Haftanın Çevirisi | Bir Ödül Müzayedesi – Michael Roberts

Bu yılın ‘Nobel’ (aslına bakarsanız Riksbank-İsveç Merkez Bankası, çn) ekonomi ödülü Stanford Üniversitesi iktisatçılarından Paul Milgrom ve Robert Wilson’a gitti. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’ne göre “müzayedelerin nasıl işlediğini araştırdılar. Ayrıca radyo frekansları gibi geleneksel şekilde satılması zor olan mal ve hizmetlere yönelik yeni müzayede biçimleri tasarlamak için içgörülerini kullandılar. Bulguları dünya genelindeki satıcılara, alıcılara ve vergi mükelleflerine fayda sağladı.

Dolayısıyla eşitsizliğin rekor seviyelerde olduğu, küresel ısınma ve çevresel bozulmanın gezegeni tehdit ettiği ve 1930’lardan beri görülmemiş bir iktisadi çöküş olan bir dünyada ödülü verenler iki iktisatçının meta, arazi ve hizmet müzayedelerinin nasıl daha etkin hale getirileceğine ilişkin çalışmasını takdir ediyor.

Ödülü kazananlarımız, müzayededeki birşey için, satıcıların ‘adil bir fiyat’, yani bir mal veya hizmetin satışı için üzerine uzlaşılmış ortak bir değere dayalı adil bir takas elde etmelerini sağlarken çok fazla ödeyen alıcıların “kazananın bedduası”nı nasıl engelleyecekleri üzerine araştırma yapmak için oyun teorisini kullandılar. Milgrom ve Wilson teklif verenlerin ve satıcıların herkes için kabul edilebilir “ortak” bir değer vermek üzere birleştiği ‘özel’ değer tahminlerini güvence altına alan bazı müzayede kuralları önerdiler.

Bütün bunlar pratiğe konması gereken teoriydi- doğrusu istenirse, Wilson’un dediği gibi, kendisinin de katıldığı bir müzayede üzerine düşünmek için çabalamıştı. Ancak sonrasında [şunu] ekledi: “Karım eBay üzerinden kayak botu aldığımıza işaret etti. Sanırım bu bir müzayedeydi.” Ancak bu suç değil. Einstein’ın ‘oyunun kurallarını değiştiren’ teorileri pratik uygulama olmaksızın geliştirildi ve yalnızca diğerlerinin ampirik çalışması ile doğrulandı.

Görünüşe göre, Wilson ve Milgrom’un müzayede oyun teorisi pratik durumlarda ‘başarı’ ile kullanılıyor. Nobel ekibi, onların tasarladığı, dolayısıyla ABD otoritelerinin radyo frekanslarını telekomünikasyon operatörlerine satabildiği müzayedeyi alıntılıyor. Yorumladıkları gibi: “Bu frekanslar devlete aittir, ama özel aktörler bunları çoğu zaman daha etkin şekilde kullanabilir.” Dolayısıyla iktisatçıların teorileri kamu mülkiyetinde olan hizmetlerin özelleştirilmesini, özellikle teklif verenler için, daha etkin hale getirmek amacıyla uygulandı, bu nedenle [hizmetlerin özelleştirmesi] için çok fazla ödemek zorunda kalmadılar.

Nobel ekibi bunu toplum için bir fayda olarak görüyor. “Vergi mükellefleri ve yurttaşlar olarak müzayede sonuçları bizim için çok önemli. Ülkede çöp toplama işini yöneten şirketler çoğu zaman en düşük teklifi vererek bir kamu ihalesi kazanmıştır. Bölgesel elektrik müzayedelerinde günlük olarak belirlenen esnek elektrik fiyatları evlerimizi ısıtmanın maliyetini etkiliyor. Cep telefonu kapsama alanımız telekom operatörlerinin spektrum müzayedeleri sonucunda hangi radyo frekanslarını ele geçirdiğine bağlıdır. Artık bütün ülkeler müzayedelerde devlet tahvili satarak kredi alıyor. Avrupa Birliği’nin emisyon izinleri müzayedesi küresel ısınmayı azaltmak içindir.

Bu nedenle bu iktisat ödülünü, teorisi, piyasaların daha etkin çalışmasını sağlamak, enerji ve iletişim fiyatını düşük tutmak ve “küresel ısınmayı azaltmak” için kullanılagelen iki insan kazanmıştır. Bu saçmalık hakkında ne söyleyebilirsiniz? Bunlardan herhangi biri dükkanlardaki fiyatları, barınma için ödenen kiraları, çeşitli tekellerin talep ettiği kamu hizmeti bedelleri ve kamu hizmetlerinin kesintileri, dış kaynak kullanımı ile üretilmesi ve özelleştirilmesine vb gerçekten nasıl yardımcı olmuştur? Bu, kȃr elde etmenin bir ödülüdür.

İronik olarak ödülü kazananların oyun teorisinin içinde büyük kara delikler olduğu ve vergi mükelleflerine milyonlara mal olduğu ortaya çıkıyor. Luigi Zingales, ödül kazanan [iktisatçılarımızın] parlak teorilerine rağmen, özel sermaye şirketlerinin radyo ve TV lisanslarında müzayede sürecini nasıl “oynadığını” açıkladı. “Sanırım iktisatçılar teoriye odaklanmayı seviyor ve teoriler pratik gerçekler anlamında her zaman sonuç vermiyor.”

