Perşembe, Nisan 18, 2024

Bir yurttaşlık şöleni olarak seçimler ve katılım

14 Mayısta sandıktan çıkacak tablodan bağımsız olarak, katılımın yüzde 90lara yaklaşacağı varsayıldığında, seçime bu yoğun ilgiyi Türkiyede seçimler dışında siyasete katılım kanalları çok dar olan seçmenlerin kendi beklentileri ve ülkenin siyasi kaderini tayin etme istekleriyle ilişkilendirilebilir.

Türkiye siyasal hayatının 1950’den bugüne 20.genel seçimine gidiyoruz. Seçmenler yapacakları tercihlerle yeni dönemin iktidarını belirleyerek, yurttaşlık görevini bir kez daha yerine getirecekler. Türkiye’de seçimlere popüler ilgi ya da katılım, yerleşik batı demokrasileriyle karşılaştırıldığında her zaman yüksek olmuştur. Özellikle 1983 seçimlerinden itibaren. 1961-1977 arasında yapılan 5 genel seçimde katılım %64,3-%81,4 arasında seyrederken, iktidar taraftarları destekledikleri aday/partinin iktidarının devam etmesi, muhalefet taraftarları ise destekçisi oldukları aday/partinin iktidara gelmesi için çalışırlar. Adayları ve partilerinin seçilme, kazanma olasılığının güçlü olduğu dönemlerde seçimlere ilgi, katılım artmaktadır. Seçim kampanyalarındaki yoğun siyasi rekabet dikkate alındığında, 14 Mayıs’ta katılımın çok yüksek olacağı düşünülebilir.

SEÇİMLERE KATILIM DÜZEYİ

Üç çeyrek asırlık siyasal hayatımızdaki seçimlere bakıldığında, katılımın dalgalı bir seyir izlemesi dikkat çekerken, bir önceki seçime göre katılımın arttığı seçimlerde iktidar değişiminin gerçekleştiğine ilişkin anlamlı bir sonuç çıkmıyor. Katılım düşerken iktidarın değiştiği örnekler de tersi de mevcut. 1961 seçimlerinde %81,4 olan katılım 1965’te %71,3’e düşerken, 1961’de 1.parti olan CHP bu niteliğini kaybederken, 2.parti olan AP 1965 seçimlerinde CHPden 24,2 puan fazla oy alarak 1.parti olup, iktidar değişmiştir. 1969’da katılım %64,3’e gerilese de seçimden 1.parti yine A.P çıktı. Buna karşılık, 1973’te artan katılım (%66,8) ve değişen iktidar söz konusu. Katılım artarken, CHP muhalefetten kısa süreli iktidara geçmiştir.

6 Kasım 1983 seçimleriyle birlikte yeniden işlemeye başlayan demokratikleşme süreciyle eşzamanlı olarak katılımın olağandışı artışına tanık olundu. Bu seçimde %92,3 olan katılımda seçimlere katılmamanın cezai maddi yaptırım etkisi gözardı edilemez. Diğer yandan, bunda seçmenlerin 12 Eylül rejiminden çıkış için sandığa yönelme istekleri de etkilidir. 1987 seçiminde katılım 1 puan artarken (%93,3), ANAP yine 1.parti olup, tek başına iktidardır. 1991 seçimlerinden itibaren katılımın dalgalı bir seyir izlediğini görüyoruz. Nitekim 1987’ye göre 9,4 puan düşerek % 83,9’a gerilemiştir. 1995’te sınırlı bir artışla önce %85,2’ye, 1999’da ise %87,1’e yükseldi. 3 Kasım 2002 seçimleri 1983’ten günümüze seçimlere katılımın en düşük düzeyde kaldığı seçimdir.

Katılımı arttırıcı bir diğer dinamik, seçmenlerin oy kullanmasının siyasal sistemde etki yapıp yapmayacağına ilişkin düşünceleridir. Kullanacağı oyun sistemde alınacak kararlar, işleyecek sürece etkisi olduğuna inanan seçmenler sandığa daha fazla ilgi gösterirler.

