Kılıçdaroğlu’nun son dönemde, “Ben” vurgusunu sıklıkla yapmasının hatalı olduğunu, kendi söylem ve tavrını Erdoğan’la benzeştirdiğini, bunun da kendisi aleyhinde ciddi bir risk yarattığını söylemeliyim.Kılıçdaroğlu’na yapılan, “ben değil, her zaman biz kullan” ikazına katılıyorum. Ayrışma ve farklılaşma, benzeşmeden çok daha etkili bir stratejik tercihtir. Ben-Benim, lidere mutlak sadakat ve yürütmeci başkanlığın bir simgesiyken, Biz-Bizim, takım temelli liderliğin ve güçlendirilmiş parlamenter sİstemin bir simgesidir. Bununla birlikte, genelde, “Biz/Muhalefet-Ben/İktidar” ayrımının da giderek netleştiğini söyleyebiliriz. Yukarıda kısaca sıraladığım ayrışmalar, muhalefetin gündem belirleme ve gündemde kalma başarısını açıklıyor; toplumun desteğini iktidardan çekmeye başladığını ve muhalefete doğru çevirdiğini gösteriyor. Bu, önemli bir değişim, doğru; muhalefet canlanıyor, bu da doğru, ama bu değişimin seçim kazanmak için gerekli ama yeterli olmadığı ikazını yaparak da bu yazıyı biterelim.
Bir muhalefet-iktidar karşılaştırması
Politikyol
Son üç aylık dönemde başta Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarının analizi olmak üzere iktidarın ve muhalefetin tutumlarını ve tepkilerini karşılaştırdığımızda muhalefetin bariz başarısını gözlemliyoruz.
Her yıl sonu yapılan ve meclisi canlandıran “Bütçe Görüşmeleri”ni ve özellikle liderlerin konuşmalarını dikkatle izlerim.
Aralık ayında meclis canlanır, çünkü bütçe Türkiye siyasetinde her zaman önemli olmuştur.
Bütçe, sadece ekonomiyle ilgili değildir: ekonomiden adalete, iktidardan muhalefete, liderlerden milletvekillerine uzanan bir alanda, toplum yönetiminin, siyasi rekabetin, özellikle iktidar-muhalefet ilişkilerinin ne durumda olduğunu anlamak için de önemlidir.
Özellikle 1 Ekim’de meclisin açılmasından bütçe görüşmelerine kadar geçen son üç aylık dönemde siyasi gündem yaratan konular temelinde muhalefet-iktidar ilişkilerine baktığımız zaman ilginç ve önemli bir gelişmeyle, daha doğrusu değişimle karşılaşıyoruz.
Başta Erdoğan ve Kılıçdaroğlu olmak üzere siyasi parti liderlerinin yaptığı siyasi manevraların ve konuşmalarının söylem analizini yaptığımız zaman aşağıdaki noktaları içeren bir karşılaştırma ortaya çıkıyor:
TOPLUMA YAKIN MUHALEFET - DEVLETE YAKIN İKTİDAR
Birincisi, hem gündem yaratma ve belirleme de, hem de siyasi ve ahlaki üstünlük konumuna gelme de muhalefet iktidardan daha başarılı.
Bütçe görüşmelerinin açılışında Kılıçdaroğlu ve diğer muhalefet partilerinin liderlerinin toplumun sorunlarına eğilen ve kırılgan kesimlerin ihtiyaçlarına odaklanan konuşmaları başarılıydı.
Buna karşın, AK Parti yönetim tarihinde belki de ilk defa (ya da çok nadir olarak) Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşma yapmaya meclise gelmediğini gördük. Yerine gönderdiği seçilmişler alanına atanmış biri olan yardımcısının (bu bağlamdaki eleştirisinde muhalefeti haklı buluyorum) ve AK Parti sözcüsünün konuşmaları gerçekliklerden ve sorunlardan kopuk ve içerik olarak yüzeyseldi.
Bu fark, gündem belirlemede muhalefete dönük dikkate değer bir değişimi ortaya çıkarttı.
Muhalefet, aktif, yapıcı, adalet odaklı ve toplumun sorularına eğilen bir söylem ve tavır içindeyken; İktidar, tepkici, genel, devlet güvenliğini toplumun ekonomik sorunlarından önce gören ve sorunların kaynağını dışarıda gören bir eğilimdeydi.
Böylece, “Topluma Yakın Muhalefet-Devlete Yakın İktidar” farkı önemli bir değişim olarak karşımıza çıktı.
Bu farklılığın son dönemlerde gündem belirleyen farklı konularda da ortaya çıktığını görüyoruz.
MUHALEFETİN HELALLEŞMESİ - İKTİDARIN FAKİRLEŞTİRMESİ
İkincisi, muhalefet “helalleşme-hesaplaşma” çıkışıyla toplumun farklı, kırılgan, ötekileştirilmiş kesimleriyle bağlarını güçlendirmeye çalışırken, iktidarın ekonomi yönetiminde yaptığı ciddi hatalar ya da tercihler nedeniyle toplumu “fakirleştirdiğini” ve özellikle haysiyet temelinde “yoksunlaştırdığını” gözlemledik.
“Muhalefetin Hellalleşmesi-İktidarın Fakirleştirmesi” farkı ana gündem maddesi oldu ve ciddi bir tartışmayı yarattı.
Toplumla helalleşmek isteyen muhalefet-ciddi işsizlik ve enflasyon sorunuyla toplumu fakirleştiren iktidar karşıtlığı siyasi rekabette muhalefete başarı olarak işlendi.
SÖZ VEREN MUHALEFET- SABIR BEKLEYEN İKTİDAR
Üçüncüsü, ve daha da önemlisi, muhalefet, helalleşme, hesaplaşma ve fakirleşmeyle mücadele söylem ve eylemleriyle toplumsal sorunları çözme ve daha adaletli, adil ve demokratik bir Türkiye sözü verirken; iktidar, fakirleştirdiği, işsizleştirdiği, ucuz emeğe indirgediği, ve geleceğe güvensiz baktırdığı toplumdan “sabırlı ve fedakar olmayı, lidere mutlak sadakat göstermeyi ve devletin güvenliğini birinci önemde görmeyi” bekliyor.
“Topluma Sorunlarını Çözme Sözü Veren Muhalefet-Toplumdan Sabır ve Fedakarlık İsteyen İktidar” ayrımı giderek güçleniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu hafta Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen İslam Ülkeleri Parlamento Konferansı'nda konuşurken, Bakara suresinden alıntı yaparak "Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele!" sözleri, fakirleştiren iktidarın milletinden sabır ve fedakarlık istemesine açık bir örnek oldu
MUHALEFET KATILIMCILIĞI, İKTİDAR OTORİTEYİ ÖNE ÇIKARIYOR
Dördüncüsü, muhalefet sorunların çözümü ve toplum yönetimi için “bilimselliğe, liyakata, müzakereye, katılımcılığa, sivil topluma, bilgi-temelli politika üretimine ve denge ve denetleme sistemine” önem vereceğini söylerken, iktidar, “sadakatı, hızlı karar vermeyi, merkezi otoritenin gücünü, kültürü ve ideolojiyi” ön plana çıkartıyor.
Muhalefet, farklı görüşler arası “Ortak Akıl ” yaratmanın önemini vurgularken, iktidar, merkezi otorite aklının “Tek Doğru Akıl” olduğunu savunuyor.
“Ortak Akıl-Tek Akıl” farkı muhalefeti iktidardan olumlu yönde farklılaştırıyor.
Beşincisi, liderlik ve toplum yönetimi anlayışı temelinde muhalefet genel anlamda “Biz”, “Bizim” ve “Takım Çalışması temelinde Liderlik” anlayışını benimsemiş gözükürken, iktidar “Ben”, “Benim” ve “Lidere Mutlak Sadakat” anlayışını sürdürüyor.
Muhalefet ekosistemini oluşturan siyasi parti liderleri ve belediye başkanları, söylem, eylem ve reklamlarında “Biz” vurgusunu güçlü bir şekilde yapıyorlar.
Bu noktada, Kılıçdaroğlu’nun son dönemde, “Ben” vurgusunu sıklıkla yapmasının hatalı olduğunu, kendi söylem ve tavrını Erdoğan’la benzeştirdiğini, bunun da kendisi aleyhinde ciddi bir risk yarattığını söylemeliyim.
Yorumlar