Ve, “Biliyor musun?Bu iki farklı bileşeni içermelidir.”gibiler. Ancak özel sermaye şirketlerinin bu müzayede sürecine üçüncü bir bileşen olarak gizlice girebileceğini düşünmüyorlardı. Ve bu nedenle teoride doğru olsalar bile, gerçekte piyasaların pratikte nasıl çalıştığının bütüncül resmine bakmıyorlardı.”

Ancak bütün bunlar anaakım iktisadın ne için olduğu hakkında çok şey söylüyor; yani sermayenin kȃrlılığını arttırmak ve piyasa modelini savunmak. Bu amaçlara yönelik herhangi bir eleştiri “topluma bir katkı” yapmak olarak kabul görmeyecek. John Maynard Keynes, belki de belirsizlik ve risk üzerine bilinmeyen matematik tezi; veya uzun süredir unutulmuş olan Para Üzerine İncelemeler  haricinde ekonomi ödülünü hiçbir zaman kazanamazdı. Şüphesiz “oyunun kurallarını değiştiren” Genel Teori’si göz ardı edilebilir. Ve kapitalizmin diğer büyük eleştirmenlerinin ve heterodoks ve Marxist okulların anaakım iktisadının adaylık bile alamayacağını söylemeye gerek yok.

Herşeyin kapitalizmin olabilecek en iyi durumda işlediğini göstermeye dayalı olduğunu ve bu nedenle eşitsizlik, yoksulluk ve üretim krizleri gerçekliğini ihmal ettiğini anlamak için yalnızca Riksbank iktisat ödülünü kazananların listesine bakmanız gerekir. Klasik örnek 2013’te Eugene Fama’ya verilen ödüldü. Fama, bunu finansal piyasaların hisse ve tahvilleri etkin fiyatlayacak şekilde çalıştığını gösterdiği çalışmasından –“etkin piyasa hipotezi”- ötürü aldı. Bu, müzayede teorisine benzer diğer bir teoridir –piyasalar “doğru kurallarla” etkin şekilde çalışabilir.

2008-9 küresel finansal krizin Fama’nın etkin piyasalar teorisini reddeder gibi görünmesinin ardından bilindik bir şekilde (yüz kızartıcı?) “Biz resesyona neyin neden olduğunu bilmiyoruz. Ben makroiktisatçı değilim, dolayısıyla bundan dolayı kendimi kötü hissetmiyorum! Hiçbir zaman bilmedik. Büyük Bunalım’a neyin neden olduğuna dair tartışmalar bugüne uzanıyor. İktisat, iktisadi faaliyetteki dalgalanmaları açıklamada pek iyi değil”. Yani orada ödül yok.

Şikago Üniversitesi Finans Profesörü, yeni bir röportajda, keskin ifadeler kullanmaktan hiç çekinmeden piyasaları tahmin etmenin zaman kaybı olduğunu düşünüyor. İktisatçılar hiçbir şeyi gerçekten bilemez. “Bu noktada enflasyonu neyin belirlediğini gerçekten bilmiyorsunuz. Rezervler artık faiz ödediği için gerçekte para olmadığından, neyin para olarak nitelendirilebileceğine dair hiçbir kontrol yoktur. Bu, para arzını kontrol edemeyeceğiniz anlamına gelir. Diğer bir deyişle: Enflasyon tamamen merkez bankalarının kontrolü dışındadır.” Yineleyelim, orada ödül yok.

Fama devam ediyor: “Fed eylemlerinin reel aktivite veya hisse senedi fiyatları veya herhangi birşey üzerinde büyük bir etkisini görmüyoruz. Bu nedenle sürekli olarak merkez bankalarının işinin pornografiye benzediğini söylüyorum: Aslında bu sadece eğlencedir ve herhangi bir gerçek etkisi yoktur.” Anaakım iktisat ve modern para teorisi için bu kadar.

Günümüzdeki çöküş için Fama şöyle söylüyor: “bu  hastalık için bir tedavi olup olmadığını ve tedavinin ne zaman olacağını gerçekten bilmiyoruz. Örneğin, o noktada tüketicilerin tepkisi ne olacak? Herkes V-tipi bir tepki alıp alamayacağımızı bilmek istiyor. Ancak kimse bilmiyor, çünkü bu bittiğinde insanların ne yapacağını bilmiyorsunuz.”

Bütün bunlarda bir parça doğruluk var. Anaakım iktisadın enflasyon veya düşüşler, veya finansal balonlar veya çöküşler için ikna edici bir açıklaması yoktur. Ne olduğunu bilemiyorsunuz çünkü çok sayıda oynak değişken var. Bu nedenle Fama sadece hisse senedi ve tahvil fiyatlarını olduğu gibi kabul edin diyor –tartışmanın sonu. Ve bu gözlemler için bir Nobel ödülü alabilrisiniz. Nobel ekibi elbette müzayedeler nasıl “daha etkin” yapılır [üzerine] araştırma yapan insanlara ödül verecek ve büyük konuları görmezden gelecek.

[thenextrecession.wordpress.com’deki orijinalinden PoltikYol için Ekin Değirmenci tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.]