Bunun nedeni muhtemelen 2001’de yaşanan ekonomik krizin etkisiyle dönemin iktidar partilerinden özellikle DSP ve MHP seçmeninin partilerine olan tepkileri olup, bu partilere destekten vazgeçseler de yönelecekleri parti olmaması dolayısıyla seçime ilgi göstermemeleriyle açıklanabilir. Bu anlamda, ekonomik kriz gibi nedenlerle bir partiyle bağlarını koparan seçmenin en azından bir kısmının bir başka partiye yönelme yerine, ilk seçimde oy vermeye değer parti bulamadığı takdirde seçime katılmama eğiliminde bulunma ihtimali düşünülebilir.

Aynı seçmen süreç içinde eski partisiyle yeniden bağını güçlendirebilmekte ya da oy vermeye değer bir parti bulduğu takdirde yeniden sandığa ilgi gösterebilmektedir. Nitekim 2002’den 2007’ye katılımın 5,1 puan artarak, %79,1’den %84,2’ye çıkması, MHP’nin %8,4 olan oyunun 2007’de %14,3’e yükseldiği dikkate alındığında, katılım artışının MHP seçmeninin sandığa dönüşüyle açıklanabileceği kanaatindeyiz. Yine, aynı seçimde DSP seçmeninin en azından bir kısmı yeniden sandığa ilgi gösterse de farklı partilere yönelmesinin de katılımın yükselmesinde muhtemelen etkisi olmuştur.

2011 seçimlerinden itibaren seçimlere katılımın sınırlı da olsa istikrarlı bir yükseliş göstermesi dikkat çekicidir. 2007’den 2011’e (%83,2) 1 puanlık düşmeye rağmen, 7 Haziran 2015’te önce %83,9’a, ardından 1 Kasım 2015’te %85,2’ye, 2018’de ise %86,2’ye yükselen katılım göze çarpıyor. 1980’lerden günümüze seçimlere katılımın artışı ya da azalışıyla iktidar partisinin konumunu sürdürmesi ya da iktidarı kaybetmesiyle belirgin bir ilişki dikkat çekmiyor. Örneğin; 1983’ten 1987’ye katılım 1 puan artmasına rağmen, ANAP oyları 8,8 puan düşerken, 2002’den 2007’ye katılım bu kez artarken, iktidarda olan AKP oyları da 12,3 puan yükselmiştir. Diğer yandan, 7 Haziran’dan 1 Kasım’a katılım 1.3 puan artmış, AKP oyları ise katılımın çok üzerinde (%40,9’dan %49,5’e) yükselmiştir.

Buna karşılık, 1 Kasım 2015’ten 24 Haziran 2018’e 1 puanlık katılım artışına rağmen, AKP oylarında 6,9 puanlık bir gerileme sözkonusu (%49,5’ten %42,6’ya). Bu veriler seçimlere katılımın artmasının iktidar değişiminin doğrudan nedeni ya da sonucu olduğuna işaret etmiyor. Bu anlamda, katılım artışının hangi parti/lerin oylarında artışla ilişkileneceği ve nedenleri, iktidarın değişip değişmeyeceğine dair bilgi verici olabilir.

Yaratacağı sonuçlar bakımından Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi olarak kabul edilen 14 Mayıs seçimlerine katılımın çok yüksek olacağına ilişkin kamuoyunda yaygın bir kanaat var. Cumhurbaşkanı adayı ve genel seçimde partileri için oy kullanacak seçmenler, kendilerinin, ailelerinin ve ülkenin geleceğine ilişkin beklentileriyle oy kullanacakları gibi, son tahlilde verecekleri oyla ülkeyi bir dönem yönetecek Cumhurbaşkanı ve parti/leri belirlemiş olacaklar. Seçimlerden beklentileri sandığa ne ölçüde gidip, katılımın artıp artmamasını da belirleyecek.

Oy kullanmanın kolay ve erişilebilir olması, sandık yerine oy kullanmaya yönelik posta yoluyla, e-oylama gibi farklı mekanizmaların varolması katılımı arttırıcı dinamikler olarak kabul edilir.

SEÇİMLERE KATILIM NEDEN ARTAR?

Siyaset biliminde seçime katılımın artma nedenleri olarak öne çıkan motivasyon kaynakları arasında öncelikle dikkat çeken; seçmenlerin seçimlere atfettikleri önemdir. Oy kullandıkları takdirde ne olacak ne olabilir şeklindeki sorulara seçmenin bulduğu cevap beklentilerine yanıt veriyorsa, doğaldır ki seçimlere ilgi artar, katılım yükselir. Kişisel, ailevi, ülkeye dair sorunların seçmenin kullanacağı oyla değişip değişmeyeceğine olan inanç da ilgi ve katılımı arttırıcı bir motivasyon kaynağı olarak kabul edilmektedir.

Katılımı arttırıcı bir diğer dinamik, seçmenlerin oy kullanmasının siyasal sistemde etki yapıp yapmayacağına ilişkin düşünceleridir. Kullanacağı oyun sistemde alınacak kararlar, işleyecek sürece etkisi olduğuna inanan seçmenler sandığa daha fazla ilgi gösterirler. Kampanyalar da seçime katılımı arttıran dinamiklerdendir. Özellikle pozitif kampanyalar seçmenin siyasal sisteme ilişkin güven düzeyini arttırabileceği gibi, bunun ancak desteklediği partiyle sağlanabileceğini düşünerek, partisi ya da adayının kazanması için sandığa yönelebilir. Medyanın da katılımı teşvik edici rolü ihmal edilmemeli. Seçmenlerin destekledikleri aday, partinin medyada yer alma sıklığı, biçimi katılım için bir diğer motivasyon kaynağı olabilir. Zorunlu oy kullanma, oy kullanmamaya karşı getirilen maddi, cezai yaptırımlar da katılımı arttıran bir diğer nedendir.

Salt seçimlere yüksek katılımla tarif edilecek bir demokrasi düzeyinden sözetmek mümkün olmasa da her bir yurttaşın kullandığı oy, tercih ve taleplerinin sisteme yansıtılmasına aracılık etmesi bakımından önemlidir.

Türkiye’de özellikle 1983 seçimleri konuya ilişkin tipik bir örnektir. Yine, katılımı kolaylaştırıcı mekanizmalar ya da genişletilmiş oy kullanımı seçmenlerin katılımını arttırıcı etki yapabilir. Oy kullanmanın kolay ve erişilebilir olması, sandık yerine oy kullanmaya yönelik posta yoluyla, e-oylama gibi farklı mekanizmaların varolması katılımı arttırıcı dinamikler olarak kabul edilir.

14 Mayıs’ta sandıktan çıkacak tablodan bağımsız olarak, katılımın yüzde 90’lara yaklaşacağı varsayıldığında, seçime bu yoğun ilgiyi Türkiye’de seçimler dışında siyasete katılım kanalları çok dar olan seçmenlerin kendi beklentileri ve ülkenin siyasi kaderini tayin etme istekleriyle ilişkilendirilebilir. Asgari yurttaşlık motivasyonu olarak değerlendirilebilecek katılım ve düzeyi diğer kanallar aracılığıyla da arttığı takdirde, demokratik süreçlerin işlemesine önemli katkı yapacaktır.

Salt seçimlere yüksek katılımla tarif edilecek bir demokrasi düzeyinden sözetmek mümkün olmasa da her bir yurttaşın kullandığı oy, tercih ve taleplerinin sisteme yansıtılmasına aracılık etmesi bakımından önemlidir. 14 Mayıs’ta bu talep ve tercihlerin kimler tarafından hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin seçmen mesajı alınacaktır. Bu mesajın Türkiye’de ortak iyinin inşasına katkı yapması umuduyla.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI