temele dayanmayan iddialar da depremle ilgili fiziksel olarak bilgilerin bilim alanında yapılan tartışmalarının anlaşılmamasına dayanmaktadır.

Bu sebeple de komplo teorileri çok zor yanlışlanır. Çünkü olay örgüsü içerisinde muhakkak bir açıklama getirir. Örneğin bir komplo teorisyenine “madem ABD ya da İsrail, 6 Şubat depremini yaratan silahı çalıştırdılar neden Türkiye? Neden Rusya ya da İran değil ya da neden Türkiye’nin en hassas askeri noktaları değil?” diye sorarsanız -yine örneğin- diyecektir ki “çünkü Suriyeliler Türkiye’ye girecek, plan bu” diyecektir. “Rasyonel” açıklama getirildikçe yanlışlanması zor olur. Çünkü ampirik veri de yoktur ortada. Komplo teorisi yanlışlanamaz.

Komplo teorisinde “bilimsel” desteğin yetmediği yerde hamasi milliyetçilik devreye sokulur. Bu da politik, sosyal ve tarihsel komplo teorilerinin açıklamasını getirir.

ILLUMINATI

Pozitif bilim işin bir boyutu. Eğer birisine pi sayısının rasyonel bir sayı olup olmadığını sorduğunuzda o kişi “evet rasyoneldir” derse bu kişiyi hemen cahiller listesine sokabilirsiniz. Ancak sosyal bilimler çok daha problemlidir. Çünkü bakkalda, kahvehanede, kamu alanlarında kimse fizikçi ve doktor olduğunu söyleyerek kara deliklerden veya oto-immün rahatsızlıklardan bahsedemez. Ya da bahsetse bile bu konulardaki bilgisizliği ve cehaleti hemen su üstüne çıkar.

Ama herkes siyasetten, dünyayı yöneten sermaye ağından ve politik olaylara ilişkin kendilerine has görüşünden bahsedecektir ve bu konuda pek yapılabilecek bir şey yoktur. Okuma yazmayı az çok bilen herkes dünyadan haberi olduğu ölçüde dünyayı anlamlandırmaya çalışır.

Oysa ki temelde sosyal bilimler ile pozitif bilimleri birbirinden metodolojik olarak ayıran pek bir şey yoktur. İkisi de muhakeme ve analize dayanırlar. Ampirik veri açısından fark ederler, ancak bazı sosyal bilimler ampirik verilere de dayanır. Siyaset bilimi ve sosyoloji gibi. Ancak her nedense kahvehanedeki birisi için “ekonominin kötüye gitmesindeki sebebin arkasında hukuk dışı uygulamalar vardır” önermesinin istatistiksel doğruluğu nedense “diş iltihapları apse yapar” gibi bir istatistiksel doğruluk kadar değerli değildir.

Bilim ile ilgili toplumda oluşan en büyük yanılgılardan biri -özellikle gelişen teknoloji ile birlikte- bilimin -sadece doğruluğun değil- hakikatin bütün resmini tamamen çizdiğine duyulan yanlış inançtır.

Bu sebeple komplo teorileri özellikle politik açıdan oldukça açıklayıcıdır. Kimsenin dünyanın ticari ve ekonomik sermaye ilişkilerini Thomas Piketty veya Karl Marx gibi açıklayacak vakti ve merakı yoktur. Oysa ki dünyayı yöneten altı aile, Bilderbergler, Rothschild’ler veya Illuminati’den bahsedecek olursanız mesele çok daha hızlı açıklanır. Bir grup insanın dünyayı yönettiğini düşünmek binlerce sermaye grubunun, bu sermaye grupları ve devlet aralarındaki ihtilafların, sosyal çelişkilerin, çalkantıların ve daha bilinmesi çok zor olan parametrelerin araştırılmasından çok daha kolay ve hızlıdır.

Geçen hafta Bilgehan Uçak’ın da yazısında dediği gibi “12 saat direksiyon sallayan adama yirmi dakikalık bir yolculukta Lozan’ın maddelerini anlatamazsınız ama komplo teorilerini rahatlıkla anlatabilirsiniz.”[2]

Tarih, sosyoloji ve diğer tüm sosyal bilimler de tıpkı pozitif bilimler gibi hatta onlara nazaran daha da eksik bir şekilde dünyanın hakikatinin resmini hiçbir zaman tam olarak çizemeyeceği için komplo teorilerini uygulamak daha kolaydır.

JFK suikastı, 11 Eylül, Prenses Diana’nın ölümü, dünyanın düz oluşu, COVID-19, Ay’a iniş ve özellikle son yıllarda gündeme oturan çocuk seks trafiğine ilişkin QAnon komplosu gibi pek çok komplo teorisi dünyaya ilişkin bilgimizin eksikliğine dayanır.

Örneğin, JFK suikastı kesinlikle pek çok bilinmezle doludur. Gerçekten de Lee Harvey Oswald bir kere neden Rusya’ya gitmiştir? Oswald bir “lone wolf” (tek kişilik operasyon, yalnız kurt) olarak mı hareket etmiş, yoksa JFK suikastında başka “aktörlerin” de parmağı var mıdır? Bunlar üzerine ABD’de yazılmış binlerce kitap var ve bazıları gerçeğe çok yakın olsa da bir cevap yok.

Bence de JFK suikastında karanlık taraflar vardır örneğin otopsi raporunda “ikinci bir merminin”[3] olması gibi. Ama CIA’nin karıştığını gösterir mi? Bilemiyoruz. Komplo teorisyenleri bu konularda oldukça nettirler. Komplo teorisi bilgi eksikliğine dayanır; bilginin gerçekliğine değil.

Ancak örneğin Trump’ın kazandığı seçimlere Rusya’nın müdahalesi artık bir komplo teorisi olmanın ötesine geçmiştir. Örnekler çoğaltılabilir.

Dolayısıyla 6 Şubat depreminin arkasındaki elbette geçersiz ve hiçbir bilimsel temele dayanmayan iddialar da depremle ilgili fiziksel olarak bilgilerin bilim alanında yapılan tartışmalarının anlaşılmamasına dayanmaktadır. İşin doğrusu ortada bu kadar ölü varken de bu tür komplo teorilerine itibar etmek de bana bu ölülere saygısızlık gibi geliyor.

Ölenlere Allah’tan rahmet, sağ kalanlara da geçmiş olsun diliyorum.

[1] https://en.wikipedia.org/wiki/Conspiracy_theory

[2] https://www.politikyol.com/populizm-ve-ikna-mucadelesi/ (27.02.2023)

[3] https://en.wikipedia.org/wiki/Single-bullet_theory (27.02.2023)

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI