Cuma, Nisan 19, 2024

Bir vatandaşın öfkesi

Makam arabaları ve maaşları konusunda taviz vermeyenler, başında bulunduğu kurumdan vatandaş hizmet talep edince ya bahane üretiyor, ya da hamaset yapıyor. Bahane üretiyorlar. Uçaklarla, saraylarla itibar kazanacaklarını sananlar, devletin düştüğü bu durum karşısında sus pus.

Maalesef başka bir şey yapamıyoruz seyretmekten başka. Zaten uzun zamandır alıştık klavye başında yazı yazıp, tepkilerimizi dile getirmeye. Sadece seyirci kalıyoruz. Bağışlar toplayıp, yardımlar organize ediyoruz. Gerçi bunları da devlet kurumlarından daha iyi yapmayı öğrendik bu arada. İnsan öğreniyor zamanla başının çaresine bakmasını; başkalarına umut bağlamamayı. Ama bu düzeni değiştirmek için de hiçbir şey yapamıyoruz.  Sanki ömür boyu cezaya çarptırılmış bir mahkûm gibi, bu siyasilere ve bu yaşananlara mecbur bırakılıyoruz. Kabullenmeye zorlanıyoruz.

Olsun… Yeter ki devletimize zeval gelmesin. “İtibarımız” zedelenmesin.

Sonra zaman ilaç olarak giriyor devreye. Toplumsal acılar hafifliyor. Acılar toplu olarak çekilip, suçlar kolektif olunca kolay unutuluyor. Yine eski tas eski hamam.

Konuyu gündemde tutmaya çalışsanız, linç yemekten kurtulamıyorsunuz. Zira afet anında güç kaybedenler, sokağa çıkıp iş yapması gerekenler, güçlenince müesses nizamı korumaya başlıyor. Zeytinyağı gibi su üstüne çıkıyorlar. Bu nizama karşı tehdit olarak gösteriliyorsunuz birden. Sonra yine klavyeleri başında hazır kıta bekleyenler devreye giriyor önce, sonra kamunun güvenlik bürokrasisi yetişiyor. Sonuç olarak müesses nizamın temsilcileri, bizlerin birliği ve bütünlüğü için can siperane mücadele ettiğimiz devlet aygıtını bize karşı kullanarak, kendilerini koruyorlar. İnsanlarımızın devleti yücelten, saygı ve sevgilerinin yarattığı zaaflardan yararlanarak kendilerine yeni ikbal alanları yaratabiliyorlar.

Her depremde, her doğal afette durum değişmiyor. Görevi bu afetlerle mücadele etmek olanlar çaresizlik içinde bahane üretiyorlar. İktidar ise, bu beceriksizliklerin kendilerine zarar vermemesi için ya sessiz kalmayı tercih ediyorlar, ya da hedef saptırıyor. Ne yapacağını bilmez şekilde zamana oynuyor herkes. Mevkiini, çıkarını ve gücünü korumaya çalışıyor yetkililer hiç pişmanlık duymadan.  Çekilen anlık acılar kimsenin umurunda olmuyor.

Bu son deprem Türkiye’nin yaşadığı en büyük afetlerden biri. Bugün gördüklerimize benzer sahneleri 1999 yılındaki Büyük Marmara Depreminde de gördük. Değişen hiç bir şey yok. Yine devlet yetersiz. İnsanlarını kaderleriyle baş başa bırakmış devlet.

Olsun… Yeter ki devletimize zeval gelmesin. “İtibarımız” zedelenmesin.

O büyük depremin sonuçları çok maliyetli oldu ülkemize. Ekonomi yüzde 3’den fazla küçüldü. Ama en önemlisi devletin itibarına zararı büyük oldu. Devlet vatandaşını koruyamayan, acılarını dindiremeyen bir izlenim verdi. Aslında sadece bir izlenim değildi. Tam da buydu yaşanan.

Yirmi yılı aşkın bir süre sonra görüyoruz ki, büyük laflarla iktidara gelenler bu konuda hiçbir şey yapamamışlar. Ekonomi yönetimindeki beceriksizliklerine ek olarak, insanlarımızın hayatlarıyla da kumar oynamışlar.

Büyük Marmara Depremi’nden bize miras olarak vergileri kaldı. Vatandaş iyi niyetiyle ödedi sesini çıkarmadan. Öyle ya beklentisi vardı. Aradan yıllar geçti sordu, “ne oldu o biriken paralara” diye. “Duble yol yaptık” dediler. Sineye çektik bu cevabı. Ne de olsa deprem sonrası için sağlam kalacak yollara da ihtiyaç vardı. Ama şimdi gördük ki, o yollarda yalanmış. Kalitesizce yapılan bu yollar tahrip oldukları için depreme müdahale etmek de mümkün olmadı.

Yine benim gibi sıradan insanlar vergilerini öderken, böyle bir afet sonrasında kaliteli hizmet almak istiyor ister istemez. Ama böyle bir afet sonrasında ölmek sanırım en uygun çözüm. Zira geride kaldığınızda cehennemi yaşatıyorlar bu dünyada.

Rant, ama daha da önemlisi bir inat uğruna göl yatakları ile fay hatlarının üstüne yapılan havaalanları tahrip oldu.  AKP’nin foyaları bir bir ortaya dökülmeye başladı. Ama bundan zarar göre yine afet mağdurları oldu.

Ama bu kadar maliyete değer miydi?

Makam arabaları almakta, maaş pazarlıkları yapmakta yetkinliği tartışılmaz olanların, böyle bir olayda kamu hizmeti üretmekteki becerisizliklerini seyrediyoruz tüm ülke olarak.

Tabi benim gibi, bunca sene vergi veren vatandaşlar da soruyor ister istemez.  Vergi toplarken yüzü kızarmayanlar, vatandaşın hizmet taleplerine karşı neden sadece bahane ve hamaset üretiyorlar diye.

Çocuğum için herkesi kapsayan kaliteli eğitim talep ediyorum ben. Ama burada devleti göremiyorum. Onun için ödediğim vergimin üstüne “özel eğitim” satın alıyorum. Tekrar ödeme yapıyorum.

Kendim ve ailem için herkesi kapsayan kaliteli sağlık hizmeti talep ediyorum vergilerimin karşılığı olarak. Ama devletten bu hizmeti alamıyorum. Onun için “özel sağlık hizmeti” satın almak ve fazladan ödeme yapmak zorunda kalıyorum.

Adalet hizmeti istesem, onda da devletin “tekelini” kıramıyorum. Her gün şuursuz bir şekilde hukuka yapılan müdahaleleri görüyor, devletin sağladığı adalet hizmetinin kalitesine güven duymuyorum. Maalesef sermayeye tanınan “kendinin tabi olacağı hukuku” belirleme özgürlüğü, benim gibi sıradan vatandaşa tanınmıyor. Bu kalitesiz, bir o kadar da taraflı adalet hizmetini kullanmak zorunda kalıyorum.

Yine benim gibi sıradan insanlar vergilerini öderken, böyle bir afet sonrasında kaliteli hizmet almak istiyor ister istemez. Ama böyle bir afet sonrasında ölmek sanırım en uygun çözüm. Zira geride kaldığınızda cehennemi yaşatıyorlar bu dünyada.

Makam arabaları ve maaşları konusunda taviz vermeyenler, başında bulunduğu kurumdan vatandaş hizmet talep edince ya bahane üretiyor, ya da hamaset yapıyor. Bahane üretiyorlar.

Uçaklarla, saraylarla itibar kazanacaklarını sananlar, devletin düştüğü bu durum karşısında sus pus.

Büyük Marmara Depremi ülkemizdeki siyasi yapıda da ciddi bir deprem yarattı. Neticede AKP’yi göreve çağırdı millet. Belki bir değişim olur diye… Uzun süre de bu değişimin olduğuna inandı insanlarımız. İşte sonuç ortada!

Anlaşılan vergilerimizin nereye gittiğine bir kez daha emin olduk bu afet vesilesiyle. İnkâr edemem; cenaze hizmetlerinde AKP’nin yaptığı hizmet kalitesindeki iyileşmeleri. Bir de her başı sıkıştığında camilerde okutulan selalar var. Anlaşılan böyle günlerde ödediğimiz vergilerin karşılığını bir tek diyanetten alabiliyoruz. O da yaşamla değil de ölümle iştigal etmenin kolaylığından.

Çok üzgünüm, çok…

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI