Cuma, Nisan 19, 2024

Bir romandan fragmanlar (II): Övgünün sohbeti

Çoğu kişi övülmekten hoşlanır. O da hoşlanırdı. Birkaç cümleden sonra, eğer öven taraf dilde yeterince mahir değilse, övgü dolu ifade biçimleri tükenir, konuşma kısır bir sürece kapanır, onun da canı sıkılırdı.

Benimle konuşurken, yalnızca bana akıl verdiği kısımlarda konuşmanın şehvetine kapılır, anlattıkça anlatır, anlatacağı şey biter gibi olursa, biraz önce söyledikleri arasından bir seçkiyi tekrarlardı. Bazılarında önemli olan durmaksızın konuşmaktır, onda değildi. Onun için önemli olan, konuşmanın kendisi değil, bu konuşmanın ikimiz arasında “bilen kişi” olma özelliğini, geçici de olsa ona vermesiydi. Sohbeti sevmezdi, hoşuna giden, sohbette yargılayan olma imtiyazıydı.

Çoğu kişi övülmekten hoşlanır. O da hoşlanırdı. Fakat ona yönelik doğrudan bir övgü, onun için çiğ görünürdü. Birkaç beylik sözcüğe sıkışmış, pek çok kişi için kullanılabilecek olan jenerik övgü cümleleri sıradan bir kişi için ya da belli bir seviyenin üzerindeki kişiler için de sarf edilebilirdi; bu onu özel kılmazdı. Hem böyle ifadelere alışıktı. Birkaç cümleden sonra, eğer öven taraf dilde yeterince mahir değilse, övgü dolu ifade biçimleri tükenir, konuşma kısır bir sürece kapanır, onun da canı sıkılırdı. Böyle konuşmalar çabucak bitsin isterdi, suratı asılır, ifadeleri katılaşır, her bir cümlenin sonu semantik olarak olmasa da, beden dili olarak “bu konuşma artık burada bitti” mesajını iletirdi.

Ona sohbette karşı tarafa akıl verme olanağı verilmediğinde, sıkılganlığı yüzüne vurur, dudaklarından gözlerine, yanaklarından boynuna yüz mimiklerini oluşturan kaslar büyük bir işbirliği içerisinde aşağıya doğru sarkar, bir şeyleri şevkle anlatırken, konuşmasıyla tam bir rabıta sağlayan el hareketleri, artık ağzından zorla çıkan sözcüklerle atonal bir ilişkide, konuşmanın ritminden çıkarak rastgele savrulmaya başlar ve yönü giderek benden uzaklaşmaya başlayan beden dili, bu konuşmanın artık yalnızca kuru bir nezaket sayesinde sürdüğünü sohbet atmosferine yayar, konuşma, kuşe sayfaların birbirlerine sürtündüğünde verdiği lezzet yerine, ahşap zımparasının girintili çıkıntılı bir ahşap zemin üzerindeki sürtünmesine dönerdi.

Akıl verirken sıkça kullandığı “ben senin yerinde olsam”, ben olsaydım”, bence” gibi ifadelerdeki ben”in anlamlı bir yargı mercii olabilmesi için konuşma sırasında benin neden nitelikli olduğuna ilişkin çeşitli kanıtlar ileri sürerdi.

Onu övmenin en iyi yolu, beylik birkaç övgü cümlesini ileri sürüp sonra sohbette tıkanmak yerine, diyaloğun tansiyonunu ona bırakmak ve onun süresini kendi belirleyeceği şekilde size akıl vermesini dinlemekti. Buradaki övgü artık dilsel bir ifadeyle ortaya konmuş bir tanımlamanın darlığından çıkıyor, iki kişi arasındaki “bilen kişi”nin kim olduğunu dinip tükenmek bilmeyen bir akıl verme performansıyla bir deneyime dönüşüyordu. Dilin birkaç sözcükle ileteceği ve sonra da tıkanacağı kuru övgüler, bu akıl verme performansında doğrudan hiçbir övgü ileri sürülmese de taraflar arasındaki hiyerarşiyi kuruyor, deneyimletiyor ve böylece daha fazla ve gerçek bir tatmin duygusu oluşturuyordu. Böylesi bir övgü türünde, övgüyü alan, övgüyü verenin yeterince güçlü duygular yaratamayan silik, kısık sesli övgülerini kat be kat aşıyor, kendisine gerçek bir yaşam alanı açıyordu. Övgü dilsel sınırlarını geride bırakıyor, bir eylem, deneyim ve performans olarak yaşayan bir sürece dönüşüyordu.

Akıl verirken sıkça kullandığı “ben senin yerinde olsam”, “ben olsaydım”, “bence” gibi ifadelerdeki “ben”in anlamlı bir yargı mercii olabilmesi için konuşma sırasında ben’in neden nitelikli olduğuna ilişkin çeşitli kanıtlar ileri sürerdi. Bunlar geçmiş başarılardan, benzer konularda deneyimlemiş olduğunu ileri sürdüğü anılardan, önceden verdiği akıllarda kimlere ne faydalar sağladığından oluşur, aralarına ünlü isimleri de serpiştirdiği bu konuşmalarında, o ünlü isimlerin genellikle en büyük ve en bilinen başarılarının onun verdiği akıllar sayesinde olduğu izlenimini yaratırdı. Kanıtların hiçbirisi nesnel olmaz, hep onun kişisel tanıklığına dayanırdı. Dıştan görünen hiçbir şey aslında öyle değildi, gerçekler yalnızca onun anlattığı gibiydi. Ve onun anlatısında, onun akıl verdiği herkes başarılı, onu dinlemeyen herkes başarısızdı. Onu dinlemeden elde edilmiş başarılar geçiciydi, şanstı, başarısının daim olmasını isteyen, onu dinlemeliydi.

Bununla birlikte çok akıllıydı. Deneyimleri de az buz değildi. Onu dinlemek çoğu kez işe de yarardı. Üstelik yardım etmek isterken bunu yalnızca bir sohbetin içerisinde kendisini iyi hissetmek için yapmazdı, elini taşın altına da koyardı. Akıl verirken de her zaman aşırı nezaketliydi. Bu yüzden diğer akıl vermeye çalışanlar yerine, yalnızca onunla konuşmaktan haz alırdım. Onun için kendine övgü sağmak, karşı tarafı yermek pahasına yapılan bir şey değildi, karşı tarafı da yüceltirdi. Öyle sanıyorum ki, onda kendimi de görüyordum. İnsan genellikle kendisini karşı tarafta gördüğünde bundan bir huzursuzluk duyar. Bizim sohbetlerimizde çoğu kez böyle bir hissiyata kapılmıyordum ama hiçbir zaman kapılmadığımı da söyleyemem. Buluşmalarımızdan genellikle çok mutlu ayrılmakla birlikte, bazı görüşmelerin ardından bir daha ona böyle bir vakit ayırmayacağım diyerek dönmüşlüklerim de oluyordu.

Roman, olmayan kişiler hakkında, tanıdığınız kişilerin özellikleriyle bir şeyler inşa eden bir kurmaca. Sıradan kişileri komplikeleştirirken, sıra dışı kişileri karikatürleştiriyor. Sıra dışı birisinden yola çıkarak bir kurgu oluştururken, o kişinin gerçek özellikleri dağılıyor, geriye sansasyonel olabilecek tek yönlü bir karikatür kalıyor. Sıradandaki derinliği açmak için güçlü, sıra dışındaki derinliği yansıtabilmek için kekeleyen bir araç. Tanıdıklarınız arasından birisine ait ahlaki özellikleri, bir diğerinin fiziksel özelliklerine, bir başkasının bilişsel niteliklerini, bir diğerinin sosyal becerilerine eklemenin serbest olduğu, sonunda yazarı “bilen özne” olarak bırakan bir yargıçlık. Düşsel bir “bilen özne”lik…

Zaten hangi “bilen özne” düşsel değildir ki?

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI